hesabın var mı? giriş yap

  • olm akit başlığı açıyorsan "görsel" koyacaksın görsel. bu yazılı olmayan kuralı bilmiyorsan açma mnk başlık.

    okur görsele tıklayacak, 1 en fazla 2 cümle okuyacak, sonra basacak kalayı ve kapatacak.
    bu!! bu kadar!!
    süreç bundan ibaret. akitin bir kullanıcının hayatından çalması gereken maximum süre bununla kısıtlı olacak.

    görsel

  • orjinal adı fransızca 'hollandaise' olan izlerine yazılı olarak ilk kez 1651'de françois pierre la varenne tarafından yayınlanan 'le cuisinier françois' kitabında rastlanan; temelde yumurta sarısının, yağ ile olan emilsüfe tepkimesini kullanarak kremamsı dokulu temel bir sos oluşturma tekniğidir.

    adından dolayı hollanda kökenliymiş gibi bir algı yaratsa da fransız orijinli olmasının nedeni; reform dönemi fransa'dan göçerek hollanda'ya yerleşen fakat bir süre sonra geri dönen protestan fransızların buluşudur.

    yapım şekilleri küçük nüanslar ile değişse de ben yıllar içinde farklı kombinasyonlar deneyerek en mükemmel tarifimi şu şekilde oluşturdum, gün gelir yeni bir şey keşfederim o ayrı tabi;

    araç gereçler;

    orta boy derin bir tencere
    küçük boy derin iki adet tencere
    çırpma teli
    mayonez tenceresi

    malzemeler;

    3 adet orta boy yumurta
    1/4 rakı bardağı-50 ml beyaz şarap sirkesi
    500 gram tuzsuz tereyağı
    bir demet taze tarhun otu
    bir diş sarımsak
    6-7 tane karabiber tohumu
    taze çekilmiş beyaz biber tohumu
    ince çekilmiş tuz

    hazırlanışı;

    öncelikle temel bileşenleri elde etmemiz gerekiyor bunlardan ilki tepkimenin ve lezzetin baş aktörü yağ. tereyağını küçük tencerelerden birine koyarak olabilecek en düşük seviyede en küçük ocak gözüne yerleştirin ve sabırla erimesini bekleyin, bir müddet sonra altın sarısı yağın üstte biriktiğini süt proteininden gelen beyaz kısmın ve suyun altta kaldığını göreceksiniz. üstteki yağı başka bir kaba tencerenizi hafifçe eğerek alın ilk o gelecektir zaten. süzülmüş yağınızı ocağa yakın tutun çünkü donmasını istemiyoruz. 500 gram tereyağından ortalama 200-250 gram 'clarified butter' elde edeceksiniz.

    diğer küçük tenceremizede beyaz şarap sirkesi, tarhun otu, bıçağın düz kısmıyla bir kere vurarak ezdiğimiz sarımsak ve karabiber tanelerini atarak ocağı yüksek ateşte açıyoruz. sirke buharlaşıp kendi seviyesinin dörtte birine düşene kadar kaynatmaya devam ediyoruz. işlem tamamlanınca sirkenin içine koyduğumuz sarımsak, tarhun ve karabiberi süzerek sirkeyi başka bir kaba alıyoruz ve oda sıcaklığından biraz daha ılık olana kadar soğutuyoruz.

    daha sonra orta boy tenceremizi dörtte bir dolayında su ile doldurup ocağa alıyoruz ve yüksek ateşte kaynamaya bırakıyoruz. kaynayınca ocağımızı tenceredeki su hafif kabarcıklar çıkarmaya ve tıngırdamaya başlayana kadar yani kısıyoruz, bunu tam ifade etmek zor ingilizcede buna 'simmering' deniyor yani kaynama ısının bir tık altı olan 90-95 celcius arası. su hazır olduğunda, mayonez tenceremizi ocakta ki tencerenin üstüne oturtuyoruz, burada önemli olan mayonez tenceresinin dibinin tencerede ki sıcak su ile direkt temas etmemesi ısınmayı sudan yükselen su buharının sağlaması ve tencere ağzından minimum su buharı kaçağı olması.

