hesabın var mı? giriş yap

  • kötü bir dönem geçirmiş ve sevilen kişiden ayrılmış bir şekilde ailemi ziyaret etmek üzre uçağa bindim. duygular tavan. tek yapmak istediğim kulaklığımı takıp müzik dinleyerek uyumak. fakat koltuğuma oturur oturmaz başladım ağlamaya. zaten ağlak bir insanım ama insanların içinde genelde ağlamam. tutamadım kendimi, iki gözüm iki çeşme ağlıyorum. yalnız hıçkırık yok, damla damla gözyaşlarım süzülüyor. ama nasıl, dur durak bilmiyor. ben bir tane siliyorum, ardından iki tane daha geliyor. önce yolcular soruyor ne var diye, bir şey yok diyorum. sorular arttıkça hostesler olaya dahil oluyor. ne var diyorlar, bir şey yok diyorum ama damlalar aksini söylüyor. uçağın bir bölümü durmuş beni izliyor artık ve yolcular aralarında konuşmaya başliyor, neden ağladığıma dair teori üretiyorlar. bu arada yer görevlileri de olaya dahil oluyor. iyiyim diyorum, kimse inanmıyor. uçak bir türlü kalkmiyor, herkes ağlamama yoğunlaşmış şekilde bana bakıyor. yanımdaki norveçli kadın yolcu, uçuş boyunca elimi tutabilirsin diyor. iyiyim, teşekkür ederim diyorum. o da inanmıyor. sonradan hollandalı olduğunu öğrendiğim bir adam yanıma gelip bir paket cips uzattıyor. "iyi gelir ye," diyor. durumun saçmalığına gülümseyip cipsi kabul edip uçuşa hazır olduğumuzun sinyalini verince herkes alkışlıyor ve gözler üzerimden çekiliyor.

    sorunlarımı cipsle aşmama yardımcı olan hollandalı amcaya "büyüksün" diyorum.

  • evvela sizi sikip bayıltmaya meyilli olmayan bir adet eş adayı ve kendisiyle paralel düşünceye sahip bir kız tarafı ile bu işin üstesinden rahatlıkla gelebilirsiniz. birazdan sayısal verilerle de bunu perçinleyeceğiz.

    düğünün olmazsa olmazı, en çok insanı strese sokan muhakkak altın işleri dediğimiz set ve bileziklerden oluşan takı grubudur.

    set için:

    https://hizliresim.com/7nqlmm

    güzel, şık ve sade bir set 3500 ila 5000 bandı arasında değişebiliyor. biz 4000 lirayı baz alalım.

    bilezikler için:

    bilezik için özellikle burma denilenden alınmasını tavsiye ediyorum. değerinde hiç kayıp olmuyor.

    https://hizliresim.com/dgpyxr

    15-16 gram bilezikler 2100 ila 2300 arasında bir fiyata sahip. bu bileziklerden 5 tane alınması bir düğün için yeterli olacaktır. gramını 14, 15 ve 16 gram arasında değişken olacak şekilde 5'e tamamlarsanız fiyatı totalde size 10.000/12.000 gibi bir ücrete tekabül edecektir.

    beyaz eşya:

    yine marka adı vermeden bilindik tüm markaların ikinci sınıf beyaz eşya setleri 5.500 ila 8.500 arasında gidip geliyor. küçük bir google araştırması ile sabit olduğunu göreceksiniz.

    yatak odası takımı:

    klasik bir yatak odası takımı (6 kapaklı ebatında ve sürgülü) peşin para ile 4.000 ila 6.000 arasında değişiyor.

    koltuk takımı:

    iki tane üçlü ve iki tane tekli denilen koltuk takımlarının fiyatı da ortalama (peşin olarak aldığımı düşünelim) 2500 ila 4000 lira arasında.

    not: peşin olarak aldığımızı düşünelim, zira düğünden birkaç gün sonra gelen takılarla bunları ödemeye çalışacağız ki bunu en son satırda anlatacağım.

    damatlık:

    1500-2000 liradan aşağı damatlık yok! diyen biri gerçekten sopayı hak ediyor. durumunuz iyiyse zaten alacaksınız. ben bu işlemleri gerçekten gücü olmayanlar için yazıyorum. güzel ve indirimde bir takım elbise 300-450 arası alınabilir. sağlam bir terzi koyu renk astar ile size 1-2 saatte damatlığınızı teslim eder. bir adet gömlek, papyon ve kuşak ise bunu tamamlayacak. yakanızın cep kısmına da bir adet çiçek takıverirseniz tadından yenmez. terzi masrafları dahil maliyeti size 650 lirayı bulmaz. takım elbiseyi 250'ye bulurum lan diyen biri zaten bu işlemi 450'ye kapatır.

