ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
adile naşit'i toprak kabul etmedi zırvası
-
birinin de cikip
- ulan onun bunun evladi, haysiyetsiz, subyanci, pic
sen mektep caginda dedigin
ufacik kizlarin raksindan, gulusmesinden tahrik mi oluyorsun ?
demedigi hadisedir.
bu ve bunun gibi pedofili sozde dinci
ibnelerin torunlari iste bugun gunasiri coluk cocugu kacirip katleden, tecavuz edenler.
kurtulamadik gitti bu ruh hastalarindan.
çal keke çal
-
(bkz: play it again keke)
manavgat'taki yangın manzaralı yemek sofrası
-
manavgat'a tatile gittiniz, orman yangını başladı, karnınız acıktı ve yemek yiyorsunuz. birileri de çıkıp insanlığınızla ilgili enteresan çıkarımlarda bulunuyor. ah vah edip izlemekle, yemek yiyerek izlemek arasındaki fark nedir? koca orman yanarken bu insanlardan ne yapmalarını bekliyorlar acaba.
google'da yapılmış en aptalca arama
-
5 yaşındaki kardeşim tarafından,
lütfen bilgiseyar litfen.
edit: başta "tazmanya canavarı oyna", "tazmanya canavarı oyunları" şeklinde yaptığı aramalarla istediği oyunu bulamayınca ortaya bu arama çıktı.
edit2: aptallıktan kasıt da tabii ki saflık. yoksa zekasından şüphe etmek mümkün mü?
soma a.ş. işletmecisine 250 milyon tl ikramiye
-
şaka gibi ama değil
13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması faciasından sonra işletmelerde iyileştirme yapılması için mecliste çalışmalar yapılmıştı.
yapılması gereken iyileştirmeler işverene fazladan külfet olduğu için bu parayı devlet bizim vergilerimizle ödeyecek. işverenin cebinden para çıkmayacak.
yani şu demek oluyor. devlet para ödemezse işveren o iyileştirmeyi yapmaz. kazalar, ölümler devam eder
chp'nin emekli ikramiyesi için kaynak nerede diye soranlara gelsin. işte devletin kaynaklarını böyle harcamazsanız herşey hallolur.
kaynak
benim vergimden bunlara giden her kuruş haram olsun.
rönesans
-
bu dönemin, hiçbir karşılık beklemeden ve sonsuz bir hevesle çabalayan, isimleri çok az duyulmuş gizli kahramanları vardı aslında.
tommaso parentucelli isimli bir rahip bunlardan biriydi. el yazması kitaplar satın alıyor ve bunları kopyalıyordu. üstelik geliri kısıtlıydı ve bunu yaparken de ciddi anlamda borçlanıyordu. ilerleyen yıllarda papa seçildi ve v. nicolaus ismini aldı ancak karakteri hiç değişmedi. bir müstensih ekibi kurdu. bu ekip ise, insanlığa fayda sağlayacağı kanaatine vardıkları kitapları kopyaladıktan sonra çoğaltıyordu. öldüğünde miras olarak, 9000 ciltten oluşan, herkese açık devasa bir arşiv bıraktı. bu mirasın ünlü parçalarından biri ise kuşkusuz niccolo perotti'ye latince çevirisi için 500 gulden verdiği pollybius'tu.
(bkz: https://archive.org/…s/bub_gb_ssig9-rahzuc/mode/2up)
venedik'te yaşayan aldo mannucci isimli, kendine ait basımevi olan yayımcı da bunlardan biriydi. onun sayesinde önemli ve faydalı olarak nitelendirilebilecek yunan yazarların eserleri ilk defa grek dilinde basıldı. ki bu eserler sayesinde bologna'da, ferrara'da, parugia'da, pavia'da ve zamanla avrupa'nın diğer şehirlerindeki üniversitelerde ücret karşılığında yunanca dersler veren yetkinlikte insanlar iş bulmaya başladılar. özellikle bologna şehri, sadece yunanca ile sınırlı kalmayıp; belagat, felsefe, astronomi gibi derslerin de verildiği şehir üniversitesine devlet gelirinin yarısını ayırıyordu.
