ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
6 kasım 2008 benfica galatasaray maçı
-
dört italyan ile birlikte izlediğim maç olmuştur.
yaptığım bazı gözlemleri yazmak istiyorum.
öncelikle, italyanlar benim tuttuğum takımı sordular, fenerbahçe cevabımdan sonra :
- "ooo bene, bene, benfica sikilaççi de cimbome, mehehehe, zehehehe" gibi laflar ettiler.
dilim döndüğünce türklerin büyük kısmının yerel ligde rakibi olan takımları avrupa kupalarındaki maçlarda içten bir şekilde desteklediğini anlatmaya çalıştım ve :
- benfica sikilaççi cimbome? nooo noo... cimbome mokoko benfica. uefa copa de 2000? moroni!"
biraz alındı sanki italyan misafirlerimiz benim yaptığım yoruma. her neyse, maçı izlemeye başladık.
fark ettiğim net bir şey var, bu elemanların dördü de açıktan benfica'yı destekliyordu.
şimdi türk'ün türk'ten başka dostu yok edebiyatına girmek istemiyorum. ancak italyanlar can'ı gönülden benfica'nın galatasaray'ı yenmesini, hatta fark atmasını istiyordu. lecce'li italyanların ne işi olur portekiz'le, benfica'yla allasen? sırf türk takımına rakip diye destekliyorlardı benfica'yı. mamma li turchi güzelim, evet.
ilk yarı ortada geçti, fazla pozisyon yoktu ama mücadele ve galatasaray'ın oynama azmi takdire şayandı.
devre arasında elemanlara türk kahvesi ısmarladım, pek beğendiler, "içtiğimiz en güzel yunan kahvesiydi" dediler. "boğazınıza dursun, zıkkım olsun pezevenkler" dedim gülümseyerek. serde diplomatlık var sonuçta.
sanırım bir gün önce hacıoğlu'nda lahmacun yerken: "pizza, pizza diye dünyayı ele geçirdiğiniz yemeğin fikri aha işten bundan çalıntı, habarınız olsun eeey" demiş olmamın etkisi vardı yaptıkları bu talihsiz yorumda.
ikinci yarıya geçtik.
emre aşık ilk golü taktığında elemanlar biraz bozuldular "tesadüfiyaçço" gibi birşeyler dediler.
"yarramiyeoo tesadüfiyaçço" dedim ben de. gol geleceğim diyordu sonuçta.
güldük.
ben daha çok güldüm ama.
ardından, gerek hazırlanışıyla, gerek bitirilişiyle mükemmel bir gol olan ikinci galatasaray golü ümit karan'ın ayağından gelince ben hafif kontrolümü kaybedip alessandro'nun ensesine sağlam bir tane yerleştirmişim. "al sana tesadüfiyaçço dallameooo" diye de bağırmışım.
derken maç bitti. italyanlar sanki maçın öncesinde benfica alır, benfica deşer, benfica mokoko yapar diyen kendileri değilmiş gibi nasıl bir yalakalık yarışına girdiler anlatamam. övgüler, hamaset kokan ifadeler havada uçuşuyor.
ben ise gülümseyerek garsona "bize dört bardak soğuk su getir" diye seslendim. anlamadılar ama içtiler. afiyet olsun dedim. "sen niye içmiyorsun" diye sordular. güldüm. anlamadılar. anlamasınlar zaten.
kısacası, benim için oldukça keyifli bir maç oldu. 1999-2000 döneminden beri görmediğim kadar ne yaptığını bilen bir galatasaray vardı sahada. bakın buraya yazıyorum, şükrü saraçoğlu'nda uefa kupası finali çok büyük bir hayal değil. bu gece oynadığı futbolla galatasaray'ın üzemeyeceği takım yok.
olur da bu hayal gerçekleşirse ne yapıp edip mabedimize gidip galatasaray'ın başarısını alkışlamak üzere stattaki yerimi alacağım. umarım yanıma bir kaç tane italyan düşer. mehehehe.
not : bu entarinin yazılması esnasında hiçbir italyan zarar görmemiştir. alessandro'nun ensesi kalın merak etmeyin.
ufak tefek cinayetler
-
diziyi izlerken tek düşünebildiğim şey, mert fıratın hiç yakışıklı olmadan nasıl bu kadar yakışıklı olması?
mesajı gördüğü halde 7 saat sonra cevap veren kız
-
“insanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. insanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” paul auster
sesinden tiksinilen şarkıcılar
-
(bkz: oğuzhan bilmem ne)
şu bkm ünlüsü olan.
bir adamın her şarkısı mı aynı olur. her şarkı aynı ses, ritimle ve tonlamalarla söylenir mi ya. nasıl bir illet.
kız kardeşime başörtülü diye tükürdüler
-
üçkağıtçı bir serzeniş.
allahtan yaşımız yerinde de hatırlıyoruz iç anadolu da uzun etek giymediği için bacaklarına kezzap atılan kızları.
sizi mağdur edebiyatçılar sizi.
