hesabın var mı? giriş yap

  • (bi şey iç, çay iç)
    türk esnafının misafirine söylediği, "bir şey içer misin?" ve "aman kola, meşrubat falan isteyip de beni batırma!" cümlelerinin ikisini birden içeren cümle. önemli olan bir çırpıda söyleyip misafirin konsantrasyonunu çaya yönlendirmektir.

  • yahu hala gül gibi teoriyi geçmişsiniz, "maymunla mı akrabayız?" diye üzülüyorsunuz. lan ben amcamla dayımla akrabayım onu napıcam?

  • erkenden kalkmak zorunda kalmışsınız, güneş daha odanıza gelememiş, sarı ampula muhtaç etmiştir sizi. yatağınızda dogrulup bi müddet yatak sıcaklığından kopamamış halde oturursunuz. tek corabınızı giyersiniz ve ikincisi elinizdeyken birden donarsınız. kurtulamazsınız kolay kolay, gözleriniz dalar ve bakar kalırsınız bir noktaya (halıya ya da ötesine). (bkz: uyku katatonisi)

  • karayolu projelerinde 10 km'den daha fazla düz yol yapılması; dikkat dağılması sebebi ile uygun bulunmaz. yani dümdüz yolda da sürücüler dikkat dağılması, uyuklama vb. nedenlerle kaza yapmaya oldukça yatkındır. işte bundan haberi olmayan yazar hezeyanıdır bu istek.

    kaldı ki bu mantıkla konya ovasında hiç trafik kazası olmaması gerekir.

    edit: itü yayınlarından yol inşaatı adlı kitabın 120. sayfasından:

    "gerçekte arazi durumu elverişli olsa da bir yolun uzun bir mesafe boyunca düz yani alinyiman olarak devamı istenmez. çok uzun, örneğin, 8-10 km'den daha uzun alinyimanlarda monoton bir ortam ve taşıt kullanma sonucu sürücünün dikkati dağılır. ayrıca, yolda yolda orta refüj yoksa geceleyin karşılıklı far etkisi yani göz kamaşması artacağı gibi yol doğu-batı yönünde ise uzun süreli güneş etkisi de söz konusu olur. her üç durum sürücü yönünden kazaya karışma olasılığını arttırır. bu gibi durumlarda, uzun alinyiman (düz yol) yerine daha kısa alinyimanlar teşkil edip bunları büyük yarıçaplı kurbalarla (viraj) birbirine bağlamak uygun olur. "

    demek ki neymiş, kendi kendine giden araçlar yapılmadıkça dümdüz yol ağı bir hayalmiş.

  • kendine has avantajları ve güzellikleri muhakkak olacaktır ancak genç insanların kendilerini toplumdan izole etmek istemesine anlam veremiyorum çoğunlukla. bunun yerine tatilleri veya boş vakitleri "kafa dinlemek" için değerlendirmek daha makul geliyor. ıssız köyde iş imkânı çok az olur. yaşam genelde "kendi kendine yetme" üzerine kuruludur ve hayatın büyük bölümü bunu sağlamakla geçer. bugün abd'nin kırsal kesiminde 100 bin dolarlık araçlara binen insanlar dahi elektrik, su, internet gibi bizim temel ihtiyaç olarak gördüğümüz şeylere erişimde değilse bile bunların devamlılığını sağlamak konusunda çokça çaba sarf etmek zorunda kalabiliyor.

    bunun yanında ıssız köy demek, minimum iletişim ve sosyal imkân demek. kaldı ki norveç'in şehirlerinde bile az insan yaşıyor. köyde kiminle vakit geçireceksiniz? ne işle uğraşacaksınız? arkadaşlarınız, sevdikleriniz kimler olacak? evde kitap okudunuz, internete girdiniz, çayınızı çorbanızı içip etrafta dolaştınız diyelim... ömrünüz böyle mi geçecek? kendinize ya da çevrenize bir şey katmak, gördüklerinizi birileriyle paylaşmak falan istemeyecek misiniz hiç?

    bu "hayal"leri kuran tipler nerelerde ve nasıl hayatlar yaşıyor, cidden merak ediyorum. kimsenin hayalini küçümsemek, alaya almak istemem ama gerçekten anlamıyorum. norveç'te yaşamak istiyorum dese tamam da ıssız köy? bunu söyleyen adam hayatında köyde kaç ay geçirmiştir acaba? bu tarz "kendine yetme" üzerinde temellendirilmiş bir yaşam tarzını benimseyebilecek kadar güçlü müdür mental ve fiziksel olarak?

    yapana saygım sonsuz ama ekşi'de böyle "kaçıp gideceksin buralardan" geyiği yapanları çok tırt buluyorum açıkçası. e türkiye'de de cennet gibi köyler var birader, git artvin'de yeşilliğin içinde yaşa madem öyle. niye yapmıyorsun? vizen mi yok, "buraya gelme" mi dediler? "yhaa ama orası norveç, oranın insanı daha tatlı <3 <3" diyecek olursan kötü bir haberim var: dünyanın neresine gidersen git, "ıssız köy" dediğin yerde yabancılar genelde hoş karşılanmaz. oraya gittiğinde norveçli teyzeler "oyyy oğluşum" diye sevip de sana her gün mantı falan getirmeyecek yani.

    hayır bu kadar meraklıysanız zaten bir sürü proje falan var bunun için. kendi yiyeceğini yetiştiren, enerjisini üreten "eko" köyler inşa ediyor bazı genç insanlar. bunlara saygım sonsuz mesela. adam hipster ama gidip cidden köyde yaşıyor, marulunu domatesini kendisi yetiştiriyor. aç workaway.info'yu, bir sürü ülkede böyle köylere "eleman" gerektiğini görürsün. git yaşa madem. hem geçici bir süreliğine tecrübe kazanmış olursun, köyde yaşayacağım diye hayatından vazgeçmene gerek kalmaz.

    gidin abi. bu kadar istiyorsanız "köyde yaşamak" gerçekleşmeyecek bir hayal değil yani. norveç olmaz da başka yer olur. hepsini geçtim, köyde yaşayacaksan niye norveç'te olmasını istiyorsun? köy ulan bu. her yerde aynı neredeyse. akademik kariyer yapmak istiyorum desen anlayacağım, o zaman "neden şanlıurfa değil de berlin?" diye soracak halimiz yok ama köy yani, ne kadar gelişmiş veya modern olabilir? hadi oldu diyelim, herhangi bir köyün sunamadığı ne sunacak sana?

    ben mi fazla düz düşünüyorum bilmiyorum ama çocuğum norveç'te köyde yaşama hayali falan kursa direkt dedemlerin köyüne postalarım ileride. gitsin sabahtan akşama kadar tarla sürsün, bahçe sulasın, tezeğin bokun içinde dolaşıp yılanın, böceğin eksik olmadığı evlerde yatıp kalksın da görsün dünyanın kaç bucak olduğunu pezevenk.

  • 1150 oda yaptırdım altından
    içini döşedim iran halısından
    o da benim değil milletin malından
    bana ne lan çıkmam saraydan