hesabın var mı? giriş yap

  • "geçen hafta enseme allah yazan dövme yaptırdım cumaya gittim arkamdaki adam görmüş doğum lekesi sandı mucize diye bağırdı.. beni omuzladılar beş gündür geziyoruz daha yeni geldim eve."

  • her şeyi mühendislerden çok daha iyi bildiğini iddia eden, inşaatlarda şantiyelerde mühendislerin arkalarından bir şey bilmiyor diye konuşup mühendislere akıl vermeye çalışan ustalarımızdan biridir.
    edit ekleme; mesaj kutuma düşen bazı mesajları görseniz, bu sözde ustaların nasıl "usta" sayılıp yıllarca bu sektörde ekmek yiyebildiklerini çok iyi anlarsınız. "usta naapsın öyle yap demişler o da yapmış" diyen mi dersiniz... "ustanın suçu yok o parasına bakar tabiki" diyen mi ararsınız... "ama mühendisler gerçekten bi bok bilmiyor usta haklı" diyen mi... "usta çaresiz kalmış ama" diyeni mi... yani sadece bu tür sözde "ustalar" değil, halkımızın da bir kısmı her şeyi mühendislerden mimarlardan daha iyi biliyormuş onu anladım! arkadaşlar bana mesaj atmayın artık, siz evinizi bu tür "ustalara" yaptırmaya devam edin. ama unutmayın ki ahlaklı ve bilgili hiçbir gerçek usta, ne olursa olsun böyle bir işe kalkışmazdı.

  • televizyonu parcalamaya giderken fakir olduğunu hatırlayıp yari yolda vazgeçen abi yarmistir.*

  • aklıma deniz gezmiş'in "biz daha aşık bile olmamıştık" sözlerini getiren fidan... belki henüz aşık bile olmamıştı. şairin dediği gibi `gül benizli sevgilinin titreyen göğüslerini öpmeden doyasıya` kara toprağa gitti. belki pilot olmak istiyordu, belki henüz uçağa bile binmemişti. belki arkadaşlarıyla ispanya'nın bir balıkçı kasabasında tatil yapmayı hayal etmişti. belki izlemeyi planladığı bir film listesi, öğrenmek istediği felsefi akımlar, ezberlemek istediği şiirler, satın almak istediği kitaplar vardı. belki o gün akşam canı annesinin yaptığı patatesli börekten çekmişti, belki açtı dövüldüğünde, belki de tok.

    insan hazmedemiyor. nefes alıp verdiği ülkede gencecik bir canın yok olmasına insanların seyirci kalmasına, birilerinin hayasızca iftiralarına, yüzsüzlüklerine tahammül edemiyor. ali keşke senin adını hiç bilmeseydim. vardlığından bile haberdar olmadan yaşayıp gitseydik ikimiz de. keşke bir tren garında ateş isteseydim senden ve bana cevap bile vermeden çekip gitseydin... seni öldürenle, beni öldürecek olan arasında fark yok. yarın canımı alsa bu şiddet, şu satırları bile yazdığımı bilmez kimse...

    ölmeyeceksin, kalbimizde yaşayacaksın demeye dilim varmaz benim. sen öldün. seni öldürdüler. kalbini durdurdular, nefesini kestiler. bir gün birileri tarih kitaplarına senin "öldüğünü" yazacak. hain olduğunu, terörist olduğunu yazacak... inandırmayacağım, bana düşen senin benden farksız bir masum olduğunu gücümün yettiğince anlatmak olacak. senin öldürüldüğünü, katillerinin de aramızda hayatlarına devam ettiğini, faili meçhul bir cinayet olduğunu, annenin sensiz bırakıldığını torunlarıma kadar anlatacağım... anlatacağım ki kanın, yalan hikayelerini yazacakları kırılasıca kalemlerine mürekkep olmasın...

  • bu hapishaneden kurtulmak için gerekli olan ilk adım başkalarını yargılamamaktan geçiyor.

    çünkü bu meselede bilmemiz gereken en önemli şey; başkalarının bizi eleştirmek için kullandığı yargılarla, bizim başkalarını eleştirmek için kullandığımız yargıların bire bir aynı olmasıdır.

    sosyal olabilmeleri nedeniyle, buzul çağı şartları gibi bir çok evrimsel filtreyi aşmış olan atalarımızdan kalan sosyallik özelliğimiz, modern dünyada artık bizim cehennemimiz.

    ''toplumsal''; çoğumuz için artık bir puttan öte, mutlak gerçekliğe dönüşmüş durumda.