hesabın var mı? giriş yap

  • gençler hatırlamaz. cem yılmaz doksanlarda levent kırca'ya isim vermeden sürekli bir konuda dokundurmaya çalışırdı. "bazıları güldürürken düşündürmeye çalıştı hep bu ülkede" diye girerdi lafa... "ben mi? ne düşündürücem lan ben dümdüz kırar geçiririm alayınızı" derdi. hatta yanlış hatırlamıyorsam doğru düzgün güldüremedikten sonra düşündürsen ne olur gibi şeyler de söylerdi. vardır eski şovlarında. açın bakın.

    başka konular da vardı aralarında gerçi. pek yakında filminin intihal olduğu iddiası üzerine de bi davaları oldu sanırım. ayrıca gezi sürecinde cem yılmaz'ın bazı tweetleri'ni silmesi üzerine levent kırca'nın tepkileri de haberlere konu olmuştu.

    bu olaylardaki haklıyı haksızı bilmem. ama yıldızları pek barışmadı senelerce bu iki komedyenin. benim anlatmak istediğim ise başka bi konu.

    insan yaşlanırken bazı şeyleri eskisi gibi yapamaz. bu doğanın kanunu... ben cem yılmaz'ı, bazı konularda çok büyük konuştuğu için her zaman biraz endişeyle izlerdim. "güldürürken düşündürmek ne lan ehehehe" diyen hallerinden, o isim vermeden eleştirdiği adamların yaşlarına geleceğini de bilirdim. rahatsız olurdum o cüretkarlıktan.

    nitekim o günler geldi. hatta cem yılmaz şu an levent kırca'nın prime döneminden daha bile genç bir yaşta. ona rağmen "ne düşündürücem lan kırar geçiririm dümdüz" hallerinden çok uzakta. kaldı ki son gösterilerinde bir şeyler düşündürme derdi de olan bi adam izlenimi veriyor açık açık...

    demek ki hayat seni öyle bir yere eviriyor ki eleştirdiğin şeyin ta kendisi haline gelebiliyorsun.

    şimdi gelelim asıl meseleye. levent kırca hayatı boyunca kime ne söyleyecekse çatır çatır karşısına çıkıp lafını ağzının içine gömmüştür. sonrasında "ben onu kastetmedim, siz anlamamışsınız" diyeceği hiçbir polemiği yoktur.

    bugünkü paylaşımında cem yılmaz'ın açık açık birine bir şey anlatmadığı ortada. ancak bir şeylerle dalga geçmiş olabileceği hissine kapılabiliyoruz.

    ama işin kötüsü, hissettiğimiz şeyde levent kırca'nın; en avam skecinde bile böyle bir basitlik kullanmayacağını biliyoruz.

    yani ne bir alenen diyeceğini deme duruşu var mesajının, ne de amaçlanan mesajda bir asalet...

    cem yılmaz iyi bir komedyen midir? bir zamanlar öyleydi. büyük bir sanatçı mıdır? bu sebeplerden dolayı benim nazarımda hiçbir zaman olmamıştır.

  • hakkında bu kadar şey yazılmasına rağmen, bu soruya cevap arayan insanlara teknik açıdan doğru dürüst cevap verilememiş olması büyük ayıp. neyse, ilk [(bkz: dslr)dslr] makinası almaya karar vermiş biri olarak son üç aydır yaptığım araştırmaların özetini paylaşayım da bu sayede benden sonra bu işi kalkışacak olanlar hazıra konsunlar, insanlık ölmedi ya...

    cevap aranacak ilk soruyla başlayalım; fotoğrafçı mı olmak istiyorsun yoksa sanatçı mı?
    fotoğrafçı olmak istiyorsan markanın/modelin bir önemi yok, git hayyama, kit objektifle satılan bütçene en uygun cihazlardan birini al, başla gördüğün her şeyi çekmeye, sonra da instagram'da, facebook'da paylaş paylaşabildiğin kadar. tebrikler, artık profiline 'photographer' yazabilirsin.

