ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
+90'ın türkiye'de ermeni olmak videosu
-
türkiye'de türk olmak diye bir video yapsalar keşke de görseler halimizi düz vatandaş ne sıkıntılar yaşıyor diye
gelmiş geçmiş en iyi yerli reklam
-
daha önce yazılmış ama ben de şunu şuraya koymak istiyorum: https://www.youtube.com/watch?v=up0tis6jvse
"aganigi naganigi" ikilemesini dilimize (dilimize derken günlük konuşma dilimize arkadaşlar, güzel türkçemize değil) sokmuştu bu reklam ilk çıktığında. ilginç şekilde; etrafımda kimsenin duymadığı, kullanmadığı, sözlükte de yazmayan ama kimsenin de ne anlama geldiğini anlamakta da hiçbir zorluk çekmediği bir ikilemeydi. o zamana kadar duyan bilen yoktu ama bu reklamda duyduktan sonra herkes neyi ifade ettiğini bir çırpıda anlamıştı. ve reklamdan sonra da bir süre de ağzımıza takılmıştı. muhtemelen kuru yemişin direkt mala gittiği(bkz: direk mala gider) bilgisini halk arasında yaygınlaştıran reklam budur. hatta daha da abartıyorum, bu reklamdan sonra artık bir daha fındığın reklamının yapılmasına ihtiyaç kalmamıştır çünkü fındık kolektif hafızanın derinliklerine direkt mala giden gıda olarak kazınmıştır. reklam sektörünün kendi çapında en büyük başarılarındandır.
yolculuklarda mutlaka rastlanılan mola yeri objesi
elif aslı yıldız tunaoğlu
-
bir günde türkiye'nin en sevilmeyen 5 kişisinden biri olmayı nasıl başardığına dair bir ted konuşması yapsın. anladığımız kadarıyla kendisini başarı abidesi olarak görüyor ama asıl başarı bu kadar itici özelliği bünyesine sığdırabilmiş olması: gold digger'lık, vergi kaçırma, marka ihlali, çalışanlara kötü davranma, mobbing, instagram'da sahte takipçi satın alma, yancılık, yalancılık, okumadığı kitaplarla şov yapma, linkedin'de saçmalama derecesinde ceo'culuk oynama, başkasının parasıyla girişimcilik konusunda ahkam kesme, sonradan görmelik, içi boş cahil özgüveni, samimiyetsizlik, everest gibi ego, herkese üstten bakma, görgüsüzlük, kibir, küstahlık...
say say bitmiyor gerçekten bölüm sonu canavarı gibi, klinik vaka. karakter, kültür ve vizyon parayla satın alınamıyor işte, bunun çok güzel örneği oldu bu olay. "kadına çok yüklendiler. tamam yeter" diyenler de şunu kaçırıyor: insanlar böyle haksız yere zenginliğe ulaşmış varoş tiplerden çok sıkıldılar artık. bütün bu birikmişlik bu olayla bir kişiye patlamış gibi gözükse de aslında verilen tepkiler bu ve bunun benzeri herkese. bu işin peşini bırakmayıp olayın altını kazanlara özellikle teşekkürler. bunun gibi daha bilmediğimiz ne tipler var, sessiz sakin zengin oluyorlar haksız yere. hazır eliniz değmişken onlar da ifşa edilebilse keşke bir pot kırmalarını beklemek zorunda kalmasak.
haklı olduğunu bile bile özür dilemek
-
çok, çok, çok sevdiğinizde yapacağınız aptallıktır. kesinlikle özgüven kaybıdır ve yapılmamalıdır.
telafisi zor yaralar açar.
neden özür dilediğinizi bile bilmezsiniz.
ama dilersiniz...
bir şeyler daha fazla karışmasın diye...
azıcık huzur olsun diye...
daha fazla ağlamamak, kanamamak için...
daha fazla çirkinleşmesini ve ilişkinizin yıpranmasını önlemek için...
ama en çok da belki ben özür dilersem, hatalı olduğunu anlar, utanır diye...
hatadır, aptallıktır.
