hesabın var mı? giriş yap

  • evet bu da oldu hem de mecliste..

    chp'li engin altay'ın “ millet aç, millet perişan. midesine sadece kuru ekmek giriyor.” sözleri üzerine a.k. partisi denizli milletvekili şahin tin “ o zaman aç değil demek” diye cevap verdi ve bu rezalet tutanaklara geçti. sinir sistemi sağlam olanların izlemesini öneririm sadece..

    gün geçmiyor ki midenizi bulandıracak, insanlığından utandıracak bir şey yaşanmasın..

    yaklaşık 15 sene önceye kadar; sektirmeden oruç tutan, her gece yatmadan şükreden dua eden, ara sıra da olsa namaza giden insandım. ama yıllar içinde öyle bir hale geldim ki bunca yapılan şeylere rağmen kimsenin belasını bulmadığı gördükçe resmen itikadım sarsıldı, geçtim oruç vs tutmayı artık dilek bile dilemiyorum. bildiğin koca bir nesil bunlar yüzünden dinden imandan soğudu, allah'la bile arasına mesafe girdi..

    hala daha; allah sizi kahretsin demekten başka da elden gelen bir şey yok ne yazık ki..

  • roma cumhuriyeti'nin ilk savaş kahramanı olarak tarihe geçmiş efsanevi roma soylusu.

    m.ö. 509 senesinde roma'nın son kralı tarquinius superbus'un devrilmesi ve lucius junius brutus önderliğinde roma cumhuriyeti'nin aristokratik kökenlerinin atılmasının ardından devrik kral superbus, roma'nın 150 kilometre kuzeyindeki clusium kentinin etrüsk kralı lars porsena'dan yardım ister ve porsena önderliğinde tahminen 15 bin kişi olduğu düşünülen dönemin koşulları için devasa sayılabilecek bir ordu kısa süre içerisinde roma'nın yedi tepesinin eteklerine dayanır. en dıştaki tepe olarak bilinen, tiber nehri'nin batısında bulunan ve tahkim edilmemiş tek roma mevzii olan janiculum'u kısa süre içerisinde ele geçiren etrüskler, tiber nehri'ne doğru yaklaşırlar.

    tiber nehri üzerinden roma'ya geçişin sağlandığı yegâne nokta "pons sublicius" olarak bilinen köprüdür. köprünün lokasyonu da bir hayli kritiktir; zirâ köprü aşıldığı anda şehrin hem efsanelere konu olması bakımından hem de merkezi konumu nedeniyle en hakim pozisyonuna sahip olan palatino tepesi de savunmasız kalacaktır. bu da kısa süre içerisinde şehrin düşmesi anlamına gelecektir. bilhassa janiculum tarafından kaçan romalı askerlerin dağınık bir şekilde ve koşar adım şehre doğru aktığını, onların hemen peşinden de etrüsk askerlerinin akın akın takipte olduğunu gören iki patrisyen general lartius ve aquilinus, derhal köprünün janiculum tepesine bakan tarafına doğru bir savunma hattı oluşturmak için harekete geçerler. lâkin, askerler korkmuştur bir kere ve kelimenin tam manasıyla büyük bir ürkeklik içerisinde roma'ya doğru koşmaya devam etmektedirler. lartius ve aquilinus köprünün üzerine kadar çekilmek zorunda kalmıştır. yanlarına ise daha alt rütbeden bir asker olan ve dönemin ünlü hanelerinden horatius* ailesine mensup olan publius horatius cocles geçmiş ve bir süre bu üçlü köprüyü ele geçirmek ve roma'yı işgal etmek isteyen etrüsk askerlerine direnmeyi başarırlar.

    meşhur tarihçi halikarnaslı dionysius'a göre "bir süre sonra ellerindeki silahların aldığı darbeler nedeniyle bir etkisi kalmadığı gibi askerlere de hükmedemediklerine ikna olan lartius ve aquilinus yavaşça geri çekilmeye başlamışlardır. ancak, bu esnada köprünün düşmesinin roma'nın kaybedilmesi anlamına geleceğini kavramış olan horatius, derhal diğer iki generale ve hâlen emir alabilecek durumda olan askerlere köprüyü derhal yıkmalarını salık vermiş ve tek başına köprünün üzerinde yüzlerce etrüsk askerine direnmeye başlamıştır.

    bu esnada ölü romalı ve etrüsk askerlerinin önce dizlik ve baldır zırhı olarak kullandıkları materyalleri kendisine siper eden horatius, en nihayetinde ölü askerleri kendisine siper olarak kullanmış ve köprünün roma'ya bakan kısmının yıkılmasını takiben yaralı olmasına rağmen etrüsk askerlerinden suya atlayıp roma'ya doğru yüzerek kaçmayı başarmıştır."

