hesabın var mı? giriş yap

  • 5 günlük belgrad gezimizin 1 gününü ayırabildiğimiz ve o 1 günde gönlümüzde hiç değişmeyecek bir yere sahip olmayı başaran, harika insanların yaşadığı balkan şehri.

    belgrad ile ilgili yazdıklarım da burada mevcut: (bkz: #36440336)

    saraybosna'ya belgrad'tan kiraladığımız arabayla gittik. yol yaklaşık 300 km idi. özellikle sırbistan sınırını geçtikten sonra gerçekten çok güzel manzaralar eşliğinde gidilen bir yol. kış mevsimi haricinde, eğer 3-4 kişi gidiliyorsa araba kiralayıp gitmek en keyiflisi. ancak sırbistan sınırından sonra dağların arasından gidildiği için yol hep tek gidiş-geliş ve çok virajlı. bu nedenle tahmin edilenden uzun sürebiliyor. bunu da hesaba katmakta fayda var. ayrıca yol boyunca yazan hız sınırlamalarına mümkün olduğunca uymak lazım. özellikle bosna polisi oldukça sık aralıklarla radar koymuş yollara. gerçi şoförler arasında bir dayanışma söz konusu. radar olduğunu sürekli sellektör yaparak belli ediyorlar. ancak yine de kurallara uymak en doğrusu.

    biz sabah 9'da yola çıkıp öğlen 1 gibi orada olmayı planlamıştık. ancak hem yukarıda belirttiğim gibi yolun hızlı gitmeye uygun olmaması hem de rent a car'da zaman kaybettiğimiz için saat 4 gibi saraybosna'ya ulaştık. yani totalde 24 saatten az bir zaman geçirebildik saraybosna'da ki hiç yeterli değil. bu nedenle bir kez daha gitmeyi planlıyoruz.

    önce kaldığımız hostel'den başlayayım. balkan han hostel'de kaldık biz. bugüne kadar kaldığım hosteller içinde en iyilerinden biriydi diyebilirim. zaten 8-9 ay önce açılmış, her şey yepyeni. sahibi de süper bir insan, bize erikten yapılmış rakija ikram etti. burada 8 kişilik odada kaldık. kişi başı 11 euro'ydu. çok güzel insanlarla da tanıştık orada. bir daha gidersem yine burada kalırım. herkese de öneriyorum. zaten hostelworld'te baya yüksek bir puanı var.

    saraybosna şehir olarak çok farklı bir şehir. evet şehir sınırlarına girer girmez savaşın izlerini görüyorsunuz. ve bu izler şehire hüzünlü bir hava katıyor. ancak insanlarla konuştukça savaşı ve izlerini unutuyorsunuz. bosna halkı -en azından bizim konuştuklarımız- bu konuyu arkalarında bırakmış. şehirde gezdikçe zaten bunu anlayabiliyorsunuz.

    hostele yerleştikten sonra ilk yaptığımız şey tabi ki kaymaklı cevapiyemek oldu. görüntü olarak tekirdağ köftesine benzer bir köfte ancak lezzet olarak çok farklı. genel olarak balkanlarda et ve et ürünleri çok lezzetli. ayrıca saraybosna'da da belgrad'taki gibi porsiyonlar oldukça büyük. türkiye'de bir porsiyon saraybosna'dakinin ancak yarısı kadar olur. hem de çok daha ucuz. tam hatırlamıyorum ama 1 porsiyon kaymaklı cevapi yanında kola 8-9 tl civarında bir şey tutmuştu. o gün başka da bir şey yiyemedik zaten.

    şehrin old city bölümü küçük. oldukça rahat geziliyor. turistik yerlerin yüzde 90'ı şehrin içinden geçen caddenin üzerinde. burada aynı zamanda bir çok cafe ve pub mevcut. biz dev bir çınarın altında çay bahçesi görünümlü bir yerde oturduk nargile, kahve filan içtik. kahveyi cezvede yanında küp şekerle servis ediyorlar. şekerini kendin ayarlayabiliyorsun. bir cezveden de 2 fincan kahve rahatlıkla çıkıyor. burası da yine çok ucuzdu.

    gece hayatı için yorum yapamayacağım. biz bir kaç tane pubta zaman geçirdik. çok ünlü bir gece kulübü vardı ancak o akşam kapalıydı. yerel bira sarajevsko tipik bir lager. sırbistan'ın en çok satılan birası jelen'le arasında çok bir fark yoktu ancak ben jelen'i tercih ederim. nihayetinde ikisi de içimi kolay, serinletici biralar.

