ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ekşi sözlük'ün şaka maka 30'luk teyze kaynaması
-
sen okumayı bilmezken o teyze dediklerin burda entry döşüyordu yiğen
öğrenci evi vs aile evi
-
öğrenci evinde bulaşık yemekten önce yıkanır, aile evinde yemekten sonra yıkanır.
pelinsu meşe
-
işte o pelinsular,berkecanlar büyüdü.
yaran olaylar
-
coğrafya hocası tahtaya gelişigüzel bir türkiye haritası çizer*. dalga geçmek isteyen bir öğrenci:
- hocam siz ne kadar güzel çiziyorsunuz! kikir kikir!
- bilmiyor musun, ben eskiden kestaneciydim.
sonra sınıf kopar ama eleman anlamadığı için derin lafı, mal mal bakınmaktadır.
bir erkeğin en savunmasız olduğu an
-
başbakanlıktan alındığı an...
abdülhamid osmanoğlu
-
twitter'den bir alıntı:
"@osmanoglu79 : musul ve kerkük dedem abdülhamid hanın şahsi tapulu malıdır...
? @celal_ :abdulhamidten kalan tek mal sensin gibi duruyor.. "
sertab erener'in ramazanda paylaştığı fotoğraf
-
ters bir durum göremediğim fotoğraftır.
normalde, mangal kömürü mü yiyorsunuz da canınız çekti ? diye sormak lazım tepki sahiplerine. olm adam hastadır, zayıftır, oruç tutamayabilir, yılda 20-30 gün oruç tutuyorsunuz onunda yarısı riya ya gidiyor arkadaş, allah rızası için az ileride tutun orucunuzu çok rahatsızlık verdiniz ibneler.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"bu feat kim ya herkesle düeti var."
baykar'ın 1000 ev bağışlaması
-
helal olsun. vergilerimiz sayesinde verilen devlet desteklerinin diğer savunma sanayii şirketleri yerine kendilerine aktarılması sonucu türkiye'nin en büyük savunma sanayii şirketi haline gelen baykar, vergilerimizden aldıkları payın bir kısmını yine bizim için harcıyor. kendilerine teşekkür ediyoruz.
edit:
gelen tepkiler ve aldığım bilgiler üzerine bir iki noktaya değinmek gerekiyor.
öncelikle devletin baykarı desteklediği konusunda resmi gazete dahil birçok kaynak var, uydurma bir bilgi değil. ancak öğrendiğim kadarıyla bu sektördeki diğer şirketlere de benzer destekler sağlanıyormuş.
ek olarak da bu ülkeden milyarlar kazanmış tüm şirketlerin böyle zamanlarda benzer destekler vermesi gerektiğini düşünüyorum. bu verilen destekler maddi olarak da önemli, diğer şirketlere örnek olması açısından da önemli. hepsinin bu ülkeye, bu insanlara borcu var. tekrardan tebrik ediyor ve devamının gelmesini diliyorum.
steam
-
türkiye'de dolar kuruna geçtikten sonra bazı işlemlerde lidio diye bir şirketle anlaştığı kart ekstrelerinde gözüken kurum.
yaptığınız alışverişlerde para bazen direkt steam tarafından hesabınızdan çekilirken bazen "lidio /steam" tarafından çekiliyor. bu fark neye göre çözemedim. mesai saati içi/dışı, oyun firması, dönem vb açısından tutarlı bir ayrım yakalayacak kadar çok oyun almadım.
ancak burada paranıza dikkat etmeniz açısından önemli bir fark var:
- eğer alışverişinizde para direkt bizzat steam tarafından çekilirse steam dolar olarak çekiyor, bu durumda da sizin bankanız kendi belirlediği dolar kurundan hesabınızdan/kartınızdan tl düşüyor.
- eğer parayı lidio çektiyse dolar değil tl olarak çekiyorlar. burada da dolar kurunun üzerine %10 gibi faiş ve bankalardan kat kat fazla bir makas koymuşlar. yani 60 dolarlık bir oyun alacaksanız 66 dolar karşılığı tl'yi hesabınızdan çekiyorlar. yani bildiğin gasp var.
bu bakımdan önden de parayı kimin çekeceğini bilemediğinizden dolayı oyun fiyatlarına bakarken bu lidio haracını da dikkate almakta fayda var. burada harçlıklarını biriktirerek, dişinden tırnağından arttırarak oyun alan insanlar var sonuçta hala.
söz konusu fark benim için maddi açıdan çok büyük bir olay değil. ama prensip olarak kazıklanma hissi rahatsız ediyor. ben steam'e şikayet kaydı oluşturdum, "ya şu şark kurnazlarıyla konuşun kulaklarını çekin düzgün fiyatlasınlar, ya da bize önden hangi oyunu kendiniz çekiyosunuz hangisini outsource ettiniz gösterin, dikkat et bu oyunu alırken lidio tarafından kazıklanacaksın diye uyarın" dedim.
daha çok kişi tarafından şikayet edilse bir farkındalık yaratılabilir belki.
hayata dair iç burkan detaylar
-
sabah işe gelirken yolda 2 çocuk el etti. durdum. gidecekleri yer benim yolumun üstüymüş, 12-13 yaşlarında ya varlar ya yoklar. biri urfalı, adı onur; diğeri çankırılı, adı fazlı.
"gelin" dedim. koşa koşa neşeli bir şekilde arabaya bindiler. işe gidiyorlar. yolda muhabbete başladık.
restoranda garson! olarak çalışıyorlarmış. çocuklar başka bir hizmette çalışıyorlar ama utandıkları için mi garson demeyi seçtiler kestiremedim. ben yine de her ihtimale karşı görevimi yapıp restorana, düzene, sisteme sıkı bir sövdüm.
- "iş başı kaçta?"
- "08:30 abi."
- "paydos saat kaçta?"
- "12"
- "öğlen 12 mi olm?"
- "yok abi, gece 12"
- "olm 12 çok değil mi yavv."
- "bu iyi abi, bundan önce başka yerde çalışıyorduk gece 2'yi buluyordu, hele bir de bayram arifesinde gece 3'ü 4'ü bulduğu oluyordu abi."
çocuklar en az 15 saat çalışıp gece 12'de eve geliyorlar ve buna iyi diyorlar. hem de günlük 25 lira için. kahır mı etsem yoksa benden neşeli oldukları için imrensem mi bilemedim.