    gelinlik:

    sizi sikip bayıltmayacak zevcenizin de sizin gibi düşünmesi gerek. zira 1 gün giyilecek bir gelinliğe abartılı paralar verip satın almak bence büyük israf. ben şahsen 4000 lira gelinliğe ödesem haftada 3 gün eşime gelinliğini giymesini isterdim. fakir olmak ayıp mı lan! neyse dağıtmayalım konuyu. gelinliği kiralayın arkadaşlar. size 500-800 arasında gelinliği kiraya verecek çok yer var. unutmadan gelinbaşı ve 2 kişinin düğün saçını da anlaşmalı kuaförde yaparsanız size totalde maksimum 1000 liraya malolacak.

    erkek tıraşı:

    gidin tıraşınızı olun, maksimum 80-100 lira. olmaz lan derseniz valla 500'e de yapan var. bizim maliyet hesabımızda aşırıya kaçmak yok. daha uygun fiyata yapan yer vardır muhakkak utanmayın, gidin. aman nolacak derseniz şemsiye çıkmakta güçlük çeker sonra.

    araba süsleme:

    ben geçen hafta arkadaşın arabasını 70 liraya süslettim. lokasyon pek önemli değil. 50-100 arasında değişir genele vurursak.

    düğün salonu:

    pasta ve kolalı 500-750 kişilik çok lüks olmayan bir salonun gecelik kirası 6000 ila 8000 arasında. bunu siz ayarlıcaksınız. biz 7500 diyelim.

    düğünün olmazsa olmaz ıvırzıvır giderleri vardır. olur olmaz gider yani. cebinizde 2000-3000 lira olsun.

    mutfak ve oturma grubunu kız tarafına yazdığımız için hesaba katmadım. kız veriyorlar diye kenara geçip oturmasın kimse.

    gelelim toplam kısmına:

    altın set: 4.000 tl
    bilezikler: 11.000 tl
    beyaz eşya: 6.000 tl
    yatak odası: 5.000 tl
    koltuk takımı: 3.000 tl
    damatlık: 600 tl
    gelinlik: 1000 tl
    erkek tıraşı: 75tl
    araba süsleme: 75tl
    düğün salonu: 7.500 tl
    ıvırzıvır: 3.000 tl

    40.000-45.000 tl arasında birşey yapıyor.

    düğünde sadece 1. derece yakınların takı taktığını düşünelim. buna ailemiz, yakın akrabalar ve iş arkadaşlarımız dahil. çok büyük bir aileye sahip değilseniz sizin ve kız tarafının takıları 10.000 ila 20.000 arasında değişir. zira çeyrek altının fiyatı ortada. bu gelen para ile (15.000 lira diyelim) beyaz eşya yatak odası ve koltuk takımının parasını düğünden hemen sonra ödüyorsunuz. toplam borcunuz 30.000 lira kalıyor. eğer altınları peşin aldıysanız ve bozdurmayı düşünürseniz 15.000 lira bir borcunuz kalacak. 10.000 yahut 15.000 lira bir birikiminiz varsa zaten borçsuz çıkacaksınız.

    lokasyon farkı ile üç aşağı beş yukarı bu hesap bandında bir paranız gidecek. yalnız ilk başta söylediğim gibi 'sizi sikip bayıltmaya meyilli olmayan bir eş adayı ve kendisine paralel düşünceye sahip bir ailesi' olacak.

    sevgiler.

    edit: halıyı unutmuşsun diyenler var. halı, perde, mutfak vs onları kız tarafının karşıladığını hesaba katarsak pek bir değişiklik olmayacak. olsa bile 41.000 gibi bir fiyatı yuvarlayıp 45.000 gibi gösterebiliriz zira 40-45.000 demiştik. davetiye ise 1000 tanesi 100-150 lira. sanırım dışçekim ve albüm eklenmemişti. 1000 lira ekleyin, zaten 45.000tl'ye henüz ulaşamadı

  • "viskinin berbat bir içki olması" başlığı gündem olunca aklıma geldi. eminim viskinin tadını kötü bulanlar sinatra'nın içtiği şekilde içerse viski içmeyi sevecektir. mükerrer entry olacağından kusura bakılmaz umarım.

