hesabın var mı? giriş yap

  • alışkanlık yapması.
    zamanla her şeye tek başına karar vermeye öyle alışırsınız ki kendi hayatını kontrol etmenin gücü çok tatlı gelmeye başlar ve artık o hayatı kimseyle paylaşmak istemezsiniz. yalnız siz ve sizin cumhuriyetiniz vardır. kral da halk da sizsiniz.

  • kapıyı kırmadan önce zile basmayı denemiştir, bunun üzerinden ego kasmak anca burnu büyük bi elfe yakışırdı. amk orta dünyanın başına ne geldiyse elfler yüzünden geldi hala sağa sola akıl veriyolar. ya işe yarasaydı?

    bunlara kalsa yüzük napılır diye senelerce tartışırlar, sonunda da sauron kapıya dayandığında erdemli şekilde geberirlerdi.

    eylem adamı gimli boş muhabbet yapmamış, emaneti çıkardığı gibi harekete geçmiştir. bana bunlarla gelin amk.

    elflere kalsa tbmm tutanakları gibi kitap olurdu yüzüklerin efendisi.

  • - ulan ben de diyorum, sabah şirket tuvaletine giren kızların yerine çıkan bu ablalar kim?

    celal, 28, bilgi teknolojileri müdürlüğü

    - arkadaşım sabah alıyoruz başka, akşam bırakıyoruz başka. valla tanıyamıyorum yabancı mıdır çalışan mıdır..

    hüsamettin, 54, servis şoförü

  • var böyle bir şey. hangi diziyi açarsanız açın (izlemeniz şart değil) kesinlikle abartılı bir zenginlik mevcut. her dizide en az bir (havuzlu) villa, bir iş merkezi/holding, birkaç iş adamı/kadını, lüks otomobiller, lüks hayatlar...

    abi, biz sıdıka, mahallenin muhtarları, bizimkiler, perihan abla, çiçek taksi gibi gündelik hayatta sıkça görebileceğimiz yaşamları ele alan dizilerle büyüdük ama son yıllarda belki de 2000'lerden sonra lüks hayat sürekli bilinçaltımıza itelenir oldu. bu dizilerde yoksul bir iki karakteri o yaşamın ortasına bırakıp hikâyeyi buna göre yürütüyorlar. genelde bu tipler de tüm zengin hayat önündeki engelleri alt eder, onlardan biriyle evlenip, kendisi de o zenginliğin bir parçası olur. doğu'da töreden kaçıp istanbul'da zengin iş adamlarının kucağına düşerler, batı'da kızın biri tam da bu zenginliğin içindeki adamın oğluna vurulur, üniversitede bitirmiş biri hemen bu holdinglerde iş bulur ve ne hikmetse patrona aşık olur... apartmanda yaşayan kimse mi yok aranızda amk ya! bi' biz miyiz fakir?

    lan, sıdıka'da evin içinde bir odun sobası vardı ve sıdıka annesiyle karşılıklı çamaşırları katlarken muhabbet ederdi; odasında bir ütü masası yer alırdı; kanepelerinin üstüne serili danteller mevcuttu. şimdiki diziler halkın yaşamından bu kadar uzakken bu kadar popüler olup reyting alabilmeleri tamamen fakir halkın o yaşama özentisinden başka bir şey olmasa gerek. neredeyse orta ya da alt tabakanın yaşamını ele alan dizi mevcut değil. sırlar dünyası filan vardı gerçi.*

  • "2 saat internet gitti evde ailecek yıllar sonra salonda bir araya geldik, kardeşim büyümüş, babam yaşlanmış, annem aynı maaşallah anneannem beni tanımadı zaten dedem de ölmüş ya en çok ona şaşırdım. teşekkürler tt net."

  • instagram'ında acun'un bir barda arkasında durduğu veya kendisine aldığı gülleri paylaşan 24 yaşındaki, bir dönem modacı olma hevesiyle mankenlik yarışmasına katılan tc vatandaşı insan.
    ben kendisinin niniseymasubasi adlı instagram hesabını takip ediyorum ve orada koyduğu fotoğrafların altındaki yorumlara bakarak türkiye halkının iki yüzlülüğünden ve şekilciliğinden emin oluyorum.
    normalde kendi kocası gidip başka bir kadınla imam nikahı kıysa bir de üzerine çocuk yapsa kapıyı camı indirecek teyzeler, ablalar ve kardeşler bu sosyal platformda bu hanım kızımızın koyduğu neredeyse her fotoğrafın altına " rabbim sizi nazarlardan korusun, şeyma abla acun abiyle de fotoğraf koysana, doğal güzellik, rabbim sizi kem gözlerden korusun ben biliyorum siz allah katında evlisiniz, maşallah maşallah tü tü tü tü, melisa çok şeker bebek, siz muazzam bir kadınsınız, size bayılıyorum, şeyma abla harikasın seni kıskananlar çatlasın." gibi gibi cümleler yazmaktadırlar.
    ben bu cümlelere katlandığım kadarıyla bakarak esra erol'u izlerkenki gibi sosyolojik tespitler yapıyor, çoğu zaman gülüyorum.
    aynı zamanda zeynep ılıcalı hanımefendiyi de takip ediyorum. onun her fotoğrafının altına da onu tutan bir başka güruh var onlar yazmakta. aslında bu iki grubu karşı karşıya getirsek yeni bir mohaç meydan savaşı çıkabilir yani o derece.
    neyse özetle beni ilgilendirmez zaten kendisi, fotoğrafları veya yaşadığı hayat amma ve lakin cümbür cemaatin diline düşmesi çok garibime geliyor. hoş ben de buraya yazarak çenesini yoran züğürt kategorisine giriyor olabilirim ama benim çenemi yormamdaki amaç türkiye halkının kalitesiz ve iki yüzlülüğünü bu hanım kızımıza yapılan muamele yoluyla anlatmak.
    sözlerime hanım kızımıza yapılan bir kaç comment ile son vermek isterim:

