hesabın var mı? giriş yap

  • -verin uçağın parasını
    +lan baarma kaç lira bu uçak
    -65 milyon dolar
    +oha. olm sıfır mı amk bu uçak. kaç km'de idi
    -ne?
    +400 bin tl verelim bu iş huzur içinde çözülsün

  • nintendo fusajiro yamauchi tarafından 1889 yılında nintendo koppai ismiyle küçük bir işletme olarak kurulmuştu ve ana iş dalı el yapımı oyun kartları üretmekti. bu kartlar günümüzdeki iskambil kartları gibi birkaç farklı oyun oynamak için kullanılabiliyordu. ancak nintendo bu kartlarla oynanan hanafuda isimli bir oyun da piyasaya sürmüştü. hanafuda kısa sürede gözde bir oyun haline gelmiş ve bu sayede nintendo bir başarı yakalamıştı. hatta kartlara olan talepler o kadar fazlaydı ki firma kartları toplu üretmek için birçok kişiyi işe almıştı. 1950'lerin ortalarına kadar nintendo orta boyutlu ve oyun kartı üreten bir firma olarak kaldı ve japonya'nın dışına pek çıkmamıştı.

    1949 yılında nintendo'nun patronu değişti ve kurucunun torunu olan hiroshi yamauchi 22 yaşında şirketin başına geçti. nintendo'nun oyun kartları üretiminden, günümüzdeki yerine gelmesini sağlayan kişi de kendisidir.

    hiroshi yamauchi 1956 yılında şirketini genişletmek amacıyla amerika'ya gitmeye karar verir. oraya ulaştığında oyun kartı üreten firmasının potansiyelinin sınırlı olduğunu görür ve farklı alanlara yönelmeye karar verir. 1963 yılında şirket farklı sektörlerde faaliyet göstermeye başlar. ilk sırada bir taksi şirketi işletmeye karar verir ancak başarılı olamaz. ardından japonya'ya özel olan love hotel işletmeciliği gelir ve o da başarısız olur. sonra medya kuruluşluğu, en son da yemek şirketi denemesi yapılır ve bunlardan da istenilen sonuç alınamaz. 1964 yılında gerçekleşen tokyo olimpiyatlarından sonra kart satışları da düşer ve nintendo tarihi boyunca en çok zarar ettiği dönemi yaşar.

    birkaç sene içerisinde birden çok sektörde başarısız olan nintendo, 1966 yılında oyuncak sektörüne girer ve burada küçük oranda başarı sağlayıp, zarar ettiği durumunu bir nebze de olsa düzeltir. 1973 yılında ürettikleri ve laser clay shooting system ismini verdikleri ürünle nintendo ilk defa aile eğlence sektörüne giriş yapar. bu oyun nintendo'nun beklediği kadar satış yapamamış olsa da, şirketin aile eğlence sektörü ve oyun endüstrisi için araştırma yapmalarına imkan sağlayacak kadar gelir getirmiştir.

    1970'li yıllarda oyun konsolları evlere girmeye başlamıştı. bunu gören nintendo oyun endüstrisindeki ilk girişimini 1975 yılında magnavox odyssey oyununun japonya'daki dağıtım haklarını alarak yaptı.

    70'li ve 80'li yıllarda evlerde oyun konsollarının sayısı çok az olsa da, nintendo dağıtımını yaptığı oyunla başarı yakalamıştı ve hem ev konsolları hem de arcade makinaları için oyun geliştirmeye başlamıştı. nintendo'nun arcade makinaları için yaptığı ilk oyunu 1975 yılında piyasaya çıkan evr race olmuştu. donkey kong ise 1981 yılında çıkarıldı. bu oyunlar aslen arcade makinaları için çıkarılmıştı ancak ilerleyen zamanlarda atari 2600, intellivision, colecovision gibi oyun konsolları için de çıkarıldı. nintendo bir taraftan oyunları yapıp piyasaya sürerken, diğer taraftan başka bir işle ilgileniyordu. geliştirdikleri el konsolu ile nintendo için yeni bir dönem başlamıştı.

    nintendo'nun ilk el konsolu oyunu game and watch isimli oyunlarıydı ve 1980 yılında çıkarılmıştı. game and watch'da birkaç oyun bulunuyordu ancak bütün oyunlar aynı el konsoluyla oynanmıyordu. her el konsolunda oyunun farklı bir bölümü bulunuyordu ve oyunun farklı bölümü için başka bir konsol almak gerekiyordu. bu adım el konsollarının başlangıcı olmuştu.