    frank reyisin her zaman içtiği favori içkisi/kokteyli şöyle imiş:

    malzemeler: sadece jack daniels tennessee whiskey ve su.
    sinatra'nın "this is a gentleman's drink" diye tanımladığı bu kokteyle zaman zaman "jack daniel'in kara kıçı" dediği de olurmuş. "this is nice" diyerek de içkisini ne kadar sevdiğini yer yer gösterirmiş.

    hazırlanışı:
    mümkünse bir kurşun kristal bardak kullanın. sinatra zarif bardak takımlarını çok severmiş ve kaliteli bardaklardan oluşan bir koleksiyonu dahi varmış. hangi içki olursa olsun iyi bir bardakta en iyi verimin alınacağına inanıyormuş.

    bardağa dört küp buz atın. daha fazla değil. sinatra buz sayısı daha fazla olduğunda bir kaşıkla dışarı atarmış ve barmene, "içki içmek istiyorum, kayak yapmak değil" diyerek ihtarı çekermiş.

    bardaktaki buzların üzerine iki parmak viski koyun - daha fazla değil. sinatra'nın korumaları barmenleri uyarırmış, "içkiyi sert hazırlayarak ona hoş görünmeye çalışmayın. o bu şekilde sevmez." sinatra bir keresinde çok sert içkiyi şöyle tanımlamış, "bir bardağın içinde sammy davis."

    bardağın kalan kısmını kaliteli bir kaynak suyuyla doldurun. sinatra suyu yalnızca bir kokteyl karışımı olarak kullanırmış, içecek olarak içmezmiş.

    içkinin kendini bulması için iki dakika bekleyin. sinatra martinileri bardağa koyar koymaz içermiş ama buzların içindeki bu karışımın inceliklerinin ortaya çıkması ve içilebilmesi için biraz süre geçmesi gerektiğine inanıyormuş.

    ve tamamiyle sinatra tarzı içeyim ben derseniz de bir peçeteye ihtiyacınız olacak. sinatra bardağı eliyle direkt tutmazmış. hep bir mendil ya da peçede ile sarıp öyle tutarmış.

    bunu denediğimde gerçekten de viskinin içindeki aromaları farketmeye başladığımı gördüm. sek içtiğimde baskın alkol oranından bana sanki tüm viskiler aynı gibi geliyordu. frank baba gerçekten işi biliyormuş. türkiye'de viskiye su koyduğunuzda yadırgıyorlar. esasında milleti pek sallamamak lazım.

    afiyet olsun.

  • aynen şu diyalog yaşandı demin:

    rıdvan: fenerbahçenin kendi sahasında 9 galibiyet 2 beraberliği var. arkadaşlar keşke puanıda yazsalarmış.
    güntekin: 29 puan toplamış hocam.
    rıdvan: nasıl, nerde yazıyor ?
    güntekin: 3x9=27+2=29 puan hocam.

  • başlık sınırlaması yüzünden zorlanmış bir başlık.
    dialog ile anlatayım
    a-hayatın boyunca hiç gökyüzünden kitap indiğini gördün mü?
    b-hayır.
    a- peki gören birini gördün mü?
    b- hayır.
    a- peki biri gördüğünü iddia etse inanır mısın?
    b- hayır.
    a- en yakın arkadaşın bana kitap indi dese?
    b-hayır.
    a- ulan madem öyle bundan 1400 yıl önce yaşamış, en az 50 göbek ötesi, senin ırkından senin dilinden olmayan, başka bir coğrafyada doğmuş, okumanın yazmanın olmadığı, cehaletin kol gezdiği yerde, senle hiçbir ilgisi olmayan adama nasıl inanıyorsun?
    b-...
    a-biri sana 20 yaşındayken babanın aslında gerçek baban olmadığını söylese o an babandan soğur muydun?
    b-hayır

    işte dinin temeli, erken yaşta motivasyon, güdülenme. daha bebekken verilmeye başlanan dini eğitim. aileler kendilerine verildiği gibi yalan ve yanlışları çocuklarına aktarıyorlar, hiç sorgulamadan eleştirmeden, çocuklar ise daha farkında olmadan bu anlatılanları gerçekmiş gibi kabul edip, asla sorgulamadan zihnine yerleştiriyor. ölene dek. eğer şanslı ise 5-10 yıllık bir araştırma, merak ve idrak süreci ile atlatabiliyor. yoksa sonuç ortada.

    gerizekalıya edit: kitap indi derken cilt cilt ansiklopedi gibi indiği kastedilmedi tabiki. allah ile melek aracılığı ile iletişim kurup vahiyler halinde indi. çok daha sonra kitaplaştırıldı. sen bunu anlarsın diye kısaca kitap indi dendi.
    sanki böyle yazınca çok mantıklı olcak amk.
    gerizekalıya edit: dini eleştiren herkes ateist değildir. farklı inanışlar var. ben de değilim.

