ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
3 bin kayıkla amerika'ya giden berberi sultanı
-
var ya sırf muhalefet etmek için saldırıyorsunuz hemen, her siki biliyorsunuz amk, yok hırçın denizmiş, yok en küçük dalga 4 metreymiş, yok kayık okyanusa dayanamazmış vırt zırt. adamlar yazın gitmiş olm yazın lan, havalar güzelken gitmiş amk. hemen konuşun anlamadan dinlemeden...
yarım ekmek arası en güzel şey
-
salam-kaşar-acı ezme
pipiyi belli eden eşofman giymek
-
erkek istediğini giyer, istediği gibi yürür.
sen bak-ma-ya-cak-sın. bu kadar basit.
edit: umarım ironiden anlamayan nesil başıma üşüşmez. korkuyorum sözlük.
çalışma bakanının 8 saat mesai fazla açıklaması
-
8 saat mesai fazla, o yüzden mesai saatini 10 saate indiriyoruz. hayırlı olsun.
şeklinde devam etse şaşırmaz kimse artık.
diş macunu
-
başlıkta daha önce de bahsedildiği gibi, tarihte ilk kez mısırlılar tarafından kullanılan diş temizleme malzemesi. fakat ilk diş macununun içeriğinde sadece sünger taşı ve sirke bulunmuyordu. tahmin edebileceğiniz gibi ilk diş macunlarının dişi temizleme mekanizması, günümüzden farklı olarak diş üzerindeki kirleri aşındırma yöntemine dayanıyordu. bu yüzden içerisinde sünger taşının yanı sıra; öküz toynağı*, reçine ve yumurta kabuğu parçaları ya da tozu bulunuyordu. ilk başlarda toz halinde olan bu karışıma daha sonra su eklenerek macun haline getirildi. şimdi "efendim mısırlılar zaten yememiş içmemiş icat çıkarmış; ne diye diş macununa ihtiyaç duymuşlar o zaman?" diyebilirsiniz. * lakin ki öyle değildir.
mısırlılıların bu buluşu daha sonra romalılar ve yunanlılar tarafından geliştirilmiştir. * * fakat diş macununun günümüzdekine az da olsa benzer hale gelmesi 1800-1850'li yılları bulmuştur. bu dönemde kavanozda satılan diş macununun ilk toplu üretimi ise 1873 yılında colgate tarafından yapılmıştır.
edit: yıldızlı bkz hedesi.
uçurumdan düşen adam ve aşırı sakin arkadaş grubu
-
bi sakatlık yaşamamasını umduğum atlama. ki kendi dediğine göre " yoğk "
toprakta yavaşlatıp, ters perendeler atarak durdu ehheh. ben en çok adam dan dun giderken " la yavaş oğlum nidiğon lağn " diyen kişiye güldüm. lan ne etmesi mi var, adam düşüyo işte patates çuvalı gibi.
sülaledeki en başarılı kişi ve mesleği
-
sanırım abim.
kendisi akademisyen.
billur tuz gibi, çocukluğundan beri okur, okur, okur..
tamamı ücretsiz ve burslu olmak üzere eğitim ve sonrasında çalışma hayatı:
şehrin en iyi lisesi
şehrin en iyi dersanesi
hacettepe
bilkent
tekrar bilkent
koç
isviçre
amerika
şu an norveç
şimdi beni sorarsınız, sormayın.
ben kendisinin anti maddesiyim, ona tepki olarak doğdum.
kurban olduğum bir yerden verip bir yerden alıyor işte.*
not: bu arada bugün kendisinin doğum günü. bu entry'm kendisine armağanım olsun. varlığın ve başarılarında bir katkım olmadığından seninle gurur duyamıyorum ama orada burada övüyorum işte :)
edit: bu entry ile ilgili çok sayıda ve güzel mesaj aldım. favlayan okuyan herkese teşekkür ederim, sayenizde hoş bir şey yapmış oldum onun için. (o bile favlamış, beğenmiş demek ki :) ondan bu kadar söz ediyorum diye rahatsız olmazsa şayet, kendisi hakkında konuşulurken hep anlattığım ve bence çok hoş bir anektodu burada da paylaşmak isterim.
annem abime hamile iken, şehrin tıp fakültesi hastanesinde, daha önce düşüğü de olduğundan titizlikle takip edilmektedir. bazı şüpheler ve bir dizi tarama sonrasında, bebeğin kesinlikle sakat olacağı, kürtaj gerektiği söylenir bizimkilere. annem kürtaj için hemşire tarafından hazırlanırken, babam hastanedeki tanıdık doktorları bulup durumu danışır ve sağlıklı olması için ufak da olsa bir ihtimal olup olmadığını sorar. doktorlardan biri, en fazla %10 ihtimal olduğunu söyleyince babam, "%10 bana yeter, gerisi allah'ın takdiri" der ve annemi kürtajda ısrarcı ve kesin kararlı olan doktora görünmeden hastane odasından -tabiri caizse- kaçırır. daha sonra alanında çok iyi olan ve yakınen tanıdıkları bir profesörün takibine girerek annem abimi doğurur. tahmin edeceğiniz üzere tamamen sağlıklıdır.
tüm bunları düşününce bence abim, bizimkilerin, sağlıklı olma ihtimalini eleyemeyecek kadar inançlı, gözüpek ve etik kaygılara sahip, aynı zamanda sakat doğsa dahi 'keşke aldırsaydık' demeyecek kadar inançlarında samimi insanlar olmaları karşılığında allah'ın cömert bir hediyesidir.
sözlükçülerin staj yerleri
-
herkesin cok acayip umrunda olan yerler. yani ben mesela cok merak ediyorum tanimadigim bir suru tipin nerede staj yaptigini. keske herkes yazsa da ben de okusam.
beren saat'in hdp çıkışı
türklerin övdüğü overrated şeyler
-
(bkz: volkswagen golf).
genel olarak volkswagen grubu, özellikle de golf abartılıyor. yurtdışında mesela opelle aynı ayarda görülürken, bizde mercedes seviyesine yakın görülüyor. garip.
tetris'te çubuk beklemek
-
tetriste iyimserlerin cok sık dustugu stratejik bir hatadir.
risk almaktir, onerilmez.
acikta kalan bosluklari buyuk bir cubugun
kapatacigini dusunup cubuk beklemek
buyuk olasilikla oyunu kaybettirir.
onun yerine bosluk sineye cekilmeli
ve gelecek hamleler dogru oynanmaya calisilmalidir.
ayrica bosluk icin cubuk bekleyenlerde
gercek hayatta da bir takim mental rahatsizliklar olusur.
misal trafikte ilerliyorsunuzdur.
araclar kirmizi isiga dogru sagli sollu bosluklari doldururlar.
ancak sol seritte en az 3-4 araclik bir bosluk kalir.
cok tetris oynayan bunye bu durumdan
korkunc rahatsiz olur ve dua etmeye baslar
allaam nolur otobus gelsin o boslugu doldursun.
sonra mucize gerceklesir.
sol seritten upuzun bir otobus gelir boslugu doldurur.
hayatta da bonus kazanilmis olur.
paten kayan çocuğu döven otobüs şoförü
-
+ bir daha arabalara tutunarak patenle kayma emi oğlum.
- tamam abi bir daha yapmam.
ekşi sözlük yazarlarının hayallerindeki ütopya.
halk tarafından linç edilen tofaşçılar
-
o değil de videoyu çeken arkadaşın "oh shit" tepkisine anlam veremedim ben...