    ancak 'ben sanatçı' olmak istiyorum diyorsan; sanatçı olunmaz, doğulur derim, sen de mal gibi kalırsın öyle karşımda. varlığının derinliklerinde hissettiğin ve seni rahat bırakmayan, dışarı çıkıp ifade edilmek istenen duygular varsa, zihninde an be an kendiliğinden ortaya çıkan fotoğrafik kareler varsa, gözün bir şeye baktığında onu başkalarının gördüğünden farklı görüyorsan; bak işte o zaman sende sanatçı mayası var demektir. ve evet, ben bu satırları sana yazdım, okumaya devam et...

    ilk iş sabırdır elbette, hemen olayın içine dalıp bir şeyler yapmaya kalkışırsan hiç bir şey yapamadığı fark edip hayal kırıklığına uğrarsın, şüphen olmasın. makina seçimini bir yana bırak, git oku adam ol önce. fotoğrafçılık üzerine yazılmış ne kadar kitap varsa okumalısın; pozlama nedir, diyafram/enstantane/iso ilişkisi nedir, objektif nedir, hangisi ne işe yarar gibi klasik ancak her şeyin özü olan bu ve bunun gibi sorulara cevap bulmadan atacağın her adım yanlışa biraz daha sürüklenmene sebep olur. hele ki ışık bilgisi olmadan yola çıkıyorsan, hiç çıkma, dışarısı soğuk üşütürsün sonra. kompozisyon diyeceğim ama aklına okulda öğretmeninin yazdırdığı ilk kompozisyon gelecek diye ödüm kopuyor. özetle; oku arkadaşım, önce oku, neyin ne olduğu kabataslak da olsa öğren...

    nihayetinde işte o can alıcı noktaya ulaşacaksın; hangi gövdeyi almalıyım?

    öncelikle şunu bilmelisin ki; çekeceğin fotoğrafın kalitesini belirleyecek olan ilk şey senin bilgi birikimin ve yeteneğinin olacaktır, ama bir sonraki belirleyici etmen makina değil [(bkz: objektif)objektif] olacaktır. diyafram açıklığı f/2 civarında dolaşan, 8, 9 bıçaklı ve elbette [(bkz: prime lens)prime lens] olmazsa olmazındır. fiyat mı? ne sen sor ne ben söyleyeyim... makina gövdeleri gelip geçicidir, bugün hayranlıkla kullanırsın, iki yıl sonra onu ezip geçen özelliklerde bir makinaya ağzın sulanır, dayanamaz gider alırsın. ama lenslerin öyle değildir, on yıl sonra bile halen ilk aldığın lensleri kullanabilirsin. bu sebeple piyasada senin çekmeyi arzu ettiğin fotoğraflar için en uygun lenslerin hangileri olduğunu belirlemen gerek.

    makinanın kalbi olan sensörlerin her makinada değerleri farklıdır, bu sebeple her lens, her makinada hatta her modelde aynı sonucu vermez. şu siteden almayı planladığın lenslerin hangi marka dslr makinanın hangi modellerinde en iyi sonucu verdiğini bulabilirsin; dxomark şu sitede de almayı planladığın lenslerle çekilmiş fotoğraf örneklerini görebilirsin; http://www.pixel-peeper.com/lenses/

    bütçe en büyük sorun olarak karşına çıkacak, profesyonelce sanatımı icra edeyim dersen, bir adet prime lens için ödeyeceğin bedel ortalama 1000-4000 amerikan çakılı ve hatta daha fazlası olacaktır. bütçeni belirle, elindeki bütçenin ne kadarını lens/lere ayıracağını belirle, sonra o bütçe ile alabileceğin en iyi lens/lerin hangileri olduğunu az önce linkini verdiğim site gibi araştırma/test sitelerini inceleyerek, bu lensler ve makinalarla çekilen fotoğrafları da inceleyerek kararını ver. sonrasında tercih ettiğin lens/lerin en iyi sonucu hangi marka dslr'nin hangi modelinde verdiğini tespit et ve git al, alırken tereddüt dahi etme...

