ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
soma'da ölenlerin kredi borçlarının silinmesi
-
iş kazası geçirdiği için bankanın özellikle yaptığı bir şey değildir. bankadan kredi çekerken krediler bir miktar sigorta parasıyla sigortalanır. eğer iş kazası gibi bir olaydan dolayı ölürseniz kredi borcunuz sigorta tarafından karşılanır.
yani bankanın borçları silmesi durumu yok, yasal mevzuatta var olan bir şeyi kendi yapıyormuş gibi nemalanmaya çalışan aşağılık bir banka var.
edit:babamı iş kazasından kaybettim oradan biliyorum.
debe editi:
a) ing bank'ın açıklamaları yenilenmiş. ben bunu yazdığımda sadece kredi borçlarının silinmesiyle ilgili twit paylaşmışlardı. gelen tepkiler üzerine diğer durumları da eklemişler. hala daha ilk açıklamadan sonra ters tepki oluşmasın diye yapılan bir imaj kurtarma çalışması olduğunu düşünsem de oradaki insanların şu anda ve ileride her türlü maddi yardıma ihtiyacı olacak. yani bu imaj kurtarma çalışmalarını destekliyorum. en azından boş mesaj vermemiş oluyorlar.
http://i.hizliresim.com/7m68jv.jpg
b) bank asya da böyle açıklamalarda bulunmuş. diğer bankaların da yapması gerekir. o yüzden bankalara twitter,e-posta ve diğer sosyal medya araçlarıyla baskı yapabilirsiniz.
c) sgk kazada hayatını kaybeden ve yaralanan işçilerin ailelerine maaşlarını ivedilikle başlatacağını ve bunun için gezici sgk şubeleri açtıklarını duyurdu. siz de bunu paylaşın oradaki vatandaşların haberi olsun. hem manevi hem de maddi sıkıntıda olan ailelerin bir an önce dünyevi sıkıntılarından bir nebze olsun arınmalarını sağlamamız gerekir.
d) denizbank da bu yönde bir çalışma başlatmış. kredi borcu olan ve hayatını kaybeden işçilerin borçlarının silinmesi, yaşamını devam ettiren ve borcu olan işçilerin de kredi vadelerinin uzatılması, ödemesiz dönem sağlanması ve faizlerinin silinmesi, yakınları vefat etmiş ailelerin hayat sigortalarından yapılan tahsilatların yine ailelerine yardım olarak aktarılması yönünde çalışma yaptıklarının bilgisi geldi.
arap turistlerden rahatsız olanlar vatan hainidir
30 kilo domates alıp kışlık malzeme hazırlamak
-
tamamen doğal ürünler yetiştirip yiyebilmek ve bir nebze toprakla uğraşmak adına erzurum'un bir ilçesinde sahipleri tarafından boş bırakılan 200 m² büyüklüğünde bir bostan yerinde işe giriştim. ayırabileceğim zaman eşimle beraber akşam mesai sonrası 1 saat ve hafta sonları.
tamamen deneyimsiz ve teknik bilgiden bağımsız olarak komşu bostan sahiplerinin ne yaptığına bakarak ve bazen sorarak bostanda:
marul
tere
dereotu
maydanoz ( bu şerefsiz içinde 1.000 kadar tohum olan paketten ancak 3-5 tane çimleme yaptı)
roka ( daha yiyemeden tohuma kaçıp sap oldular vardır bir tekniği ama bilmiyoruz )
reyhan
soğan
patates ( evde kızartma için soyulan patateslerin filizlenmiş kabukları kullanıldı)
mısır
fasulye
kabak
salatalık
domates
biber
havuç olmak üzere çeşitli bitkileri tohum ve fide ( sadır) olarak ektim-diktim. yiyeceklerimin doğal olması adına gübre ve ilaç kullanmadım. arada çapa ve yabani ot temizliği yaptım ki bu işin en bezdirici aşaması yabani ot:)
30 gün kadar sonra günde 2-3 marul söktüm 40 gün kadar sürdü kalanlar tohuma kaçıp sap oldu.
taze soğanları yedik bir süre sonra kartlaştığı için kuru soğan olmaya yöneldiler.
tere ve dereotu 15-20 gün yedik sonra tohuma kaçtılar.
