hesabın var mı? giriş yap

  • "burası aş evi mi"
    "72 bin kişi bayramda suriyeye geçiyor, bayram sonunda dönüyor.böyle bir şey olabilir mi? tatile gidip buraya dönüyorlar.kapıyı kapatırım kalırlar orada."
    benim ülkem 4 milyon suriyeli'yi beslemek zorunda mı.

    suriyeliler konusunda hançeri saplamıştır.ak seçmen şaşkın.

  • oniki yaşındaki oğlan ondört yaşındaki amcaoğluna soruyor:
    - abi ablam nişanlanıyor biliyorsun...
    - yaz sonu nikah varmış, bizim evde de konuşuyorlardı.
    - ben sana bir şey sormak istiyorum...
    - söyle...
    - bu nişan dedikleri ne? evde sordum, 'eh evlenecekler işte' diyorlar ama nişanlanınca ne oluyor, onu anlayabilmiş değilim.
    - hıııım... zor soru, bak ben sana bir örnekle anlatayım...
    - dinliyorum.
    - diyelim ki şubat'ta yarıyıl karnesini aldın, hepsini pekiyi getirdin. sana bir bisiklet alıyorlar ve 'haziran'da bütün dersleri pekiyi getir, sınıfı geç, bu bisiklet senin' diyorlar. işte şubat ile haziran arasındaki o süre var ya, bisiklet senin ama binemiyorsun; o süreye 'nişanlılık dönemi' deniyor.
    - haa şimdi anladım, bisikletin var, evde duruyor; sen ona bakıyorsun o sana bakıyor; ama binemiyorsun ta ki sınıfı geçene kadar. peki dokunmaya izin var mı?
    - vallahi onu ben de tam bilemiyorum; binmek kesinkes yasak da, galiba ziliyle oynayabiliyorsun!.

    ***

  • dünya gibi küçük ve çok zayıf bir çekim alanına sahip olan bir gezegenin bir uydusu olmasaydı teknik olarak daha doğal bi durum olurdu. mesela merkür ve venüs’ün uyduları yok , belki de var ama cok kucukler ve biz henuz kesfedememiş de olabiliriz.

    ama dünyanın var!

    hem deyaklaşık 3458 kilometre çapında dev bir uydu!

    ay’ın garipliklerini inceleyecek olursak ; güneş sistemindeki bütün uydular, kendi gezegenlerinin ekvator düzleminde dönerler. ama ay, dünyanın güneş etrafındaki yörünge düzleminde dönüyor.

    dış görünüsünü diger uydularla kıyasladıgımızda ayın küresel biçiminde de bir tuhaflık vardır. tamam diğer uydular da kusursuz birer küre değillerdir ama ay ‘ın görünmeyen tarafı bildigin kambur gibi yahu ! ayın, görünmeyen arka yüzünde kalan bu kamburumsu çıkıntının ne olduğu hakkında simdiye kadar adam gibi bi açıklama yok . bu gibi oluşumları kısmen açıklayabilen med-cezir teorisine göre bu çıkıntı, olması gerekenden 17 kat daha büyük.
    ay kraterlerinin nasıl oluştuguyla ilgili olarak da iki teori var. birincisi: meteor veya astroid çarpmasıyla oluştukları öne sürülüyor , ikinci teori ise volkanik etkinlikler sonucu olusmustur diyor.
    ancak yine de bu teoriler ile de yanıtlanamayan birçok soru akılları kurcalamaya yetiyor . örneğin: milyonlarca yıldır beraber dönüp durmakta olan ay-dünya ikilisi, yüzey şekilleri bakımından neden bu kadar farklılık gösteriyorlar? eğer meteor veya astroid bombardımanı söz konusu ise, dünya daha büyük olduğuna göre daha fazla meteor ve astroidi üzerine çekmesi gerekmez miydi? (bahsi geçen meteorlar, küçük çaplı şeyler değil; yani atmosferimizin yakıp kül edemeyeceği kadar büyük meteorlar) oysaki tam tersine! ayda kraterden geçilmiyor, dünyada ise yok denecek kadar az!
    ayın kraterleri ile ilgili başka bir anormallikte geniş çaplarına rağmen çok sığ oluşudur. ayın en büyük krateri olan gagarin krateri’nin çapı 298 kilometre olmasına rağmen sadece 6 kilometre değinliğindedir.
    ayda, “ölü deniz” olarak adlandırılan oluşumların dağılımı da biraz tuhaftır. bu denizlerin %80’i dünya’dan görülen yüzün sağ yarısına toplanmış durumdadır. apollo-8 astronotları ay denizleri’nin üzerinden geçerlerken araçlarının hızlandığını ve alçalıp yükseldiğini belirtmişlerdir. bilim adamları bu etkiyi, söz konusu bölgedeki gravitasyonel çekimin, öteki bölgelere nazaran daha fazla oluşuyla açıklamışlardır ancak bu gravitasyona neden olan etkinin ne olduğu hususunda bir açıklama yapılmamışır.bilimadamları, ay üzerindeki bu noktalara, kütle konsantrasyonu anlamına gelen “mass concentration” kelimelerinden türettikleri mascon adını vermişlerdir.masconlar genellikle ölü denizlerde ve karanlık tabanlı kraterlerde bulunmaktadırlar
    güneş sistemimizde, çevresinde dolandığı gezegene oranla bu büyüklükte başka bir uydu daha yoktur. ay, dünyamıza nazaran çok büyük bir uydudur; dünyamızın yaklaşık ¼’ü kadardır. aydan sonra, gezegenine oranla en büyük uydu jüpiter’in uydusudur ki o da jüpiter’in ancak 1/8’i kadardır.

