hesabın var mı? giriş yap

  • "original design was by ıtalian renaissance artist and glass designer leonardo ıncebelli." yorumu baya güldürmüştür. leonardo ıncebelli ne lan ahahaha.

  • ne zamanlardı o günler. yaz tatili geldiğinde, ben ve 15 yıldır hala kopamadığım arkadaşlarım sokağa cıkar, top oynar, bisiklete biner, hırsız polis oynardık. o günlerdeki dertlerimizden biriydi topun birikmiş suya girmesi, annelerin yemeğe cagırması, maçın yarıda kalması... ne güzel günlerdi, ne güzel dertlerdi şimdiyi düşününce. topu sert bir şekilde duvara sıra sıra vurarak kuruturduk, böylece birini kaleye geçmeye ikna etmek hep daha kolay hale gelirdi:)

  • çocukları hariç tutarak söylüyorum, kasada çalışan kişinin eline, yediğim ürünün ambalaj çöpünü tutuşturup, onu okutmak zorunda bırakmak beni rahatsız ediyor.bu sebeple asla yapmadığım eylemdir.

  • romica ile 4 yaşındaki oğlu, karşıdan karşıya geçmeye çalışırken, bir arabanın hızla üzerlerine gelmesi sonucu yaşanan diyalog:

    romica: allah kahretsin çocuk bile umurunda değil hayvanın.
    ege: horoz bu çocuk!
    romica: o ne demek ege?
    ege: babam araba kullanırken horoz bu çocuğu diyor ya!
    romica:!!!

  • beni adamdan sayıp alacak örgüte zaten ben girmem.

    edit:
    yukarıda yer alan repliğin ferhan şensoy'un efsanevi pardon filmine ait olduğu her ne kadar sözlük camiasınca anlaşılmış olsa da, bazı yazarlar yine de filme atıfta bulunmam gerektiği yönünde uyardılar.
    düşündüm ve haklı buldum.
    işte o repliğin geçtiği sahne
    bu muhteşem filmi hala izlemeyen varsa hemen izlesin diyorum.

    debe edit:
    çok sayıda yazar arkadaş, özelden mesaj yazarak bu repliğin groucho marx'a ait olduğunu belirtti.
    zaten sözlükte de daha önce yazılmış.
    (bkz: #22508435)
    woody alllen'da annie hall adlı filminde bu repliği kullanmış.
    bilmiyorduk, öğrenmiş olduk.
    bilgilendiren yazar arkadaşlara teşekkür ederim.

  • dişinizi fırçaladıktan hemen sonra portakal suyu içtiğiniz takdirde (mesela uyandınız, dişinizi fırçaladınız, sonra kahvaltıya oturdunuz), portakal suyunun tuhaf, ekşi/acı bir tat verdiğini farketmişsinizdir. peki hiç "niye ki?" diye düşündünüz mü? düşünmediyseniz, araştırıp bulmadıysanız cevabını ben vereyim: diş macunu "sodyum lauril sülfat" (sls) adı verilen bir kimyasal madde ihtiva eder. dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızda arta kalan sls, portakal suyundaki asitle birleştiginde, ortaya bildiğiniz o ekşi/acı tat çıkar. ama dişinizi fırçaladıktan sonra ağzınızı iyice çalkalarsanız, veya kahvaltıya oturmadan önce biraz sabrederseniz, ağzınızdaki sls tükrüğünüz ile çözüleceğinden, portakal suyu da acı gelmeyecektir.

    "sls" şampuanların da içerdigi bir kimyasal maddedir, o yüzden yıkanırken şampuanınızı içmek gibi bir huyunuz varsa, öncelikle "çok tuhafsınız" demek istiyorum, sonra da duştan çıktıktan sonra portakal suyu içmek isterseniz biraz beklemenizi tavsiye ediyorum. (portakal aromalı bir şampuan kullanıyorsanız, zaten içmeyin o şampuanı, çok acı bir tadı vardır.)

    bu entrymi de izninizle hayatını kimya bilimine adamış - ve bizlere de sevdirmiş - kimyagerlere ve kimya hocalarına adamak istiyorum.

  • sivil hayatında mandanın bokundan bile daha önemsiz görüldüklerinden, burada erkekçilik oynamışlar. 1 sene sonra o işkence ettikleri çocuk gibi birinin önünde süklüm püklüm iş isteyecek veya işinin görülmesi için yalvaracak. eminim ki bundan öte gidemeyecek zavallılar topluluğu.

  • omurilik üzerinde iyi huylu veya kötü huylu olarak ortaya çıkabilen bir tür hastalık.

    bende menenjiom türü olarak teşhis edildi. belirtisi hafif bir sırt ağrısıydı. kısa süre içerisinde ameliyat oldum, en son üç yıl geçtikten sonra bu entryi güncelliyorum. hayatıma olağan şekilde devam ediyorum. kontrollerimi yaptırıyorum. dikkatli ve sağlıklı yaşamaya çalışıyorum. iyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim.

    bir alttaki mesajda bir yazar arkadaşımızın düzenlediği bazı doktor önerileri vardı entry maalesef silinmiş.

  • maç öncesi "neden olmasın?" diyen galatasaraylılar vardı. neden olsun? neden olsun lan? kadro planlaman yanlış, oyuncularının paralarını ödememişsin takımının yarısı sene içinde kaçmış gitmiş, basketbolun karanlık yüzü olan koçun kah oyuncusunu tokatlamış, kah uluslararası krize neden olmuş, yenilmez armada zannettiğin takım el'de averaj takımı olmuş, ligde desen 15 g 15 m ile son anda play-off'lara kalabilmiş. karşı taraf tam aksine her şeyin doğrusunu yapmış, avrupa'nın en iyi koçuna sahip, kendi salonu var, belli bir oyun sistemi var, oly'lere, barca'lara, cska'lara kafa tutmuş f4 yapmış, o kargaşada bir de lig lideri olmuş. neden olsun lan? bu kadar mı ucuz bu kadar mı emeksiz bu memlekette işler? azıcık haddinizi bilin arkadaş ya. ha bir de efes'e gözünüz gibi bakın, önümüzdeki yıllarda tıpkı eski günlerde olduğu destekleyeceğiniz ilk takımınız o olacak çünkü.