hesabın var mı? giriş yap

  • olmadı bir de asgari ücretlilerin maaşları da bağışlansın mı mal?

    engelle
    başlıklarını engelle

    edit: çoluğu, çocuğu, iti, köpeği, trolü ne varsa doldurdunuz buraya bak ne oldu?
    ayrı bi mal da mesaj atmış asgari ücretli emekçi/işçi, memur yiyici. memur amipmiş. memur alın teri dökmezmiş.
    baktım resim yapıyomuş.
    ben 15 yıldır ssk, bağkur, emekli sandığı her gün 8-17 hasta bakmışım,
    bu da benim yıllarca her kuruma verdiğim vergilerle okumuş, resim yapmış asalak.
    daha da vereyim istiyor. daha da vereyim ki resim yapsın. devlete millete 1gr faydası olmamış gelmiş hekime amip diyor.
    parazit, asalak demek istiyor ama amip diyor. beyninde amipin hücre sayısı kadar hücre var onu da buna kullanıyor.
    adı da son karetta karetta

  • furkan trolü fiyakalı toz konmamış elbiseleri ile gezerken göremediği chp’li mvlerinden deniz yavuzyılmaz başında baretiyle arama çalışması yapıyordu. boş adamdır bu furkan önemseye değmez “aaağğbbbeeeiiii”

    edit: #148939658 sen niye kudurdun len ööörrrrrdek?

  • bizim köpeğin kafasındaki oyun sevgisi ve oyuncak sevgisi eşit. en sevdiği oyun "çekiştirme". yani o ağzında bir şey tutsun sen çek, o da çeksin. oh bayılır. hırıl hırıl. ama öte yandan en sevmediği şey de "oyuncağını kaybetmek". oyuncağını eskaza sen önce eline alıp saklarsan geri istemek için yapmayacağı şey yok. hatta artık sen bir şey istemeden peşin peşin pati veriyor oyuncağını almak için. alıyorsun hemen patisiyle kolunu tutuyor. ortaya çıkan manzara daha çok "bak dostum istersen güzellikle ver" tarzı ama içinde fırtınalar kopuyor aslında. oyuncağı verdin mi de alıp kaçıyor yarım saat vermiyor.

    o yüzden ağzına oyuncak kemiğini alıp çekiştirme oynamak istediğinde yanıma yaklaşıyor. istediği şey benim onu çekmem. ama hamle yaparsan da anında geri çekiliyor. çünkü kaybetme korkusu devreye giriyor. başlarda böyle "kaptım kapamadım", "aldım alamadım", deyip koşturmacalı bir macera yaşıyorduk. e ben de zamanla öğreniyorum bazı şeyleri. ben de artık hamle yapmıyorum. nasılsa kaçacak diye.

    o yüzden istanbul'da bir apartman dairesinde zaman zaman şöyle bir manzara yaşanıyor: bir adam ve ağzında oyunca kemik olan bir köpek karşı karşıya kımıldamadan birbirlerine bakıyorlar. köpeğin ağzında kemik. arada hızlıca sağa sola göz atıyorlar sonra yeniden birbirlerine bakmaya devam ediyorlar. iki taraf da hamle yapmanın en kötü hamle olduğunun farkında. öyle karşılıklı gergin bir bekleyiş. bu şekilde gün batıyor.

    iki kişiyle meksika açmazı olmaz diye düşünürdüm ama oluyormuş meğer.

  • sanirim herkes hoslandigi, begendigi kisilerle bulusmus ama ben bu deneyimi en yakin arkadasimla yasamistim.

    12 yasinda bi sims forumunda (bkz: simaniac com) tanismistik. bir iki seneye, artik ne konustuk, nasil yakinlastik cok hatirlamasam da, yakin arkadas olduk. internete girdigimde ilk yaptigim msn'i acip online mi diye bakmak olurdu. aramizda 4 yas vardi ama en az benim kadar cocuksuydu, muhabbetimiz cok cocuksu ve tatliydi. sanki kardesimle konusuyormus gibi hissediyordum. birlikte super kahraman oldugumuzu hayal ederdik, ayni online oyunlari oynardik, ayni animeleri izlerdik, tanistigimiz forumdaki insanlari cekistirirdik. okulda da cok yakin arkadasim vardi ama onu en az okul arkadaslarim kadar cok seviyordum, baskalariyla paylasamadigim seyleri onunla paylasiyordum.

