hesabın var mı? giriş yap

  • şehirler arası otobüste telefon konuşmasından anlaşıldığı kadarıyla adam kayın validesini kaybetmiştir. sağı solu arar kefendi cenaze işlemleriydi selaydı falan hazırlıklar yapılır. sonra telefon çalar.

    x: efendim bacanak
    y: ...
    x: evet
    y: ....
    x: nasıl ölmemiş
    y: ......
    x: geri mi canlanmış
    y: ....
    x: ee napacaz ya selayı falan verdirdik kayıncı da kefen almaya gitti.
    y: ....
    x: geri ölme ihtimali var mı
    y: ....
    x: iyi napalım yarına kadar ölmezse durumu millete açıklarız artık. doktor hatası diye.

  • belli ki adamın içinde bi kaos vardı ve onu sakinleştirmek için kendine bi yol bulduğuna inanıyor. buradaki tepkileri anlayamadım. kimseyi aşağılamamış videoda gördüğüm kadarıyla, medyada sabahtan akşama kadar da kendi seçiminin reklamını yapmıyordur diye düşünüyorum. sizi rahatsız eden ne tam olarak ?

  • mesaj: seni terkettigime cok pismanim. cok uzgunum. :'(((( peki ya sen nasilsin??
    cevap: her zamanki gibi uzun boylu, atletik yapili, zeki ve yakisikliyim.

  • genelde star ekranlarında yayınlanan 90ların bir komedi filmidir.. sapitop'tan kuşadası tatili kazanan seyfettin ve sedef'in otobüste tanışması ile başlayan olaylar orada da gelişir. korsan ve otobusun muavini süper karakterler olmasının yanı sıra film de süper geyiktir, her çıktığında kendisini izletir, kafa dağıtır.. müzikleri* vitamin tarafından yapılmış (zonta) şarkısıdır..

  • başlık karakter sınırına takıldığı için tam anlatamadım ama sayın fahrettin koca twitterda az önce demiş ki;

    "almanya'da, beyin ölümü gerçekleştiği söylenerek hastaneden evine gönderilen, fakat göz işaretleriyle iletişim kurabilen vatandaşımız osman bey, az önce uçakla ankara’ya getirildi. 59 yaşındaki hastaya, cumhurbaşkanımızın olaydan haberdar olmasıyla “evi”, yani ülkesi sahip çıktı!"

    ilgili twite burdan ulaşabilirsiniz.

    ben türkiye cumhuriyeti vatandaşı olarak yıllarca almanyada veya avrupada huzur içinde yaşadıktan sonra en ufak bir sağlık sorununda ülkeye getirilip şov yapılmasını kabullenemiyorum. kaldı ki twitte epey tutarsızlık var. göz işaretleriyle iletişim kurabilen birinin beyin ölümü gerçekleşmesi de mümkün değil diye biliyorum. ülke kaynaklarını bu tarz şeylere harcamaktansa keşke ülkemizdeki sağlık sistemini iyileştirerici adımlar atılsa, aylar sonraya bile randevu alamayan insanlar tanıyorum.

  • iklim değişikliğinin en çok etkilediği alanlardan biri de hiç şüphesiz tarım ürünleridir. her yıl verimsiz toprakların hektarları giderek artmakta, ya şiddetli yağışlarla toprak tüm yararlı yapısını kaybetmekte ya da hiç yağış almadan geçen ayların sonunda kuraklaşmaktadır. nemo's garden projesi de esasen tam bu noktada oldukça etkili sonuçları hayata geçirmiştir. karaya ihtiyacımız olmadan da tarım gerçekleştirebilirizin örneklerini bizlere göstermektedir.

    projenin görsellerini inceleyince insan kendini bir bilim kurgu filminin içinde gibi hissederken, gerçekleştirilen ise karasal bitkiler için su altı çiftliğidir. yeni bir tarımsal keşif gibi düşünülebilir. proje; çevresel koşulların, ekonomik veya morfolojik nedenlerin bitkilerin büyümesini son derece zorlaştırdığı alanlara adanmış alternatif bir tarım sistemidir.

    proje 2012 yılında italyan rivierası'ndaki noli kıyılarında, ocean reef group'un kurucusu sergio gamberini öncülüğünde başlamıştır. ilk olarak 2 adet 800 litrelik polietilenden yapılmış biyosfer ile proje şekillenmiştir. biyosferlerde üretilen ilk ürün ise fesleğen olmuştur. su altında üretilen fesleğende diğer fesleğenlere göre çok faha fazla esansiyel yağ içeriği gözlenmiştir. bu da alınan tadın çok daha yoğun olması anlamına gelmektedir. projenin ilerleyen safhalarında 2.000 litrelik biyosferler de dahil olarak pek çok ürün yetiştirilmesi denenmiştir. (çilek, marul, roka, fasulye, bezelye, kabak, adaçayı, nane, mantar, kekik, kişniş ve daha çoğu) tabii her ürün biyosfer içerisinde sıcaklık ve nem koşullarında beklenen büyümeyi göstermemiş ve başarısız olmuştur.

