hesabın var mı? giriş yap

  • ben hakkımı helal etmiyorum. şimdiden söyleyim de ne yediğinizi bilerek yiyin, sonra öbür tarafta şey olmasın.

  • reddit'teki /r/turkeyjerky subreddit'inde paylaşılan bir yazısıyla ortaya dökülen bilgi.

    31 ağustos 2012 tarihli hilal kaplan yazısı burada.

    kendisi şöyle demiş: "edindiği üstün askeri başarılara rağmen tarihimizde bir kazım karabekir muharebesi yoktur ama biraz önce bahsettiğim başkomutanlık meydan muharebesi ile birinci ve ikinci inönü savaşları vardır."

    yani hilal hanım inönü'nün bir kasaba ismi olduğundan bihaber, ismet paşa muharebeyi kazandığı için savaşların adına inönü savaşları dendiğini sanıyor. sanırım o yıllarda soyadı kanunu olmadığını da bilmiyor ki muharebe esnasında ismet paşanın soyadının inönü olduğunu ve muharebe bitince kendisinin soyadının savaşlara verildiğini düşünmüş.

    biraz daha yukarıda başka bir durum daha var.

    "örneğin amerikalılar için bir george washington savaşı yoktur ama iç savaş vardır" demiş.

    kendisi george washington'u amerikan iç savaşı esnasında yaşamış ve savaşmış biri sanıyor. oysaki washington koloniler adına ingilizlere karşı savaşmış ve zaferden sonra ilk abd başkanı olmuş kişi. washington'ın ölümü 1799. amerikan iç savaşı ise washington'ın ölümünden çok sonra, 1861'de başlıyor. o esnada abd başkanı abraham lincoln.

    pes doğrusu peli.. pardon, hilal hanım.

  • bir fabrikada, büyük bir makine aniden durmuş. tamirciler geliyor, bir türlü çalıştıramıyor.

    sonunda, yaşlı bir tamirci bulmuşlar. tamirci, makinenin etrafında dolaşarak, dikkatli bir şekilde kontrol etmiş. sonra, kendini izleyenlere dönerek;

    "bana bir çekiç getirir misiniz?" demiş.

    çekiç gelmiş. çekici eline alan tamirci, makineye yaklaşmış ve tespit ettiği bir yere çekici "tık" diye vurmuş. o da ne? makine, başlamış çalışmaya...

    patron, son derece memnun. sormuş;

    - borcumuz ne kadar?

    - 1000 dolar.

    - neee... çekiçle makineye şöyle bir vurdun, o kadar. bunun için mi 1000 dolar istiyorsun?

    - evet.

    - peki... o zaman bana ayrıntılı bir fatura düzenle. istediğin 1000 doların ayrıntılarını görmek istiyorum.

    bunun üzerine yaşlı tamirci, faturayı düzenleyip, patrona uzatmış. patron, faturayı almış ve dikkatle okumaya başlamış;

    çekiçle, makineye vurmanın bedeli: 1 dolar.

    çekici nereye vuracağını bilmenin bedeli: 999 dolar.

    toplam: 1000 dolar.

  • insanın karar verme sürecinde, çevresinin etkisinin ne denli önemli olduğunu gözler önüne seren bir sosyal psikoloji deneyidir. deneyi yürüten isim polonyalı sosyal psikolog, solomon asch'dir ve bu deneyiyle, sonrasında itaat eğilimine dair önemli saptamalarda bulunan stanley milgramı derinden etkilemiştir. asch deneyinin temel sorusu şudur:" insan, doğru bildiğini sandığı şeyin tersini iddia eden bir grupla karşılaşırsa ne yapar?"