    "sonuna kadar inancına ve yüreğine sağlık şeyma."
    "arkanda duran dağ gibi bir eşin var şeyma sen denizleri seyret dalgalarla işin olmasın."
    "ah nasıl zor göğüslemek zorunda kaldıkların, nasıl bir kutsallıktır bu sana bahşedilen. sadece allah'a emanet ol."
    "arada babadan (acun'dan bahsetmekte) işaret ver bize şeyma, korkuyoruz."

    millet yeminle sıyırmış ya, yorumlara gel hele.

    hanım kızımızın yaptığı bir fotoğraf yorumu ise şu şekildedir. bebeğini kucaklamış haliyle "gene babadan daha erken kalktık." burada verilen mesaj "acun bende kaldı bu gece, melisa da ondan erken kalktı, n'aberr zeynep ılıcalı?" sanırım.

    neyse tespit yapma durumumu burada bitiriyor, hayırlı cumalar diliyorum. bu arada hanım kızımızın evladı melisa ile hiçbir alıp veremediğim yok o masum bir bebek, bir melek, arada kendisine verdiğim referanslar yanlış anlaşılmasın (kime neyi açıklıyorsam?) neyse öyle işte.

  • monetarizm hakkinda iki buyuk yanlis anlayis vardir:

    1. monetarizm futursuzca para basmak demekir.

    monetarizm makroekonomi yonetiminde para arzinin, ozunde ise paranin kimin elinde oldugunun onemli oldugunu one cikaran bir yaklasimdir. para arzi iyi kontrol edilmeli, para onu dogru kullanabilecek kisilerin elinde olmali, oyle her cukur kazana, evrak imzalayana sacilmamalidir. anti-enflasyonist ozellikleri burada one cikmaktadir.

    2. monetarizm keynesci yaklasimlara bir alternatiftir, devrim yapmistir.

    monetarizm kosullar oyle gerektirdigi, olgunlastigi icin bu kadar abartilmis bir makroekonomi yaklasimidir. keynes faiz ve para arzi hakkinda teorilerini ortaya koyarken zaten bu konulara deginmis, fakat ozellikle buyuk bunalim ve ikinci dunya savasi sonrasi keynescilik, planlamacilik ve devletcilik ile ozdeslestirildiginden monetarizm yeni bir anlayis, bir devrimmis gibi burjuva liberal iktisatcilari tarafindan pazarlanmistir. zaten milton friedman basta olmak uzere ilk monetaristler de keynes'in teorilerini kabul etmekle birlikte kendisine degisen kosullarda farkli yaklasimlar ve elestiriler getirmek maksadiyla yola cikmislardir. ozellikle ikinci dunya savasi sonrasi batili devletlerin yaralarini sarmasinda planli ve kontrollu yaklasimlarin basarisi, bunlar planciliga alisinca bunu surdurmek isterler diyen liberalleri korkutuyordu. 70'li yillarda petrol krizinin de etkisiyle enflasyon ve ekonomik durgunluk birarada gelince, ekonomileri girisimci, kapital sahibi sinifin hakimiyetine sokacak politikalarin ve kati para arzi kontrollerinin propogandasini yapma firsati ortaya cikti. enflasyona karsi kendilerine monetarist diyen birtakim kisiler faizleri arttirdilar, para arzini kistilar ve issizlik artmasina ragmen enflasyonun onune gecildi. ekmeklerinden cok kofte isteyen bu hippilerin, komunistlerin beli kirilinca ise faizler ve krediler gevsetildi ve para girisimcilere aktarildi. bu ozunde keynes'in tasvip edecegi mudahaleci bir yaklasim olmakla birlikta kahramani milton friedman ve atasi adam smith olarak gosterilmis, reagan destekcileri secim zaferi kutlamalarinda adam smith resmi baskili kravatlarla arzi endam etmislerdir.

    diger yandan, monetarist ve neoliberal yaklasimlari gelismis batili ulkeleri ornek gostererek gelismekte olan ulkelere zoraki bir recete olarak dayatmadan once, monetarizme giden tarihsel sureci iyi dusunmekte fayda var. kuresel bir ajendaya gonulden bagli degilseniz elbette..