    2. gün ramazan bayramının ilk günüydü. bosnalılar erkenden sokaklara çıkmış, takım elbise falan giymiş, cafelerde bayramlaşıyorlardı. bu da değişik bir görüntü bizim için. biz boşnak böreklerimizi yiyip şehirden ayrılmak durumundaydık. saraybosna'ya ve güzel insanlarına doyamadan ayrıldık. bir daha gideceğimizden emin olarak.

    hiç saymadım ama 30 tane falan avrupa şehri gezmişimdir. saraybosna içlerinde en çok sevdiğim şehirlerden biri oldu. 24 saat bile kalamamış olmama rağmen. bunun müslümanlıkla vs. ile ilgisi yok. zaten dinle alakası olan bir insan değilim. bazı şehirler gider gitmez kendini sevdirir. brugge'de de aynı şey olmuştu. özetle, vizesiz bir şekilde, türkiye'den çok daha ucuza, çok daha keyifli bir tatil için balkanlar bence ideal.

  • şimdi arabanın orjinal fiyatı 187.883 euro, tl'si 561.676, arkadaş sağ tarafını pert ettiği araca 132.000 euro istiyor yani tl'si şu anki euro kuruna göre 399,96, üzerine 45 bin euro koyuyorum 536,310 tl yani euro olarakta 177.000 euro :). cidden bedavaymış. sıfırını almak varken bunu alırsın mis hasarlı arabayı hem de 10.883 euro karda olarak kapatırsın :)..

    (bkz: bi akıllı sensin amk)

  • yazılı gibi başlayıp sonunda sözlüye çevrilmiş cümle.

    - hocam müsadenizle önce kubarı basabilir miyim?
    + evinde niye basıp gelmedin çocuğum!
    - akşam aradım torbacımı ama telefona cevap vermedi ipne, sabah gelirken alabildim anca
    + doğru dürüst bi torbacı bulaydın kendine, otur sıfır!
    - o_0

  • biri de benim.

    yıllar önce otobüste şöyle bir diyaloğa denk gelmiştim; otobüse binen biri akbilinin bittiğini söyledi ve ücreti karşılığında birinden onun yerine de basmasını rica etti. sonrasında önlerde oturan bir hanımefendi kalkarak akbili bastı ve şöyle dedi: "para istemiyorum. lütfen siz de aynı durumda kalan başka biri için akbilinizi basın ve para istemeyerek aynısını ondan rica edin"

    karmayla ilk tanışmam da böyle oldu, üsküdar-bostancı otobüsünde.

  • evli gamer çiftimizin erkeğinden, ilk çocuklarının doğumundan sonra paylaşılan çekirdek aile fotoğrafıyla birlikte geliyor:

    - player 3 has entered the game. hoşgeldin oğlum.

  • çok basit, egzersiz ve diyet.
    öncelikle bölgesel yağ yakımı diye bir şey yoktur. yağ yakımı endokrin hormonlarla indüklenen bir mekanizmadır ve tüm vücutta gerçekleşir. ancak her yağ dokunun bu hormonlara duyarlılığı reseptör düzeyinde eşit değildir ve tahmin edersiniz ki göbek ve bel çevresi genelde en inatçı bölgelerdir. genetik farklılıklar da sizin vücut yapınızı belirler, hem kas dağılımı hem yağ dağılımı açısından genetik farklılıklar elbette ki olacaktır.

    egzersizden bahsetmek gerekirse ağırlık egzersizleri ve kardiyo egzersizleri olarak ayırmak lazım. ağırlık egzersizleri kasların kısa zaman aralığında yüksek enerjili işler yapmasından ibarettir ve kaslar o an ihtiyacını kreatin fosfat, glikoz ve kas glikojeninden sağlar büyük ölçüde. oksidatif mekanizmalar kısa vadede çok da devreye girmez. ancak ağırlık antrenmanı sonrasında kaslarda enerji tüketimi devam eder. anabolik süreç başladığı için kas kutlesini artırırken lazım olan enerji yağlardan sağlanabilir ve bunun yanında kas kütlesi artışı aynı zamanda metabolizma hızını da doğrudan etkiler. yani dolaylı yoldan ağırlık antrenmanları yağ yakımına katkıda bulunur.