    ilgili savaşın ve bilhassa köprü çatışmasının biraz amatörce hazırlanmış olsa da derdini anlatan bir görselini de şuraya bırakıyorum.

    livius ve hatta bazı geç dönem antik roma tarihçileri bu hikayenin kısmen efsaneleştirildiğini ve köprü savunmasının horatius önderliğinde kayda değer bir askeri güçle gerçekleştirildiğini kalema almışlardır. işin doğrusu; mantık da ne kadar güçlü ve direşken olursa olsun bir kişinin böylesi bir savaş esnasında yüzlerce askeri dakikalarca tutabilmesini kabul etmekte zorlanmaktadır. yine de hikaye mütemadiyen halikarnaslı dionysius'un aktarımı üzerinden şekillenerek tarihe de bu şekilde geçmiştir.

    bu kahramanlığın ardından tarquinius superbus ve lars porsena, roma'yı kuşatmışlarsa da bu kuşatma başarıya ulaşmamış ve her iki taraf da bir anlaşma imzalayarak çatışmaya son verme yoluna gitmiştir. böylece roma düşmemiş, cumhuriyet de varlığını sürdürmeye devam etmiştir.

    beri yandan, m.s. ikinci asrın başındaki en mühim tarihçi ve düşünürlerden cornelius tacitus ise "lars porsena, roma'ya girdiğinde iuppiter optimus maximus'a bir saygısızlık etmemiştir" ifadesini kullanmıştır. bu ifadeye bakılacak olursa, m.ö. 508 senesindeki söz konusu savaşın kaybedildiği ve roma kentinin de en azından bir süreliğine etrüskler'in eline geçtiği anlaşılmaktadır. zirâ, aksi takdirde, clusium'un etrüsk kralının şehirdeki en nüfuzlu dini yapıya bir saygısızlık etmediğinin asırlar sonra bu şekilde kendisine romalı bir tarihçinin notlarında yer bulması pek de mümkün değildir.

    söz konusu köprüde her ne olmuş olursa olsun, publius horatius cocles efsanesi asırlar, hatta milenyumlar sonra dahi bilhassa batı dünyasında büyük bir saygıyla anılan bir hadise olarak kendisine pek çok edebi ve sanatsal eserde yer bulmayı başarmıştır. 16'ıncı asrın ünlü hollandalı ressamlarından hendrik goltzius, 1586 senesinde horatius'u resmetmiş, alman sanatçı brentel de horatius'un kahramanlığını betimleyen bir minyatür eseri ortaya koymuştur. ingiliz tarihçi ve sanatçı thomas babington macaulay de horatius'un kendi toplum idealini oluşturmak için bir örnek olarak göstermiş ve hatta "köprüdeki horatius" adıyla da kendisinden yaklaşık 2500 sene evvel yaşamış bu romalı'ya övgüler yağdırdığı bir de şiir kaleme almıştır. söz konusu eserler, horatius hakkında yazılan, çizilen ve ortaya konulan sayısız eserden yalnızca birkaçıdır.

    efsanesi kendisinden önde gitse de muhtemelen bu savaşta aldığı yaralardan biri sebebiyle tek gözünü de yitirip "cocles"* lakabını da almış olan horatius, roma cumhuriyeti'nin erken dönemindeki en önemli savaş kahramanıdır dersek abartmış olmayız.

  • hani her boktan cafede var olan cafe de paris biftek var bilir misiniz?
    monaco'da bu cafe de paris'nin olduğu meydanda tek bir afiş vardır. orada tarkan gördük biz. prensin özel davetlisi olarak yaza kapanış partisine katılır. coşar coşturur.

    ukrayna rusya filan geçtim meksikalı kızlar bile 2 3 şarkısını ezbere bilir. avrupa'da herhangi bir ülkede mekan tarkan çaldığı an çığlık atılır görürsünüz yaşarsınız.

    sen hiç gittin mi? sordun mu? yaşadın mı?

    cehalet ne güzel her şeyi biliyorsunuz.

    debe editi: 1- ülkemizde yaşamayan ve yasal şakilde en az 5 senedir ikamet etmeyen yabancıların oy kullanmasının kesinlikle yasaklanaması için gerekli kamoyu oluşturulmalıdır.

    2- debe listesinin [burada https://sozlock.com/yazarlar/?s=1] çok güzel tutulan bir arşivi var. sevdiğiniz yazarların veya konuların debe entrylerini okuyabilirsiniz.