    bir nikon lensini canon'da kullanamazsın, veya sony için yapılan lensi de nikon'da kullanamazsın. bu sebeple yola hangi marka makina ile çıktıysan, onunla devam edeceğini bilmen gerek. canonla başlayıp, bir sürü lens alıp sonra nikona geçmeye karar verirsen (veya tersi) tüm lenslerini ikinci elde bir miktar düşük fiyata satman gerekeceğini de aklının bir yerinde tut.

    hangi lenslere ihtiyacın var?

    doğa fotoğrafçısı olamak istiyorsan; 14mm, 24mm, 35mm ek olarak en azından 70-200mm zoom objektif.
    düğün dernek çekicem diyorsan; 50mm, 85mm, 135mm
    sokak fotoğrafçıcı olacağım diyorsan; 50mm, 85mm, 135mm ek olarak 70-200mm zoom objektif.
    makro çekeceğim diyorsan; 100mm makro objektif ek olarak 70-200mm zoom objektif.
    portre çekeceğim diyorsan; 85mm, 135mm ek olarak 70-200mm zoom objektif.
    yok, ben her şeyi çekebilirim, hatta prof anlamda video da çekeceğim diyorsan; 14mm, 24mm, 35mm, 50mm, 85mm, 100mm, 135mm prime lenslere ek olarak; 24-70mm ve 70-200mm zoom objektif. (full frame gövde ile birlikte, lenslerin f/2 civarı diyafram ortalamasıyla orta-üstü sınıf araba parası, geçmiş olsun)

    dslr gövde konusuna gelecek olursak; aslında bir makinanın kalitesini belirleyen ana faktör, makinanın sensörüdür. burada karşınıza iki faktör çıkar; [(bkz: full frame format) full frame] ve [(bkz: aps c)aps-c]

    full frame bir gövdenin sensörü 36x24mm iken, aps-c sensörün ebadı 24x16mm'dir. özetle; full frame sensör daha fazla algılayıcı alana sahiptir; daha fazla ışık toplar, daha kaliteli sonuç verir. ancak bu her şey demek değildir. bugün pek çok 4k video çeken cihazın sensörü de 24x16mm ccd'dir ama verdiği sonuç ortadadır.

    sensörle ilgili ikinci önemli husus pixel pitch değeridir. bu bir pixelin sensör üzerinde kapladığı alandır. değer ne kadar büyük olursa her bir pixelin ışık toplama hassasiyeti de o nispette fazla olur. ancak bu da her şey demek değildir. örneğin [(bkz: nikon d800)nikon d800] sensörünün pixel pitch değeri düşüktür (36x24mm sabit alanlı bir sensöre 36 mpixsel başka türlü nasıl sığsın) ancak buna rağmen şu an full frame makinalar arasında en fazla [(bkz: dynamic range)dynamic range] değerine sahiptir. tabi bu bir istisnadır, siz yine de pixel pitch değeri yüksek cihazı tercih edin. neden mi? okumaya devam...

    özellikle video da çekeceğim diyorsanız [(bkz: dynamic range)dynamic range] değeri çok önemlidir. kaldı ki bu fotoğraf içinde çok ama çok önemlidir. bu değer ne kadar yüksekse elde edeceğiniz kalite o denli fazla olacaktır. örneğin; uzaklarda olan bir dağın fotoğrafını çektiğinizi düşünün, fotoğrafta dağ puslu ve belli belirsiz çıkıyorsa makinanın dynamic range aralığı düşük demektir. ancak dynamic range de tek başına yeterli değildir. makinanın [(bkz: iso) iso] başarımı da çok önemli bir faktördür.

    bir örnek vermek gerekirse; full frame formatta piyasanın en fazla dynamic range değerine sahip dslr gövdesi [(bkz: nikon d800)nikon d800] modelidir. neredeyse negatif filmlerin değerine ulaşmıştır. test sonuçları böyle diyor ama gerçek hayatta durum pek de öyle değil. çünkü bu cihazın sensorune daha fazla pixel sığdırmak adına pixel pitch değerinin düşük olması, iso başarımını olumsuz etkilemekte, düşük ışıkta umulan kaliteyi vermemektedir.

    gelelim şu megapixel olayına...

