hesabın var mı? giriş yap

  • son şınavda genelde takilip her seferinde bastan aliyorum tum döngüyü.
    ise gidemiyorum, cocuklar aç, barfiks kemiriyorlar

  • ben burada bitcoin geleceğin yatırımıdır,para birimidir ya da çöptür,devletler engeller vs vs tartışmasına girmeyeceğim. 1 hazirandan beri yatırım amaçlı girdiğim kriptopara piyasasındaki deneyimlerimi anlatacağım, mısırları patlatıp altın değerindeki tavsiyelerimi not edebilirsiniz.

    3.3 btc ile girdiğim altcoin piyasadaki sermayem, bitcoinin çatallanıp bölünme hadisesinden sonraki aptal kararlarımla yüzde 25 oranında düştü, daha sonra sermaye artırımı ile 4 btc'lik sermayem şu an 2,65 btc'de. ancak tl olarak herhangi bir kaybım yok zira haziran başında 8500 tl olan btc şu anda 15500 tl seviyelerinde.

    -öncelikle ingilizce şart, bilmiyorsanız web sayfalarını turkceye cevirip kullanın. bodoslama dalmayın.

    -bitcointalk.org tum dunyanın kullandığı forumdur. buradaki kişilere itibar edin demiyorum ancak okuyun,fikir sahibi olun.

    -coinmarketcap.com tüm altcoinlerin usd ve btc cinsinden anlık değerlerini gösteren, hangi marketlerde satıldığını,web sayfasını ve bitcointalk forumunun linkini içeren sitedir. kullanın.

    -altcoinleri bitcoinden türemiş diğer para birimleri gibi düşünebilirsiniz. altcoinlere geçme amacı elinizdeki btc (bitcoin) miktarını artırmaktır. yani hem btc miktarınızı artırıp, hem de btc dolar cinsinden artarsa paranız tl cinsinden hızla katlanır. amacımız btc miktarını artırmak. yok ben uzun vade düşünüyorum diyorsanız btcde kalın.

    -paribu.com'dan tl ile btc alıp, bittrexte hesap açıp ,paribudan buraya btc atıp, btc ile de altcoinlere geçebilirsiniz. kesinlikle 2fa guvenlık uygulamasını kullanın.bunun için androidde authenticator uygulamasını kesınlıkle indirin ve kullanın.

    - ben piyasaya full altcoin alarak girdim. yani btc'min hepsini dgb, siacoin, stratis, ans(neo), viacoin, wagerr gibi coinlere yatırdım. ancak siz dağılımı şu şekilde yapabilirsiniz.
    % 60 ilk 20'deki coinlerden 3-4 adet alabilirsiniz.örnek waves,ripple,iota,vs vs. bunlar uzun vade olacak,1-2 sene.
    % 15 btc olarak kalsın
    % 15 geleceği parlak ico'lara girebilirsiniz. (initial coin offer) bu sayede bir coin piyasaya çıkmadan önce yuzde 10-20 fiyatına alabilirsiniz. ico'su yapılmış coinlerin ne kadar arttığını https://icostats.com/ adresinden görebilirsiniz. geleceği var mı yok mu buradan http://icorating.com/ sağlam ico'lar ile 1 yılda 10-20-50 kat kazanabilirsiniz. iyi araştırın. ben wagerr'e yatırım yaptım ve 3 ayda %40 seviyelerinde arttı. 2018'de bu rakam %300-500 olabilir. takipteyim.
    %10 btc'lik kısım günlük,haftalık al-sat yapmak isteyenler için ayrılmalı. bundan fazlası risk. gunluk altcoin al sat yaparak haftada %100 kazanma şansı var. buradaki paranız arttıkca ustteki uzun vadeli coinlere ilave edebilirsiniz.

    -blockfolio uygulamasını kurarak portfoyunuzun anlık kaç usd ya da btc olduğunu öğrenebilirsiniz. devamlı exchange sitelere girmeye gerek kalmaz.

    - altcoinde dalgalanmalar çok olur. kesinlikle panik yapıp zararına satış yapmayın. minimum 20 gün 1 ay bekleyin, baktınız gelecek yok başka coinlere geçebilirsiniz. bunun için cep telefonuna telegram uygulamasını kurduktan sonra güvendiğiniz sinyal kanallarına abone olabilirsiniz. sağlam tüyolar ile 1 gecede % 30&40 kazanabilirsiniz. stop-loss kullanmayı unutmayın.