çünkü anlamazlar ve utanmazlar!
beyaz tenli kadınlara tavsiyeler
-
doğuştan sahip olduğunuz ve seçim hakkınızın olmadığı bir konuda "siz yasamayin mumkunse" yazan kaltaklardan uzak durun, çekemiyorlar sanırım sizi.
satrançta at mı fil mi daha değerlidir sorunsalı
-
bir fil ile at kıyası olduğunda atın,
iki fil ile iki atın kıyasında ise iki filin daha değerli olduğu ile açıklanabilecek sorunsal...
debe edit: böyle yoğun ve üzücü bir gündemde böyle bir entry'nin debe'ye girmesi aslında beni şaşırtmadı.
efsaneye göre vaktiyle eşit güçte görünen ordular birbirlerine çok zarar vermesin, insanlar yaralanıp ölmesin diye, düşman güçlerin komutanları kendi aralarında satranç oynar, oyunu kazanan taraf savaşı da kazandı sayılırmış ve kimsenin burnu kanamadan savaş son bulurmuş. her gün acıların katlanarak çoğaldığı bir günde satrançla ilgili basit bir bilgi içeren entry'nin debe olması da, bizlerin efsanedeki insanların genlerini taşıdığımızı gösteriyor belki. umarım kan ve göz yaşından dersler alır, sorunları savaşlar yerine aynı satrançtaki gibi felsefe, zeka, bilgi, teknik, matematik, sanat ve mutlulukla çözeriz; kimsenin kılına zarar gelmeden.
cips paketlerinin içinden ıslak mendil çıkması
-
cips paketlerinden taso maso gibi ehemmiyetsiz şeyler çıkacağına parmakları temizleyip hunharca yalanmaktan kurtaracak bir mendilin çıkması tercih edilir. ilerici bir düşüncedir. en kısa zamanda hayata geçmesi dileğiyle...
hayatı boyunca tek rolle hatırlanan oyuncu
-
necati sasmaz'in direkt olarak bir numaraya yazilmasi gereken liste.
bir üniversitede yaşanabilecek en dumur olaylar
-
üniversiteye benden 1 sene sonra giren arkadaşımın, okulu 4 yılda bitirip, yüksek lisansa başlaması, asistan olması, 7. senemde alttan aldığım 1. sınıf dersime hoca olarak gelmesi. (bkz: based on a vallahi billahi true story) (bkz: didem hocam'a burdan selam söylemek istiyorum)
ay dede
-
türk ve altay mitolojisinde kutsal olarak kabul edilen ayın adlandırılmasıdır. aslen ay ata olarak da adlandırılır.
güneş kadındır günana ( bazen yaşık ana da denir, moğollar nar ece olarak da anar ) olarak adlandırılır.türklerle de bağlantılı bazı ön asya kültürlerinde dişil olarak algılanmıştır. günümüzde kızlara güneş adının verilmesinin nedenlerinden birisi de budur. türklerde güneş sıcağın ay ise soğuğun sembolüdür. ural batır (ural han) söylencesinde gök tanrısı samrav’ın iki karısı vardır birisinin adı kuyaş ana’dır.
ay ise bir erkektir ay ata veya günümüzdeki adıyla ay dede olarak anılır. bu inanca göre gün ana insanların ilk büyük annesi ve ay dede ise ilk büyük babasıdır.ay, çocuklara ay dede olarak tanıtılmaktır. uyku ve uyku vakti ile özdeştirilir. çocuğa "yatağına yatarsa, ay dede sana masal anlatacak" denir ve çocuğun yanında ya masal kitabı okunur ya da bir masal anlatılır. türk tarihçisi aybek-üd devâdârî’nin türklerin kökeni üzerine anlattığı "ay atam efsanesi"nde mağarada türeyiş motifi yer alır. bu öyküye göre türklerin ilk atası olan ay ata, bir mağarada ortaya çıkmıştır.
ziya gökalp şöyle demektedir: “eski türk telakkisine göre, hakanla hatun gök ile yerin evlatlarıydı. günes ana ile ay ata onların gök yüzündeki temsilcileri idi. hakanın mümessili olan ay ata, gök yüzünün altıncı katında, hatunun mümessili olan gün ana ise daha üstte, gökyüzünün yedinci katında idi.”