    mayonez tenceresinin içine üç adet yumurtamızın sadece sarılarını koyuyoruz, beyaz kısımları ve asıcı bağının tamamen alınması pürüzsüz bir sos için önemli ayrıca tencerenizin içi kupkuru olmalı bir damla bile su olmamalıdır. yumurtaları sürekli çırparak bir dakika kadar ısısını arttırıyoruz ve oda sıcaklığına gelmiş sirkemizin yarısını ekliyoruz ve çırpmaya devam ediyoruz. yumurta bir ton daha açık sarı olmaya başladığında olabildiğince yavaş bir şekilde ama sürekli akıtarak sıvı tereyağını karışıma ekleyerek çırpmaya ara vermeden devam ediyoruz. 15-20 saniye aralıklarla mayonez tenceresini bir bez yardımıyla soğuk bir yüzeye alıp çırpmaya devam ediyoruz burada ki amaç aşağıdan gelen ortalama 90 derece su buharının yumurtayı 60 derecenin üstüne çıkarmaması yani ısıyı olabildiğince sabit bir aralıkta tutmak yoksa yumurta sarısının yağ ve protein arası bağları kırılır ve yumurta kesilir.

    yağın tamamını ekleyemeyi bitirdiğinizde elinizde oda sıcaklığında bir mayonezden daha sarı fakat aynı kıvamda bir sos olacak, zaten bir nevi tereyağlı ılık mayonez yapmış oluyorsunuz. ocaktan aldığımız hollandezi bitirmek için tadına bakarak; taze çekilmiş beyaz biber(karabiber değilde beyaz biber olması tamamen pürüzsüz görüntü ve rengi bozmak istememek ama biber tadını istemek), tuz ve asit dengesinde eksik varsa sirkemizin kalan yarısından dilediğiniz kadar eklemek.

    üzerini streç film ile kapatarak oda sıcaklığından bir tık sıcak olan bir yerde 3-4 saate kadar formunu koruyacaktır, arada ılık su serpip çırpmanızda ömrünü bir kaç saat daha uzatabilir.

    nerelerde kullanılır kısmına gelirsek; benim için haşlanmış, poşelenmiş, demlenmiş yani sıvı içerisinde pişmiş bir çok malzemeye tad verici olarak kullanılabilir, ben en çok lagos gibi iri yağsız beyaz etli balıklarla seviyorum.

    ortak bir yanılgıdır benim bu verdiğim tarife 'bernaise' da diyenler çıkabilir, haklıdırlarda fakat türeyen soslara isim vermektense orjinal tarifi bilgi birikimiyle geliştirmenin daha yararlı olduğunu düşünüyorum.

  • bilmediğim, ama onun bildiği bi yerde el ele tutuşmuş yürüyorduk. duraklara doğru gidecektik. yürüdük yürüdük, duraklara geldik. "bilerek yolu uzattım" dedi. çok basit olmasına rağmen yıllardır aklımdan çıkmıyor.

  • 30 yaş ve üstüne gelince ortaya çıkan gerçek.

    çok zor gelir bir zaman sonra hayata yeni insan almak. insanlarla çok güzel eğlenir, muhabbet eder, 40 yıllık dost gibi paylaşımlarda bulunursun. sanki hep böyle devam edecekmiş gibi hissedersin ama ilerlemez o sohbet; kalır orada. telefonlar alınır verilir "mutlaka görüşelim bak"lar yapılır ama en kısa sürede uçar gider bu hiçbir ortak geçmişi olmayan sohbetler.

    hiçbir maya tutmaz hiçkimseyle. yük gibi gelir insanlar.