    1984 yılında nintendo üretim kapasitesini arttırarak iş alanını genişletmiş ve famicom isimli kartuşla çalışan oyun konsolunu japonya'da piyasaya çıkarmıştı. bu sistemin başlarda biraz sorunları olsa ve oyunlardan atma olayları yaşansa da, video oyunlarına olan talebi oldukça yükseltmişti. nintendo, famicom sistemini 1985 yılında yeni bir isimle bütün dünyada piyasaya sürdü, nintendo entertainment system (nes). sistemin hatalarının çözülmesi sayesinde nintendo rakibi olan atari ve diğer firmalar karşısında öne geçmişti. ardından nintendo robotic operating buddy isimli bir sistem daha çıkarmış ve bu sayede oyunların konsolla senkron halde çalışmasını sağlamıştı. nes ile birlikte nintendo'nun en gözde oyunları da piyasaya sürülmüştü. bu oyunların arasında super mario bros ve legend of zelda bulunmaktaydı. nes'in geliştirilmesi ve 1985 ile 1988 yılları arasında çıkarılan gözde oyunların sayesinde nintendo büyük bir başarı yakalamıştı. 1986 yılında nes avrupa pazarına girmiş ve her evde olması istenen bir cihaz olmuştu.

    80'li yılların sonu ile 90'lı yılların başlarında nintendo kendisine rakip olarak karşısında sega'yı bulmuştu. nintendo'nun mario karakterine karşı sega kirpi sonic'i çıkarmıştı.

    1990 yılında nintendo amerika'daki video oyun pazarının %90'ına hakimdi ancak sega geliştirdiği oyun konsolu sega genesis ile 1994 yılında amerikan pazarının çoğunluğunu ele geçirmişti.

    nintendo nes üzerinde çalışıyorken sega daha güçlü bir konsol üretmeyi amaçlıyordu. sega genesis piyasaya çıktığında 16-bit destekliyordu.

    sega ve nintendo arasındaki yarış tavşan ve kaplumbağa hikayesine benziyordu. sega sahneye ilk çıktığında gösterişliydi, hızlıydı ve güzel bir tasarıma sahipti. diğer taraftan nintendo ise daha çok oyunların oynanışına ve tasarımına önem veriyor, pazarlamayı ikinci plana atıyordu. nintendo'nun kaplumbağa stratejisi donkey kong country'nin çıkmasıyla işe yaramıştı ve 1994 yılının sonlarında tekrar piyasalarda sega'nın önüne geçmişti.

    ek olarak, iki firmanın arasındaki en belirgin politikalardan birisi de nitelik ve nicelik ayrımıydı. nintendo oyunlarının kaliteli olmasına önem veriyordu ve bu sebeple sega'ya göre daha az oyun çıkarıyordu ama oyunları kaliteli oluyordu. sega ise karşılık olarak oyun kütüphanesini mümkün olduğunca büyük tutarak yarışmayı hedefliyordu ve sonuç olarak çok sayıda kalitesiz, az sayıda başarılı oyun çıkarıyordu.

    satış rakamları göz önüne alındığında nintendo geliştirdiği kaliteli oyunların sayesinde yarışın galibi olmuştu. sega her ne kadar geride kalmış olsa da o dönemde oyun endüstrisine yön vermeyi başarmıştı.

    sega ve nintendo arasındaki yarış 1980'lerde 8-bit döneminde başlamış ve 2000'lerin başında 32-bit dönemine kadar sürmüştü. 1995 yılında sega amerika'daki geliştirici ofislerini kapatmış ve diğer konsollar için oyun yapmaya karar vermişti.

    nintendo 1989 yılında game boy konsollarını japonya'da satışa çıkarmıştı. game boy ilk kartuşu değiştirilebilen el konsoluydu ve bugün bile oynanan bir oyunla birlikte satılıyordu, tetris. game boy düşük fiyatı ve sağlamlığıyla büyük bir satış rakamına ulaşmayı başarmıştı.

    nintendo'nun sonraki adımı 1990 yılında japonya'da super famicom veya batıda bilinen adıyla super nintendo entertainment system'i çıkarmak oldu. bu konsolun piyasaya çıkmasıyla birlikte nintendo kendi oyun imparatorluğunu sağlam temeller üzerine kurmaya başlamıştı. snes 1991 yılında amerika'da, 1992 yılındaysa avrupa'da satışa sunulmuştu. snes konsolu dünya çapında 46 milyondan fazla satış rakamına ulaşmıştı. ayrıca 1992 yılında zelda'nın devam oyunu the legend of zelda* piyasaya sürülerek yine büyük bir başarı yakalamıştı.

    devam eden yıllarda nintendo grafiklerde ve yeni ürünlerinin teknolojilerinde büyük gelişim göstermişti. nintendo her ne kadar başarılı konsollar üretse de, piyasada kalabilmek için daha iyi teknolojiler üretmesi gerektiğinin farkındaydı. satellaview ismini verdikleri bağlantı cihazıyla snes ve game boy konsollarından dijital görüntü almak mümkün hale gelmişti ve bu sayede oyunların hem grafikleri, hem de oynanışı daha iyi hale gelmişti.