    -güvendiğiniz coinleri uzun vadeli düşünün ve 1 yıl ellemeyin.

    aylık yatırım yapmak istiyorsanız bunu takip edin.
    http://itsblockchain.com/…oins-to-invest-in-august/

    -öyle anlar olur ki (çatallaşma, çinden ya da usa'den gelecek bir haber vs) tüm piyasa 1 haftada %50 eriyebilir. bu gibi durumlarda kenarda tuttugunuz btc ya da tl paranız ile coinleri en dip fiyattan alıp ortalama düşürün. örneğin 3000 satoshi'den aldığınız coin 1000'e düştü ise aynı miktarda alın ki ortalamanız 2000 olsun. 2200'e gelse bile %10 kara geçersiniz.

    -piyasa inerken satıp dipten alabilirsiniz ancak çok dikkatli olun,siz satınca aniden yükselip askıda bırakabilir, o yuzden düşerken alın çıkarken satın.

    -herkesin kullandığı bir terim var. buy rumour,sell news yani dedikoduyu al,haberi sat. altcoinlerde çok oluyor.örneğin x coin yeni wallet çıkaracak veya bilmem ne konferansına y coin katılacak, ya da z coin visa ile ortaklığa girecek veya dunyaca unlu boxor mayweather geçen ay lgd coinin reklamını yaptı. mcgregor ile maç öncesi gunune kadar 1 hafta içinde 30000 olan coin 99000'e kadar çıktı. burada önemli olan dedikodu duyulup haber gerçekleşene kadar fiyat tavan yapıyor. maç sabahı lgd 70000'e kadar indi. maç sonu mayweather kazanmasına rağmen 30000'e kadar düştü. yani haber gerçekleşince artık kolay kolay iflah olmaz. bu klasik borsada fiyatlandı olarak tabir edilen birşey. sen dedikoduyu al,haber gerçekleşince koy gözüne rahvan gitsin. bunun için twitter kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim. ben kullanmıyorum ancak offline takip ettiğim birkaç yer var.

    -pump yemiş bir coinin grafiğinde incecik upuzun bir çiziğin tavana doğru yukseldiğinden ve geri geldiğinden anlayabilirsiniz. 5-10 dk suren pump olaylarına sakın girmeyin.

    -bazı coinlere pump&dump haftada 1 yapılıyor. örneğin qwark. dip durumdaysa örneğin geçen haftalarda 20.000 satoshide ve şu an 4.500 gibi ise bir miktar alın ve 9-10 bin seviyelerine satış emri verin. pump&dump grupları patlatır ise gece uykuda bile satıldığına şahit olabilirsiniz. ancak kesinlikle online pump olayına girmeyin, askıda kalırsınız. öperler.

    - online pump işine girip milletin rızkıyla oynamayın. askıda kalma ihtimalinizin yuksek oldugunu soylemiştim ancak bunu fırsata çevirebilirsiniz. örneğin bir coin pump yediği zaman ya da onemli bir gelişme olduktan sonra toplu bir şekilde alım yapılıp m şeklinde grafik ortaya çıkıyor. burada m harfinin ilk uzun cubugunda yakalama ihtimaliniz yok ancak bekleyin. kar satışları gelecek ve orneğin 10000 olan coin 20000'e çıkınca illaki 17000'lere gelecek. bittrex'te yarımşar saatlik aralıklı grafiklere bakınca ilk tavandan sonra kar satışlarından sonra kırmızı ile aşağıya dogru iner. işte ilk kırmızıdan sonra yeşillenmeye başladığında bilin ki tekrar 19000'lere çıkacaktır. bazen iyice soluklanıp 30000'lere de çıkabilir. işte bu yeşillenmeye başladığı noktadan giriş yapabilirsiniz. grafikleri inceleyince ne demek istediğimi anlarsınız. gunluk ayırdığınız yuzde 10 sermayenın bir kısmı ile bu şekilde yuzde 10-20 kazanç sağlayabilirsiniz.