    1951 ve 1952 yıllarında yürüttüğü deneyinde, asch'in kurduğu düzenek şöyledir: laboratuvarda belirli sayıda kişiden oluşan gruplara, sırayla birçok kart çifti göstermiştir. bu çift kartın birinde 3 tane çizgi vardır. bu çizgilerin biri kısa biri orta biri de uzundur. diğer karttaysa tek bir çizgi vardır. bu tek çizgi,diğer karttaki üç çizgiden biriyle aynı uzunluktadır ve algılama farklılıkları sorunu oluşmasın diye bu çizgilerin fiziksel gerçeklikleri belirgindir. deneklere, bu tek çizginin uzunluk olarak diğer kartlardan hangisine benzediği sorulmuştur. aslında,masadaki deneklerden sadece biri gerçek denektir;diğerleri ise pek tabii ki asch'in asistanlarıdır ve her defasında ne söyleyecekleri önceden belirlenmiştir. her kart çifti gösterildiğinde, asistanlar sırayla yargılarını söylemekte;esas deneğe ise söz sırası en sonda gelmektedir. ilk birkaç gösterimde,araştırmacılar doğru cevap vererek deneğin güvenini kazanırlar;fakat daha sonra sürekli yanlış cevap vermeye başlarlar. denek,sıra kendisine gelinceye kadar herkesin yanlış cevap vermesinden rahatsız olmaktadır,ne var ki sıra kendisine gelince,onun da diğerlerinin verdiği cevabı(bu cevabın gerçekle ilgisi olmadığı açıkken) tekrarladığı görülmüştür.çok sayıde deneğin kullanıldığı bu araştırmada,katılanların %35'i,gruba uyarak,apaçık gördükleri şeyin tersini söylemiştir.

    milgram deneyive onun sonucu kadar çarpıcı olmasa da, her üç kişiden birinin, doğru olmadığını bildiği halde karar verme sürecinde grubun kararına katılması
    oldukça anlamlı. hayatın her anında da rahatlıkla görülebilecek bir sonuç. izlerken sıkıntıdan bayılıp çok kötü bulduğu bir film hakkında,sırf ödül aldı diye övgü dolu sözler sarf etmek; gündeme hakim beğenilerin etkisiyle,hiç dinlemediği/okumadığı şarkıcılar/gruplar/yazarlar hakkında şaşalı yorumlar yapmak hem günlük hayatta hem de sözlükte sıkça karşılaştığımız/karşılaşabileceğimiz davranış örnekleri nihayetinde.

  • bas, akorların en düşük ve temel frekanslarını barındırdığı için akorların güçlü bir gövdeye sahip olmasında büyük bir rol oynar. akorun en düşük sesi olarak, armonin temelini oluşturur.

    müzik türü farketmeksizin bas, orkestrasyonda olmazsa olmaz bir elementtir. ister bas gitar, ister kontrbas, ister synth bass.

    çok basit örnek vermek gerekirse, üç sesli bir akorun en düşük notalarını bir oktav aşağıda olacak şekilde duble yaparak bas elde edebiliriz ve üç sesli akorun eli kolu bacağı haline gelir.

    bas frekansları bir eserde net olarak duyulmasa bile armoninin güçlü olması için çok önemli rol oynar. önemli roller her zaman önemli sorumlulukları beraberinde getirir.

    baslar; akorların kurulumunda, akor yürüyüşlerinde rol oynadığı gibi akor ve melodi arasındaki zamk görevini de dolaylı yoldan gerçekleştirir. aynı vca tipi kompressörlerin buss kanallarda zamk görevi yapması gibi.

    produksiyona bağlı olmak üzere müzik eserlerinde oldukça düşük sesde duyulmasına veya hiçbir şekilde duyulmamasına rağmen önemli roller oynayan çeşitli sesler vardır.

    özellikle orkestrasyon ve miks aşamalarında buna oldukça dikkat ederiz, bazı elementler sadece tonlama görevi için kullanıldığından net ve belirgin duyulma şartı aranmaz. gereken tonlamayı yakalayana kadar tonlanacak ses ile harmanlarız, kimi zaman ise eserdeki boş frekans aralıklarını doldurmak için kullanırız kimi zaman ise sırf yüksek frekansları güçlendirmek için.

    konunun özetine gelirsek bir sesin eser içinde düşük ses şiddetinde olması ya da baskın olmaması onun gereksiz olduğu anlamına gelmez tam aksine özel bir sebeb ile yapılmıştır.

    bas sadece armoni güçlendirmek için değil aynı zamanda ritim görevini de üstelenebilir, ostinato buna bir örnektir.