hesabın var mı? giriş yap

  • her gün 100 kişi evinde ölü bulunsa dahi hiçbir şeyin değişeceğini düşünmüyorum.

    çünkü olayı görmüyoruz. buradan konuşuyoruz ediyoruz ama, medyanın %90'ı ya görmezden geliyor ya da çarpıtarak aktarıyor. fatih'te ölenlerin ateist propaganda yapan kitap nedeniyle öldüğünü iddia etmek gibi.

  • ön not: doktor ya da sağlık çalışanı değilim. yazacaklarım sadece google’da bulduğum 10-15 adet web sitesinden derlemedir. o yüzden hatam olursa affola.

    tanım: benzodiazepine ilaç grubuna ait, alprazolam etken maddeli ve kısa süre etki gösteren muhteşem ilaç.

    ben daha çok nasıl çalıştığını merak ettiğim için araştırmıştım. buraya da yazayım, belki merak eden çıkar.

    öncelikle bu afacanın asıl mahareti, merkezi sinir sistemindeki reseptörlere tutunarak bunların işlevine müdehale etmek. lise bilgilerine kısaca bir geri dönelim. merkezi sinir sistemi; kalp atışı, nefes alıp verme, kan basıncı gibi hayati fonksiyonları bizim irademiz dışında idare eden genel müdür. haliyle panik atak ya da anksiyete bozukluğu gibi rahatsızlıklar da bu müdürün kontrolünde gelişen durumlar.

    kısa cevap: xanax alınca merkezi sinir sisteminin bazı fonksiyonları baskılanıyor ve yavaşlıyor.

    uzun cevap: bir stres ya da anksiyete durumu ortaya çıktığında beynin salgıladığı gaba kısaltmalı bir kimyasal mevcut. bu gaba, ilgili reseptöre bağlanarak iyon yoğunluğunu değiştiriyor ve merkezi sinir sistemini yatıştırmak gibi bir sonuç elde ediliyor. benzodiazepine grubuna ait bir ilaç alındığında ise, bunlar da ilgili gaba(x) reseptörlerine bağlanıp, post-sinaptik hücrenin 3 boyutlu yapısını değiştirerek, gaba’nın daha kolay bağlanmasını ve hücrenin daha uzun süre eksi yüklü klor iyonuna maruz kalmasına sebebiyet veriyorlar. artan klor iyonu da daha fazla impulse göndererek, uyarıcı impulseları bir anlamda bloke ediyor. haliyle vücut derin bir “oh” çekiyor.

    en favori soruyla entry’yi sonlandırayım. “xanax ile alkol alınır mı?”
    sonuç itibariyle ölmezsiniz ya da muhtemelen bir sıkıntı yaşamazsınız ama saçma bir hareket olur. ikisi de temelde benzer reaksiyonlara sebep oldukları için vücuda aşırı bir yüklenme olacaktır ve pek hayra alamet değildir.

  • doğduğu yıl olan 1957'den itibaren 13 yıl süreyle babası olacak herif yüzünden dışarıdaki dünyadan tamamen izole edilmiş bir şekilde yaşamaya zorlanan güzeller güzeli bir çocukmuş susan (asıl adı susan imiş). bu 13 yıllık süre içinde ne annesi ne de babası küçük kızla hiçbir şekilde iletişimde bulunmuyor. susan, içerisinde yalnıza bir beşik olan karanlık bir odada tam 13 yılını, hiç kimseyle iletişim kurmadan dolayısıyla hiçbir dili de öğrenmeden geçiriyor. inanılmaz ötesi bi şey insan beyni için.

    aynı zamanda yetersiz de besleniyor tabii. hareket de etmiyor. o odadan çıktığında susan normal bir insan gibi motor kaslarını, hadi motor kaslarını da geçtim normal kaslarını bile kullanamıyormuş. hakkında bulabildiğim tüm belgeselleri dehşet içinde izlemeye çalıştım. ben izlediğim şeylerin uzun süre etkisinden çıkabileceğimi sanmıyorken, genie bunu yaşamış bir insan. kelimeler yetmiyor bir yerden sonra.

    youtube'daki 12 dakikalık kısa belgeseli için:

    genie (susan) wiley

  • hemen herkesin bilgisayarla ilk tanıştığında yaptığı, şimdi çoğu komik gelen mallıklardır.

    sene 1985-86 falan, babamın aldığı commodore 64 sayesinde hayatımda ilk kez bir bilgisayarı kanlı canlı görmüştüm.

    babam bilgisayarı televizyona bağladı, açtı. bilgisayar açılır açılmaz oyunlar başlayacak sandığım için elimde joystick ile bekliyorum.

    meşhur mavi açılış ekranı geldiğinde hayal kırıklığı yaşamıştım. babam da -anlamamıştı herhalde ki- bırakıp gitmişti.

    oyunun kasetle yüklenen birşey olduğunu da bilmiyorum daha. ready yazısı bana bakıyor ben ona bakıyorum, ne yapacağımı da bilemiyorum.

    bir komut verilip bilgisayar anlasın diye bir tuşa basıldığını ve o tuşun return olduğunu da öğrenmişim bir yerlerden, çocuk aklıyla "oyun oyna" yazıp return'e basmıştım ve hayatımın ilk syntax error'ünü almıştım.

    hala hatırladıkça gülerim.

  • mukavemet sinavindan 35 puanlik 3. soruyu yapmadan erkenden cikip aman chelsea macina gec kalmayalim diye kosa kosa dolmabahce'den kabatas vapurunu yakalamak icin nefes nefese kalan bir tribun fanatigi idim 2007'de. deivid'in attigi golden sonraki 15 dakika tamamen hafizamdan silinmis, ama o gol olmustu ya varsin komaya gireyim diye dusunen bir sari lacivert asigi idim.

    bugunse melo haric galatasaray'i kutlarken zerre uzuntu ya da sinir hissetmiyorum.

    galatasaray'i surekli yenerek onlara ogrenilmis caresizlik kavramini yasatmistik ya hani, aziz yildirim da bizim, sari lacivertli camiamizin ogrenilmis caresizligidir.

  • sesinin tınısı, yaptığı müziğin güzelliğiyle, bana rock müziği sevdiren insanlardan biriydi. anadolu yakasından, avrupa yakasındaki okuluma gitmek için sabahın köründe yaptığım servis yolculuklarımı onun şarkıları biraz olsun çekilir yapardı. ah ah, o in the end'i kaç kaz üst üste dinlediğimi bir noktadan sonra saymazdım bile. aslında o şarkıda, bugünlerin ipucunu biraz olsun vermiş:

    ı tried so hard
    and got so far
    but in the end
    ıt doesn't even matter
    ı had to fall
    to lose it all
    but in the end
    ıt doesn't even matter

    umarım gittiği yerde, aradığı huzuru bulur.

  • mantarcilik denen bolumu bitirip gercekten mantarcilik yapan birinin 5 binden fazla kazanmasi isten bile degil.
    not: mantarci degilim
    not2:avukat da degilim
    not3:evet mantari seviyorum

    edit: başlık bana kalmış kendimi haydar baş gibi hissettim. lakin evet asgari ücreti de 5 bit tl yapmak gerek.