    1996 yılında nintendo büyük bir adım atmış ve nintendo 64 ismini verdikleri 64-bit destekleyen konsollarını piyasaya sürmüştü. konsolun satışa sunulduğu ilk günde 500,000 adet satmış ve insanlar bu konsolu alabilmek için uzun kuyruklarda beklemişlerdi. yine 1996 yılında nintendo, game boy pocket konsollarını piyasaya sürmüştü ve bu konsol, el konsolu olan game boy'a göre %30 civarında daha küçüktü. nintendo 64 için çıkarılan super mario 64 büyük bir başarı yakalamıştı ve günümüzde bile en iyi oyunlar arasında sayılmaktadır.

    26 şubat 1996 tarihinde ilk pokemon oyunu game boy için japonya'da satışa sunulmuş ve kısa süre içerisinde çok beğenilmişti. pokemon serisi o tarihte çıkarılmaya başlanmış olsa da günümüzde devam serileri çıkarılmaya devam etmektedir. nintendo, pokemon sayesinde toplamda 277 milyon oyun, 21.5 milyar oyun kartı satmıştır ve 17 film çıkarmıştır.

    1998 yılında game boy color piyasaya çıkarak el konsollarına yeni bir soluk getirmişti. 2001 yılının eylül ayında nintendo gamecube piyasaya sürülmüş ve aralık ayına kadar 2.7 milyon satış rakamına ulaşmıştı. super smash bros melee oyunu gamecube için en çok satılan oyundu ve dünya çapında 7 milyondan fazla satış rakamına ulaşmıştı.

    52 yıldır nintendo'nun başkanlığını yapan ve firmayı elektronik oyun endüstrisinin lideri konumuna getiren hiroshi yamauchi 2002 yılında emekliye ayrılarak koltuğunu satoru ıwata'ya bırakmıştı.

    2003 yılında game boy advance sp piyasaya sürülerek game boy'un başarısını devam ettirmişti. yine 2003 yılında mario kart: doube dash piyasaya sürülmüştü.

    nintendo ds 2005 yılında piyasaya sürülmüş ve hemen başarıya ulaşmıştı. ds'de çift ekran, kablosuz çoklu oyuncu, dokunmatik ekran bulunuyordu ve game boy advance oyunlarını da destekliyordu. 2006 yılında nintendo wii çıkmıştı ve bazı oyunlarını oynamak için aktif olarak hareket etmek gerekiyordu. oyun oynarken hareket etme olayı sayesinde nintendo wii oyuncuların yanı sıra oyunlara ilgi duymayanlara da hitap etmeye başlamıştı.

    ds ve wii'nin piyasaya sürülmesinden sonra nintendo 2011 yılına kadar yeni bir konsol çıkarmayıp, önceki dönemlerine göre sessiz kalmıştı. piyasaya sürülen nintendo 3ds ve wii u, önceki konsolaların iyileştirilmiş sürümleriydi. 3ds konsolunda kullanılan teknoloji sayesinde gözlüğe ihtiyaç duyulmadan, konsolun donanımında bulunan bir parça sayesinde 3 boyutlu görüntü elde edilebiliniyordu.

    2016 yılına geldiğimizde nintendo arttırılmış gerçeklik oyunu olan pokemon go'yu piyasaya sürdü. bu oyun mobil cihazlar için geliştirilmişti ve cihazların kameralarını ve gps'lerini kullanarak gerçek dünyada pokemon yakalamaya olanak sağlıyordu. oyun çıktığı ilk haftada milyonlarca kez indirilerek büyük bir başarıya imza atmıştı. oyun ücretsiz olsa ve nintendo'ya büyük oranda doğrudan kazanç sağlamasa da, pokemon go'nun çıkışından kısa süre sonra nintendo'nun hisse değerleri 9 milyar dolar yükselmişti.