andrea bongajo, avrupa'da avicenna olarak bilinen, ibn-i sina'nın yapıtlarını okuyabilmek, felsefesini anlamak ve elbette onun eserlerinin tercümesini yapabilmek için hiç üşenmeyip şam'a gitti. uzaktan başka bir dili öğrenmek, özellikle o dönemlerde çok zordu ve dile maruz kalmak şimdikinden daha önemliydi. şam'da yaşamaya başladı, onun eserlerini okudu, arapça ile yatıp kalktı ve nihayetinde ülkesine döndü. venedik hükümeti onun bu çabalarını karşılıksız bırakmadı ve ona padua'da görev verdi. ve onun sayesinde ibn-i sina'nın bilimi ve felsefesi italya üzerinden avrupa'ya yayılmaya başladı.
inanın bunlara benzer çok örnek var ama uzatmayacağım. zira bu öğrenme hevesi ve merakının örneklerle açıklanabilecek bir tarafı da yok bana kalırsa. birileri çıkmış ve durup dururken tarihle, edebiyatla, mimariyle, astronomiyle, müzikle ilgilenmeyi hayatlarının amacı haline dönüştürmüşler. fikir ile kalmayıp harekete geçmişler; yeri gelmiş tek başlarına, yeri gelmiş birkaç eş ve dostla sahaya çıkmışlar, köyleri, şehirleri gezmişler, yorulmak bilmemiş ve bunu da ciddi ciddi hiçbir karşılık beklemeden, inanılmaz zorlu şartlar ve imkanlarda yapmışlar.
akıl alır şey değil gerçekten.
kaynaklar:
- peter burke
- jacob burckhardt
yaran inci sözlük entry'leri
-
üşenmedim okudum. iyi ki okumuşum*
otobüste yanımdaki kız feci osurdu benden başka
kimse anlamadı onun osurduğunu çünkü yan
yanaydık ve kendi kıç bölgemde titreşimi hissettim.
çok güzel kızdı aslında böyle bir şey yapması beni
üzmüştü. daha sonra koku hafiften yayılmaya ve
kız da bunun farkında olduğu için kızarmaya başladı.
tabi ben hiç durur muyum ? hemen camı açtım ve
ayağa kalkarak; hanımlar beyler, az önce talihsiz bir
şekilde minibüsün içine osurdum. burnunuza çürük
kavun kokusu gelebilir, aldırış etmeyin. siz hiç
osurmadınız mı ? sen şoför amca, akşam televizyonun karşısına yatıp ntv sporu açtığın
zaman, burnunu karıştırırken hiç inletmedin mi
ortalığı? çocukların odada gülmedi mi hiç ? sen,
şişman olan kız. sen hiç deprem etkisi yaratmadın
mı zeminde ? klozeti parçalamadın mı hiç ? beni hor
görmeyin arkadaşlar, evet osurdum, ama bilinçli değildim. sadece, osurdum. diyerek gözyaşlarımla
beraber oturdum. yavaştan bir alkış sesiyle beraber
yıkıldı minibüs. şoför deli gibi kornaya basıyor ve
herkes zart zurt osuruyordu sonra yanımdaki kızla
göz göze geldik. gözlerini kapatıp bana doğru
eğildi. heyecandan kalbim çıkacak gibi olmuştu. ben de gözlerimi hafif kapatıp eğildim. ağzını uzattı
hafif araladı, yaklaştık.. gargh diye bi geğirdi amk
kevaşesi kendimden geçtim. direkt gömdüm
kafayı, müsait bi yerde indim. iyi yapmışmıyım
beyler ?
yapılmış en aptalca dalgınlık
-
arabayla feribota binmek, güneşe aldanıp güverteye çıkmak, limana gelince yaya olarak inmek.
pasaport polisleri ile girilen diyaloglar
-
ecnebia ülkesi sınır polisi;
- lütfen çıkış damgası için şu sayfayı kullanır mısınız?