    sonra ben liseye gectim, o universiteye gecti. ben lise 1 ve 2de cok arkadas edinemedim, diger arkadaslarim da baska liselere gitmisti. kendimi yalniz hissediyordum. o ise universitedeki bolumunden memnun degildi, cift anadal yapmaya calisiyordu, dolayisiyla cok fazla calismasi gerekiyordu. ben cok mutsuzdum, onun da mutsuz oldugunu tahmin ediyorum, cok belli etmezdi boyle seyleri. okuldan doner donmez internete giriyordum, msn'de saatlerce konusmak icin can atiyordum. okuldakilerin ergen muhabbetlerinden sonra birlikte yaptigimiz cocuksu muhabbetler bana cok iyi geliyordu.

    derken lise 3'e gectim, hala okulda kendimi yalniz hissediyordum. 6 senedir arkadastik, artik en yakin arkadasim olmustu. hep ergenken soyledigimz bir sey vardir ya "beni en iyi anlayan oydu" diye, benim icin o insandi. fakat ben ankara'da yasadigim, o istanbul'da yasadigi icin hic bulusmamistik. o senenin temmuzunda bir dugun icin ilk kez istanbul'a gittim, hemen bulusma karari aldik. birlikte benim kaldigim otelin cevresinde dolandik, ozsut'te tatli yedik. bır suru fotograf cekildik. ikimiz de biraz utangactik fakat cok eglendik. yolda annemlerle karsilastik, annem ve babamla tanisti. annem "seninle yasit gibi duruyor, dedigin kadar cocuksu ve neseliymis" dedi onun icin. o gun uzulerek ayrildik.

    dort ay sonra bir gun, sebepsiz yere okuldan kacip eve geldim. msn'e girer girmez ortak bir tanidigimiz bana bir link atti. linki actim. linkte arkadasimin okula giderken trafik kazasi gecirdigi, kamyonun altinda ezildigi ve hayatini kaybettigi yaziyordu.

    o gun hem hafizama kazinmis, hem de surekli agladigim icin biraz bulanik. annemin "keske o gun sizinle karsilasmasaymisim, o kizla tanismasaymisim" diyerek benimle birlikte agladigini, abimin beni alip ozsut'e goturdugunu, orda birlikteyken yedigimiz tatlidan yedigimi hatirliyorum.

    uzerinden 5 sene gecti, onun vefat ettigi yastan 1 yas buyugum. hala arada onu animsatan bir sey oldugunda aglayabiliyorum. fakat bunun disinda onu dusundugumde hep gulumserken buluyorum kendimi. oldugune uzulmektense onu tanimis oldugum icin, bana kattigi seyler icin mutlu oluyorum.

    en cok da o olmeden once bir kez olsun gorusmus oldugumuz icin mutluyum. o gun utanip haber vermesem, o da uc saat otobuse binip yanima gelmese bir zamanlar en yakin arkadasim olan insani hic gormemis olacaktim. ve hayatimin o donemiyle ilgili bir seyler hep eksik kalacakti.

  • aynı şeyi ev sahibime yapmıştım ama o doktor değil* whatsapp üzerinden kira pazarlığı yapıyorduk yazışarak, ben her hitabımda "siz" yazdıkça o ısrarla "sen" diyor, en son "senin dediğin gibi olmuyor" diye yazınca hemen telefondan aradı gerildiniz sanırım diyor, yoo dedim sende nerden çıkarıyorsun böyle şeyleri diyerek ardından yalancı bir kahkaha patlattım. bir daha asla sen demedi.

    size "sen" dilini kullanan kim olursa olsun "siz" dilini kullanmayın, başka dillerde olanlar o dilin kullanıcılarının sorunu, bu dilin nezaket kuralları var ve nezaket karşılıklı olursa bir anlamı olur...

  • 10bin yıldır insanların teknolojinin nimetlerinden faydalanmadan evinde, köyünde, hanında ürettiği bu içkiyi günümüzde sizinde üretmeniz aslında çok zor değil. her hobide olduğu gibi başlangıç seviyesi ve ileri seviyeler var
    bira yapımında sadece 4 tane girdi var: tahıl + şerbetçiotu + maya + su . 7 nota ile müzik yapmak gibi bu 4 girdi ile binlerce farklı türde bira yapılabiliyor
    en basit haliyle biranın oluşumu şu şekilde: tahıl ile su buluşuyor, tahılın içindeki şeker ortaya çıkıyor, maya bu şekeri yiyip bir nevi alkol sıçıyor, şerbetçiotu ile de biraya aroma katılıyor

    acaba ben yapabilir miyim diyenlere genel bir sss cevaplaması yapayım:

    *malzeme/ekipman maliyeti ne kadardır? pahalı bir uğraş mıdır?
    -her hobide olduğu gibi bütçe size kalmış. 200-300 liralarla giriş seviyesinde bir şeyler yapabileceğiniz gibi, binlerce lira yatırım da yapabilirsiniz.

