hesabın var mı? giriş yap

  • izmit'ten sakarya'ya giden minibüse ilk kez binen öğretmenimiz bu şoförlerin sürekli birbirini solladıklarından ve karasu'nun virajlı yollarında hız kesmeden akrobasi yaptıklarından habersizdir.

    tam gaz yoluna devam eden şoför: tırsan var mı?
    her şeyden habersiz öğretmenimiz: bennn!!

    p.s:tırsan karasu yolundaki kamyon fabrikasıdır

  • çevremdeki her dört insandan beşinin garipsediği, benimse garipsenmesini garipsediğim davranış. güneş gözlüğünün hava sıcaklığıyla ne tür bir ilişkisi olduğuna dair sağlam bir argümanla gelebilenini de görmedim.

    güneş gözlüğünün kışın gözü rüzgardan ve rüzgarla göze kaçabilecek parçacıklardan koruduğu ve gözün kışın da çevredeki ışıktan rahatsız olabileceği gibi dünyanın en basit gerçeğini geçiyorum. (ayrıca hafif bulutlu bir havada her yönden ve her yerden gelen sinir bozucu beyaz ışığın tamamen açık havada tek bir kaynaktan ve tek bir yönden gelen sarı güneş ışığından çok daha rahatsız edici olduğunu da unutmayalım)

    "kışın neden güneş gözlüğü takıyorsun?" sorusu, "yazın neden ayakkabı giyiyorsun?" sorusundan farksız bence. istesek yalınayak gezebiliriz yazın, ayağımız üşümez, buna rağmen yazın hala ayağımıza bir şey geçiriyorsak başka bir işlevi olsa gerek, değil mi?

    onu da geçtim, güneş gözlüğü takmak kendimi rahat hissetmemi sağlıyor olabilir, kime nedir? tanınmak ve sohbet içine çekilmek istemiyor olabilirim, gözlerim hassas olabilir, saatlerce gözümü kısa kısa dolaşmak istemiyor olabilirim. ışıktan korunmamı gerektiren bir rahatsızlığım olabilir. gözümün şişliğini saklamak istiyor olabilirim, gözlerimin kırışmaması gibi bi derdim olabilir falan filan. ya da bazısının saat takmayı sevdiği gibi güneş gözlüğü takmak öylesine hoşuma gidiyor olabilir.

    hepsini geçtim, hiçbir işlevi olmadığı halde sadece cool görünmek için takıyor olsam ne yazar? bunun nesi kötü? sanırsın kimsenin cool görünme kaygısı yok, bi güneş gözlüklüler dert etmiş bunu. iki dakka dürüst olalım.

    özet: güneş gözlüğü süper bir şeydir ve yaz kış takma özgürlüğüm için canımı vermeye hazırım. hırsımdan şu an evde de takıyorum.

  • yakın zamanda patron şirketinden büyük bir şirkete geçtim.

    ağırlıklı olarak öss'de derece yapan itü mezunları çalışıyor. tdk'de olmayan bir terimin bitişik veya ayrı yazılması üzerine tartışmalarına tanık oldum.

    önceki şirkette dandik bir üniversiteden mezun ekip liderinden müdürüne bağlaç olan de'yi bırakın soru eki "mi?"yi bitişik yazıyorlardı. e-postalarını okurken inanılmaz öfkeleniyordum. dahası şirket içinde inanılmaz yanlış anlaşılmalar dönüyordu. neyse ki kurtuldum.

    wittgenstein "dilimin sınırları ufkumun sınırlarıdır" sözünün doğruluğunu mevcut şirkette gördüm: mevcut iş arkadaşlarımın dünyayı, işi, işlerini algılamaları oldukça berrak.

    doğduğundan beri öğrendiği, konuştuğu dile hâkim olmayan birisinin entelektüel birikimi sorgulanmaya açıktır.

  • bana ablam aslında kardeş olan benim abla olan sensin ama gelişemedin ben seni geçtim demişti lan açtırmayın şimdi ağzımı