hesabın var mı? giriş yap

  • rivayettir;

    derviş baba dağ başında tek başına oturmakta, zikretmekte, tefekkür etmekte imiş. bir adam gelmiş ve demiş ki "be hey derviş! burada bir başına ne yapmaktasın?"

    derviş baba usulca kaldırmış başını, adama bakmış ve cevaplamış "sen geldin, yalnız kaldım."

  • snapchat'te (ve başarılı olan benzer tüm uygulamalarda) ne varsa aynısını uygulayarak snapchat'in "kaybolan içerik" konseptinde lider olmaya yemin etmiş uygulama.

    ilk olarak "instagram stories" ile başladılar.

    video

    "kaybolan video ve fotoğraf mesajları" ile devam ettiler.

    video

    yakında da hikayelerin içine "canlı yayın" özelliğini devreye alarak hem "stories" özelliğinde snapchat'in önüne geçmeye çalışacaklar, hem de periscope'un kulvarına da el atacaklar.

    video

  • şunu anlamak lazım:

    kasıtlı olup olmadığı net olmayan, sorumsuzluk sonucu oluşan bir kaza diye savunulabilecek bir olay yüzünden novak djokovic gibi bu grand slam'in açık ara favorisinin elenmesi insanda tuhaf bir duygu bırakıyor. djokovic'in grand slam sayısında artık her turnuvanın önem taşıdığı bir dönemde bu durum ayrıca talihsiz oldu.

    ancak öte yandan bundan çok daha ufak şeyler için oyuncular diskalifiye edildi. kurallara göre diskalifiye kararı pek yoruma açık olmayacak şekilde doğru. "diskalifiye edilmesin" diyenler kuralların özel şartlar yüzünden esnetilmesini istiyorlar. bu gibi olaylar ülkemizde hep "x de şunu yapmış ona bir şey olmamıştı" diye savunulur ama tenisin sicili bizim ülkemizdeki spor dünyasına göre kurallar açısından çok daha temiz.

    subjektif yorumuma gelince: birincisi, bunun bir komplo olduğunu düşünenler herhalde us open yönetiminin, turnuvanın bir numaralı yıldızını daha ilk haftadan diskalifiye ederek mali olarak ne kadar fazla kayıp yaşayacaklarını değil de, "ya djokovic nadal ve federer'i grand slam sayısında geçerse" diye düşünerek karar verdiklerini iddia etmiyorlardır.

    ikincisi de, djokovic her zaman kuralları esnetme ve sportmenlik konusunda "sınırda" gezen bir isimdi. topa kasıtlı hakemi hedefleyerek vurduğunu sanmıyorum ama kimseyi vurmasa bile yaptığı hareket muhtemelen bir ceza puanına sebep olacaktı. bundan bir ay önce "puan kaybedince sinirlenip topa rastgele vuran bir yıldız isim hakemi yaralayacak. bu isim nadal mı federer mi djokovic mi olur sizce?" diye sorsam, tenis takip eden büyük çoğunluk buna djokovic derdi muhtemelen.

  • özelleştirme adı altında elde ettikleri, aslında türk milletine ait tüm mal varlıkları 1 (bir) kuruş bedel ile kamulaştırılmalıdır,

    aldıkları tüm ihaleler namuslu sayıştay denetçileri tarafından tek tek incelenmeli, haksız elde edilen tüm kazançlar yasal faizi ile geri alınmalıdır,

    silinen tüm vergi borçları da yasal faizi ile geri alınmalıdır,

    bu konuda tek yetkili, türk milleti adına karar veren türk mahkemeleri ( istiklal mahkemeleri ) olmalıdır. ingiltere monarşisine bağlı londra mahkemeleri yok hükmündedir.

    bir kez daha hatırlatalım; sivas kongresinde ilan edildiği günden bugüne manda ve himayenin bu topraklarda hükmü yoktur.

  • bunun jeneriğini izlerken "hadi oğlum, önce banyoya, sonra doğru yatağa, kapat artık televizyonu, yarın okulun var" çığrışlarını duyar gibi oldum. hey gidi günler, pazartesi sendromunun verdiği ardinalle daha da artardı bu kulübün yayınladığı filmleri izlemenin zevki.

    şimdi star sinema kulübü, batman'i yayınlarsa, alacam anne ve babamı karşıma, gidin banyonuzu yapın yatın, ben sabaha kadar batman'i izleyecem diyeceğim.

  • başlık adebayor'un ailesi olarak değiştirilmeli.

    aile mi sülük sürüsü mü belli değil.

    özet geçiyorum: üşenmedim okudum hemua...

    - 17 yaşında ilk profesyonel olduğumda aileme ev yaptırdım.

    - 2008'de afrika'nın en iyi oyuncusu ödülünü aldığımda annemi sahneye çağırıp ona herkesin önünde teşşekkür etmiştim.

    - kızım dünyaya geldiğinde ilk iş annemi aradım ama telefonu suratıma kapadı.

    - sonra anneme iş kursun diye para gönderdim.

    - iki yıl önce 1,2 m dolara ev aldım. ablama ve erkek kardeşime de oturabileceklerini söyledim. birkaç ay sonra tatilden dönünce eve uğrayayım dedim, bir de ne göreyim. ablam 15 odalı evi başkalarına kiraya vermiş erkek kardeşimi de evden kovmuş. kendisinden açıklama istediğimde bana bir sürü hakaret etti. annemi arayıp durumu izah etmeye çalışırken bir araba hakaret de annemden yedim.

    - diğer erkek kardeşim ben monaco'da oynarken benden iş kurmak için para istedi. dünya kadar para verdim ama ortada iş filan yok.

    - kardeşim peter hastalanınca derhal togo'ya yanına uçtum ama annem göremeyeceğimi sadece parayı verip gitmemi istedi. verdiğim paranın haddi hesabı yok ama herkes peter için bir şey yapmadığımı söylüyor.

    - 2005 yılında ailedeki sorunları çözmek için toplantı yapmak istedim; aldığım cevap herkese ev yaptırıp maaşa bağlamam gerektiği oldu.

  • süleyman demirel anlatıyor;

    "39 yaşında başbakan oldum. ana muhalefet lideri ismet inönü idi. yeminle söylüyorum, onunla görüşmeye giderken dizlerim titrerdi. ben alt tarafı çoban sülü, o ise garp cephesi kumandanı, cumhuriyet’in ikinci adamı idi..."

    seçimlerden %50 oy alarak başbakan olan demirel, meclisin ilk günü meclis binasında ismet inönü ile karşılaşır. inönü sorar;

    "meclisin kaç merdiveni var, süleyman biliyor musun?"

    "bilmiyorum!" diye cevap verir, demirel.

    beklemediği bir soruyu yanıtsız bırakan demirel içten içe bozulmuştur. birkaç gün sonra yine mecliste inönü'nün yanına giden demirel kulağına eğilerek;

    "efendim, meclisin 220 merdiveni var!" der.

    "kime saydırdın?" diye sorar inönü.

    "bizzat ben saydım efendim!" der, demirel.

    ve bunun üzerine inönü'den tarihi bir söz duyar;

    "bak süleyman, lider odur ki zor işlerle uğraşsın. lider basit işleri kendi yapmaz. bak mesela ben meclisin kaç merdiveni olduğunu bilmiyordum. sana saydırdım..."