    -gunluk coinlere girerken buy (bid)-sell(ask) grafiklerine (order book) iyi bakın. yeşil kısım yani al kısmı buyuk ise genelde coin fiyatı artıyor. kırmızı kısım buyuk ise sell yani satışların olma ıhtımali artıyor ve coinin fiyatı düşüyor. yeşil kısım büyük iken alın. bazen de balinalar yani whale'lar dediklerimiz yalandan 100-300-500 btc'lik sell duvarı koyuyor, bu duvarı geri çekince coin fiyatı fırlıyor. tam tersi de olası tabiiki. yeşil ya da kırmızı kısımda keskin bir çizgi yukarı doğru çekilmiş ise duvar örülmüştür. dikkatli olun. zaten bunu market buy-sell emirlerinden görebilrisiniz. orneğin coini 3000'den aldınız,4000'den satacaksınız. emirlerden girin bakın 4000'de diğer noktalardan yani 3500-3600'dan daha buyuk satış vardır. o yuzden 4000'e koymayın da 3990'a koyun. 4000'e teğet geçebileceğinden satış gerçekleşmeyip ortada kalmayın. 3950-3990'a satış emri koyun.

    -bazen oyle an oluyor ki tarihte çok az eşi benzeri oluyor. örneğin btc fork-çatal olayından sonraki gün bcc/bch yani bitcoin cash coininin epik bir şekilde binlerce btc piyasa hacmi ile 0,1 btc'den 0,45 btc'ye 3-4 saatte çıktığını görmüşsünüzdür. boyle anlarda ya da monaco, kmd gibi coinlerde son gunlerde rastlanan 1 gun boyunca yuzde 300'lere ulaşan grafiklerden yararlanıp, sadece 1-2 dakika içinde yuzde 10 kazanabilirsiniz. çok sık rastlanan durum değil ancak tren çok hızlı kalkarken 0,1 btc atıp, 0,01 btc yani 1-2 dakika içinde 45 dolar kazanıp, 1-2 dakikalığına da olsa cristiano ronaldo ile aynı miktarda para kazanıyor olabilirsiniz. ancak bu dediğim gibi nadir olan bir durum. kesinlikle 250 btc altındaki hacimli coinlerde denemeyiniz.

    bu tavsiyeler ile 2019 başında yuzde 300-400'lere ulaşabilirsiniz.

    not : xvg (verge) ve sc (siacoin) alın,kenara 0.1 ya da 0.2 btc'lik atın. şu an 170 satoshi civarında yani çok çok ucuz. seneye 10-20 katına çıkabilir. fiyatları editleyeceğim.

    edit : gunluk-haftalık al-satlar için %10 ayırıp, ico yuzdesini 25'ten 15'e düşürdüm. ayrıca ico'ların scam olma durumunu da iyice araştırınız. ayrıca 2-3 kalem daha deneyim-tavsiye ekledim.

  • o köpek de doğanın kuralları gereğince özgür yaşayabilmek için sensiz yaşam alanları istiyor.

    rezalet değildir, güzelliktir. can harekettir.
    bir köpeğin denize girip eğlenmesini rezalet diye nitelendiren dangalaklarsız plaj alanları istiyorum artık ! !!

  • bizim şirkette iki temizlik işçisi var (ahmet ve murat diyelim). çok temiz, dürüst, çalışkan arkadaşlar.

    ahmet üç kuruş daha rızıklanmak için öğlen arasında yakındaki başka bir şirketi temizlemeye gidiyor. ahmet bir gün bir neden dolayı oraya gidememiş ve murat'a "sen git, ben bugün gidemeyeceğim" demiş. murat da kabul etmiş.

    şirkettekiler murat'ın yaptığı temizliği daha çok beğenmiş ve "bundan sonra ahmet gelmesin, hep sen gel" demişler. murat da ahmet'e "kardeş bana böyle böyle dediler, ben kabul etmedim. ne hata yaptıysan git düzelt, rızkından olma" demiş. ahmet ertesi gün öğlen arasında o şirkete tekrar gitmiş ama şirkettekiler "sen gelme murat gelsin" demişler. ahmet, murat'a bunu söylemiş, murat da "kardeş sadece senin rızan olursa giderim, aksi takdirde ekmediğinden olmanı istemem" demiş. ahmet de "tamam, ben razıyım" demiş.

    evleneceğiniz erkekte meslek aramadan önce ahmet ve murat'taki gibi "adamlık" arayın. böyle adamlar gerekirse sırtında taş taşır yine de akşam çorbanızı kaynatır.

    ek ve edit: dün entry'yi yazdıktan sonra murat'a bu konuyla ilgili "nasıl gidiyor?" diye sordum. laf açıldı. oradan aldığı paranın bir kısmını ahmet'e veriyormuş. helal alın teri önemli dostlar.

    ve debe editi: mutlu topluma giden yol karılarınızı ve kızlarınızı sevmekten geçer. özellikle kız çocuklarınızı çok sevin ve mutlu olmaları için her şeyinizi vermeye hazır olun. ola ki ahmet ve murat gibi adamlarla evlenirler...

