hesabın var mı? giriş yap

  • ben(d)im bu. çok müsrif birisi değilim ama yine de hesabını bilen bir eşim olduğu için maaş kartım ile sadece 1 adet olan kredi kartım kendisinde. ben her gün rutin bir şekilde işten eve, evden işe gittiğim için dışarıda ekstra harcama yapacak bir durumum olmuyor. bir nevi 'haftalık' alıyorum eşimden*. dışarıda dostlarla veya başbaşa yemeğe gittiğimizde hesabı eşim ödüyor. taksiye biniyoruz parayı eşim ödüyor. mağazaya giriyoruz alışverişi eşim ödüyor. sevgililik zamanlarının tam tersi*. yalnız, internet bankacılığı kontrolleri* bende. ne oluyor, ne bitiyor görebiliyorum.

    yalnız şunu özellikle belirteyim. 2010 başlarında mortgage kredi faizlerinin en dipte olduğu ve piyasanın en civcivli olduğu zamanlarda eşimin cesareti sayesinde krediye girdik. hesabı kendisi tuttuğu için hem krediyi ödedik, hem kenara para koyduk. 8 senelik krediyi 4.sene sonunda toplu ödeme ile kapattık. işte tüm bunlar hesabını bilen eşim sayesinde oldu. bana kalsaydı ben o zamanlarda krediye giremez, hala kiracı olarak oturuyor olurdum.

    edit: 2017 itibariyle boşandım.
    edit: boşanma ile ilgili herhangi bir soru sormayın.

  • fransızca sınavı. resepsiyonist ve otel müşterisi arasında geçebilecek muhtemel bir diyalog yazılacak.
    - bonjour*
    - bonjour
    - parlez-vous anglais?*
    - yes
    ...
    (sivri zeka örneği gösterilerek geri kalan diyalog tamamen ingilizce yazılmıştır. bunu yazan eleman neden daha kolaya kaçıp direk "türkçe biliyor musunuz" diye sorup türkçe yazmamış bilemiyorum.)

  • probleme sebep olmayacak harekettir. doktorluk unvan hekimlik meslektir. doktor olmak için hekim olmanız gerekmez.

  • 13 sayısına uğursuz diyenlere sadece gülerdim. bu yılın 13 ekimine kadar. akşam bir mesaj geldi, atla türkiyeye gel diye. n'oluyoruz diye aradım, kardeşin dediler, trafik kazası yapmış durumu ağır. bütün cesaretimi toplayıp sordum sağ mı diye, yoğun bakımda dediler; söylemediler saatler önce göçtüğünü bu dünyadan. yürek dayanmaz dedikleri buymuş sanırım, kardeşin gitmesi sadece geçmişteki anıları, kahkahaları, kavgaları, gezip tozmaları, içmeleri, ağlamaları getirmiyor gözünüzün önüne..beraber bir hayat planladığınız, 10 yıl sonra şurda şu gün diye kurduğunuz planları kursağınızda bırakan bir olay, hayata karşı çaresizliğinizi mermer soğukluğuyla yüzünüze çarpıyor. sadece 'yapma, gitme beni bırakma' diye bağırıyosunuz.

    en son arabada beraber giderken bülent ersoy'un 'bir ben bir allah biliyor' unu bağırarak söylemiştik. mekanın cennet olsun kardeşim - gerçekten ne çektiğimi bir ben bir allah biliyor artık.

  • davanın *tamamını* youtube'da canlı yayından izlemiş biri olarak "herhalde netflix artık bunda da amber heard'ü haklı çıkaramaz" diye düşünüyordum, ancak tebrikler, kurguyla ve dramatik müziklerle falan başarmışlar.

    hakikaten bir konu ancak bu kadar gerçeklikten saptırılıp manipüle edilebilirdi.

    amber'a yarayabilecek en minik detaylar cımbızla seçilirken johnny depp'i haklı gösterebilecek her şey, her kanıt, her detay atlanmış.
    resmen sabahlara kadar oturup "amber'ı nasıl aklarız" diye düşünmüşler.

    davanın tamamını izleyen herhangi bir insan evladı sanmıyorum ki esas kurbanın jd olduğunu açıkça görmesin.

    ki açıkçası ben izlemeye amber heard'e sempati duyarak başlamıştım.
    "herhalde yapmıştır zaten keş bir adam, arkası da sağlam" demiştim.