    1889 yılında kurulan ve geçen 131 sene boyunca önce başarılı olmuş, ardından farklı pazarları deneyerek büyük zararlar etmiş ve elektronik oyun sektörüne girerek büyük bir imparatorluk oluşturmuş nintendo'nun hikayesi elbette birkaç satıra sığacak kadar kısa değil. elektronik oyun devrimini başlatan ve gelişen teknolojiyi en önde takip edip, rakiplerinden daha kaliteli işler çıkaran nintendo günümüzde bir oyun imparatorluğu olarak varlığını sürdürüyor.

  • o kadar da kolay kurulabilecek bir cümle olmadığını önce fenerbahçe, sonra da beşiktaş taraftarı gördü. ne diyelim başka sefere artık.

  • sizde sorun yaratıyorsa dingil olduğunuzu gösterir.

    neden?

    diş macununu ortadan sıkma geyiğinin tarihine bakmak gerekir.

    diş macunları ilk çıktığında alüminyum tüplerde satılırdı. dolayısıyla ortadan sıktığında dibindeki macun bir daha dışarı çıkmaz, uğraş sonucu tüpün patlamasına kadar giden sonuçlara neden olur, diş macunu murdar olurdu.

    günümüzde plastik tüpler kullanılıyor. başını da sıksan, dibini de sıksan farkı yok. tüp şeklini koruyabiliyor. tüpün içindeki macunun büyük bir kısmını kullanabiliyorsun.

    80'lerin, 90'ların geyiği ile 2015 yılında olmayan sorun üretmek sizin yaptığınız.

    dingiller...

  • taksimde benettonun olduğu sokakta ufak çingene bir kız çocuğu var. bir seferinde arkadaşlarla otururken yanımıza gelip para istemişti. ben de o zamanki aklımla şimdi buna para versem, gidip birisine verir diye düşünmüştüm. gel beraber bakkaldan ne istiyorsan alalım dedim. ben sigara aldım, ona da eti browni aldım birtane. teşekkür edip yanımdan ayrıldı. o günden sonra ne zaman o sokakta bir yere otursam gelir abi nasılsın der, muhabbet etmeye çalışır. bir seferinde tam sigara almaya giderken geldi gene, abi bakkala gidiyorsan ben alayım dedi. iyi dedim 5 milyon verdim bi tane sigara istedim. masadakiler tam gitti 5 milyon derken, elinde sigara ve paranın üstüyle geri geldi. ben de paranın üstünü ona bırakıp senin olsun dedim. neyse aylar geçti, doğumgünümü yanlız kutlamak için taksime 2 bira içmeye gitmiştim. masada yanlız otururken geldi yine bu. abi hayırdır yanlızsın dedi. bugün böyle dedim. sonra canımın sıkkın olduğunu farketti. ben de doğumgünüm olduğunu söyledim. öylece biraz bakıp gitti. ben de vay anasını satayım o da gitti derken bir tane eti browniyle yanıma geldi.
    - abi, doğum günün kutlu olsun!

    (bkz: hokkabaz)
    --- spoiler ---
    - vefa çok önemli birşey oğlum!
    --- spoiler ---

    o sırada dostlarım dediklerim geçti gözümün önünden. (bkz: nefreti ifade edecek kelime bulamamak)

  • eger annenizi hiç taniyamadiysaniz "anne özlemek" olarak ifade edilecek durumdur. onlari aksam anneleri çagirir eve, siz kalirsiniz aksam karanliginda. onlarin anneleri ekmegin üzerine yogurt sürüp verir, kazaginin dügmesini diker. ah canim der sarilir ogluna, size "nasilsin ahmet, oynuyor musunuz uslu uslu?" diye sorar, belki yanaginizi da oksar usulca. siz de merak edersiniz, "benim annem de karanfil kokuyor muydu öpünce?"

  • bazen yarmaktan çok hüzünlendirir.

    başlık: yalnızlık nedir lan ciddi ciddi cevap verin

    entry: akşam kapıcı çöpü almaya geldiğinde iyi akşamlar derken ses çatallaşır, tüm gün kimseyle konuşmadığınızı anlarsınız o an.