  • turk kuluplerinin geldigi son noktayi acikcasi halimizi gosteren futbolcudur. oncelikle fenerbahce'nin bu adama ne ihtiyaci var ben anlamadim hemen bakalim;

    -emre
    -meireles
    -salih
    -mehmet topuz
    -mehmet topal
    -cristian (gidecek diyolla)

    hic hiz kaybetmeden gidelim galatasaray'a bakalim;

    -selcuk
    -melo (alinmayacak diyolla)
    -yekta
    -sneijder

    gs'nin alper'e daha cok ihtiyaci var ama fener'in neredeyse hic yok. salih oynasin lan iste.

    heh simdi gelelim bize..

    -veli (yerine at koysak daha iyi)
    -oguzhan (cikine gurban)
    -fernandes (gidecek diyolla)
    -necip (v for kalas)

    gelin kabul edelim en cok bizim ihtiyacimiz var lan alper'e. verin iste bize ibneler :/ holosko + bir miktar para veririz size..

    gerekirse kupasini isteyen sadri basgan'a baglarim. verin olm bize alper'i :/

    samet hoca olsa alper'i taraftarlar yuzunden alamadik der amk..

  • katar'da düzenlenecek olan fıfa 2022 dünya kupası organizasyonunun güvenliğini bizim polisimiz sağlayacakmış.

    içişleri bakanı süleyman soylu, “katar'ın bize emanet ettiği güvenlik konusunda sanki bizim bir düğünümüz var ve biz heyecanlıyız. bunu başarıyla bitirme arzusu içerisindeyiz” dedi.

    la ne düğünü? 10 milyar $ para dilendiniz, bir de polisimizi sanki sizin malınızmış gibi gönderiyorsunuz.

    cb diyor ya hani, ihracat ile kazanacağız vs. askerimizin yanına polisimizi de kattık artık satılık-kiralık olarak.

    edit: kaynak eklendi:
    https://www.birgun.net/…ar-gibi-heyecanliyiz-368702

  • pandemi sonrası 2022 yılı sinema için bereketli bir yıl oldu. birbirinden güzel filmler özellikle de yılın son aylarında ardı ardına gösterime girdi. daha pek çok iyi film de önümüzdeki haftalarda ya da ocak ayının ilk haftalarında hem ülkemizde hem de dünyada vizyona girecek.

    bu sene o kadar çok film izledim ki listeyi oluştururken hangi filmleri seçeceğim konusunda baya zorlandım. o yüzden, 20 filmlik geniş bir liste yapmaya karar verdim. fakat bu listede benim beğenmediğim; ancak genel olarak beğenilen bazı filmlere yer vermedim. örneğin park chan-wook imzalı decision to leave ve bu senenin en çok konuşulan işlerinden biri olan everything everywhere all at once filmleri listede yer almadı. her iki filmin de iyi filmler olduğu zaten hem seyircilerden hem de eleştirmenlerden aldıkları geri dönüşlerden az çok anlaşılıyor. fakat ben her iki filmin de gereğinden çok abartıldığını düşünen taraftayım.

    öyle ya da böyle bir yılın daha sonuna geldik. umarım her yıl bu şekilde sinema açısından verimli ve sevimli geçer.

    20) prey (yön. dan trachtenberg) 7/10
    aksiyon türünde artık bir klasik kabul edilen predator (1987) filminin ardından pek çok devam filmi izledik( gerçi "prey" bir sequel değil, öncesini anlatan bir prequel). predator (1987) filminden sonra izlediklerim arasında benim en beğendiğim ise danny glover'ın başrolünde yer aldığı predator 2 (1990) filmi. diğer filmleri beğendiğimi söyleyemeyeceğim. hele ki "alien"larla çekilen iki filmden bahsetmek bile istemiyorum. bu anlamda, predator cephesinde artık yeni bir şey yok derken trachtenberg imdadımıza yetişti ve eli yüzü düzgün bir "predator" filmi çekmeyi başardı.

    19) triangle of sadness (yön. ruben östlund) 7/10
    ruben östlund'un son üç filminde neredeyse aynı kuralları uygulayıp jüriden yine aynı sonuçları alması nereden bakarsanız bakın büyük bir şans gerçekten. bu filmiyle cannes film festivalinde büyük ödüle uzanması ise gerçekten şaşırtıcı. filmi bu kadar yerdikten sonra neden en iyiler listesine aldın o zaman diyeceksiniz. filmi listeye aldım; çünkü "triangle of sadness", özellikle ikinci bölümündeki komedisiyle oldukça kaliteli bir film. ancak büyük ödülü alacak kadar iyi mi orası kesinlikle tartışmalı.