  • tüm vücut özellikle ayaklar ve koltuk altı için geçerli önermelerdir.

    +bir küvet dolusu sıcak suyun içine 2-3 avuç karbonat atın ve içine girip su soğuyana kadar içinde bekleyin. ardından alınan bol sabun köpüklü bir duş, en az 2 hafta tüm koku sıkıntılarınızı çözecektir.

    ancak unutulmamalıdır ki;

    -vücut kokusu insanın beslenme tarzı ile çok alakalı bir durumdur.
    -vücut ter ile bir miktar üreyi de vücuttan uzaklaştırır.
    -koltuk altının kokması gerekli nemli ortamı bulan bakterilerin çoğalmasıdır.
    -öncelikle tüm yoğun kokulu baharatlar, soslar, sarımsak, soğan vb gıdalar ile kırmızı et tüketimi durdurulmalı veya azaltılmalıdır.
    -sucuk, salam, sosis gibi ısıl işlem görmüş tüm ürünler asla yenilmemeli.
    -gün de en az 2 litre su içilmeli ve hiç değilse haftada bir kez koşu ve yürüyüş ile ter atılmalıdır. (vücut sıvı döngüsü için elzemdir.)
    -duş alırken mutlaka lif, kese, kabak lifi vb ürünler kullanılmalı vücut üzerindeki yağ, kir ve ölmüş deri vücuttan uzaklaştırılmalıdır. (bakterilen çoğalacağı ve besleneceği ortamların imha edilmelidir.)
    -su sıcaklığı soğuk ve ılık olmamalıdır, sıcak (kaynar olmayacak şekilde) su ile yıkanılmalıdır.
    -vücudu lif ile ovarken duş jeli gibi ürünler değil sadece standart beyaz sabun kullanılmalı vücudun yağlanması önlenmelidir.
    -hergün düzenli olarak duş alınmalıdır. (asla duş alınmadan yatılmamalıdır.)
    -mümkünse sıcak olmayan bir ortamda uyunmalı ve sabahları kıyafetleri giymeden duş alınmalıdır.
    -eğer çarşaf veya yastık kılıfına terli şekilde bir kere yatıldıysa direkt olarak değiştirilmeli asla yıkamadan bir daha kullanılmamalıdır.
    -elbiselerinizin kumaşları veya yıkama tarzınız da koku kaynağı olabilir. yünlü kazaklar veya terin buharlaşmasını engelleyen kumaşlar sorun kaynağı olabilir. mutlaka elbiseler bakterilerin ölmesi için 50 derece (enzimlerin bozulduğu sıcaklık ) üzerinde bir ısı ile yıkanmalıdır.
    -tüm kullanılan elbiseler bir kere kullanılmalı, bir gün giyilen kıyafet yıkanmadan bir daha giyilmemelidir.
    -tüm bölgelerdeki kılların temizlenmesi (ense, sırt, göğüs, genital bölge, koltuk altı vb. ) gereklidir. yüzey alanını artırarak bakteriler için daha nemli ve geniş bir yüzey sağlamış olur. bu yüzden makine ile kıllı bölgeleri kısaltmanız dahi yetecektir.
    -gün içinde bir kere giydiğiniz t-shirt , gömlek gibi kıyafetleri çıkardıktan sonra asla tekrar giymeyin. (gençlerin üşengeçlikten yaptığı en yaygın hata budur.)
    -aynı ceketi eğer kullanıyorsanız yeleği üst üste 2 kere giymeyiniz.
    - duş aldıktan hemen sonra koltuk altı rollu kullanın. kaliteli bir koltuk altı rollu alın.
    -parfüm veya deodorant ile ter kokusundan kurtulmaya çalışmayın. (2 ayrı kokuda burun tarafından algılanıyor ve daha hoş olmayan bir durum ortaya çıkıyor.)
    -yukarıdakileri uyguluyorsanız ve temiz mis gibi yıkanmış elbiseleri giyip arz-ı endan edebilirsiniz. kollarınızı açarak korkmadan, çekinmeden, kimseyi rahatsız etmeden, özgürce, misler gibi kokarak yaşayabilirsiniz.

    ayaklar için denenmiş ve çok olumlu sonuç alınmış bir uygulama ise yukarıdakilerin hepsine uyarak buna dahil edilen işlemler,