    *300 lira yatırım yapan ile 3bin lira yatırım yapan arasında ne fark var?
    - genel olarak ekipman için harcanabilecek bütçe farkı. sadece temel bir kaç alet edevatla bira üretebileceğiniz gibi yapım ve içim sırasında işinizi kolaylaştıracak, kaliteyi arttıracak ekipmanlar alabilirsiniz, bu size kalmış. örneğin: plastik kova yerine cam damacana almak, termometre, hidrometre, ph ölçer, alüminyum tencere yerine çelik kazan almak, biranızı şişelemek yerine fıçılama işlemi vb opsiyonel olan, hobiye derinlemesine daldıkça para harcanabilecek yerler mevcut.

    *hangi malzeme ve ekipmanlar gerekli?
    - (all grain) yani tamamen tahıl kullanarak bira yapmak için:
    1-elinizdeki malzemeye uygun bir reçete (tarif)
    2-malt + şerbetçiotu + bira mayası + su
    3-tahılı öğütmek için değirmen/ öğütücü , mayşeleme işlemini gerçekleştirken kolaylık sağlayan termos buzluk (opsiyonel), 15+ litre gibi bir hacimde bira üreteceğinizi düşünerek büyük bir kazan ya da tencere (mayşeleme işlemini bu kazanda da yapabilirsiniz), sifonlama sistemi (pompalı olarak satılıyor, hiç olmadı sadece boru bile olur), aktarma ve karıştırma için kap ve kepçe, maltı tül bir torba içerisinde su içerisine bırakabilirsiniz bunun için tülden büyük bir torba, yine tülden küçük şerbetçiotu torbası, termometre, huni, durulama gerektirmeyen dezenfektan (bu önemli), fermantasyon kovası (damacana olabilir), fermantere takılacak hava kilidi. şişeleme günü geldiğinde boş bira şişesi, taç kapak ve şişe kapağı kapatma aleti

    *basitçe bira yapım aşamaları nelerdir?
    -malt (çimlendirilip kurutulmuş tahıl) öğütülür. içindeki nişastanın şekere dönüşmesi için yaklaşık 1 saat sıcak suda (68/70c) bekletilir. (bu işleme mayşeleme diyoruz) 1 saat sonunda bu bol şekerli şıra kaynatma kazanına alınır, kaynatılmaya başlanır ve tarife göre belli sürelerde belli miktarda şerbetçiotu eklenir ve 1 saat kaynatılır. kaynama işlemi bitimi ile birlikte bira adayının sadece dezenfekte edilmiş alet edevatla temas edebileceğini unutmayarak hızlı bir şekilde soğutulur. 25c nin altına inen bira adayı fermantere (damacana/kova) alınır ve maya eklenir. içeriden hava çıkışına imkan verip içeriye hava girmemesini sağlayan kilit takılır. hepsi bu kadar. bira yaklaşık 2 hafta boyunca fermante olacak, içerideki mayalar bütün şekeri tüketecek, alkol ve karbondioksit açığa çıkacaktır.

    *kit ile nasıl bira yapılır?
    -tahıl ile bira yapmayı yemek yapmaya benzetirsek kit ile bira yapmak konserve yemek hazırlamak gibidir.
    gerekli malzemeler 1 adet şerbetçiotlu bira kiti (maya ve genelde dezenfektan içinden çıkıyor), çok büyük olmayan bir tencere, konserve açacağı, fermantasyon kovası, hava kilidi. bira kiti mayşelenmiş, kaynatılmış ve şerbetçiotu ilave edilmiş haldeki sıvının özüt halidir. konserve içindeki bu özütü sıcak suda çözdürüp, üzerine soğuk su ilave ederek oda sıcaklığına getirip arından mayasını ekip kilitlemek tek yapmamız gereken şey. bu işlem yaklaşık 1 saat sürüyor, tahıl ile bira yapımında ise 5 saat civarı. not: aldığınız kit ile nasıl bira yapacağınıza dair talimatlar zaten kitin içinden çıkıyor