    18) sr. (yön. chris smith) 7,5/10
    robert downey jr.'nin babası robert downey sr.'nin zamanında birbirinden ilginç filmlere imza atan bir sinema sevdalısı olduğunu biliyor muydunuz? hatta çektiği filmlerin birinde annesiyle evlenen genç bir adamı anlatmış. bu filminden sonra annesi ile arası bir süreliğine bozulmuş. ancak jr.'nin yalnızca sinema sevdasını değil babasından bazı kötü huylarını da devraldığını bu hüzünlü ve eğlenceli belgesel filmde öğrenmiş oluyoruz.

    17) apollo 10 1/2 a space age childhood (yön. richard linklater) 7,5/10
    zamanımızın en renkli ve yetenekli yönetmenlerinden biri olan richard linklater, bu filmiyle 60'lar amerika'sına muhteşem göndermelerde bulunuyor. ay'a gerçekleştirilecek olan yolculuğu arka planına alan film, nasa'nın etrafında muhteşem bir çocuk olma hikayesi de anlatıyor. linklater'ın vazgeçilmez oyuncularından biri olan jack black'in de sesiyle renk kattığı film, tam bir "boomer" filmi. fakat o dönemi merak edenlerin de bu filmden fazlasıyla zevk alacağına eminim.

    16) rrr (yön. s. s. rajamouli) 7,5/10
    normalde hindistan yapımı filmlerin imdb puanlarına pek güven olmuyor. çektikleri pek çok film aldıkları puan değerlendirildiğinde neredeyse başyapıt düzeyinde. ancak çektikleri her filmin bu denli iyi olması elbette ki mümkün değil. bu yıl izlediğimiz "rrr" ise kesinlikle aldığı puanı sonuna kadar hak eden epik bir film. konu itibarıyla oldukça klişe olan "rrr", aksiyon sahneleri ve sinematografisiyle gerçek anlamda göz dolduruyor.

    15) thirteen lives (yön. ron howard) 7,5/10
    2018 yazına damgasını vuran haber tayland'dan gelmişti. 12 çocuğun yanlarında koçlarıyla birlikte aniden bastıran yağmur sonucu girdikleri bir mağarada mahsur kaldığı haberi tüm dünyada gündemi bir anda işgal etmişti. o zamanlar askerde olduğum için detaylara pek hakim değildim ve nasıl olur da böylesi bir zamanda bu çocuklara günlerdir ulaşılamıyor pek anlam verememiştim. detaylarını sonradan öğrenmiş olsam da kurtarma operasyonunun nasıl gerçekleştiğini tam anlamıyla öğrenmek bu filme nasipmiş. ron howard, bir belgeselci havasında doksanlarda küçükken izlemekten hoşlandığım türden müthiş bir kahramanlık hikayesi anlatmış.

    14) bullet train (yön. david leitch) 7,5/10
    brad pitt, yaşlandıkça oyunculuğuna değer katan aktörlerden biri. son zamanlarda yer aldığı her bir filme (başrolde olsun ya da olmasın) farklı tiplemeleriyle müthiş katkıda bulunuyor. "bullet train" filminin başarısında onun payı çok fazla. filmin düşmek bilmeyen temposu, başta brad pitt olmak üzere filmde kısa da olsa yer alan her bir oyuncunun komediden kaçınmayan güçlü performanslarına çok şey borçlu. "bullet train" kesinlikle bu senenin en iyi aksiyon komedi filmi.

    13) hustle (yön. jeremiah zagar) 7,5/10
    bu tarz filmleri özlemişiz. olabildiğince klişe ama işin içinde basketbol ve adam sandler da olunca bu filmi beğenmemek mümkün değil. zaten adam sandler istediği zaman sahip olduğu enerjisiyle yer aldığı filmi bir üst seviyeye çıkarabilen bir oyuncu. sahip olduğu yeteneğini yıllarca kalitesiz komedilerle harcamış olması ise çok üzücü. filmde gerçek basketbol efsanelerine yer verilmesi de filmin bir diğer artısı olmuş. özellikle boban marjanovic üzerinden yapılan espriler tek kelimeyle harikaydı.