11 kasım 2018 kıyametin kopması
balıkesir'in çılgın eşekleri videosunun silinmesi
-
ülkemizde güncel ve anlık nüfus sayımı oradan yapılıyordu. şimdi işin gücün yok tek tek say insanları. adrese dayalı nüfus sayımı, ikametgah, ıvır zıvır bi ton bürokratik işlem.
kız çocuk sahibi olmak
-
dunyadaki en guzel seylerden biridir. bunu, dun aksam saclarimi maşa ile bukle bukle yaptigi icin diyorsam n'olayim.
100 yaşında camdan atlayıp kaybolan adam
-
böyle bir filme bu kadar az entry girilmesi pek üzücü. çoğunlukla isveç'te geçtiğine ve bir isveç filmi olduğuna mı sevineyim yoksa kurgusunda yer alan olaylara ve kara mizah anlayışına mı hayret edeyim, bilemedim doğrusu. bildiğim bir şey var ki, tek kelime ile muh-te-şem!
sürekli teşekkür edip özür dileyen kibar insan
-
kykc mecidiyeköy'de bir alışveriş merkezinin en üst katındaki kahvecinin terasında kız arkadaşıyla birlikte oturmaktadır.
k: kykc
g: garson
a: kaba adam.
k: afedersiniz beyfendi, biz iki türk kahvesi alabilir miyiz?
g: (hiç bir ses çıkarmaz. bakışlarıyla duyduğunu ifade eder.)
yaklaşık 20 dk. sonra...
k: beyfendi bizim iki türk kahvesi vardı.
g: (gene ses yok, haa tamam hatırladım tarzı bi bakış.)
2 dk .sonra kahveler gelir.
k: beyfendi kusura bakmayın ama bu kahveler soğuk lütfen değiştirir misiniz?
g: (her zaman ki gibi sessiz modda. kahveleri alır. bsg bakışı atar.)
5 dk. sonra kahveler gelir. tabi ki tam sıcak değildir. ama en azından soğuk da değildir.
yaklaşık yarım saat sonra içeriye kykc'den yaşça daha genç olduğu her halinden anlaşılan biri gelir ve yakın bir masaya oturur.
a: garson bana bir kahve getir. orta olsun.
g: tabi efendim hemen getiriyorum. başka bir şey ister misiniz efendim. (o yarım saattir gıkı çıkayan adam bülbül amk.)
a: yok sadece kahve.
3 dk. geçmeden kahve gelir. adam yudumlar kahveyi ve ta bizim masadan, tüten dumanı gözüken kahve için;
a: garson bu ne be böyle, buz gibi kahve getirmişsin bana.
g: çok özür dilerim efendim. hemen değiştiriyorum.
2 dk. sürmez kahve gelir.
g: kusurumuza bakmayın efendim. bu kahve bizim ikramımızdır.
a: tamam olmasın bir daha.
konuşmayı işiten kykc ile sevgilisi bir süre bakışır.
sahne biter.
not: allah benim belamı versin.
yaran diyaloglar
-
fatih altaylı: türkiye'de cumhuriyet'i savunanlar var.
ilber ortaylı: evet.
fatih altaylı: fakat bu ülkede cumhuriyet'e sövenler de var.
ilber ortaylı: onlar gerizekalı.
zeki müren
-
düşün şimdi kaç yıl önce, kaaaç yıl önce, 70ler 80ler diyelim, toplum marjinalliğin m'sine hazır değilken sen çık parlak kıyafetler, ağır makyajlarla, işte ben buyum yaptığım da bu diye dikil toplumun karşısına, kimse de laf edemesin. malum dünyanın en hoşgörülü toplumu değiliz. tayt giyen kürekçileri filan dövüyoruz 2010'a gelirken bile. işte bu yüzden zeki müren dünyanın en marjinali insanı. sahnenin ve müziğin ihtişamı bir arada .. david bowie halt etmiş. no offense david.
hazırlıklarımız 19 yıl sürdü asıl şimdi başlıyoruz
kişinin 15 yaşındaki haline vereceği öğüt
-
- sayisali secme! hem ögretmen lisesi okuyup hem sayisal secince matematik ögretmeninden daha büyük ne olabilirsin öküz! bi de salak salak hayaller kuruyorsun, al simdi o matematigi g*tüne sok!
teselli: neyse... herseyin hayirlisi.
ailenin komik kısa mesajları
-
iphone kullanmaya başlayan ve annemin beni özlediğini belirtmeye çalışan babadan:
1.mesaj: akan dana sarılmak istiyor
2.mesaj: akan dana
3.mesaj: akan dana
4.mesaj: anan sana