hesabın var mı? giriş yap

  • dertleri oruç açmak ya da ibadet etmek değil, dertleri kavga etmek. orucu evinde de açabilir, başka bir yerde de. boğaziçi'ni özellikle seçmelerinin sebebi buraya da hakimiz vurgusu yapmak.

    allah akıl fikir versin.

  • tam iran islam devrimi’nde kendilerine özgürlük getireceğine inanan mollaları destekleyen solcu kafası vol.2021.

    edit: devamını biliyoruz zaten.

  • yuvarlak olmasına rağmen neden kare kutulara koyulduğunu kafayı takıp, internette hakkında biraz araştırma yaptığım yiyecek.

    neden yuvarlak pizzayı kare kutuya koyuyoruz?

    kare bir kutu yapmak, yuvarlak bir kutu yapmaktan çok daha basittir. bir kare kutu yapabilmek için tek bir karton parçası yeterli olabilir fakat yuvarlak kutuda böyle bir durum söz konusu değil. bir yuvarlak kutu en az dört bölümden meydana geliyor ve o yuvarlak kutuyu yapabilmek için özel ve pahalı makinalar gerekiyor.

    iki kutunun da iki ayrı parçadan meydana geldiğini biliyoruz: alt bölüm ve kapak. bu iki bölümü birbirine bağlayan şey ise menteşe. kare kutular, yuvarlak kutulara kıyasla zarar görmesi nispeten daha zor olan ve daha büyük menteşelere sahiptir. kutunun arka tarafı komple menteşe desek yeridir. ancak yuvarlak kutunun açılabilmesi için daha küçük bir menteşe üretmek gerekir. bu olay, kare kutuyu daha stabil kılan detaylardan biri.

    kare kutuları istiflemek, yuvarlak kutuları istiflemekten daha kolaydır. bir odaya yüzlerce, binlerce kare kutuyu istiflediğinizi düşünün. bir de aynı şeyi yuvarlak kutular için düşünün. yuvarlak kutuları yan yana dizdiğimizde aralarda gereksiz boşluklar oluşacak ve o boşluklar da bizim saklama maliyetimizi artıracaktır.

    son olarak, pizzayı kare kutuya koyduğumuzda kenarda boşluklar oluşur. bu boşluklar sayesinde pizza dilimlerini kare kutudan almak daha kolaydır. yuvarlak bir kutuya kalıp gibi yerleştirilmiş pizzayı almak pek de kolay bir eylem olmazdı. ayrıca pizza şirketleri bu boşlukları sos, baharat gibi ürünleri koyarak değerlendirirler.

  • 41 yaşındaki bir akrabam şuan konuşulan bütün şartları sağlıyor. toplamda 4000 küsur günü var. askerlik falan yatırırsa emekli olacak. yaş olarak benden 6 ay büyük kendisi. ben okul okurken o bir fabrikada 1997 yılında ise başladı. ben de 2004 de ise girdim ve yaklaşık 6000 gün prim yatırmışım. tek farkım 7 sene sonra işe girmek. bu farktan dolayı benden 20 sene önce emekli olacak.
    şu an konuşulan sistem böyle şeylere de vesile olacak. buyurun karar sizin.

  • bundan yakınan insanın ciddi bir sorunu olduğunu düşünüyorum.

    yurtdışına çıkmanın bir numarası, insanı özel bir statüye getirmesi gibi bir şey yok. dolayısıyla yurtdışına çıkmakla hava atmak, bunu herkese duyurmak istemek gibi bir şey de yok. sadece bazı garip insanların kulakları seçici geçirgenlik yapıyor. yurtdışından bir şehir / ülke ismi duyulduğu anda kulaklar dikiliyor, nefes alma sıklaşıyor, dişler bileniyor, salyalar akıyor, yumruklar sıkılıyor, "bir tane ağzına çarpacam o olacak" diye düşünceler geçmeye başlıyor.

    bu ne lan?

    adam gezmiş görmüş, bir şeyler tecrübe etmiş. bunu da paylaşıyor. sırf anlatılan şey yurtdışında geçiyor diye garip garip tepkiler veriliyor. şu iki diyalog arasında (-) tarafından verilen saçma sapan cevaplar dışında bir fark yok mesela:

    - abi saraçoğlu'ndaki atmosfer başka bir yerde yok.
    + ya bırak allah'ını seversen, inönü'ye gel de öyle konuş.
    - hadi len ordan.

    vs.