  • linç hayallerinizi yıkmak istemem ama deve tüyü kelimesi ceketin rengini tanımlamak için kullanılmıştır.

  • 99 depreminde gölcükte yüzlerce gördüm.. ama en zoru ablam ve kardeşimin öldüğünü görmekti. diğer hepsini unuttum da onların soğumuş bedenlerini unutamadım.. minicik bedeni upuzun yatırmışlar.. sapsarı ipek saçlarını okşadım kardeşimin, ablamın elini tuttum buz gibi.. morlukları vardı başını çarpmış miniğim.. ablam ezilmiş yaralanmış ağlamış yanaklarında izi.. bir ömre yetecek acıyı bir gecede yaşadım, yaşadık... ruhumun ateşi söndü bir daha da ısınmadı yüreğim...

    debe editi: (bkz: 23 nisan 2016 devrim yilmaz'a yardim kampanyasi)

  • muhtemelen eliyle evlenen bir yobaz için normal bir harekettir.

    yok bu seviyede bir malla evlenen bir kadın varsa ona da az biledir.

  • aşktan tam olarak ne anladığınıza göre değişebilen bir durumdur.

    lise aşkları biraz farklıdır ve hormonların yeni yeni etkisini göstermesiyle başlar. bir şekilde delicesine aşık olursunuz. onu düşünmeye, sürekli hayaller kurmaya başlarsınız. yeme-içmede bir azalma olur cidden iştahtan düşersiniz. bir çeşit güçlü bir takıntıya dönüşür bu aşk. onu düşünmeden yapmazsınız her şeyiniz bir kişi olur. öylesine güçlü bir istektir ki gözünüzü karartırsınız bu açıdan lise aşkı insanın hayatında ciddi bir iz bırakır. lise aşkı, aşkın çok vahşi ve içgüdüsel bir yönüdür.

    üniversite aşkı ise daha farklıdır aşk duygusundan ziyade sevmek ön plandadır. onu seversin ve ona dair şeyler hoşuna gider. birlikte zaman geçirmeyi, delicesine bir şeyler yapmayı istersin. ortak anılar biriktirirsin her şey daha çok netleşmeye başlar. sevgililiğin en güzel dönemleridir lise aşkı kadar kaotik değildir mantıkta işin içine girmeye başlamıştır. pek çok şeyi sevgilinle öğrenirsin ve yaşarsın.

    iş hayatına atıldığında ise artık hayatın gerçekleri yüzüne daha sert çarpıyor demektir ayakların yere sağlam basmaya başlar. ne istediğini iyi bilirsin hatta daha önemlisi ''ne istemediğini''. yorucu bir ilişkiye ve aptal oyunlara tahammülün kalmamıştır. aşkı, sevgiyi ve daha önemlisi uyumu aramaya başlamışsındır. olgunlaşırsın gerçekten seveceğin birisini ararsın geceleri ve boş zamanlarında... kendini anlatabileceğin, beraber dünyayı gezebileceğin, hayata karşı elini tutabileceğin birisini sevmek istersin. 25 yaşından sonraki aşk bir anda olmaz lise aşkı gibi ya da üniversiteli sevgisi gibi değildir. 25 yaşından sonra aşk zamanla gelişir bir anda birisine bir şey hissedemezsin. detayları bilmen gerekir, zevklerini görmen gerekir, kendini nasıl ifade ettiğini bilmen gerekir. bu açıdan aşkın en kaliteli halidir ne istediğini bilen iki insanın birbirine kavuşma serüvenidir.

    bana göre 25 yaş sonrası aşk > üniversite aşkı > lise aşkı.