    örneğin şu an full frame gövdeler içinde en profesyonel cihazlar biri olan [(bkz: canon eos 1d x) canon 1dx] sadece 19,3 megapixeldir. neden? çünkü lenslerin ışık geçirgenliğini megapixel olarak ifade etmek gerekirse; en kaliteli lenslerin bile ışık geçirme değeri ortalama 20 megapixel kadardır. şu halde çok fazla megapixel, elinizde o çok fazla megapixele uygun lens yoksa bir işe yaramaz. fazla pixel sayısının iso başarımını düşürmesi de cabasıdır, fazla söze de gerek yoktur.

    renk mi [(bkz: kontrast)kontrast] mı?

    nikon ve canon bu sorunun cevabını netleme teknolojileri sayesinde vermektedir. nikon renk aralığına göre netleme teknolojisi kullandığı için bu fotoğrafa da yansıyor ve daha parlak, daha gerçek renkler ortaya çıkıyor. canon ise kontrasta göre netleme teknolojisi kullandığı için daha net ve daha detaylı bir kalite ortaya çıkıyor. sizin için renkler önemliyse tercihiniz nikon olabilir. yok eğer netlik ve daha fazla detay yakalayayım diyorsanız tercihiniz canon olabilir.

    diğer konular;
    servis ağı önemlidir, bu sebeple ülkemizde özellikle nikon ve canon sıkıntı yaratmamaktadır. lens bulunabilirliği açısından da bu iki marka eşdeğerdir. firmware önemli konudur. cihazın yazılım güncellemesi almasının önemini cep telefonlarınızdan biliyorsunuz. bu konuda canon öndedir. hele bir de [(bkz: magic lantern)magic lantern] konusu vardır ki, canona ayrı bir değer katar. iphone'a jb yapmak ya da android bir telefona rom atmak neyse bu da canon için odur.

    özet geçmek gerekirse;

    stüdyo ortamında ya da doğal ortamda çok fazla ışık altında çekim yapacaksınız; nikon
    loş ışıkta hatta karanlıkta çekim yapacaksanız; canon
    canlı ve gerçeğe eşdeğer renkler istiyorsanız; nikon
    keskinlik ve daha fazla detay istiyorsanız; canon
    moda/katalog fotoğrafçısı olmak istiyorum derseniz; nikon
    spor veya haber muhabiri, sokak fotoğrafçısı, dağda taşta gezen olmak istiyorum diyorsanız; canon
    [(bkz: raw)raw] üzerinde photoshopla çok fazla oynarım diyorsanız; nikon
    zaten hafiften photoshoplu bir çekim olsun, rawla fazla oynamama gerek kalmasın diyorsanız; canon
    fotoğraftan ziyade video çekeceğim diyorsanız; canon

    dip not: bu yıl canondan yeni bir teknoloji barındıran sensör geliyor; 100 isoda mum ışında grensiz kayıt diyeyim siz anlayın. iso başarımı ve dynamic range aralığında negatif film kalitesi her an elimizin altında olabilir, çok az kaldı.

    edit:imla vs.

  • bekar birine "sen daha evlenmedin mi?" diye sormak.

    iş bulamayan birine "ne yaptın hala iş bulamadın mı?" diye sormak.

    kilo alan birine "aa sen epey kilo almışsın" demek.

    saçları dökülmüş birine "senin de saçların epey dökülmüş. stresten hep bunlar" demek.

    örnekler çoğaltılabilir. cevabını bildiğiniz sorular sormak veya karşı tarafın da zaten bildiği bir sıkıntısını yüzüne vurmak insanı cidden çok kötü etkiliyor. yapmayın etmeyin.

  • yine mi mağdur oldunuz lan siyasal islamcılar. sizin reisiniz sağa sola "bunlar pislik, çöplük, sürtük vs vs" diye tüm hakaretleri saydırırken bir şey yoktu di mi? bunu da onun gibi düşünün işte, nükte yapmış kadın, zuhahaaa.