hesabın var mı? giriş yap

  • padişahın birisi bedava olan bir köprüden para kazanmak istemiş. köprünün başına her geçenden para alması için bir adam dikmiş. zaman geçmiş, halktan kimsenin isyan etmediğini görünce bir de köprünün çıkışına koymuş adam. bakmış ki halktan kimse isyan etmiyor. sonra demiş ki "ortasına da bir adam koyayım o da geleni geçeni siksin". bakmış gene isyan eden yok. halkını toplamış sormuş. memnunmusunuz diye. halkın içinden birisi, utana sıkıla, "iş çıkışı çok kalabalık oluyor. ortasındaki adamı iki kişi yapsanız"' demiş.
    sanki bizim hesap.
    bakalım padişahımız ne buyuracak.

  • nasıl ki kendi çocukları şehit olmadığı için ekranlara çıkıp şehadet üzerinden goy goy yapıyorlar, kendi çocukları tacize uğramadığı için de mağdurlar üzerinden goy goya devam ediyorlar. empati sıfır ahlak sıfır paralar sıfır.

  • her kelimesiyle ve her sahnesiyle sözlüğe selam ileten, selamlarını ince ince işlemiş yoğurt sosuyla içimizi ferahlatan bir reklam.

    uzmanlık alanlarını dinlerken nefesim kesilen deniz!!!
    oy kullanmak sansürü çözer.
    gel sandık çok güzel.

  • zor bir iştir.

    monsters, inc. gibi bir şaheseri çekmiş pixar animasyon stüdyolarının iyi hikaye anlatmak için 22 altın kuralı varmış:

    1.sevilen bir karakter yaratmak istiyorsanız, başarılı olmasından ziyade çok çabalaması daha etkili olur.

    2.seyirci olsanız ilginizi çekecek hikayeyi anlatmayı, bir yazar olarak seveceğiniz hikayeyi anlatmaya yeğleyin. bazen bu ikisi arasında inanılmaz fark vardır.

    3.hikaye sona ermeden ihtyacınız olan belli bir temayı bulmak mümkün olmayabilir. sona erince de bunun için tekrar yazmanız gerekir.

    4.bir zamanlar _____ vardı. her gün, _______ yapardı. bir gün _______ oldu. bu yüzden _______. ve yine bu yüzden, ________. ve sonunda ________.

    5.basitleştirin. odaklanın. karakterleri kombin yapın. yol ayrımlarını es geçin. değerli eserinizi kaybediyormuş gibi hissedeceksiniz ama bunlar sizi özgürleştirecek.

    6.elinizdeki karakter hangi konuda iyi ve rahatsa, karşısına bunların tam zıttını koyun ki mücadele versin. bakalım nasıl başa çıkıyorlar?

    7.hikayenin orta kısımlarına gelmeden sonunu yazın. cidden, sonlar çok zordur, önceden bunu netleştirirseniz işiniz kolaylaşır.

    8.hikayenizi bitirin, mükemmel olmasa bile nihayete ersin. ideal bir dünyada ikisi de bir arada olurdu, ama boşverin. bir dahaki sefere daha iyisini yaparsınız.

    9. sıkıştığınız zaman, bir sonraki adımda nelerin olmayacağının bir listesini yapın. çoğu kez sizi bu sıkışıklıkta kurtulacak malzeme kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

    10.sevdiğiniz hikayeleri bir kenara ayırın. onlarda sevdiğiniz şey sizin bir parçanızdır, hikayeleri kullanmadan önce onları iyi tanımanız gerekir.

    11.kağıda yazmak aynı zamanda düzeltmeyi de kolaylaştırır. harika bir fikir yazılmadan sadece kafanızın içinde kalırsa kimseyle paylaşma imkanı olmaz.

    12.aklınıza gelen ilk fikri eleyin. ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinciyi de...herkesin aklına gelmeyecek fikre ulaşın. kendinizi şaşırtın.

    13. karakterlerinizin bir fikri, duruşu olsun. yumuşak başlı ve pasif karakterleri yazmak kolay olur ama bu seyirci için adeta bir zehirdir.

    14.neden özellikle bu hikayeyi anlatmak istediğinizi bilin. içinizde sizi bu hikayeyi yazmaya iten şey nedir? hikayenin kalbi de odur.

    15.karakterinizin yerinde siz olsaydınız o durumda ne hissederdiniz? dürüstlük inanılması zor durumları inanılır hale getiren bir şeydir.

    16.riskler neler? karakteri anlayabilmemiz için bize sebepler verin. başarılı olamazlarsa ne olur? bir deneyip görün.

    17.hiçbir çalışmanız boşa gitmez. işe yaramıyorsa dinlenmeye bırakın, daha sonra baktığınızda işe yarar hale gelecektir.

    18.kendinizi tanımalısınız: yapabileceğinizin en iyisi ile "öylesine" arasındaki farkı bilin. hikaye anlatmak kendinizi zorlamaktır, vasatı cilalamak değil.

