hesabın var mı? giriş yap

  • sedat peker'in yakalanmasını ya da öldürülmesini en çok isteyenlerin başında kendisi geliyor. böyle bir durumda çıkıp 'söylediklerinin hepsi deli saçması' diyecekti ve yoluna devam edecekti. allah ayağına taşlar dolasın veysi. bastığın yerler çukur, tutunduğun dallar çürük olsun. amin.

  • deprem dalgalarının bir yayılma hızı var. ilk dalgaların hızı yaklaşık saniyede 5-6 km. ardından gelen yıkıcı dalgaların hızı saniyede 1-3 km. bunlar yayıldıkları ortamın sıkılığına göre değişir. yani fay hattından ne kadar uzaksanız o kadar erken uyarı süremiz oluyor. bu da fay hattı üzerindeyseniz, herhangi bir erken uyarı şansınız yok demek oluyor.

    japonya gibi okyanus tabanında devasa depremlerin olduğu yerlerde merkez üstü ile şehirler arasıda 100 km üzerinde mesafe olduğu için bayağı vakit oluyor. ama mesela gölcük depreminde herhangi bir erken uyarı şansı olmayacaktı. ülkemize şehirlerin içindeki sığ depremler yıkım yarattığı için en iyi durumda 1-2 saniye kazanmış olacağız. bu depremler sığ olduğu için de genelde sadece yakın çevresinde hasar yaratıyor.

    yine gölcük depreminde avcılar'da yaşanan etki gibi durumlar olabiliyor, bu koşullar için belli bir süre kazandıracaktır. ya da izmir depremi gibi, aslında yunan adasında, çok uzakta olan bir deprem izmir'de statik yükler altında bile yıkılabilecek kadar kötü binaları yıkabiliyor. ya da kaçmaya yetmese de eşyalarını sabitlememiş insanlara sığınma fırsatı olabilir bu uygulama. aslında ne binaların çökmesini, ne de eşya düşmesini artık konuşmuyor olmamız lazım ama hala hangi bina çürük hangisi değil bilmiyoruz. doğal olarak insanlar bu tarz uyarılara muhtaç kalıyor.

    benim en büyük korkum, ölmeyeceği depremde camdan atlayıp ya da dışarı kaçıp başına kiremit düştüğü için ölebilecek insanlar. umarım bu uyarı sistemini sakince değerlendirir insanlar.

  • monster bilgisayar alsam mı diye düşünüyordum, 2/b sınıfından ilhan arkadaşımızın ibretlik kompozisyon çalışmasını görünce vazgeçtim.

    kimler kimler ceo oluyor, ben niye olamıyorum?

  • diksiyon kursunda öğrendiğim egzersizler. hemen anlatalım birinin işine yarar belki. aslında bu işin öğretmeni olmadığım için bana düşmez bunu anlatmak ancak deneyen kişiye çok büyük bir zararı olamayacağı için bunu göze alıyorum. deneyen kişinin işine yaramazsa sağlık sorunu olmaz sadece 5 dakikası ziyan olmuş olur.

    dik bir şekilde oturun veya ayakta durun. dik durmaktan kasıt omurganın ve karnın düz olmasıdır. dik durmanın omuzlarla çok alakası yoktur.

    hızlı bir şekilde art arda "kıh pıh tısss !" diye bağırın. buna bir süre devam edin. bir başka egzersiz,
    hızlı bir şekilde art arda "ssssta şşşşşta ! " diye bağırın. bağırmasanız da olur ama bunları sert bir şekilde yapın. diğer bir egzersiz, "tısssssssss tıssssssss !" şeklinde. karnı şişirerek nefes alın ve nefesi tıslayarak sonuna kadar verin.

    karnınızın içinde diyaframın gerilmesini hissediyorsanız bu iş tamamdır. ayrıca bu işe hevesliyseniz aniden çok yüklenme yapmayın. ilk gün diksiyon hocası bizi biraz fazla çalıştırdı. ertesi sabah arkadaşım tansiyon sorunuyla hastaneye gitti.

    ben 1 hafta gibi bir sürede bunları yaparak ciddi aşama kaydettiğimi hissediyorum. artık o egzersizleri yaparken diyafram kasımı çok net hissediyorum.

  • muharrem ince zeki adam.

    farklılık dikkat çeker. gece mitingi diye bir şey çıkardı adam, gece miting yapıyor, binlerce insanı peşine takıyor. işte bu liderliktir.

    bu liderlik yarın bir hile olduğunda ysk önüne çağrı yaptığında 50 bin kişiyi oraya toplar.

    ihtiyacımız olan şey liderdi. bulduk. gerisi kolay.

