hesabın var mı? giriş yap

  • bir ergenin gözünden olayların ne denli dramatize edilebileceğine, o yaşta bile aşkın ne denli sonsuz ve büyük olduğuna şahit olabileceğiniz harika ötesi, rüzgarda yavaşça salınan etek misali bir film.

  • dört harbiyeli genç haftasonu izinlerini geçirmek için üniformaları üzerlerinde dışarı çıkmışlar ve bir hayli kalabalıkve oldukça piyasa bir cafeye oturmuşlardır...cafedeki tek üniformalılar olarak dikkat de çekmektedirler.yakın bir masada da dört adet güzel hatun oturmaktadır...uzun uzun kesişmelerden sonra gençlerden biri dayanamaz ve kızların masasına gider...

    g-merhaba,tanışabilir miyiz?
    k1-ne istiyosun yaaa?
    g-dedim ya belki biraz muhabbet ederiz...
    kızlar hep bir ağızdan: off be yeter bıktık sizden,siz harbiyeliler amma da abazasınız...defol git!!
    şeklinde bağırırlar...harbiyeli genç başı önünde, etraftaki masaların kendisine alaycı bakışlarını ve gülüşmelerini hafiften hissederek masasına döner...o andan itibaren masada buyuk bir sukunet söz konusudur...bir süre sonra şaşırtıcı bir gelişme yaşanır...demin masasına giden genci tersleyen kahraman kızımız ayaga kalkar ve gülümseyerek harbiyeli gençlerin yanına gelir..etraftaki diger masalar için de bir probleme dönüşmüştür artık hadise..buyuk merak konusudur..cafedeki herkes demin ki olayın ardından az sonra gececek diyaloğu dinleyebilmek için kulak kabartmıştır..harbiyeli genç de yanına yaklaşan kıza gülümser...

    k1-(hafif ürkek,etraftan duyulmayacak şekilde) tekrar merhaba,demin ki olay için üzgünüm,biz sana bir şaka yaptık...biz psikoloji ögrencisiyiz,senin bakışlarından yanımıza gelecegini tahmin ettik ve boyle davranarak o anda verecegin tepiyi görmek istedik...ben nihal,merhaba...
    g-(herkesin duyabileceği bir şekilde bağırarak) yok artık daha neler..yuh anasını satayım...saati 100 dolar haa!!!tamam tamam vazgectik biz,kalkın beyler kalkın gidelim!!!
    olayın şokunu atlatamayan kız,bir masadan kalkan dört harbiyeli gence bir de etraftaki masalardan kendisine kahkahalarla gülen insanlara bakmaktadır...
    o cafe birdaha bu tarz bir hadiseye tanıklık etmiş midir bilinmez ama o kızın psikoloji bölümünden hala mezun olup olamadığı muammadır...

  • bu vuruş stilini biliyorum ben mahalleden. top oynayan çocukları görüp özenen, ayağında rugan sivri ayakkabı ve kotla çocuklardan birini kaleye geçirip bin bir artist hareketle topu 2. kat balkona atan zalım vuruşu bu. topa koşuşa dikkat.

  • çocukların yüzü gülüyor, büyüklerin yüzü ağlamaklıysa o semt fakirdir.
    büyüklerin yüzü gülüyor, çocukların yüzü ağlamalıkysa o semt zengindir.
    fakir yetişkinlerle zengin çocukların dertleri hiç bitmez...

  • ben buna fena halde uyuz oluyorum hacı. bakın başta vurguluyorum "kadına öncelik vermeye değil, kadının öncelik hakkını kendinde sorgusuz sualsiz görüp 'ben bayanım' diyerek öne geçmesidir" uyuz olduğum kısım. yoksa her zaman hanımlara veririm sorun yok bunda. hatta vermezsem kendimi kötü hissederim. burada ben olayın örtülü anayasasından söz ediyorum (ayrıca kadınlar aşağı kadınlar yukarı diye başlık açmayı da hiç sevmem. ben iki cinsin de hakkaniyetli şekilde eleştirilmesinden yanayım).

    örneğin asansöre binmek için kalabalık bir sırada bekliyorsundur ve hemen arkandaki kadın "doğal öncelik reflesiyle" löp diye dalar. yahu bir dakika da sıra benim sıram. yani öncelik hakkı benim. o hakkı ben uygun görürsem "buyrun lütfen" derim zaten ama hanımefendi kişisi "nasılsa ben tırnak içinde bayanım verilecektir zaten o yüzden bakmaya gerek bile yok" diye düşünmesi beni deli ediyor. belki acele işim var? belki vermek istemiyorum? belki o kadar centilmen birisi değilim? olmaya da mecbur muyum? belki odunum?

    bu yalnızca bir örnek. çarşıda pazarda, bir kapıdan girip çıkarken, toplu taşımaya binerken her şart ve her koşulda karşımıza çıkabiliyor.

    ha arkada bekleyip "buyurun lütfen" diye teklif edilince teşekkür ederek öne geçen kadın yok mu? olmaz olur mu var ama ciddi anlamda az sayıda.

    tekrar ediyorum ayar olduğum nokta öncelik vermek değil, öncelik verilmesini beklemeyip o doğal hakkı kendinde görüyor olmasıdır.