    19.karakterlerin başına bela olacak tesadüfler harika olur, ama onları beladan kurtaracak tesadüfler seyirciyi kandırmaktır.

    20.örnek bir alıştırma: sevmediğiniz filmleri düşünün. onları seveceğiniz bir hale nasıl getirirsiniz?

    21. durumları ve karakterlerinizi iyi ölçmeniz gerekir, öylesine yazamazsınız. sizi öylesine yazmaya iten şeyi bulmanız gerek.

    22. hikayenizin özü nedir? peki onu en ekonomik şekilde anlatmanın yolu? bunu biliyorsanız, oradan başlayıp hikayeyi geliştirebilirsiniz.

    kendi çevirimdir efenim.

    kaynak

  • annemin bir dayısı var, ekrem dayı, biz bildiğimizden bu yana bekar, kendi halinde takılan, sessiz sedasız bir adam. izmir'de yaşıyor ama ne zaman başka birilerinin evinde kalması icap etse, evlerde öyle pek de istenmeyen bir adam oluyor. sebebini çok sonraları, vefatının ardından annemden öğrendim.

    ekrem dayı, yakışıklı bir adam, bakınca gençliği hızlı geçmiştir diyeceğiniz insanlar var ya, onlardan. saçları beyaz ama hala gür, güzel güler hatta keyfi yerindeyse şöyle bir kahkaha savurur, sağlam içer. gençliğinde bir kadına aşık olmuş, evliyken ve çocuklarına rağmen. hani hep öyle gelir ya insana, çocuk olunca gönül işleri bitirilmeli gibi, ya da çocuklar büyüyene kadar bu işler ertelenmeli, doğrusunu böyle bildik hepimiz. ekrem dayı, bildiklerine öğrendiklerine rağmen aşkının peşinden gitmiş, sonra da kavuşmamışlar hiç kadınla. günahı boyunlarına ama kadın da biraz şeymiş diyorlar, bilirsiniz, kötü kadın işte. bu lafı duyunca da kötülük mevzusunu bir kere daha masaya yatırası gelir insanın.

    sonrası beklenen son, sevdiğine kavuşamayan, hani hiçbir zaman o eskisi gibi olamayan insanlardan ekrem dayı da. kavuşamadıkça içmiş, içtikçe işinden olmuş, işinden oldukça içmiş, içtikçe yalnızlaşmış. insanların evinde olmasından rahatsız olacağı, çocuklara kötü örnek bir adam olarak kabul edilmiş çoğusu tarafından.

    mevzunun sonunda, yani benim aklım onu tanıyacak kadar erdiğinde, kimseye bir zararını görmediğim, neden arkasından öyle kısık sesle konuşmalar yapıldığını anlamadığım, az gülen ve az konuşan bir adamdı. kulübeden hallice bir yerde yaşıyormuş ve ölümünden önce, o kadar parasızlık çekmiş ki, cebine para koyan uzaktan akrabaları kanser olan babalarını ekrem dayının sırtında taşıtıyormuş hastane odasına kadar.

    ekrem dayı, bir sanayi sitesinde, eski arabasını yaptırıp dönerken tamirci çırağının yaptığı kaza sonrası vefat etti. kazayı duyanlar, ilkin, alkollü araba kullandığı için sonunda kendini öldürdüğü yakıştırmasını yapmış da gerçeği öğrenip evine gidence, yalnızlığını ve yoksulluğunu anlatıp durdular. ölünün arkasından yalnızlığa, vefasız akrabalara, hayırsız çocuklara, hayattayken nasıl da kıymet bilinmediğine ağıt yakmak bizde bir cenaze ritüelidir zaten. öldüğünde o derme çatma kulübeye gitmişler ya, "bir tane çürümeye yüz tutmuş mandalina varmış masanın üstüne, tabağın içinde" dedi annem, başka da yiyecek hiçbir şey yokmuş.

    nasıl bazı yerler bazı insanları, bazı kokular bazı anları hatırlatır. mandalina da bana hep ekrem dayı'yı hatırlatır ve ağır roman'daki o sözler gelir aklıma:

    "savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye, zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın. nüksederken raksına mahallenin maşallahı, eyvallahı; güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın. şimdilik, ölümüne kadar hayattasın..."

  • adam norveçteki asgari ücreti hesaplarken bile günde 10 saat ayda 26 gün çalışmayı hesaplıyor. ben böyle köleliği kabullenmiş bir insan psikolojisi görmedim hayatımda.

  • bir sefer tecavüzden bir şey olmaz diyen bakan mı bu?

    hımm...

    ben bunu anlamıyorum işte bir sefer tecavüzden bir şey olmaz diyen bakan görevine devam edebiliyor ve oyları düşürmüyor ama kemal abinin cümlesi hemen akpnin oylarını arttırıyor.

    sizce de bu işte bir gerizekalılık yok mu?