hesabın var mı? giriş yap

  • yıllar önce 28 şubat'ta entübe edilmeden önce kızımın söylediği "2 gün sonra bomba gibi uyanıp geleceğim" sözüdür.

    edit: çok soru geldi "bugün nasıl" diye. 2 gün sonra 2 mart günü ebediyete kanat çırptı.
    edit 2: adı efsane idi. hikayesini yakın zamanda yazacağım. onu nazarında tüm kistik fibrosis hastalarına selam olsun.
    edit 3: konuyla ilgili daha önce yazdığım bir anekdot: bkz: #113607723
    edit 4: o kadar çok mesaj aldım ki, inanamadım. bu duyarlılığınız ağlattı beni güzel insanlar, hep böyle kalın, teşekkürlerim gölgenizden ayrılmasın.

  • kasılmayın. gidin kahve için. siz para ödeyeceksiniz hizmet ve ürün bekliyorsunuz. onlar size lütufta bulunmuyor. sanki mabede giriyoz.

  • bir film yalnızca netflix üzerinden gösterilmiş ve oscar ödülüne aday olmuşsa spielberg haklı ama adı geçen filmler los angeles'ta gösterime giren filmler ve netflix bu filmlerin yapımcısı değil dağıtıcısı. belgesel kategorisinde oscar alan filmlerin ise sinemalarda gösterilme zorunluluğu zaten yok. konunun bu yıla ve bu isimlere özel yanında spielberg haksız.

    ama daha geniş açıdan bakıp sinema sanatının kendine özgülüğü ve dijital geleceği unsurları üzerinden yapılacak bir değerlendirmede spielberg gibi geleneksel kuşak üyeleri sonuna kadar haklı. müzikte spotify, fizy gibi platformlar, sinemada netflix gibi platformlar müzik ve sinemanın asli unsuruymuş gibi değerlendirildiği müddetçe kalite gittikçe aşağı düşecek. nasıl ki müzikte sanatçılar yeniden single çağına döndü ve tematik albüm uğraşı gibi dev eserler artık üretilmemeye başlandı sinemada da netflix gibi ortamlar film yapımcılarını tamamen televizyon izleyicisine yönelik filmler çekmeye sevk edecektir. epik sinema, drama ve içinden bilgisayar efekti geçmeyen filmlerin sayısı zaten yeterince azalmışken bu alanlarda sinema sanatı tamamen yok olacaktır. 2000'li yılların ergence dizi çılgınlığı insanların filmleri de dizilerle aynı parametrelerle değerlendirmesi yanlışına sevk etti. netflix ya da spotify zararlı demiyorum, ben de kullanıyorum ama müzik sanatı ve sinema sanatı her zaman kendi dinamikleriyle sunulmalı. yoksa her iki sanatta da nostaljik bir tüketici olmaktan başka çareniz olmamasıyla filmleri dizi izler gibi izleyen (dolayısıyla izlemeyen) bir seyirci olmak arasında seçim yapmak zorunda kalırsınız.

  • hele ki ailesi kendiyle birlikte kalkıp istanbullara geldiyse şanslı insandır. okulu bitireli 4 sene oluyor, üniversiteyi de ailemin yanında okumuştum. sonra istanbulda iş buldum, seninle gelelim mi dedi annem, gelin dedim. iyi ki de demişim. ne çılgın bi gece hayatım var ne de aman kapım açık sıçayım gibi bi derdim. işten geliyorum yemek hazır, çamaşırlar yıkanmış. kazandığım cebimde kalıyor. hoş bunlar olmasa da sadece yanımda oldukları için mutluyum. tek çocuk olduğumdan onları boynu bükük bırakmak istemiyorum belki de. hala arkadaşımda kalmak için izin istiyorum. ama erkek arkadaşım yemeğe gelip bizde kalabiliyor. ne kezbanım ne de asosyal. tam 25 senedir ailemleyim, allah onları başımdan eksik etmesin.

  • az önce cnntürk ekranında gördüğüm yazı. arka planda ömer çelik.

    yani diyorlar ki ap istediği kararı alsın biz yok sayıyoruz. napcanız, akp genel merkezinde 7şerden iki takım kendi kendinize müzakere mi etceniz? "avrupa birliği" yerine "avruba dirliği"ni mi kuracaksınız? lise münazarası mı düzenleyeceksiniz?

    (bkz: abidas)
    (bkz: nikke)
    (bkz: nev balans)

    link

    edit: imla

    edit2: "ab'li yetkililer kendi görüşlerini kurumlarının görüşü olarak yansıtıyorlar " diyor bir de. ya ne olacaktı, yazılı bir kitaptan ya da bir liderden mi alacaklardı talimatları? el kaldır indir olayı o mecliste olmayınca şaşırdınız herhalde.

    edit3: link eklendi

    edit 4: minnak çocukların yürekleri ısınsın, gözleri gülsün, büyüyünce ne feodal ağaların ne de terör örgütlerinin eline düşmesin, eğitimli birer birey olsunlar diye (bkz: oyuncaklar otostopta)