hesabın var mı? giriş yap

  • bu insanlara sırf ırkı türk diye "gurur duydum, işte türk" demek biraz akıl tutulması gelmiyor mu arkadaşlar size de? bu insanların türkiye ile tek bağlantısı sadece burada doğmaları. bu insanlar alman eğitimi ve kültüründe yetişmiş insanlar. "almanyaya giden türk time'a kapak oluyor da türkiyedeki türk neden time'a kapak olamıyor?" diye düşünmek yerine neden almanyada yaşayan iki başarılı insanın kredisini kendimize çıkarıyoruz anlamış değilim.

    edit: özlem türeci hocamızın almanya'da doğduğunu yeşillendirenler oldu. sağolsunlar. elde var sadece uğur şahin hocamız ki o da yanlış hatırlamıyorsam 3 yaşında iken ailesi almanya'ya göçmüş. sıfıra sıfır elde var sıfır.

  • yalnız burdan bakınca leventi seninle aldatmış gibi duruyor.
    bi düğünlerini yapmadığın kalmış kardeşim.

  • yönetmenliğini lewis milestone'un yaptığı, lew ayres, louis wolheim, slim summerville, john wray ve raymond griffith'in başrollerini paylaştığı, 1930 yapımı, erich maria remarque'nın romanından uyarlanmış, 140 dakikalık, iki oscar ödüllü (en iyi film, en iyi yönetmen), siyah beyaz film.
    bu film sesli sinema döneminin gerçek anlamıyla ilk klasik filmidir ve ilk savaş karşıtı filmdir.
    erich maria remarque'ın romanından uyarlanan bu film büyük savaş sırasında bir grup genç alman gönüllüyü anlatmaktadır.

    --- spoiler ---
    iyimser, vatansever gençlerin, siperlerde hayatın grotesk iğrençlikleriyle yüz yüze gelip savaşın yol açtığı anlamsız tahribatın boyutunu kavramaya başladıkça romantik hayalleri yerle bir olur, idealistlikleri kaybolur.
    bir düşman mermisiyle öldürülmeden bir saniye önce bir kelebeğe dokunmak için elini uzatan askeri gösteren son sahne hala sinemanın en canlı ve unutulmaz görüntülerinden biridir.

    --- spoiler ---

    savaş sırasında bir çok ülkede yasaklanmış lan bu filmin en güçlü yanlarından biri de mutlu son bekleyen seyirciyi ters köşeye yatırmasıdır. çünkü savaşta mutlu son olmaz.
    o yıllardaki sinema seyircisinin unutmayı, kaçmayı arzuladığı bir dönemde böyle bir konuyu ele almak hollywood için gerçekten cesaret işi. film zamanına göre teknik açıdan çok etkileyici. sesli filmin yeni başladığı dönemde, cihazlar çok ilkelken yönetmen lewis milestone ilk olarak büyük bir vinç kamera kullanarak insanların savaştığı ve öldüğü çamura ve kana bulanmış siperlerin panoramik görüntülerini çekmiş. sonuçta ortaya çıkan, siper savaşının son derece gerçekçi bir görünümüdür ve ancak stanley kubrick'in 1957'de çektiği paths of glory filminde aynı gerçekçi etki sağlanabilmiştir. filmin görünürdeki yıldızı, filmden bir yıl önce the kiss'de oynamış olan lew ayres'dir. o sırada henüz 21 yaşındaydı ve ikinci dünya savaşı sırasında vicdanen savaşa karşı olduğunu açıklamasıyla başarılı kariyeri sona erdi.
    (bkz: idealizm bitti, artık yalnızca çaresizlik, yenilgi ve ölüm var)

  • çok uzun boylu dev gibi bi adam 136 iqya sahip ayrıca annesinin küçükken kilere kapatıp sonrada beyzbol sopasıyla kafatasını çatlattığı küçük oğlan.büyüdüğünde 1973te annesine cevap veren:
    " önce kafasını çekiçle kırıyor sonra kopartıyor ve artık dart tahtası olarak kullanmaya başlıyor.sonra kafasız bedene tecavüz ediyor ve sırf annesi "sessiz sakin bi ölüm" (bunu ona küçükken söylermiş) istediği için kesik boğazdan çıkardığı ses tellerini kanalizasyonda yıkıyor.sonra annesinin en yakın arkadaşını çağırıyor akşam yemeğine.onuda kafasını keserek öldürüp,bacağından bi parçayla yamyamlığı deniyor makarna sosunun içinde"
    kişi
    ama aslında anlatmakla bitmez.büyükbabasıyla büyükannesini sadece nasıl hissettirdiğini görmek için 15 yaşında öldüren adam.
    sonrada işte bilinen otostopçu kızlar.
    şimdi vaccaville hapishanesine yaşayan küçük kızları gördüğü zaman yanlarına gidip onlara şeker vermek isteyen bi tarafı olduğunu da söyleyen ama genelde ruhunu küçük kızların kafalarının bi çubuğa geçirmiş halde nasıl durduğunu merak eden tarafında saklayan kişi.
    "they were dead and i was alive. that was the victory in my case"diyen.