    -ayakta mantar var ise öncelikle doktora gidilmeli ve tedaviye başlanmaldır.
    -eğer kaşıntı, kızarma vb. belirtiler yokken sadece koku varsa ve ayaklar çok terliyorsa
    -yeni ayakkabı ve terlikler alınmalı, önceki ayakkabı ve terlikler atılmalıdır. (asla ayak bu ayakkabı veya terliklere değdirilmemelidir bile.)
    -alınan ayakkabı kaliteli naylon olmayan iç astara sahip ve nefes alabilen bir ayakkabı olmalıdır. eğer mümkünse bol gözenekli spor ayakkabı tercih edilmelidir, ancak klasik giyinmek gerekiyorsa mutlaka içi ve dışı gerçek deri bir ayakkabı olmalıdır. (suni deriler de koku yapacaktır çünkü gözenekleri yoktur.)
    -sonrasında dayanabileceğiniz kadar sıcak olan suyun içine bolca karbonat atın karıştırın, karbonatlı su çözeltisi hazırlayın.
    -ayaklarınızı bu suya sokun, su soğuyana kadar ayaklarınız içinde dursun (1-2 saat)
    -bu uygulamayı yaptıktan sonra ayakları iyice kurutun.
    -sonrasında yatak çarşaflarınızı, nevresimlerinizi değiştiriniz.
    -bu uygulamayı en az 3 gün üst üste uygulayınız ve işleme başlamanızdan itibaren hiç kullanılmamaış sıfır çoraplar giyiniz, eski ayakkabı ve çoraplarınızı asla kullanmayız.
    - bu uygulamayı haftada bir kere yada ayda bir kere tekrarlarsanız çok olumlu sonuçlar alacaksınız.
    -eğer koku devam ediyorsa, belirtiler görünmüyor olsada mantar olma ihtimali yüksek olduğu için doktora başvurunuz.
    - eğer çok yoğun ayakta terleme varsa mutlaka kaliteli hava alan ve teri ayaktan uzaklaştıran mümkünse iç ve dış deri olup gözenekli olan ayakkabılardan tercih edilmelidir. (ayaklardaki aşırı terlemenin cerrahi çözümleri mevcuttur. ayak terlemesi kader değildir. )
    - ayakkabılar sürekli değiştirilerek giyilmeli ve nemli şelikde asla kapalı bir yere konulmamalı açık havada havalandırılmalıdır. (mümkünse en az 3 ayakkabı )
    -ayakkabılar üst üste iki gün asla giyilmemelidir.

    bu işlermler yerine getirilir ise parfüm bile sıkmadan gittiğiniz bir ortamda insanlar size sarıldığında ne güzel sabun kokuyorsun, ulan bu adam/kadın banyo kokuyor, temizlik kokuyor diye tepkiler alacaksınız.
    bu işlemlerden sonra özgüveniniz yerine gelmesi ile birlikte hem arkadaşlarınız hemde partneriniz ile olan iletişim kaliteniz artacak ve daha rahat davranan ve hoş kokan bir adam/kadın olacaksınız.
    unutmayın her düşünceniz davranışlarınıza yansır.

  • benim gözümdeki istanbul'dan çok daha iyiymiş. hatta olabildiğince yerden yukarıyı çekmeye çalışmışlar. sultanahmet'in orada kamera aşağı inecek diye gerildim. neyse ki hafif atlatmışız.

    debedit: aynı gün, yeni yazdığım kitabın (psikolojik-öykü) basıldığı haberini aldım yayınevinden. buradan sizlerle de paylaşmak isterim dostlar. 20 yıllık bir sözlükçü olarak sözlüğün ücretli reklam fasilitesine saygısızlık olmaması için link vermiyorum, fakat öykümün ismi: "bir ağustos tereddüdü". 2 hafta içinde bildiğiniz tüm online kitapçlarda olacak. hevesimi paylaşan tüm dostlara ve birlikte büyüyüp neredeyse yaşlandığım ekşi sözlük'e teşekkürler. son olarak; suç dortmund'da değil, başka ülke olmanın doğası bu. suçun kimde olduğunu herkes biliyor ve onların yok etmek istedikleri ne varsa yaşatmak için ömrüm boyunca aklımla, sanatımla, varlığımla çalışacağım, çalışacağız.

  • "balkonunuza fazla çıkmayın, karımız, kızımız, asılı çamaşırlarımız var" demek. yaşanmıştır.

    bir de tabii ki eminönü'deki baklava izdihamı var.

    gelen mesajlar üzerine edit: lokasyon tuzla.

  • alttan ders alır gibi her şampiyona'da aynı takımlarla oynuyoruz.

    rusya gelseydi eğlenceli olabilirdi aslında.*

  • minimum 2500 tl den aşağı kimse çalışmazsa bu gubikler bu paraları teklif dahi edemez.

    iş gücünü küçümseyip hayatının büyük bir bölümünü çok düşük ücret karşılığı iş verene satanların sebep olduğu durum.