    12) avatar the way of water (yön. james cameron) 7,5/10
    bu yılın en çok beklenen filmini tam 13 sene sonra izleyebildik. çok şükür ki korkulan olmadı ve james cameron yine harikulade bir filmle karşımıza çıktı. fakat ben ikinci filmin, bir miktar ilk filmin gerisinde kaldığını düşünüyorum. ikinci filmde de yine muhteşem bir görsellik (özellikle tulkun'ların avlandığı sahne) önümüze sunulmuş; ancak filmin villian (kötü karakter) seçimi bence yanlış olmuş ve filmi tekrara düşürmüş. kendine has motivasyonları olan yeni bir baş kötü karakter filme eklenebilir ve bu basit hamle ile film bambaşka bir yere ulaşabilirdi.

    11) the batman (yön. matt reeves) 7,5/10
    robert pattinson'dan batman olmaz dediler, oldu. christopher nolan'ın batman üçlemesinin ardından iyi bir batman filmi çekilemez dediler, matt reeves bu önyargıyı da yıktı. elbette ki bu yıl izlediğimiz "the batman" filmi, the dark knight (2008) gibi bir filmle kıyaslanamaz ancak kara filmleri (film-noir) andıran karanlık atmosferi ve polisiye hikayelerden esinlenen kurgusu ile bu yılın en iyi filmlerinden bir olabildi. hatta bu haliyle devam filmlerinin nasıl olacağı konusunda da izleyicilerde büyük bir merak ve heyecan uyandırmayı başardı.

    10) the northman (yön. robert eggers) 8/10
    robert eggers, the witch (2015) ve the lighthouse (2019) gibi kalburüstü iki filmin ardından bu sefer 10. yüzyıldan bir viking hikayesi anlatıyor. film, hamlet (zaten baş karakteri ismi de amleth) benzeri bir intikam hikayesi gibi başlayıp sonlara doğru oidipus kompleksine göz kırpıyor. özellikle, intikam için yollara düşen prens amleth'in annesi ile karşılaştığı sahnede robert eggers, bildiğimiz tüm klişeleri tek bir sahnede silip atmaya çalışıyor. gerçi film klişelere bağlı kalsa bile tek başına sinematografisi ile bu yılın en iyilerinden biri olmayı hak ediyor.

    9) tar (yön. todd field) 8/10
    todd field uzun bir aranın ardından üçüncü filmiyle tekrar yönetmenlik koltuğuna oturdu. bu filmle birlikte çektiği üç film arasında benim için hala en iyisi in the bedroom (2001) filmi olsa da "tar" filminin de uzun süresi ve düşük temposuna rağmen oldukça gösterişli bir film olduğunu söylemek zorundayım. özellikle cate blanchett'in olağanüstü performansıyla filmi tek kişilik bir şova dönüştürdüğünü de söylemem gerek. bu performansın ardından blanchett'in üçüncü oscar'ına da uzanması hiç şaşırtıcı olmaz.

    8) licorice pizza (yön. paul thomas anderson) 8/10
    "licorice pizza"nın imdb sayfasında 2021 yılı yazması sizi yanıltmasın. film, 2021 yılının son haftasında amerika ve ingiltere başta olmak üzere birkaç ülkede vizyona girmiş olmasına rağmen ülkemizde ve diğer pek çok ülkede 2022 yılının ilk haftalarında vizyona girmişti. bu yüzden filmin bu yılki listelerde yer almasında bence bir sakınca yok. 1970'lerin amerika'sına hoş ve eğlenceli bir yolculuğa çıkan "licorice pizza", aşka olan naif bakış açısıyla bu yılın en güzel "kendini iyi hisset" filmlerinden biri olmayı başardı.

    7) the fabelmans (yön. steven spielberg) 8/10
    ne çekerse çeksin onu harika bir noktaya taşıyabilen bir yönetmen varsa o da steven spielberg'tür. kendisi müzikal de çekse izletebilir sıkıcı olabileceğini düşündüğünüz kendi hayat hikayesini de beyaz perdeye aktarsa yine hayranlık uyandırabilir. uzun zamandır aklında olduğunu bildiğimiz ama ailesini incitmemek adına çekmeyi ertelediği otobiyografik unsurlar içeren "the fabelmans" filmini bu sene nihayet izleyebildik. başlarda sıkıcı olabileceğini düşündüğüm ama ufak bir dokunuşla heyecan verici bir noktaya taşınan film, sonundaki john ford (david lynch tarafından canlandırılmıştır) sahnesiyle de muhteşem bir final yapıyor.