  • bu adam için volkan ve emreyle bir olabilir mi? denmiş.

    olamaz bir fenerbahçeli olarak söylüyorum, net olarak olamaz.

    her ne kadar melo'nun da, oyunu germekte, taraftarı germekte volkan ve emre'den bir farkı yoksa.
    her ne kadar çirkeflikte volkan ve emre kadar sınır tanımasa da.

    bu adam volkan ve emreyle bir olamaz.

    çünkü adam volkan ve emre gibi değil.
    adam kurnaz.
    nerede çirkefleşeceğini, nerede çirkefleşmeyeceğini çok iyi biliyor.
    maçın neresinde sertlik yapacağını, ne zaman rakibin üstüne yürüneceğini biliyor.

    misal, melo'ya pis bi hareket mi yaptın.
    o an sadece tepki verir, bağırır üzerine yürümez.
    hakeme mağduru oynar.
    aradan 10 dakika geçer, o hareketi yapana pis bir şekilde dalar, adam bağırdığı zaman üzerine yürür.
    karşısındaki herif ise hem can acısı, hem de üzerine yürünmenin gerginliği ile tepki verir.
    caarrtt adama kartı göstertir.
    adam işini çok temiz halleden, soğuk kanlı katil gibi. dexter gibi herif. adam kafasını kullanıyor.
    üstüne bir de kahraman ilan edilir. dil çıkarır falan taşağını geçer.

    ama volkan ve emre öyle mi?
    onlara dokunduğunuz anda gelir üzerinize yürür, artistlik yapar sarıyı görür.
    10 dakika sonra gider aynı hareketi yapar 2. sarıyı görür ve atılır.

    işte bu yüzden melo, volkan ve emreyle bir tu-tu-la-maz arkadaşım.

    haa gönül ister ki bu adamların hiç biri türk futbolu içerisinde yer almasın, bu olaylar hiç yaşanmasın o ayrı.

  • gerçekten güzel bir saç modeli. gerçekten güzel, çok trend, modern.
    peki ama ya o surat?
    çaldığın atları nerede saklıyorsun arda turan?

  • açıkçası videoyu izlerken şunu fark ettim; orda bulunan kitlenin yarısı çöp. ne dinlemeyi biliyorlar, ne uygun soruları sormayı, ne aralarından 3-4 kişiyi seçip kendilerini temsil ettirmeyi... kendinden büyük ve karşısında bulunan insana “melih istifa et lan!” diye bağırmak cesaret falan değil, saygısızlıktır. rektörü desteklemiyorum ama bu hıyarları da desteklemiyorum artık.

    vay anasını satim ya, resmen herif sabırtaşıymış. böyle mal tiplerin rektörü olacağıma cidden ben istifa ederdim.

    not; saygı konusunda geleneksel birisi değilim. büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak gibi saçma şeylerde saygı aramam. fakat iletişimin temeli dinlemek ve saygı duymaktır. bağırmadan, yükselmeden.

    not2: ayrıca o arkada bağıran cırtlak sesli feminist, evladım olsan cebine uyuşturucu koyar polise ihbar ederim. bu ne lan? susmuyo karı, susturamadılar.

  • evde mutsuzdur.
    evde kimsesi yoktur.
    evi yoktur orda kalıyordur.
    para lazımdır.
    erken kalkıp erken yol almak istiyordur.(pazar bile olsa)

    bırak işine baksın adamcağız, sen sporundan olma.

    başlığı açan eylül fırtınası kaçmış.

  • sıkma işini gereksiz bir abartmayla yaptığı için o esnada kendi içinde kütleçekim oluşturur ve zaman bize göre daha yavaş akar. artık makinenin kendi evreni ve zamanı vardır.