    ama beden dillerinden ve olayları anlatırkenki tonlarından bile belli kimin gerçek kurban olduğu.
    amber'ın abartılı taklitleri ve alaycılığının karşısında johnny depp'in sükuneti ve üzüntüsü net görülüyor.

    ama hepsinden de öte inanılmaz absürt çelişkileri var amber'ın ve neredeyse hiçbiri yok bu netflix çöpünde.

    en başlıcaları:

    kendisini öldüresiye dövdüğünü iddia ettiği adama bıçak hediye etmesi.

    ilişkilerine dair tuttukları günlükte farklı farklı günlerde sürekli ne kadar mutlu olduğundan bahsetmesi.

    yine bu günlükte, çeşitli not ve mesajlarda sürekli "incittiği için" jd'ten özürler dilemesi ve sözler vermesi.

    bir sürü farklı ses kaydında jd'i kavgalara karşılık vermemek ve hep saklanmak ile suçlaması.

    kanıt diye sunduğu iki tane dandik fotonun da üzerinde oynanmış çıkması.

    johnny depp'in o dev yüzüklü parmaklarıyla yüzünü yumruk yağmuruna tuttuğu, burnunu kırdığını falan iddia ettiği tarihlerde yüzünde bir çizik bile olmaması.

    buna karşılık jd'in çeşitli fotolarda (profesyonel çekim olmayan) yüzünde görülen morluklar.

    tüm bu sözde şiddet olaylarından sonra asla tıbbi destek almamış olması, kırılan burnunun kendi kendine iyileştiğini iddia etti örneğin.
    kırıldığına dair bir röntgen bile yok elinde.

    bunlar ilk bakışta aklıma gelenler.

    yani "mükemmel kurban değilse kadınlara inanılmıyor." falan diye zırvalamaya gerek yok.

    buradaki olay *mükemmel* kurban olamaması değil, basbayağı tüm kanıtların yalancı olduğunu göstermesi.

    bir cümlesi var ki zaten abuser olduğunu çok net gösterdi bana:

    "you make me do this" dedi johnny kendisini şiddete eğilimli olmakla suçlayınca.

    "beni sen bu hale getirdin" abuser kitabındaki en eski cümle olabilir herhalde.

  • sosyal medyada paylaşılan kitap, kedi, manzara, aile, caps, karikatür vb.den ne farkı var da alkol paylaşımına özel başlık açılıp "bu ne algol merağı yehenim" diye eleştiriliyor acaba. çünkü 3,5 dakikalık rakı reklamının bile ağlaya ağlaya izlenmesine, 1638 yılında değil 21. yüzyılda #lgbthaklarıinsanhaklarıdır diye hastag açılmasına sebep olan, 1 kadeh rakıyı içebilmek için cizye ödeten beş harfliye aykırı da ondan. "ben de içiyorum ama paylaşmıyorum" diye destekleyin ki kerli ferli kıllı mafya dizisi başrollerini bile rakı masasında rakıları minderin altına koyup öyle poz vermeye iten yobaz şımarıklığı iyice palazlansın. aferin. tepemize sıçtırdınız tepemize.

  • "ülkenin yarısı akp'ye oy vermiş ama 20 gönüllü doktor arasında sadece tek akpli bendim, kefen giymeye gelince varsınız ama bırakın savaşmayı iş hastanede 14 gün hizmet vermeye geldi mi fıssınız " minvalinde konuşarak akp'nin tabanına ağır eleştiri (özeleştiri)getirmiş doktordur.

  • birçok nedene bağlıdır bu durum öncelikle ;

    1- erkeğin hiç ilişkisi olmamıştır, yol yordam bilmez ve korkar
    2- reddedilme korkusu
    3- ortak çevre yetersizliğine bağlı sorunlar
    4- dini ve sosyokültürel nedenler*
    5- kişilik ( ilk olsun tek olsun düşüncesi )

  • bundan sonra iki kişilik prim istediğinde kızılmaması gerekir. gördüğüm kadarıyla adam iki can taşıyor. o kadar ağırlıkla oynamak kolay değil. arda'ya hak verdim.

  • ''teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta'' mısralarıyla konuyu açıklığa kavuşturmuştur mfö