    kardiyo egzersizleri nabzın belli bir seviyenin üstünde tutulduğu, uzun süreye yayılan egzersizde kasların sürekli yakıta ihtiyaç duyduğu, yüksek kalp hızının endokrin olarak da bazı yolakları aktifleştirdiği antrenmanlar olarak düşünülebilir. yağ asitleri vücut için harika bir yakıttır çünkü çok fazla hidrojen bağı içerirler. bu sayede yağ asitlerinden yıkılan alt birimler oksidatif fosforilasyona girdiklerinde çok verimli bir şekilde enerji üretilir. bu sebeple vücudun depo yakıtıdır zaten. yani ağırlık egzersizlerine göre yağları daha doğrudan kullanır kardiyo egzersizleri.

    diyet konusuna gelirsek burada mekanizma sadece alınan kalori miktarıyla sınırlı değil aslında. tüm bu süreçler hormonlarla yönetilen süreçler ve burada çok kritik bir hormon var o da insülin. insülin kontrol altında tutmak gerekli her halükarda. glisemik indeksi yani kan glikozunu yükseltme hızı yüksek gıdalardan uzak durmanız lazım. insülin kan şekerini düşüren bir hormondur ve bunu glikozu hücre içine alarak, karaciğerde glikojen üretimine sokarak, yağ asidine dönüştürüp adipoz dokuya yollayarak ve bunun gibi diğer mekanizmalarla yapar. aynı zamanda ketojenezi yani yağ asidi yıkımını da baskılar. aldığınız karbonhidratlara bu açıdan dikkat etmeniz şart. kalori açığı zaten şart.

    ketojenezi uyarmak için ise en etkili yöntem şunu bunla karıştırıp yemek falan değil uzun süre aç kalmaktır. yemek yedikten sonra kan şekeri yükselir, sonrasında insülin hormonu devreye girer ve o şeker ihtiyaç duyan dokulara insülin aracılı reseptörlerle alınır. aynı şekilde yukarda bahsettiğim mekanizmalarla çeşitli şekillerde depo edilmek üzere değerlendirilir. sonrasında açlık başladığında kan şekeri düşmeye başlar ve glukagon hormonu devreye girer, ilk olarak karaciğer glikojeni kullanılmaya başlanır. normalde karaciğer glikojen depoları 16-18 saate varan açlıkta idare edebilir ancak zaten kalori açığı verdiğiniz düşünülürse o depolar da bir noktadan sonra o kadar dolu olmayacaktır. tüm bunlardan sonra ise vücut yağ dokulardan enerji elde etmeye yönelir.

    burada püf nokta kan şekerini uzun süre düşük tutmak ve vücuda kalori sokmamaktır. çünkü her kalori alımında süreç en başa döner ve sıra hiçbir zaman yağlara gelmez. belki çok ciddi kalori açıkları verirseniz bir miktar işleyebilir bu süreç. yani kısaca intermittan fasting yapmak belki de en etkili yöntemdir, tabi bunu düzgün bir diyet ile kombine ederseniz. vücudu susuz bırakmamak, mineral dengesini bozmamak, makro besinlerin dengeli olması, kan şekerini olabildiğince yatay seyirde tutmak, vitaminleri de ihmal etmemek. sonuncusu önemli çünkü biyokimyasal reaksiyonlarda vitaminler koenzim olarak görev alırlar.

    en başta dediğim gibi egzersiz ve diyet. vücudun nasıl çalıştığını da öğrenirseniz çatır çatır yaktırırsınız yağları.

    edit: gelen mesajlarda yanlış veya eksik anlaşılan kısımlar olduğunu farkettim. evet aç kalmak çok kritik bir nokta ancak uzun açlık periyotlarında kesinlikle egzersiz yapmamak şart çünkü tehlikeli. egzersiz öncesi ve sonrası beslenmiş olmalısınız. yani intermittan fasting yapacaksanız sporunuzu da yemek yediğiniz aralıkta yapmanız gerekir. bunu da not düşmüş olalım.

  • asgari ücret çin'in altına düşmüşken fabrika bile açmıyor kimse. şüphesiz ki burada akp'ye oy verenler için nice dersler vardır.