- bu sayfa mı?
- evet.
- ok, iyi günler.
türk sınır polisi;
- merhaba giriş damgası için şurayı kullanır mısınız?
- burayı mı?
- evet.
- niye?
- çok dağınık pasaport.
- kaçak göçeğiniz mi var niye ille de burası?
- şimdi memur bey bu seyahatimde fazla giriş çıkış olcak, hepsinin fotokopilerini iletmem gereken yerler var da derli toplu olması gerekiyor uçakla çıktım karayoluyla giriyorum karayoluyla tekrar çıkcam uçakla gircem bu arada da başka bir ülkeye de gitcem hepsini toptan beyan etmem gerekiyor ondan yani.
- anlamadım ama.
- sizin için ne farkeder ki sonuçta basacaksınız mührü.
- tamam bura mı?
- evet.
- al. (mühre öyle bir asılmak ki sayfanın arkasına geçmesi)
4 gün sonra
türk polis;
- iyi akşamlar çıkış mührünü şuraya vursanız olur di mi?
- niye?
<4 gün önceki ile benzer diyaloglar yaklaşık 3 dakika>
- al.
ecnebia ülkesi hudut polisi:
- efenim giriş için şimdi geçenki giriş ve çıkışımda kullandığımız bir sayfa var onun tam arkasını kullansak olur di mi?
- olur tabi, gösterin.
ecnebi * hudut polisi:
- merhabalar giriş için şurayı kullanabilir miyiz?
- bura mı?
- evet lütfen.
- tabi sir buyrun
ecnebi * hudut polisi:
- iyi çalışmalar, çıkış damgasını girişin oraya basıyorsunuz di mi?
- tabey ki sir iyi yolculuklar.
türk sınır polisi:
- merhaba memur bey, giriş damgasını şu sayfaya bir yere vurabilir miyiz?
- niye?
- <ananınmı diye>, pasaport eskimesin istiyorum. <sana ne ibne sana ne>
- <mühre öyle bir asılmak ki sayfanın yamulması> al
- allah razı olsun abi, çok sağolun. çok özlemişim memleketimi.
- efendim?
- iyi çalışmalar abi.
9 aralık 2018 fb'nin istanbul'a otobüsle dönmesi
-
hakkari aktarmalı olacaksa desteklediğim karar.
bence yürüsünler hatta aq. ismail seviyo zaten yürümeyi, gördük son golde.
kadıköy denince akla gelen şeyler
-
moda'da kaybolmak.
otuz küsur yıldır istanbul'da yaşıyorum, 2005'ten beri de adresim kadıköy istanbul. gel gör ki halen bir barlar sokağını bile sorarak buluyorum. utandığımdan bir de başka şehirden gelmiş ayağına yatıyorum. "pardon buralarda bi reks sineması mı, feks sineması mı ne varmış?..." tipim elverse hepten bristol aksanıyla excuse me diye gireceğim oysa.
işte bu kafada biriyken hepsi birbirine benzeyen dar moda sokaklarına girince zaten güdük olan oryantasyonum hepten kayboluyor, tekerlekteki hamster gibi anlamsızca dönüp duruyorum. al bak 6 yıl olmuş, daha kadıköy'e arabayla girip, bir şekil moda'da kaybolmadan insan gibi e5 çıkışını bulup eve dönebilmişliğim yok.
- oo saat 11 olmuş ben kalkıyım
- acelen ne erken saat
- daha moda'da kaybolcam çok geçe kalınca etrafta yol sorcak adam kalmıyo...
17 haziran 2018 selahattin demirtaş trt konuşması
-
“ben sizin hilelerinizle, yalanlarınızla baş edemedim, bu bana dert oldu. ama diz çökmedim, bu da size dert olsun.”