  • gençliğinde ankaralı bir devrimci olarak istanbul da kurumun genel merkezinde aktif rol almak için gittim
    istanbul daki devrimci çeşitliliği ilk başta beni şoka uğrattı aslında
    herkes devrimciliği kendi dünyasına göre yorumluyor ve ona göre davranıyordu
    evrensel literatürmüş
    devrimciliğin etik anlayışı ve hoşgörüsüymüş
    nerdeeeee
    ev tutmamız gerekiyodu
    bende beşiktaşta bi teras katı buldum
    şahane bi manzara
    binanın sahibi ve sülaleside o binada oturduğu için biraz sorun yaşıyacağımızı düşünerek işe giriştim
    ne devrimciliğimizden nede solculuğumuzdan bahsettim
    eğer devrimciyiz veya solcuyuz deseydim o manzara, o teras yalan olucaktı
    3 kuzeniz hikayesiyle girdim, kurumdan bir arkadaşın anneside geldi kefil oldu
    devrimciyiz deseydik evi vermiceklerdi , çünkü hacı amca devrimcileri sevmezdi diye değil
    devrimcilerin kira borcu takmadığı tek bir yer yok
    hesap ödediği nadir yerler var
    devrimcilik bu değildir çok konuştum kurumda ama anlatamadık açgözlü pinti materyalistlere

    daha da rezaletini yaşadım,
    bi sabah evden çıktık
    beni güç bela uyandırdılar ve yarı uykulu yola düştük kuruma gitmek için
    yolumuzun üstünde bir süpermarket var ve ordan kahvaltılık bişeyler alıncak
    girdik içeri bi ton gezdik aldık falan kasaya geldik ben cebimdeki 20 liği arkadaşa uzattım
    gerek yok ya aslı ödüyo dediler neyse ben hala uyuklama modundayım
    kuruma geldik ve kızlar kahvaltı hazırlarlarken, süpermarketin sahibinin bizim kuruma ne kadar çok yardım yaptığını falan da öğrenmiş oldum
    eski devrimcilerdenmiş o da, zamanın hızlılarından...
    kızlar kahvaltıya çağırdığında gözlerime inanamadım
    masada ne arasan var, yuuuhhh naptınız dedim
    pis pis gülüşleriyle aslında sadece ekmek ve peynir parası verdiklerini öğrendim
    vay amk dedim ya
    adam o kadar yardım etsin siz gidin onun marketini soyun
    şakamısınız lan
    bendenizde yüksek tansiyon olması nedeniyle sinirlendiğimden başıma giren ağrıyla balgamlı bi tükrük salladım masaya
    bi kaç gün sonrada 18 saatle doğu ekspresle geldiğim ankaradan
    uçakla 50 dakikada döndüm

    devrimcilik hikayesine de o günlerden beridir girmiyorum

    çünkü bu ülkede gerçekten sosyalizmin ne olduğunu bilmeyen devrimciler
    hayatında nutuk adlı eseri okumamış kemalistler
    kuran açmamış müslümanlar var

  • - inanmıyorum ya, i-nan-mı-yo-rum!
    - ne oldu hayırdır?
    - arif yok mu? bana benden hoşlandığını söyledi
    - ee, sen hoşlanmıyor usun mesele bu mu?
    - ya yok be, geçen günlerde de selim açılmadı mı kızım bana
    - ee halletmedin mi o konuyu
    - ya biliyorsun selim’i çok seviyorum ama sevgili gibi değil
    - yani
    - kaybetmeyeyim diye havada bıraktım, ucu açık bir süreç yani
    - ee
    - ee şimdi de arif? ne yapıcam ben ya, ne buluyor bu erkekler bende anlamıyorum ki?
    - hıı evet zor
    - ay lisede de böyleydi, geldim im ikisi üçü birden gelir.
    - istemiyorsan söyle kızım çocukları oyalama
    - ay anlamıyorsun ben ikisini de kaybetmek istemiyorum anlasana

    biz seni çok iyi anlıyoruz ağzına sıçtımın şımarığı. istiyorsun ki hiçbiri ile sevgili olmayayım ama her ihtiyacım olduğunda hepsi peşimde pervane olsun. hiçbirine sevgi vermeyeyim ama bunu hiçbiri bilmesin, sürekli sanki onu sevecekmişim gibi tetikte olsun, sürekli beni elde edeceği günün hayali ile yansın, bu ateşi hiç söndürmeyeyim, küllenir gibi oldu mu bir eline dokunayım, biz saçlarını seveyim, yanağına sıcak, ıslak bir öpücük kondurayım aklı uçsun, benden vazgeçmeye niyetlendiğine pişman olsun. ben bütün bunların planlarını kurayım, ama yakınımdaki kızlara da sürekli bu konudan şikayet ederek ne kadar istenen, arzulanan, iki erkeğin arasında kaldığı için zor durumda olan kız imajı çizeyim.

    kızlar çok adisiniz, ayça sen hepten adisin. lan 3 yıl be, bir el tutmanın peşine 3 yıl. ama suç sende değil benim ağzıma sıçayım ben, yani bi arkadaş, eeh her ne boksa.