    *şişeleme işlemi nasıl oluyor, biranın köpürmesi için ne yapıyoruz?
    -hem tahıl ile yapılan hem de kit ile yapılan biranın yaklaşık 2 hafta sonra fermantasyon süreci bitiyor, yiyecek şekeri kalmayan mayalar uyku moduna geçiyor. önceden biriktirdiğimiz, temizlediğimiz ve dezenfekte ettiğimiz (bu ikisi farklı şeyler) şişeleri diziyoruz. biramızı fermanterden temiz bir kovaya sifonlayarak aktarıyoruz. mayalara şişelerin içinde yiyip karbondioksit açığa çıkartabilecekleri kadar cüzzi bir şeker ilavesi yapıyoruz. genel olarak 6 gr /litre şekeri suda kaynatıp dezenfekte ediyoruz ve biranın içine karıştırıyoruz. sonra sifon yadımı ile şişeleri tek tek doldurup dezenfekte edilmiş kapakları kapak kapatma aleti ile mühürlüyoruz. şişeler serin ve gölge bir yerde 2 hafta bekliyor. bu sırada mayalar şekeri yiyip karbondioksit salgılıyor, fakat bu sefer dışarı hava çıkışı olmadığı için karbondioksit basınç yaratarak biranın içinde çözülüyor. açtığımız zaman birayı köpürtecek olan şey de bu.

    *yani bira yaparken ne dışarıdan asit ekliyoruz ne alkol ekliyoruz öyle mi?
    -aynen öyle. alkol de köpük de yaptığımız işlemlerin sonucu ortaya çıkıyor

    *biramızdaki alkol oranını nasıl ölçeleriz?
    - bu iş için yaygın olarak hidrometre denen alet kullanılıyor. bu alet ile biranın fermantasyona girmeden ve fermantasyon bittikten sonraki özgül ağırlığını ölçüyoruz. aradaki fark bize şekerin ne kadar alkole dönüştüğünü söylüyor (bir formül yardımı ile)

    *evde bira yaparken karşılaşılan zorluklar neler?
    -malzeme ve bazı ekipmanların tedarik zorlukları. gerçi yeni açılan sitelerle yavaş yavaş bunlar da aşılıyor. örneğin koca ülkede hala tek çeşit malt mevcut. bu nedenle çoğu yabancı tarifleri uygulayamıyorsunuz ya da evde malt yapım veya fırınlama tarifleri ile farklı çeşit maltları üretmeye çalışıyorsunuz (bence orası da ayrı bir keyifli ama), sıcaklık kontrolü; özellikle hacmen yüksek bira yapımına girdiyseniz 15-20 litre gibi, kaynatma sonrası soğutma sırasında sıkıntı olabiliyor. ayrıca fermanterdeki biranın (ale tipi) ideal sıcaklığı 20-25c arasında olmak durumunda özellikle yaz aylarında büyük problem yaratıyor. ya ısı kontrolü yapabileceğiniz bir dolabınız olacak, ya serin bir bodrum gibi bir mekanınız ya da fermanteri soğuk suya oturdup 1 hafta bebek gibi bakacaksınız buz ilavesi yapacaksınız. tabii en güzeli yazın bu strese girişmemek, sonrasında sıcaklık kontrolü çok daha rahat yapılır. bir diğer zorluk şişeleme. başlarda eğlenceli gelse de 5-10 sefer bira yaptıktan sonra şişeleme biraz can sıkıcı olabiliyor. 17 litre bira yapsanız 34 tane şişe bulmanız, dezenfekte etmeniz, itina ile doldurup kapaklarını kapatmanız gerekiyor ki kapak kapatma pek sevimsiz bir işlem fakat atla deve değil yarım saat/45dk süren bir şey sonuçta.

    *yaptığımız biradan ölmeyiz ya da kör olmayız di mi ?
    -bir şey olmaz. dışarıdan metil alkol eklemediğimiz için bir zararı yok. ortaya çıkan alkol etil alkol, efesteki tuborgdaki, tekel içkilerindeki alkol neyse o. bir hatadan dolayı bira bozulmuşsa zaten kendini ele verir, kokar, ekşir vs içilmez yani

    *bir şeylerin yanlış gitmesi sonucu ne olur?
    -yanlış gidebilecek başlıca şeyler: işlemler sonunda eklediğiniz mayanın harekete geçmemesi, bunun için mayayı fermantere eklemeden önce canlandırmayı deneyebilirsiniz veya ekstra bir paket maya bulundurmakta fayda var. bir diğer sorun fermanterde kalmamız gereken sıcaklık aralığının dışına çıkmak, bu da istenmeyen aromaların açığa çıkmasına neden oluyor. oluşabilecek en büyük sorun (breaking bad izleyenler bilir) şişelerin patlaması. bunun nedeni de fermantasyon süreci tamamlanmamış birayı şişelemek, fazla şişeleme şekeri koymak ya da biranın bakteri kapması. biranın bakteri kapmaması için dezenfektan kullanımı konusunu ciddiye almanız gerekmekte. şişelediğiniz biraları 2 haftalık süresi dolmadan arada bir açıp sorun olup olmadığını kontrol edebilirsiniz