  • hülya avşar’ın 10 yaşındaki kızı zehra çilingiroğlu’nun hülya dergisinin son sayısından itibaren köşe yazarı olması ve engin hayat deneyimlerini okurlarıyla paylaşması durumu. kendi adıma, zehra çilingiroğlu’nun bir “küçük virginia woolf ” olduğundan ya da onun yazarlık yeteneklerinden şüphem yok. ama türk medyasındaki sarsısıcı entelektüel rekabet nedeniyle zehra çilingiroğlu’nun yazarlığının daha çok hülya avşar’ın kızı olmasından kaynaklandığını düşündüğüm için – tamamen saçmalıyor da olabilirim- başlığı da bu şekilde açtım.

    şimdi konumuza dönelim ve hemen zehra çilingiroğlu’nun ilk yazısından bazı alıntılar verelim:

    -her çocuk gibi ben de hafta içleri alışveriş yapmaktan ve arkadaşlarımla buluşmaktan keyif alıyorum. tabii derslerimden arta kalan zamanlarda... hafta sonları da ormana gitmeyi, balık tutmayı ve sahilde koşmayı seviyorum.(...) annem gibi ben de ayvalık'a bayılıyorum. hafta sonları annemle fırsat buldukça antalya'ya kaçıyoruz. kışları kayağa gitmeyi ve londra seyahatlerini çok seviyorum.

    - sizin hiç tahta oyuncağınız var mı? taa ki nişantaşı'nda açılan tayga toys'a uğrayana kadar benim de yoktu. 'sihirli annem' dizisinde severek izlediğim inci türkay'ın açtığı mağazada, sadece kesilmesi uygun olan ağaçlardan yapılmış oyuncaklar satılıyor.

    -bay majör'le klasik müzik masalları dizisi bence harika. bay majör isminde bir müzik araştırmacısı, kimi zaman anlatıcı, kimi zaman maceranın içindeki biri olarak karşımıza çıkıyor. dizi çobanın mevsim yolculuğu (vivaldi), şatoda üç saat (bach), büyük sır (mozart), duygu makinesi (beethoven) isimli dört kitaptan oluşuyor. üstelik her birinde bulunan müzik cd'lerini, hem yalın olarak, hem de seslendirilmiş versiyonlarıyla dinlemek mümkün.

    ...........................

    10 yaşındaki kızını kendi ismini taşıyan, her ay kendi resmini kapak yapan dergide köşe yazarı yapmak nedir allahaşkına? hayır zehra çilingiroğlu’nun yeteneğinden tabii ki kuşkum yok. “üstelik her birinde bulunan müzik cd'lerini, hem yalın olarak, hem de seslendirilmiş versiyonlarıyla dinlemek mümkün”..müş. bu cümleyi kurmakta hala zorlanırım mesela ben. 17 yaşımda bu cümlenin dörtte birini kursaydım belki de babam bizi terk etmezdi. neyse kişisel acılarımla sizi üzmek istemem.

    aslında beni bir ertuğrul özkök okuru olarak asıl rahatsız eden; “kışları kayağa gitmeyi ve londra seyahatlerini çok seven” zehra çilingiroğlu’nun canımdan çok sevdiğim, kişisel yol göstericim, aykırı düşünür ertuğrul özkök’e rakip olma ihtimali. biliyorsunuz “haftasonu las vegas’da çok ünlü bir restorandaydım. yanımda çok ünlü bir türk iş adamı, onun güzel eşi ve al pacino vardı” yahut “dün akşam petrus bana yeni bir şarap göndermiş. tattım. ve o an dünyanın gerçekten yaşamaya değer olduğuna inandım” türünden yazıları biz ertuğrul özkök’ten öğrendik.

    peki ne olacak şimdi? aydın doğan bey, yarın bir gün, zehra çilingiroğlu'nu hürriyet genel yayın yönetmeni yaparsa? biz ertuğrul özkök'ü nereden ve nasıl takip edeceğiz? skyturk'ten mi? oh, ulu tengrim, öyle çok korkuyorum ki....buyrun bu da zehra çilingiroğlu'nun köşe yazarlığıyla ilgili bir haber linki:

    http://www.internethaber.com/…_detail.php?id=115435

    edit: kidmanist ve kibritsuyu'na düzelti için çok teşekkürler. ben korkudan, üzüntüden ne dediğimi biliyor muyum arkadaşlar?

  • buna mangal+kendin pişir kendin ye tabelası ekleyince coğrafya bir anda türkiye sınırlarına dahil olur.

  • bildiğim kadarıyla olmayan olay. izmirliler etten pek çakmaz. olayları ot ve balık.
    ama izmir 'e çakacak laf bulamayıp sadece domuz eti üzerinden vurmak isteyen yobazlara göre olan şeydir.
    ne komik lan "domuz eti üzerinden vurmak" . :)

  • "12 yıldır tayyip varsa ve 14 yıldır kemal sunal yoksa gülmezsin tabi güzel kardesim"