  • "imamoğlu'nun tokatladığı genç"ten sonrasını okumadığım troll (bkz: furkan bölükbaşı) uydurması.

    lan siz ne çeşit bi arsızsınız. utanmazlık, ahlaksızlık içinde yüzerken bir de adama iftira atıp insanlıktan bahsediyorsunuz. önce evriminizi tamamlayın sonra konuşun.

    edit imamoğlu: bkz

    edit imamoğlu 2: entrynin bu kadar fav almasına takılanlar olmuş. mesele entrynin bu kadar fav alması değil. mesele iftiracı, kişiliksiz, şeref ve haysiyet yoksunu insanların iftiraları ile sözlüğü bulandırması. o kadar görüntüye rağmen hala çıkıp bir insanı "bilmem kimi tokatladı" diye lanse ederseniz, göz göre göre yalan söylerseniz ve ne çeşit bir mal ve maşa olduğunuz zaten biliniyorsa, şereften uzak şahsınıza giydirilen basit bir entry bu kadar fav alır.

  • önüne hiçbir eğitim-sen'linin yatmayacağı, hiçbir sol görüşlü insanın "aslında sağcı" gibi akıl almaz iftiralarla suçu başkasına itelemeyeceği taciz vakası.

    hala anlamak istemiyorsunuz; ensar vakfı olayını skandala çeviren şey sizin utanmaz tutumunuz, sizin örtbas etme çabanız.

    edit; imla.

  • bu nasıl bir lanettir ki şu genç yaşımızda boğazımıza yapışmış?

    ilkokulda da bu saatte uyanıyorduk, şimdi de, yaşlanınca da böyle olacak, e ne anladım ki ben, bu mu hayat, 06.30 mu günün başlangıcı ya?

    her sabah buz tutmuş ellerimdeki su şişesiyle araba camı ısıtmam, yolda köpekler ve benim gibi bir iki kadersizden başka hiç kimse olmaması, sinyal verince bile görecek kimsenin olmaması... çok doluyum!

    7 buçuk saat sonra uyanacağımız gerçeği, adeta bir hayvanat bahçesi.

  • ölü, krematoryumda yakılmadan önce, vücudundaki metaller mümkün mertebe çıkarılır. bununla amaçlanan, bu metallerin öğütücüye zarar vermemesidir. ancak tabii her metali çıkarmak mümkün olmaz. örnek: kalp pili.

    dolayısıyla, bir ölünün külü diğerininki ile aynı olmaz. krematoryumdaki bütün işlemler bittikten sonra dahi, bu gibi metallerin izleri küllerde kalır. (bu nedenle, tıpkı gömülen cesetler gibi, küller de zaman zaman adli vakalarda delil olarak kullanılabilir.)

    bu noktada, her işyerinde olduğu gibi krematoryumlarda da zaman zaman karışıklıklar yaşandığını ve tıpkı hastanelerde hasta filmlerinin ve raporlarının karışması gibi, krematoryumlarda da küllerin karıştığını belirtmek gerekir. diğer yandan, her yakma işleminden sonra cihazlar tamamen dezenfekte edilmediği için, küçük çapta da olsa bir ölünün külüne diğeri karışabilir. gerçi teknik bir bakışla, ölü onca aşamadan geçtikten sonra bunun çok fazla anlam ifade etmeyeceğini iddia etmek mümkün olsa da, insani duygular işin içine girdiğinde bu gibi argümanlar geçerliliğini yitirir. diğer yandan, bir kültürde yerleşik olan bir ritüeli, o kültüre ait olmayan kişiler anlamakta zorlanabilirler.

    tema:
    (bkz: islam dinine göre defin işlemi/@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: islam/@derinsular)

  • çok istiyorsa kendine entegre etsin.

    bizim entegre olmuş daha önemli sıkıntılarımız var.
    yüksek vergiler, ahlak sorunu, yolsuzluk, rüşvet, vb.

  • pizza hut'ın sınırsız pizza promosyonunda kenarlar dahil 24 parça pizza yemek.

    2. veya 3. pizza'dan sonra pizzaları yavaş getiren garsona, "bilader biz buraya doymaya değil, ölmeye geldik" demek.