reyhanı 15 günde bir üstten biçip kurutuyoruz köke yakın daha çok budaktan gür bir şekilde yeniden çıkıyor bunu sevdim :)
salatalık 45-50 gündür yiyoruz halada çıkıyor.
kabak bir aydır yiyoruz hergün 3-4 tane çıkıyor taze ve dolmalık.
mısırlar için 10-15 günümüz var yavaş yavaş taneleri doluyor.
fasulye haftada bir kilo kadar topluyoruz toplamda 5-6 kilo topladık veo kadar daha toplarız.
biber 5-6 kilo kadar topladık ve hala çıkıyorlar.
domates günlük sofralık olarak koparıyoruz ve dün 15 kilo kadar topladık ve 9 kavanoz doldurduk. gidişata göre 30-40 daha yolumuz var.
zirai ilaç ve herhangi bir hormon kullanılmadığı için gönül rahatlığı ve manavda aldığınızdan çok daha lezzetli olmasının yanı sıra kendi emeğinizin karşılığı olduğunu düşünürseniz müthiş bir keyif. yorucu iş temposundan zaman ayırabilecek ve benim gibi kendi yeri olmasa bile uğraşacak yer bulabileceklere kesinlikle tavsiye edebilirim. yetersiz geldiğiniz anlarda internete girip ilgili ürünler için yetiştirme ve sulama teknikleri öğrenilebiliyor tecrübe ise daha sonra.
edit: takip eden hafta sonunda toplanan fasulye, biber ve domateslerle kış için 15 kavanoz daha dolduruldu. tatmak isteyen olursa karşılıksız olarak kargo bedeli de tarafımdan karşılanmak üzere mesaj atabilirsiniz.
tunç soyer'in ekşi sözlük paylaşımı
-
(bkz: adam haklı beyler)
hoşlanılan kızın elinde görülebilecek en kötü şey
-
"yüzük amk yüzük lan yüzük ibneler!!!"
squid game
anı yaşamak yerine cep telefonuna kaydetmek
-
mallıktır. konsere gidiyorsun, ortama katılıp dans edip eğlenmek yerine cep telefonuna kaydediyor. mezuniyete gidiyorsun, duygulanıp alkışlamak yerine cep telefonuna kaydediyor.
doğumgününe gidiyorsun, sarılıp öpmek yerine 1000 tane fotoğeaf çekiliyor.
ünlü bir yere gidiyorsun, ambiyansı hissetmek yerine fotoğraflı check-in yapılıyor.
bütün bu ritüellerin amacı duyguları yaşamak. duygular kaydedilmez. bırak o an bir daha geri gelmesin ki kıymeti olsun. tekrar tekrar düzenlensin o aktivite.
ama insanın içinde "ya kaçırırsam?" korkusu var. bırakın cesur olun anı yaşayın.
not: bunu yazarken kaydettim, ilerde izlerim çok ünlü bir başlık olursa.
zirvelere kız bulmak için gelen mühendis
-
okulda bulama, iş yerinde bulama, zirvede bulama. nereye gitsin bu adamlar?
(bkz: nereye sıçacağız)
ingilizce konuşurken yapılmış en büyük salaklık
-
"we are about to finish zaten" gibi bir cümle kurulması... "zaten" kelimesi de cuk oturdu yani...
bu söz, arkadaşım tarafından, tatil köyünde bir rus animatöre sarf edilmiştir...
9 temmuz 2017 istanbul maltepe adalet mitingi
-
muhafazakar bir ailenin çocuğuyum. akrabalarımın rahat %80'i ak partili. babam yıllarca asgari ücretle günde 12 saat geceli gündüzlü çalışmış bir ak partili. sn. recep tayyip erdoğanı gönülden seviyor ve aleyhine tek laf dahi ettirmiyor. bense şu anda 20 yaşındayım. desteklediğim ve beni bütünüyle temsil ettiğini düşündüğüm bir parti yok. siyasetle fazla ilgilenmiyorum. babam chp genel başkanı sn. kemal kılıçdaroğlunu hiç sevmiyor, alevilere karşı bir ön yargısı var ve ülkenin çok iyi durumda olduğunu söylüyor.