  • kopya çekeceğimi bildiği için, sınav esnası sürekli yanıbaşımda duran hoca uzaklaşsın diye osurmamdır. ve hakikaten kokuyu aldıgında yüzünü ekşitip masasına gitmişti. şu an düşünüyorum da bundan daha vahim bir anı olamaz. okulun pilav günlerinde yüzüne bakıyorum ben bu adamın.

  • gecenin bi' saatinde gelenleri her türlü afallatabilme gücüne sahiptir.

    03:52 babam - erkeklerden hoslaniyorum
    03:56 babam - hoslanmiyorum annen telefonumu almis
    04:13 babam - erkeklerden hoslaniyorum

  • geldiğinden beri yıldırım demirören'in pisliğini temizliyor.
    borçlarla başladı, statla devam ediyor, en son dün de liverpool meselesini halletti.

    yıllar sonra editi: ellerim kırılaydı da şunu yazmayaydım. efsane başladı, kestane bitirdi. beşiktaş tarihinde süleyman seba gibi yâd edilme şansını kendi elleri ile itti.

  • bugun kilo verme ile alakali inanilmaz bir deneyim yasadim. sirtimda 2 adet canta, 2 notebook, external diskler, elimde iki adet kitap dolu torba ile evden iceri girdim ve girerken acaba su an kac kilo cekiyorum diye sacma ama sonucunun boyle olacagini tahmin etmedigim bir soru isareti belirdi.

    ciktim tartinin ustune, tam 105 kilo cekiyordum. eski kilomdu, vermeye basladigimda uzun suredir 105'tim ve 2013'un mayis ayinda kendi capimda kilo verme denemelerine baslamistim. esimle gulduk ettik, eglendik ancak tartidan inip, elim ve sirtimdakileri bir kenara biraktigimda kafamda simsekler cakti. bi dk lan dedim, su an tam 15 kilo daha azdim 105'ten. elim ve sirtimdakiler 15 kilo, ben 90 kiloydum ve ciddi agirlardi. 15 kilo vermeden evvel ayaklarima ne tasittigimi ve kilo verme ile alakali inanilmaz bir terapi ile karsi karsiya oldugumu farkettim. evet bu resmen bir terapiydi.

    halen bir 10 kilo daha fazlam var, vermem lazim. ıdeal kilom 80 civari ve ben su andan itibaren cok daha motive bir sekilde vermek icin elimden geleni yapmaya hazir hissediyorum kendimi!

    tanim: enfes birsey, siz de fazlaliklarinizi verin, kurtulun!

  • instagram'ı seviyorum, tıpkı ekşi sözlük'ü sevdiğim gibi. instagram da diğer her sosyal medya fenomeni gibi insanın kendini ifade etme biçimi. kendimizi ifade etmesek ölür müyüz? ölürüz. insanoğlu kendini ifade etmezse ölecek hastalığından mustariptir, yapacak bir şey yok. çünkü onu yaratan öyle yaratmış, bilinmekliği sevmiş de yaratmış. tabii bu tür ortamlarda niyet önemli, teşhirle ifade arasında kalın bir çizgi var. sanat, kültür, nitelikli bir şeyler ortaya koymak adına yapılıyorsa güzel. diğeri çöp.

    ben mesela emrah ablak'ı takibe bayılıyorum. karikatürist olarak zaten severdim. instagram'da yaptığı son derece orijinal karikafilm ırızının hastası oldum. düpedüz dünyanın başka yerinde olmayan bir şey yapıyor herifçioğlu. böyle ilham verici nice adam var. müzelerin, dergilerin, yayınevlerinin, festivallerin, fotoğraf ajanslarının sayfaları da nefis. yani bir şey iyiyse her ortamda iyidir. ne diyor, bir ortamı anlamlandıran oradaki insan, insanın hâli, tavrı, yapıp ettiğidir. instagram dijital, boş bir sayfa, tıpkı hayat gibi, onu ne ile doldurduğumuz önemli.