    - abi saraçoğlu'ndaki atmosfer başka bir yerde yok.
    + abi öyle deme, anfield'da gol oldu mu tribünler kendinden geçiyor.
    - hıamnısktmn.

    veya:

    - olm bu kahve çok iyiymiş ya. hayatımda içtiğim en iyisi olabilir.
    + valla baya iyi evet. ama yine de bence en iyisi bizim evin iki sokak aşağısındaki kafedeki.
    - aa, deneyeyim bi ara.

    vs.

    - olm bu kahve çok iyiymiş ya. hayatımda içtiğim en iyisi olabilir.
    + valla baya iyi evet. ama yine de roma'da bizim otelin oradaki meydanda içtiğim gerçekten bambaşkaydı.
    - hıamnısktmn.

    gibi. bu ne şiddet bu ne celal arkadaş?

    muhabbet dönüyor, konuyla alakalı insanlar başından geçmiş şeyler anlatıyor. herkes konuyla alakalı birşeyler anlatıyor, bir şey yok. birisi konuyla alakalı yurtışında geçen bir şey anlatıyor, auuuvvv.

    anlatmasın o zaman insanlar. bu olaya kıl olan insanlar da mutlu mesut yaşamaya devam etsin, sanki dünya türkiye'den ibaretmiş gibi.

    - ee sen ne yaptın tatilde, nasıl geçti?
    + yoktum ben tatilde falan. hiç var olmadım. aynı seninki gibi çok sıkıcı geçti. haydi benim zamanım keyifli geçmediği için mutlu ol.

  • dedesini ve babasını kanserden kaybetmiş biri olarak hiç ama hiç üzülmediğim durum. ne üzüleyim lan? adam ın elinde kaç kişinin kanı var.

    sırf babamla aynı hastalığa sahip diye bir sürü gencin ölüm emirini veren birine üzülmem. sırf bu nedenle üzülen de gerizekalının önde gidenidir. ülke olarak neye empati duymamız gerektiğini bir türlü öğrenemedik.

  • adamlar gote got demisler, ailenizi yaniniza alip hakkariyi gezmeye gider misiniz buna cevap vermek cok zor olmasa gerek. birde uzerine dagcilikla alakali bir spor icin ne desin adam kevlar yelek giy yanina da keleş mi al desin.

  • sabah namazıyla birleştirmek için. gece 11 de olsa uyu uyan zor iş ama gece 3 te maçı yap namazı kıl yat.

  • sağlam yamuk yapmıştır, tanımadan&tanışmadan gönül koyduğum yazarlar kervanına katıldı..

    14 aralık ekşi sözlük kemal kılıçdaroğlu buluşması için kendisine katılmak istediğimi belirten bir mesaj attım. 1-2 gün sonra dönüş yaptı ve beni listeye aldığını söyledi. çok mutlu oldum. uzun zamandır istediğim bir görüşme olacaktı. kılıçdaroğlu'na yöneltilecek sorularımı hazırlamaya başladım. sonra benden iletişim bilgilerimi istedi, gönderdim. günü biliyordum ama saati sordum. cumartesi günü de çalışan bir kapitalizm kölesiyim. özellikle yılın bu zamanları çok daha yoğun oluyoruz. saati de söyledi ve o saat için yöneticimle görüşüp izin aldım. yaklaşık 3 saat izin aldım ve o 3 saate gelen müşteri randevularımı arayıp tek tek erteledim özür dileyerek.

    neyse sonra kendisi 20 kişilik listeyi açıkladı, heyecanla adımı aradım ama bulamadım. listeyi açıklamasından 120 saniye sonra mesaj attım kendisine, o derece bekliyorum çünkü. unutmadım seni, sen de varsın, geliyorsun dedi. ben de çok absürd birşey sormadım, acaba dedim yedek listeye mi attın beni. yok bildiğin varmışım ekipte ama ne hikmetse ismim yazılmadı. editlesin diye bekledim editlemedi. iletişim bilgilerimi vermiştim, buluşma yeri ve saatini bekledim haber gelmedi.

    şu an galiba görüşme yapılıyor ve ben işyerinde çalışıyorum. galiba beni yedek listeye koyduğunu [eğer böyle bir liste varsa] dahi söyleyebilecek kadar bile kıymet vermiyor karşısındakine, diyalog kurduğu yazara. çok daha farklı şeyler yazabilirdim ama yazmıyorum, sağlık olsun. bu vesileyle tanımış oldum kendisini. belki de makul bir mazereti vardır, kim bilir..

  • bir ankaralı olarak şunu söyleyebilirim ki; ankara'nın en meşhur yemeğinin simit olmasından daha az içler acısı bir durum. en azından onlar ekmeği kesmişler araya protein falan koymuşlar hacı. biz direkt nişastayı dayıyoruz.