    iki kişiyle tanıştım bugün. uzuuun bir geçmişleri vardı ve bir iki saate sığdırmak istediler bu geçmişlerini. boş boş baktım "bu bilgileri ben neden dinleyeyim ki?" dedim. herkesin bir hikâyesi yok muydu hem? dünya kuruldu kurulalı gelen trilyarlarca insanın hikâyesinden farklı olan neydi ki onlarınkinden? neden dinlemek için kendimi verecektim ki? ne faydası olacaktı başkalarının yaşanmışlıklarını biliyor olmanın bana?

    böyle düşündüm, boş boş baktım. özet geçsin ve masadan kalkayım istedim en kısa sürede. bir daha görüşür müyüm? bilmiyorum. anormal bir durum muydu peki birinin hikâyesini sana anlatması? tabii ki hayır. sadece ben insanları dinlemekten ne kadar yorulduğumu fark ettim bugün. kimsenin geçtiği yolları merak etmediğimi; bunları dinlemenin en az hayatın kendisi kadar anlamsız geldiğini fark edip, kendime yabancılaştım bir an.

    eskiden detaylı olarak anlatığım kendi ile ilgili kısımları ne kadar özet geçtiğimi de fark ettim bir anda. o kadar doymuşum ki hikâyelere. o kadar bilmek istemiyorum ki kim nedir ne değildir diye. eskiden dinlediğimi göstermek için tebessümle ve ilgiyle baktığım insanlara donuk donuk gözlerle bakıyorum artık...

    insanın 1 üssü n olduğunu ve bu n'leri hiç merak etmediğimi, heyecanlanmadığımı fark ettim...

    mümkünse iki kelime ile anlatsınlar ve gitsinler...

    edit: bu entry'de bahsettiğim iki kişiyi üç yıl sonra hiç hatırlamıyor olmak, tam da entry'nin içeriğini doğruluyor işte...

  • digitürk'ün ferit şahenk'i satın alması diye okuduğum haber. el değiştirmiş sandım.

  • kadıköylüler toplanın, çareyi söylüyorum.

    boğa'da toplanıp hırsız var diye bağırıyoruz. 5 dakika içinde gelen tomalar sayesinde duşumuzu, çamaşırımızı, bulaşığımızı hallediyor, artan suyu da leğenlere dolduruyoruz.

    hadi bakalım #occupyiski

  • zombi saldırısı veya muhtemel bir nükleer holokost durumlarını tenzih ederek; halihazırda başvurulacak ilk teknolojidir. zira yapımı, seri üretimi ve parçalarının temini çok kolaydır * * . ayrıca am frekansları daha uzak mesafelere erişebilir. ayrıca uzun dalga bandı pek bilinmese de kıtalar arası radyo yayını ve iletişim aracı olarak kullanmak mümkündür. eski radyoları incelediyseniz, ki çoğu am bandında çalışır, dünyanın farklı şehirlerinin isimlerini kadranında görürsünüz.

    he birde felaket durumlarında ilk çöken şebeke gsm şebekesidir, ülkemiz doğal afet kuşağında olduğu için bu durumu halk olarak defalarca tecrübe edindik. en ufak bir deprem sonrasında bile gsm santralleri kilitlenmektedir. diğer bir deyişle am/fm radyo teknolojisinin henüz miadı dolmamıştır. gsm şebekesi olmadıktan sonra o akıllı telefonlarınız * telefonunuzda am/fm alıcı yoksa, o telefon oyun oynamak dışında bir işe yaramaz. tabi ona harcayacak elektriğiniz varsa.

    ha bu arada derseniz ki madem o lw ile am radyo bu kadar iyi neden kullanılmıyor? bunun sebebi günümüz multimedya taleplerinin * am bandına ayrılan band genişliğiyle karşılanamamasıdır. afet durumlarında yayını stereo dinlemesenizde olur. o yayını bulduğunuza dua edersiniz zaten.

    son olarak birçok kullanıcı am ile fm in farkını bile bilmezken frekans değişiminin sebebini anlamaması doğaldır. bunun nedeni ise doppler kayması olarak bilinir. onu açıklamayı da canım almıyor. birşey sıkmadan önce biraz okuyun öğrenin lütfen.

    edit: imla