hesabın var mı? giriş yap

  • 85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
    doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:

    doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"

    adam- "evet,eşim.”

    doktor- "ama bayan 25 yaşlarında..."

    adam- "tamam işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"

    doktor- "yoo,...... aklıma benim dedem geldi de."

    adam- "nesi varmış dedenizin?"

    doktor- "kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. kendisi ısrar etti ve hazırlandı. e, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. ben de kendisiyle gittim. ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. dedim ya, dedem yaşlı. bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. geyik o anda vurulup yere düştü..."

    adam- "olur mu, başkası vurmuştur onu."

    doktor- "ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur. (bkz: swh)

  • türkiye'den yeni çıkıp henüz avrupa yasalarını unutmuş olacak ki nerede olduğunu hatırlatmışlar.

    üzülmedim.

  • iran o işi kendi halletti. durumun ciddiyetinin farkına varıp zarrab'ın ortağı zencani'yi kendisi yargıladı hapse attı. hatta onunla işbirliği yapan dönemin başkan yardımcısı da içerde.
    sen ne yaptın, ucu sana dokunacak diye bunları yargıdan korudun. al işte adam kendi ayağıyla gidip şimdi orada seni satıyor.

  • uzun sure boyunca paris'in un ihtiyacini karsilayan degirmenlerin oldugu bir kasabaymis. 1860 yilinda paris'e dahil edilmesiyle cazibesi ve ucuzlugu ile bircok ressam ve yazarin buraya yerlesmesine sebep olmus. buradaki tura 2 numarali metro hatti uzerinde bulunan blanche istasyonundan baslayabilirsiniz. istasyondan cikar cikmaz sizi kocaman kirmizi bir degirmen karsiliyor. kendisi efsanevi moulin rouge. moulin rouge'u solunuza alip ilerlerken solda rue lepic'e girin. bu yol uzerinde sagda 54 numarali binanin ucuncu kati theo van gogh'a aitmis ve vincent van gogh 1886 - 1888 yillari arasinda burada yasamis. bu bolgedeki mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir digeri yer basilique du sacre coeur. sokaklarda yuruyerek tepeye tirmanmanin tadina varmak lazim. eger ben tembelim o guzellige ulasmak icin yuruyemem derseniz yine 2 numarali metronun anvers istasyonunda inip funikiler ile buraya cikabilirsiniz. kilisenin merdivenlerinde oturup paris'i seyrederek dinlenebilirsiniz. asagiya inerken place du tertre'ye ugrayabilirsiniz. bol miktarda turist olan bir bolgedir. tepeden inmeye devam ederken rue poulbot uzerinde salvador dali'nin ucyuzden fazla eserinin sergilendigi muzeyi ziyaret edebilirsiniz. ilginc heykeller ve kendi tasarladigi dudak seklinde koltugunda bulundugu mobilyalari gorebilirsiniz.

  • dükkanda ne satılıyorsa tamamı legal :) baskın esnasında lokmasını çiğnemeye devam eden boş bakışlı arkadaşın rahatlığından hepimize birer doz lütfen

  • bir arkadaşın filmin ilk bölümünde sıkılması sebebiyle tavanda oynaşan güvercinleri bütün yarı boyunca "gel geh geh" "cık cık cık" diye çağırması. aranın ardından ışıkların sönmesiyle güvercinlerden bir tanesinin arkadaşın kafasına konması, arkadaşın bonus kafası gibi kıvırcık olan saçlarına güvercinin dolanması, dolanan güvercinin iyice korkup çırpınması, arkadaşın da panikleyip çırpınmaya ortak olması, tüylerin uçuşması, arkadaşın "makinist imdaat" diye bağırması, ışıkların yanması zaten bi sikime benzemeyen filmin iyice piç olması..
    (bkz: oof of)

  • "fransa'da paranız olsa bile bu durumu saklamanız gerekir."

    işte kızın bu bakış açısı iki yüz küsur yıl önce gerçekleştirilen fransız devriminin sonuçlarının toplum tarafından çok iyi özümsenmiş olduğunun göstergesidir. zenginler toplumsal antipatiye karşı derslerini iyi almış görünüyor.

  • tübitak’a 1 milyar 890 milyon 467 bin lira , diyanet'e 5 milyar 442 milyon lira.

    neredeyse 3 katı.

    sonra da derler ki "türkiye ara eleman ülkesidir, mucit çıkaramaz".

    alalala, neden acaba?