hesabın var mı? giriş yap

  • ligin son haftası şampiyonluk gitmiş...
    .
    ikisi de beşiktaşlı olan oğullarımla izlediğim maç.yaşları 10-17

    aralarında şöyle bir diyalog geçti...

    -küçük oğlum:...- abi.. ben hala beşiktaşlıyım .seviyorum yaa. nedense içim kıpır kıpır...
    -büyük oğlum:...-dur oolum daha ne yaşadın ki..? hemen karar verme 11 yaşına kadar takım değiştirebilirsin.
    -küçük oğlum:...- yok yok ben eminim. hiç kazanmasa da beşiktaşlıyım. son kararım...hem böyle saçma bi konuşmayı niye yaptık ki..?

    ben.. (içimden).-tanrım çaresiz hastalık vereceksen böylesini nasip et...(belli belirsiz gözyaşı..)

    özel not: büyük umutsuz... küçük kendini kurtarabilirdi...fakat o da olmayacak gibi görünüyor.

    zorlu bir hayat var önlerinde...

  • bilim, sanayi ve teknoloji bakanı fikri ışık, "yerli otomobil konusunda menzili artırılmış seri hibrit araca odaklandık. şehir içinde ortalama 100 kilometreyi sadece 3 liralık maliyetle katedilebilecek" demiş. bu da link

    bıraksanız benim benzinli aracım da 100 kilometreyi yaklaşık 3 liralık maliyetle katedilebilecek. ama siz o hibrite de öyle bir vergi bağlarsınız ki (sürücüler yedi ceddinizin kulağını çınlatır)... bırak 3 lirayı, keban'ın sahibi olsak fayda etmez.

    seçim yaklaşıyor. bu türden haberler artık mantar gibi türer. yok 3 liraya 100 km, yok 3 kuruşa 5 köfte vs.

    debedit: gezi'yi hatırla.

  • hani diyoruz ya keşke 2 yıl önce o arabayı alsaydım, o evi alsaydım diye. şimdi de tarihi eserler için keşke sağlamken görebilseydik diyeceğiz gibi.

  • "fransa'da paranız olsa bile bu durumu saklamanız gerekir."

    işte kızın bu bakış açısı iki yüz küsur yıl önce gerçekleştirilen fransız devriminin sonuçlarının toplum tarafından çok iyi özümsenmiş olduğunun göstergesidir. zenginler toplumsal antipatiye karşı derslerini iyi almış görünüyor.

  • (bkz: yürek hoplatan başlıklar)

    11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*

    velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.

  • deniz çoban canlı yayındayken abdülkerim durmaz'ın yine farkını konuşturduğu program. diğer katılımcılardan soyunma odasına giren başkan oldu mu, arayan siyasetçi oldu mu, bu hakemlerle lig biter mi, hakem hatalarının sebebi ne gibi sorular gelmektedir.

    a.d : benim de bir sorum var.
    e.ş : abdülkerim hocanın sorusu varmış.
    d.ç : buyrun.
    a.d : hakemlikten önce amatörde, süper amatörde falan hiç futbol oynadınız mı ?
    d.ç : evet uzun yıllar amatörde oynadım.
    a.d : tamam teşekkür ederim, buydu benim sorum.

  • 1984 senesinde ilk olarak michael jordan tarafindan kirmizi-siyah modeli giyilmeye baslandiginda, diger tum ayakkabilar beyazdi. hatta tum kiyafetlerin benzer olmasi gerekliligi gibi sacma bir kurala* gore, nba maclarinda air jordan giymek yasaklanmisti. jordan, bu yasaga ragmen, mac basina 5000 usd ceza odeyerek ayakkabilarini giydi. sonuçta, o sene michael jordan en iyi caylak secildi, air jordan ise spor ayakkabi severler tarafindan yillarca bastaci oldu.