    6) the banshees of inisherin (yön. martin mcdonagh) 8/10
    yazar kimliği ile bilinen martin mcdonagh'ın sinemaya girişi muhteşem bir filmle olmuştu. in bruges (2008) filmiyle harika bir kara komediye imza atan mcdonagh, ardından çektiği seven psychopaths (2012) filmiyle bir miktar hayal kırıklığı yaratsa da three billboards outside ebbing, missouri (2017) ile modern zaman şaheserlerinden birine imza atacaktı. bu filmin ardından çekeceği filmini de büyük bir merakla bekliyorduk. colin farrell ve brendan gleeson ikilisinin tekrar bir araya geldiği bu yeni filmde mcdonagh, irlanda iç savaşını da arka planına alıp hatta bazı metaforlarla da doğrudan iç savaşa göndermelerde bulunarak yine harika bir kara komediye imza atmış. yazarlığının da verdiği yetenekle orijinal karakterler yaratmak konusunda eline su dökülmeyen mcdonagh, bu filminde de colin farrell'ın ustalıkla canlandırdığı pádraic isminde harikulade bir film karakteri yaratmayı başarmış.

    5) im westen nichts neues (yön. edward berger) 8/10
    erich maria remarque'ın 1929 tarihli ve edebiyat dünyasında bir başyapıt olarak kabul edilen aynı adlı romanından uyarlanan "batı cephesinde yeni bir şey yok" filmi, sanırım ilk defa almanlar tarafından sinemaya aktarıldı. daha önce ilki 1930 ikincisi de 1979 olmak üzere iki defa amerikalılar (ikincisinde ingilizlerin de desteği var) tarafından sinemaya ve televizyona uyarlanan bu roman, bence oldukça geç kalınmış bir şekilde nihayet almanlar tarafından da sinemaya uyarlandı. ancak çok ilginçtir ki en azından dramatik anlamda bu film 1930 yılında çekilen klasiğin yanına yaklaşamamış. sanırım o filme tamamen benzememek için farklı bir yol izlemek istemişler ve kitapta da yer alan pek çok muhteşem sahne bu filmde kendine yer bulamamış. yine de "im westen nichts neues", savaşın korkunçluğunu ve anlamsızlığını paul ismindeki bir gencin gözlerinden duygusal bir dille anlatmayı başarıyor.

    4) guillermo del toro's pinocchio (yön. guillermo del toro ve mark gustafson) 8/10
    guillermo del toro'yu az çok tanıyanlar onun tam bir sinema aşığı olduğunu bilirler. onun röportajlarını izlediğinizde sinemadan bahsederken ki heyecanı gerçekten görülmeye değerdir. pinokyo'yu tekrardan beyaz perdeye aktaracağını duyduğumda muhteşem bir film izleyeceğimi biliyordum. the devil's backbone (2001) gibi eski filmlerinden esinlenerek yarattığı bu yeni pinokyo, hem hüzünlü hem de eğlenceli olmayı başarıyor. bir kalbi olmamasına rağmen pinokyo'nun o boşlukta taşıdığı ve beslediği duygular, etrafındaki herkese yetecek kadar derin ve değerli.

    3) kurak günler (yön. emin alper) 8,5/10
    listede bir türk filminin de yer almasını çok istiyordum. neyse ki bu sene oldukça iyi bir türk filmi izleyebildik. nuri bilge ceylan tarzından uzak (özellikle genç türk yönetmenler ne yazık ki bu tarza son zamanlarda çok takılı kaldılar) kendine ait harika filmler üretebilen usta bir senarist ve yönetmen olan emin alper, kurak günler filmiyle bizi anadolu'nun obruk misali açılıp kapanmayan yaralarını görmeye davet ediyor. yankılar kasabasına atanan genç savcı emre, kendisini içinden çıkılması zor bir siyasi çekişmenin ve zorbalığın içinde bulacaktır. keşke bu tarz daha çok türk filmi izleyebilsek. halbuki bu topraklarda o kadar çok anlatılmayı bekleyen hikaye var ki.

    2) aftersun (yön. charlotte wells) 8,5/10
    her sene olduğu gibi bu sene de pek çok festival filmi (art house) izleme imkanı bulduk. içlerinden, ünlü iranlı yönetmen cafer penahi'nin oğlu panah panahi'nin ilk uzun metraj filmi olan hit the road ve audrey diwan'ın 1960'lar fransa'sında genç bir kadının kürtaj yasağı yüzünden başına gelenlerin anlatıldığı happening filmleri bence övüldükleri kadar başarılı değillerdi. ancak charlotte wells'ın ilk uzun metraj işi olan "aftersun" filmi, baba-kız hikayesi üzerinden belki de oldukça kişisel bir konuyu estetik ve hüzünlü bir dille anlatarak bu yılın en iyi filmlerinden bir olmayı başarıyor.

