hesabın var mı? giriş yap

  • belki de gelir la bi gün.

    benimki geldi mesela. gitti bi gün, gelebilecek durumdaydı ama gelmedi çok uzun süre. ben de hiç gitmedim. o da gelmedi. çok zaman geçti, 8 yıldan biraz fazla.

    sonra bir şey oldu, ne olduğunu anlamadım. o da anlamamış.

    geliverdi. geldi değil, tam olarak geliverdi.

    o kadar yıllık susamışlık, o kadar zamanlık eksiklik. eve dönmüş gibi olduk, çook uzun bir seyahatten sonra kendi koltuğumuza uzanmış gibi. hani kendi evinin kaloriferi bile başka ısıtır ya, öyle.

    şimdi neden gelmedi diye sorgulayıp bok etmek de var her şeyi, koltuğa uzanıp o muhteşem sıcaklıkta ısınmak da.

    uzandık ısınıyoruz. dönüp baktığında gördüğün şey şaka gibi geliyor, inanamıyorsun, inanamadığına sevinip tekrar bakıyorsun.

    belki de gelir, mevzu, gelmiyorken zamanını nasıl geçirdiğinle ilgili. ya gelirse, ne anlatacaksın?

    beklerken öyle yaşa ki, dönüp geldiğinde gurur duysun seninle, anlatacak bir şeylerin olsun.

  • biri canon, diğeri nikon'dur. ama gelin görün ki hangisinin hangisi olduğunu bilecek kadar ne futbol bilgim var ne de fotoğraf makinelerinden anlıyorum. fotoğraf makinesinin megapikseli ne kadar çoksa o kadar iyidir hacı.

  • bunlar pro dilenci. t1 tramvay hattında takılıyorlardı. özellikle turistlerden aldıkları banknotları salisede cebe indirir baba. o torbadaki pet şişe sayısı sabittir.

    edit: dilenci demeyeyim, performans sanatçısı.

    edit 2: tramvay zaten bu.

  • amma abartmışsınız amk. adam fake make yememiş, acil işi çıktığı için olay mahalinden ayrılmış. bi de dalga geçiyorlar.

  • -üreticinin bile ilk maddeye koyduğu kol ağrısı için entry girmek.
    -neredeyse herkeste gözlemlenen kırgınlık, ağrı, ateş için entry girmek.
    -öncelik grubunda olmanın bir manası varmış gibi entry girmek.

    aynı şeyler yüzlerce kez yazıldığı halde aynı şeyi tekrar, tekrar, tekrar yazmak. bıkmamak, yine yazmak.

  • 2030'dan geldi ise şu anda da yaşıyor olması gereken kişi, şimdiki haliyle yan yana gelsin, inandırsın bizi, yalan detektörü manipüle edilebilen bir cihaz sonuçta.

  • bir tanrı düşünün ki koskoca evreni ve zamanı yaratıyor, içine neredeyse sınırsız sayıda yıldız ve gezegen dolduruyor. türlü fizik kanunları, kimyasal tepkimeler koyuyor. yetmiyor, evrenin kimi bölgelerinde biyolojik faaliyetler yaratıyor ve bunların içinden biri kendini sorgulayabilir hale geliyor. bu tanrı öylesine kudretli ki yukarıda bahsedilen, yarattığı şeylerden sınırsız sayıda tekrar üretebiliyor. yok edebiliyor. üstelik hepsinden münezzeh, yani bu yaratımları kendisinden hiçbir şey eksiltmiyor.

    öyle bir güç.

    ve bu tanrı kendini savunmuyor ancak koskoca evrende, sınırsıza yakın yıldız içerisinde, küçücük bir kayalık gezegende, şans eseri yaşayan bir canlı o tanrının savunulmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor.

    be arkadaş, bu ne biçim bir saçmalık?

  • tivitır'da görünce ciğerim solmuştu. başlığı burada görünce de... yaşanılamayan bir geçmişe ağıt...

    eğlenenler x kuşağı. dünyanın en zengin ülkesi olmasa da; dünya starlarının konser vermeye geldiği; gençlerin üni bahar şenliklerinde elde bira, manitle sarmaş dolaş şimdinin en baba santçılarını, gruplarını günlerce izlediği; orta direk bir memur çocuğunun ailesinden aldığı harçlıkla eğlenebildiği ülkenin zamanları.

    ben y kuşağıyım. tv'de rakın kok'u izlediğim zamanları hatırlıyorum: hayvan gibi gruplar, insanlar elde bira kamp alanında deli gibi eğleniyor, karışan yok ayıplayan yok. resmen aklım çıkmıştı. bizim kuşağın en büyük hayallerindendi, büyüyüp kendi paramızı kazanınca bu etkinliklere hatta yurtdışındaki festivallere gitmek. önce o etkinlikler bitirildi. sonra üni şenlikleri. sonra buralara hiçbir dünya starı gelmez oldu. en sonunda da ekonomi... dedim ya ben y kuşağıyım. benim, çocukluğum dışındaki tüm hayatım blok halinde malum zamanlarda geçti. x kuşağı güzel yaşadı (şimdiki standartlarımıza göre). z kuşağı şu an bizden daha çok acı çekiyor olsa da önlerinde yaşabilecekleri birkaç gençlik yılı var. peki ya biz, y kuşağı? bugün göklerden bir karar gelip ülke çağ atlasa bile y kuşağının blok halinde giden gençliğini kim geri verecek.

    niyetim ucuz kuşak tartışmaları değil, zaten yukarıda da yazdım; z kuşağının şu an ki durumu bizden de kötü. onlar için acayip üzülüyorum. hele hele bilgiye bu kadar çabuk ulaşılan bir zamanda skko bir doğu avrupa ülkesi gencinden daha kötü şartlarda yaşadığını bilmek çok acı veriyor olmalı. umarım z kuşağı son 5 senesini düzgün yaşar...

    offf sabah sabah iyice bunalıma girdim yine. paylaşmayın olm bunları ya. unutabilmek ve cehalet gerçekten de evrimin bize kattığı çok önemli şeyler... *

  • bazen diyorum ki keşke brad pitt ya da onun ayarında biri bu modayı tekrar başlatsa. bel çantası takanlara kötü gözle bakılmasa.

    kışın neyse de yazın bir insan üzerinde cüzdanı, ev anahtarlarını, araba anahtarını, telefonu, bozuk paraları, flash belleği, ufak tefek not yazılı kağıtları, şarj aletini, diğer ıvır zıvırları nasıl taşısın? neresine soksun? bir pantalonun kaç cebi var? böyle bir eziyet olur mu? olmasın.

    burhan altıntop çantası kullan demeyin ben de ona kılım.

  • demek ki önceki başkanlar, belediye çalışanları musakka yerken kendileri antrikotu gömüyormuş.

    bunu bize gösteren hadise.

    aynen devam başkan

  • oha bu adam ntv'de program mı yapıyo lan. senin ben yayın akışını ntv. üç günlük bebelere mi kaldın sen yazık.
    tanım: değil yüzüne ismine tahammül edemediğim şey.