    *1 şişe biranın maliyeti ne olur?
    -bu çok değişkenli, net cevap vermenin mümkün olmadığı bir soru. demirbaş olacak ekipman yatırımını toplam maliyete dahil etmezsek (nasıl 500 liraya tefal actifry alıp yaptığımız patates kızartmasını 505liraya mal olduğunu düşünmüyorsak) tamamen kabaca bir varsayımla 16-17 litrelik bir batch in maliyeti 80-100lira civarındadır, bu da 50cc lik 1 şişenin maliyetinin 2,5 lira civarında olduğunu anlamına gelir. (şişesi 1,5liraya üretim yapan ev biracıları da mevcut)

    *evde hangi türde bira yapabilirim?
    -evde yapılan biraların %90ı ale ve alt başlığındaki biralardır. lager ve alt başlığındaki özellikle pilsner tipi (türkiye'de yoğun olarak tüketilen efes, tuborg, carslberg vb) biraları yapmak için sıcaklık kontrolü yapabileceğiniz ve 7-8 c gibi soğuk ortamda fermantasyon sağlayabileceğiniz bir dolabınızın olması gerekmekte

    *topu topu 4 çeşit girdi var kaç ayrı bira üretilebilir ki? (bunu serdar adında bir arkadaş sordu)
    -cevap

    *ale nedir lager nedir?
    - çizelgeye göz atınız. örnek vermek gerekirse evde üreteceğiniz ale tipi biralar, guiness, weihenstephaner, duvel, leffe vb biraların türünden olacaktır. yani şişesini 2,5liraya üreteceğiniz biranın muadilinin barda 10tl ye satılan tuborg değil de 33lüğü 22-23 liraya satılan import biralar olduğunu düşünebilirsiniz

    *neden evde bira yapayım, bu kadar uğraşıp masraf yapıp 2-3 lira ucuza bira içmek için değer mi?
    -daha öncede yazmıştım yine yazmakta fayda var, sırf ucuza bira içmek için bu işe girmeyin, hobi olarak yapacaksanız girişin. yaptığınız birayı arkadaşlarınıza ikram etmenin keyfi, nasıl yani evde bira mı yapıyorsun şimdi tepkileri, tamamen size ait olan, emeğinizle oluşan dünyada eşi bulunmayan bir içki yaratmak, ve işin en keyifli kısmı olan kendi biranıza etiket vurduğunuz an için girişin : ilk biram
    ve tabii ki son olarak; kendi yaptığınız biranın köpürtmesi, anlayamazsınız!

    dipnot: bu işin ustası ya da uzmanı değilim, deneyerek, hata yaparak ve okuyarak öğrenmeye çalışıyorum. yazıda yanlışlarım varsa, sorusu olan veya bu işle uğraşan varsa yeşillendirsin

  • yuh artık dediğim özelliğin gelmesidir.

    taksiler ne işe yarar insan cidden merak ediyor.

    bu kadar çingenelik yaptıkları yetmemiş gibi bir de keriz parası kestirmek için özellik ekleniyor.

    dünya'da bir ilk...!

  • değerli adalet bakanımız bekir bozdağ'ın ülkede sorun kalmamış gibi, sorduğu soru!!

    haberin detayı şöyle:

    adalet bakanı bekir bozdağ, "twitter yetkililerine soruyorum; kim talimat verdi, 'we love erdoğan' 'hashtag'ını kaldırdınız? özgürlük ilkeleri içerisinde 'we love erdoğan' mesajını kullanmak, yaymak twitter ilkelerine aykırı mı, aykırıysa hangi ilkesine aykırı? insanların birine dair sevgisini ifade etmesi nasıl 'twitter'ı rahatsız ediyor? bu da sayın cumhurbaşkanımıza karşı yürütülen kürsel operasyonunun bir yansımasıdır." dedi.

    memlekete bak amk, adalet bakanı ne ile uğraşıyor. tam panayır.

  • fi tarihinden aklımda kalanlarından:

    beyler boyum çok kısa

    - beyler boyum 1.63, kızlar hiç beğenmiyor, ne yapabilirim?

    - kestir ve orta boylu bir kadın olarak hayatına devam et.

  • amk yıl olmuş m.ö. 2251, hala kaynak vermeden haber başlığı açan var. papirüsün nerede kardeşim? sıçtınız sözlüğün içine.

    edit: hahah şu an düşündüm de, biz 2251 yıl sonra isa'nın doğacağını nereden biliyoruz amk??