hesabın var mı? giriş yap

  • ilgili babaların çocuklarının akranlarına göre çılgınca avantajlı olduğu 5 şey

    1- baba zekayı artırır

    aktif bir baba, çocuğunuzun duygusal zekasını ve problem çözme yeteneklerini artırmasını sağlar.

    bu bir öngörü değil. bilimsel bir gerçek.

    aktif babalarla yetiştirilen çocuklar, sözel ve matematik testlerinde daha yüksek puan alma eğilimindedir ve okulu bırakma veya çocuk suçları işleme olasılıkları daha düşüktür.

    2- kendine güvenli olur

    bir babanın çocuğuna verdiği duygusal destek paha biçilemez bir hediyedir.

    çocukların kendilerine ne kadar değer verildiğini ve sevildiklerini anlamalarına yardım ederler.

    destekleyici babaları olan çocukların yüksek benlik saygısına sahip olmaları ve genellikle daha mutlu ve kendinden emin bireylerdir.

    ayrıca stres/hayal kırıklığı için daha fazla tolerans

    yeni durumlarda daha az korku ile yaklaşıyorlar, adaptasyon yetenekleri daha gelişmiş oluyor.

    akran baskısına direnme ve kendi hakkını savunma konusunda daha başarılı
    kendi ayakları üzerinde durma konusunda artan bir yetenek gösterirler.

    3- dikkat süreleri daha uzundur

    babalar, çocukları için olumlu bir rol modeli özelliği taşır.
    çocuklar anneleri ile özdeşleşirler. rol model olarak seçtikleri kişi ise babadır.

    ilgili, şefkatli, olaylar karşında sakin kalan bir babanın yanında büyüyen çocuklarda
    daha az davranış ve dürtü kontrolü sorunları, daha uzun dikkat süreleri ve daha yüksek düzeyde sosyalleşme eğilimi gözlenmiş.

    bu çocuklar ayrıca, başkalarının ihtiyaçları ve hakları konusunda artan bir farkındalıkla daha şefkatli ve cömert olma eğilimindedir.

    4- daha az ben merkezci olurlar. problemleri çözerken birden fazla bakış açısı kullanabilirler.

    çocuklar doğal olarak sorularla doludur ve anneler ve babalar bu sorulara farklı şekillerde yaklaşırlar. ebeveynliğe farklı yaklaşımları olan aktif ebeveynler, çocukları geniş bir düşünme ve problem çözme yelpazesine maruz bırakmanın harika bir yolu olabilir. aktif babalar, hayata bakış açılarını paylaşmak ve çocuklarına değerli yaşam becerilerini öğretmek için eşsiz bir fırsata sahiptir.

    sadece anne ile yetişmiş bir çocuk dünyayı tek bir çerçeveden görür. bu onun ileride dünyaya yine tek bir perspektiften bakmasına yol açar.

    dünyadaki tüm olaylar onun lehine ya da aleyhine gelişiyordur.
    tüm acıları o yaşıyor. tüm sevinçleri o hak ediyordur.
    herkes onu mutlu etmek, ona yardım etmekle görevlidir.

    ben merkezli, siyah ve beyazdan başka rengin olmadığı bir evrende yaşama ihtimalleri baba ilgisinden mahrum çocuklarda daha yüksektir.

    5- kişilikleri sağlamdır. sevme kapasiteleri yüksektir.

    annenin sevgisi organiktir. kalbinin atması gibi, nefes almak gibi,

    oysa baba sevgisi çocuk için dışarıdan gelen bir sevgidir. çocukluğundan itibaren dışardan gelen sınırsız ve koşulsuz sevgiyle büyüyen bir çocuk yetişkinliğinde sevgi ve ilgi elde etmek için kendi kişiliğinden taviz vermez.