    1) top gun maverick (yön. joseph kosinski) 8,5/10
    aksiyon sineması uzun zamandır büyük bir dar boğaza girmiş durumda. 80'li ve 90'lı yıllarda özellikle de uzak doğu sinemasının da katkıları ile altın yıllarını yaşayan aksiyon sineması, günümüzde artık birbirinin aynısı konuların arasında sıkışmış bir halde. ancak bir isim var ki aksiyon sinemasını neredeyse tek başına sırtlamayı başarıyor. bu isim hepinizin bildiği üzere tom cruise'dan başkası değil. aksiyon sahnelerinde dublör kullanmaması, her filminde aksiyon sınırlarını daha da zorlayışı ve bitmek bilmeyen enerjisi ile tom cruise eski zamanlardan kalma tam bir film yıldızı. "top gun maverick" filmi de "artık böyle filmler yapmıyorlar" diyebileceğimiz türden muhteşem bir aksiyon fırtınası. sinema salonlarında izlemekten gurur duyacağınız türden ve sinemanın o eski şaşalı günlerini hatırlatan harika bir film.

  • hala taksim mücadelesini sadece 1 mayıs'ı kutlamak olduğunu düşünenleri gösteren gün.

    bak arkadaşım taksim 'in yasaklanmasının nedeni, orada trafik etkileniyor , ulaşım aksıyor filan diye değil bildiğin güç gösterisi. ben nerede istiyorsam orada kutlaya bilirsin demek, ben ne istiyorsam onu yapmak zorundasın demek içindir... akp sırf bunu ispatlamak bunu göstermek için 1 mayıs 'ı taksimde yasaklıyor. kendisi de biliyor taksim'e izin verse bir şey olmayacağını olay çıkmayacağını ama olay o değil.. olay muhaliflere buranın sahibi benim, işte gücümde bu , ben ne istersem onu yapacaksın demek için yapıyor bunu.

    işte bu yüzden bizde taksim'e gidiyoruz. işte bu yüzden olay sadece 1 mayıs'ı kutlamak değil!! bu artık onur mücadelesi bu ben ne dersem o olacak diyen bir padişaha sen padişah değilsin demek..

    diyorsun ki ne olur gitmeseniz başka yerde kutlasınız!! geziye gitmeseydik ne olacaktı? şu an gezi parkı diye bir yer olmayacak, toplu kışlasının bir kaç katı bitmiş olacaktı.. topçu kışlası yapılmadı gençler öldü iyi mi oldu diyeceksen sakın deme! gezi'de ölen gençler bir park için yada başbakanın dediği gibi bir ağaç için ölmedi.. yarın 1 mayıs günü ölen olursa onlarda 1 mayıs için ölmeyecek...

    ben 37 yaşındayım , 8 yaşında bir kızım , 9 aylık bir oğlum var.. ben yarın taksim 'e bırak çıkmayı yaklaşamayacağımızı bile bile, üstümüze gaz bombaları yağacağını bile bile yarın oraya gidiyorsam .. en başta çocuklarım için gidiyorum.. gelecekte onlara daha özgür bir ülke bırakmak için.. ben ne dersem o olacak diyen halkı korku ve baskıyla sindirmeye çalışanlara sizden korkmuyorum demek için gidiyorum. ölüme gitmiyoruz.. özgürlük için gidiyoruz.

    bu sene taksim'e çıkamayacağız,
    seneye yine gideceğiz yine çıkartmayacaklar,
    sonra ki sene yine gideceğiz..
    biz kazanamıyorsak onlarda kazanamayacak..
    pes etmeyeceğiz..
    tarih hiç bir zaman onlar kazandı diye yazmayacak..

    çünkü tarihin en güzel yerinde
    son sözünü hep direnenler söyler..

  • geçen gün iki sevgili kendi aralarında tartışıyorlar;

    -hah işte şimdi tam türk kızı tribi yaptın başak.
    +bana bak, bana ekşi sözlük ağızları yapma, o türk kızı başlığında anlatılan tripler var ya, işte onların her biri bende var. ona göre.

    çok da güzel "yerse" diyor türk kızı.