    2016 yılında ise biyosferlerin ortasına hayat ağacını da yerleştirerek, sistemi daha da geliştirmişlerdir. hidrofonik sistemleri ilave ederek her biyosferde ortalama 90'a yakın bitki yetiştirilebilmiştir. ancak 2018 yılında akdeniz kıyılarında yaşanan şiddetli fırtına sisteme büyük hasarlar vermiştir. biyosferlerin içerisinde su seviyesi bitkileri su altında bırakacak seviyede yükselmiş ve teknik ekipmanlar hasar almıştır. 2018 yılından sonra sistemi yeniden düzeltmeleri gerekmiştir.

    şu an her biri 2.000 litre hacme sahip 6 biyosfer deniz tabanına sabitlenmiş şekilde kullanılmaktadır. ideal büyüme koşullarını sağlamak ve hastalıkları önlemek için, biyosferlerden gelen oksijen ve karbondioksit seviyesi, nem, aydınlatma ve sıcaklık gibi veriler sensörler aracılığıyla sürekli izlenmektedir. her an biyosfere dalış yapma ihtiyacı olmadan karadan veriler kontrol edilebilmekte ve değişiklikler yapılabilmektedir.

    biyosferlerin deniz ekosistemine zarar verdiğine ilişkin bir bulgu şu ana dek oluşmamıştır. aksine biyosferlerin bulunduğu kıyıya daha önce gözlenmemiş türlerin varlığı tespit edilmiş ve tür çeşitliliği artmıştır. özellikle ahtapotların balonların altlarına sığındı, yengeçlerin balonların demirlerine tırmanarak biyosfere girdikleri, denizatlarının da biyosfer etrafında sık sık görüldüğü gözlenmiştir. hiçbir canlının biyosfere zararı da olmamıştır. biyosferler yapay resif görevi üstlenerek pek çok canlı için yaşam alanı haline gelmiştir.

    kaynaklar: 1 23 4

  • belli bir yaştan sonra birden sınıf atlayınca boyle oluyor

    nereden mi anladım? son yıllarda boyle çok kisi türedi, konuşma tarzı hep aynı

  • bir sahne düşünün;

    federer ağlıyor, nadal ağlıyor, en son dayanamadı djokovic de ağlamaya başladı,berrettini bunların arasında zurnanın sol deliği ama o da ağladı.

    döndü world team'e schwartzman ağlıyor.

    biz ağlıyoruz. aslında duygulanmamizin sebebi tam da bu.ömrümüz geçiyor ve biz bu geçişleri, kaybedişleri hayatimizda sürekli olan ve hiç gitmeyeceğini düşündüğümüz şeylerin gittiğine tanık olduğumuzda anlıyoruz.

    tam 24 yıldır orada duran tenisle alakalı alakasız herkesin kulağına ismi çalınan bir insan gitti.

    teletext döneminden ultra hızlı cep telefonlarına kadar her dönemde raket sallayan bir adamdı. biz bu döneme nice sevinçler nice kayıplar nice anılar sıkıştırdık.

    ve onun vedasıyla bu geçen tüm zamanın farkındalığı olanca gerçekliği ile yüzümüze vurdu.

    çok zaman geçmişti ve o zamanların bittiğini roger'in vedasiyla anladık. ıste hepimizin ağlama sebebi budur.

  • efsane geri dönmüş. yayını biraz geri alınca geldiğim ilk sahnesi:

    kadın: tekneyi de sen yaktın değil mi?
    kürşat: evet, yakhhtımm, ben yaktım. önce malını yaktım, şimdi de canını yakacağım.
    kadın: yaktın ya! daha ne yapacaksın! bana baksana sen..
    kürşat: şşşşşş.. sakin ol yenge, bilmemkimi kastetmiyorum. sen şimdi şunu düşün; kendi kanımdan birine bunu yapabildiğime göre, senin kanından birine neler yapabilirim...

    helal olsun be reyiz. 15 sene geçti ama itlikten, puştluktan bir adım kaymamışsın. adamsın adam!

  • bence bu dizideki en saçma şey çocukların isimleri.

    türkiye'de oğullarına kuzey, güney isimlerini koymuş tek bir fırıncı bulamazsınız.

    fırıncı çocukları sabri olur, remzi olur, mahmut olur.