hesabın var mı? giriş yap

  • efsane tofaş kadrosunun bir o kadar efsane point guard'ı.

    final serilerinde efes pilsen'e korku, takım arkadaşlarına ve taraftara güven verirdi. mehmet okur'un basketbol kariyerindeki ilk senesi, ibrahim kutluay'ın fenerbahçe ile oynadığı ilk yıllar, naumoskili efes pilsen vs david rivers'lı rashard graffith'li tofaş rekabetini görmüştü.

    koyu bir efes pilsen'li olmama rağmen maddi imkansızlıklardan dolayı kapanmasına çok üzülmüştüm. çünkü hiç bir nefretim yoktu ve biliyordum ki tofaş ne kadar güçlü olursa efes pilsen'de bir o kadar güçlü olmak zorunda idi. ilerleyen yıllarda efes pilsen dağılan tofaş'ın ekmeğini çok yediyse de daha sonra (üstüste iki kez euroleague 3..lüğü) devamını getiremedi.

    edit: keymark9'un uyarısı. sağolsun..

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • ben youtube’u televizyonumdan izliyorum.oradan nasıl engellenir acaba?

    sana soruyorum sana çok bilmiş adblock kullanan arkadaş.

  • peyami safanın da yarenlik etmiş olduğu neyzen, heccav.

    neyzen tevfik'e içkinin yasaklanmasından sonra bir gün peyami safa üstadı ziyarete gider. odanın bir köşesinde koca şarap fıçısı görünce şu diyalog gelişir:

    ps. bu ne üstad? hani artık içmeyecektin!?
    nt. ne yaparsın evlat içmezsem kuvvetten düşüyorum.
    ps. peki içkinin faydası oluyor mu?
    nt. olmaz olur mu sen ne diyorsun!! bak bu fıçıyı, geldiğinde yerinden oynatamazdım, şimdi tek elimle bile kaldırıyorum.

  • oyundaysak ver ordan 1 milyon dolar bana, ben de oynayayım azıcık.

    debe edit: akdeniz üniversitesi hastanesi kemik iliği nakli servisinde yatan çocuk hasta için acil 0 rh + trombosite ihtiyaç varmış. verebilecek olanların `@cloudy and kinky` ile iletişime geçmesini rica ediyoruz.

  • temiz bir toplumun sürdürdüğü uygulama.

    ayakkabı çıkaranların nasıl oluyor da "gelişmemiş toplum" damgası yediğini çözemedik. evin içine sokaktaki boku püsürü sokmak gelişmiş toplum olmaksa umumi tuvaletler de herhalde tiyatro-müze tarzı ortamlar.

    edit: o ev ne kadar temizlense de ayakkabıyla içeri girmek -ayakkabılar da silinsin isterse- eve pislik getirir, evine ayakkabıyla girenlere bir sözümüz yok. yaşam tarzıdır.

  • (bkz: gerçek dolar bu değil)

    lisedeki felsefe hocası yazılıda tek bir soru sorar:

    -doların yükselişinin gerçek olmadığını kanıtlayın.

    herkes uzun uzun cevaplar yazar. arz-talep dengesinden bahsedenler, reel faizden bahsedenler, ekonomide dışa bağımlılıktan bahsedenler vs. hepsi sıfır alır. yalnızca bir tek öğrenci 100 alır ve cevap kağıdında yalnızca şu kelimeler yazılıdır:

    "hangi dolar?"

    not: o zeki öğrencinin kim olduğu hakkında çok da değişik rivayetler yoktur.

  • allahım iyi ki standart bir ailede doğmuşum, iyi ki nişan törenlerimizde ailenin genç kızlarından biri yüzük tepsisini tutuyor, iyi ki anlamsız topuzlarıyla yengelerimiz var, iyi ki "burada birbirini seven iki gencin... diye başlayan konuşmayı yapan ailelerden birinin ağzı iyi laf yapan büyüğü var, iyi ki takı merasimimiz, iyi ki halay başında kendini kaybeden akrabalarımız var, dedirtti bana.