hesabın var mı? giriş yap

  • saat başlarını bile isteye kaçırıp buçukları beklemek. ama sonra o buçuk da kaçıyor. yani kısacası efendim kaçıyor da kaçıyor. bakıyım, entry girene kadar 21:31 olmuş. artık 22:00 de başlayacağım yapacak bir şey yok.

  • bazı "patron şirketleri" tarafından asla tercih edilmeyecek uygulamadır. neden mi? çünkü o eski kafalara göre işyerinde değilseniz çalışmıyorsunuzdur. sırf bu sebeple, ego tatminleri için çalışanlarını ofislere getirtmeye devam edeceklerdir.

  • şu an çalışmakta olduğum firmanın bekleme salonunda bir aday 1 saatten fazla süredir bekletiliyor.
    bu bekletmenin arka planı şu şekilde: görüşmeyi yapacak olan prenses tam 1 saattir kafeteryada. bekletilen kadını zaten işe almayacaklar, pozisyon doldu. bir diğer prenses sadece ilanı kapatmaya üşendiği için her gün en az 2 kişi aynı muameleyi görüyor. sonra bu iki prenses terasta birlikte çay sigara ve bomboş muhabbet.
    herkes işini insan gibi yapsa ihya olacağız bence, her zaman en kolayı sisteme sallamak.

  • (bkz: dayak nedir neden atılır)

    mekandan ziyade alkollü müşteri rezaleti olması gereken başlık

    hakkını vereyim ama kendi haksızlığını bu kadar açık açık yazan rezalet başlığı görmemiştim. genelinde başlık sahipleri melek gibi insanlar olur, durduk yere dayak yerler hep.

  • "yaaah şurda da fotoğraf çekelim poz veriyim duur" diyen çeşme ciksi türk kızlarımızın renkli uzun kıyafetleri, fötr şapkaları ve büyük aynalı gözlükleriyle adanın belli başlı plajlarında fink attığını görebilirsiniz.

    ama mesele şudur ki, bu hanım kızların yakalamaya çalıştığı instagram filtreli fotoğrafların kaynağı olan plajların çoğunda, bebekli-çocuklu aileler bulunmakta, kızlarımızın hayal ettiği şeyi vermemektedir. ortam bir ayvalık iken, yanınızda "yeaaa miami beaach!" kıvamında takılmaları komik duruyor.

    neyse, arabası olan biriyle gidiyorsanız kralsınız. tur vs. olmadan gelindiyse toplu taşımaya dair hiçbirşey görmedik. o 2 km.'lik marble beach yolunu insanlar yürüyerek inip çıkıyorlardı ki, aman diyorum.

    son nokta ise, "arılar" : 4 kişi gittik, iki kişiyi arı soktu. şimdi bana gelip "arı falan yok sallıyolar" diyene ne diyeyim?

    sanıyorum ki arılar bu adada belli bir dönemde ortaya çıkıyor (ağustos sonu?). öyle burada yazılanlar gibi "arı falan yok abartıyolar korkmayın" diyenlere güvenmeyin, gideceğiniz oteli arayıp arı durumunu sorun.
    bizim gittiğimiz tüm restoran ve plajlarda, görevliler arıları kovması için insanların yanına küllük veya folyo kaplar içinde kuru kahve getirip yakıyorlardı.
    hele bir akşam üstü plajdan çıkarken adam başı 4-5 arı etrafımızda vızır vızır dönüyordu arabaya girelim derken birimizi arı soktu.
    yine burada birileri "kahve yakınca kaçıyorlar" demişti diye yanımızda kahve de bulundurduk, bol bol yaktık, buna rağmen yoğundu.

    sonuç olarak, euro 2.5 tl iken ucuz olan yer, şimdi "eh neyse" denecek kıvamda, ama gidip görülmesi gerektiği kesin.
    güzel güzel planınızı yapın, bayram seyran haricinde bir tatil planı ile basın sınırı geçin gidin. (sınırda 6 saat beklemek istemiyorsanız.)