bu sabah işim gereği erken kalktım ve dışarı çıktım. adalet yürüyüşü o sırada geçiş yapıyordu. vaktim vardı izlemeye başladım. komşumuz geldi selam sabah sonrasında kendince fikrini belirtip gitti "bir tane doğru adam yok". komşumuz da aynı gelir düzeyine sahip normal bir muhafazakar.
akşam yemeğinde lafı açıldı. babamla biraz münakaşa yaşadım. başta dediğim gibi partiyle vs. alakam yok ama bu ülkede ana muhalefetin 68 yaşındaki genel başkanı ankaradan istanbula arkasında binlerle yürüyorsa hele bir de bu insanların tek talepleri ve sloganları hak, hukuk, adaletse ayrıca ellerinde türk bayrağı varsa kimse yukarda aktardığım komşumun lafı gibi bir ithamda bulunamaz bulunmamalı. babamı ve babamın düşüncesindeki insanları bu yürüyüşün hangi noktası rahatsız ediyor bilemiyorum. babama da aynı şeyi sordum ama maalesef babam sadece siyasette değil her konuda her zaman haklıdır ve asla başkalarının lafını dinlemez. bu yüzden bağırmaya sen bi bok bilmiyorsun demeye başladı. ben de tamam baba sen haklısın diyip konuyu kapattım. ne yapacaksın babam işte sonuç olarak.
demem o ki. değil ankaradan istanbula, ankaradan marsa kadar da yürüseniz babamın ve komşumuzun yürüyüşçülere olan bakış açısı değişmez. ama ne zaman daha önceden insanların tepki gösterdiği ve babamın kayıtsız kaldığı bir durum gelir kendisinin canını yakar işte o zaman görün bakın bakalım babam nasıl yerinden fırlayıp ah yandım anam diyor.
uzun lafın kısası ben chpli değilim, akpli değilim, mhpli değilim, hdpli hiç değilim. ben sadece bu ülkede huzur ve barış içerisinde yaşamak isteyen bir türk genciyim. ve yarın da bu mitinge katılacağım. babama inat.
çocuklar inanın inanın çocuklar, güzel günler göreceğiz güneşli günler
motorları maviliklere süreceğiz, güzel günler göreceğiz güneşli günler
edit: gittim. inanılmaz bir kalabalık vardı. ucu bucağı belli olmayan bir insan topluluğu alana hakimdi. herkesin ellerinde türk bayrakları, atatürk posterleri ve adalet yazıları vardı.onun dışında bir tane bile siyasi parti sembolü görmedim. insanlar umut doluydu ve herkesin yüzü gülüyordu.
korkusuz korkak
-
zamanının en ötesinde olan komedi filmimiz. daha açılış sahnesinde kayseri-galatasaray ne olur diye soruyor ofisteki adam mülayim'e. mülayim kayseri alır diyor. kayseri o yıl küme düştü.
okulda öğrenilmiş en unutulmaz bilgiler
-
alp er tunga öldi mü?
ıssız ajun kaldı mu?
ödlek öçin aldı mu?
emdi yürek yırtılur.
belli bir yaşın üzerindeki herkes ezbere biliyor bunu.
milli dayanışma kampanyası
-
birkaç öneri ile katılmak istediğim kampanya, şöyle ki;
- 424 milyon 478 bin 437 tl vergi borcu silinen cengiz holding'ten ilgili tutar tahsil edilsin ve kampanya dahilinde geçim sıkıntısı çeken, işsiz kaldığı için zor durumda olan vatandaşlarımızın ihtiyaçları için harcansın.
- kızılay tarafından ensar vakfına yurt yaptırması için aktarılan para bahse konu vakıftan geri alınsın ve yine ihtiyaç sahipleri için kullansın.
- ülkemizdeki tüm ihaleleri alan limak cengiz kolin üçlüsüne, bayburt grup vb.'lerine yap işlet devret kapsamında yapılacak tüm ödemeler kamulaştırılsın ve kampanya dahilinde ihtiyaç sahiplerine dağıtılsın.
dipnot;
(bkz: cengiz inşaat'ın vergi borcunun silinmesi)
(bkz: cengiz inşaat vergi borcunu ödesin kampanyası)
(bkz: 7.9 milyon $ kızılay bağışının ensar'a verilmesi)