    özet

    "bir çocuğun, tüm erkekleri yargılayacağı standart olması için bir babaya ihtiyacı vardır." – gregory e.lang

    “onun için babanın adı sevginin başka bir adıydı.” – fanny fern

    “babam bana nasıl yaşayacağımı söylemedi. o yaşadı ve bunu yapmasını izlememe izin verin.” – clarence budington kelland

    “babasının kızı olmak, hayatının geri kalanında kalıcı bir zırha sahip olmak gibidir.” – marinela reka

  • teşhisi koyana "tutma o zaman bana mı tutuyorsun ?" karşılığını vereceğim var olmayan hastalık.

    hem sen bunu nefsini terbiye etmek için yapmıyor musun abi ? aç kalmak için değil açı anlamak için yapmıyor musun ? e o açların önünde her gün milyonlar tıkınıyor, sen daha 2 yudum su içen adama katlanamıyorsun ama ?

    bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ?

    otobüste su içmezse ölecek ateist hastalığı yoktur, orucunu bireysel olarak tutamayan, orucun amacını kavrayamamış insan hastalığı vardır. geçen sene sokakta su içti diye iki kızın dayak yemesi bu hastalığa bir örnektir.

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.

  • 2018 türkiye’sinde hala alaattin çakıcı, sedat peker gibi isimlerin konuşulmasında emeği geçen herkesin allah belasını versin.

  • tarih, haziran 2012. yer, istanbul veliefendi hipodromu...

    dalamar kişisi arkadaşları ile 86. gazi koşusunu izlemek için yollara düşmüş, bülteni elinde, kuponu cebinde, hayalleri aklının bir köşesinde hipodroma varmıştır. güneşin altında uzun bir yürüyüşten sonra tribünün önüne gelmiş ve basamakları artık nefes nefese çıkmaktadır. o sırada telefonu çalar, arayan babadır. diyalog şu şekilde gelişir:

    dalamar: alo?
    baba:...
    d: baba?
    b: oğlum? nerdesin sen? arkadan gelen o sesler ne?
    d: hipodromdayım baba, kalabalık burası.
    b: kaçıncı oldun?
    d: efendim?
    b: ne bileyim lan, nefes nefese açtın telefonu, seni koşturdular sandım.
    d: ...

    böyle bir adamdır kendisi...

  • bozdurulmaması durumunda 1 haftalık kur değişimi ile komple sir ağdaya dahi gidilebiliyor.

    öyle bir ülkenin böyle bir berberi

  • enteresan diyaloglara ve enstantanelere yol açabilir.

    bir kere 11 tane birçoğu uzman olan 30 yaş üstü doktorun bulunduğu sahada kendini mental açıdan yetersiz görüyorsun.maça başlarken takımın orta sahanın 2 yönünü de oynamaya çalışan dinamik zencisi olarak buluyorsun kendini.* sonra yapılan meslek espirilerine falan bakınca mevkin bir anda forvet arkasına doğru kayıyor. insanın özgüveni geliyor bir anda.

    adam mesela kadın doğumcuymuş maç esnasında öğrendim.gol kaçırdı arkadan mesleğinin hakkını ver. şu deliği bul artık diye tepkiler geliyor. adamın teki kilolu bi doktor amcaydı koşu yoluna pas attım , benim nabzım çok yükseliyor koşamıyorum öyle pas atma dedi bana. adam koşamıyor ama halı saha maçına gelmiş. gerçekten de hiç koşmadı. öyle sergen gibi alex gibi az koşuyor anlamında demiyorum gerçekten koşmuyor , yürüyor.

    düşen birisi olsa hemen teknik müdahaleler, basit olayı enine boyuna değerlendirmeler halı sahada görmeye alışık olmadığımız abartılı fairplay hareketleriyle maçı viran eylediler. maç baklavasınaydı kazanan takımdan 3 tanesinin trigliseridi yüksekmiş yemediler.yiyenler de lan ben şimdi bunu yerim gece rahat durmam hahahahah tarzı diyaloglara girdiler. hulen dedim çok bilmek de
    iyi değil. esnaf amcalarla yapacaksın maçı herifler kalp tansiyon şeker hepsinin kombinleyip gelmişler haberleri yok. devre arasında da sigaralarını yakıyorlar, paketi çoraplarına sıkıştırıp giriyorlar maça.

  • iki sevgili olan arkadaştan, kız olan evliliki anlatmaktadır, oglan arkadas bulmaya calismakta, soyle bir diyalog gecmistir.

    kız : biz simdi napıyoruz?
    ogl : cikiyoruz
    k : ilerde ne yapıcaz?
    e : cikicaz
    k : daha ilerde ne yapıcaz?
    e : cikmaya devam edicez...
    k : ama daha da ilerde diyorum.
    e : bana o sözü söyletemezsin..