hesabın var mı? giriş yap

  • fat'ih terim'in öğrencilerine çek cumhuriyeti maçı öncesi verdiği taktikmiş, ahahahahah..

    şimdiye kadar bizim mahalle maçlarında oynadığımız topun top oynamayı bilmeyen sahibi gibi oynuyorlardı zaten..

    "kendiniz gibi oynayın" diyor ya..

    ulan ne geldiyse başımıza kendileri gibi oynadıkları için gelmedi mi zaten? biraz messi gibi, ronaldinho gibi, hagi falan gibi oynasınlar..

  • 2 seçenek var
    1- ekonomi ve borsa bozulacak, belki de ülkede çok daha kötü şeyler olacak elimizde nakit olsun
    2-biraz keriz silkeleyelim borsa tavan yaptı üst fiyattan satalım dip fiyattan toplarız.

    (bkz: bilemiyorum altan)

  • onbir, oniki yaşlarındayken arada annemle beraber gündeliğe giderdim. genelde büyük temizlik yapılacaksa ek yardım olarak. anneme beş veriyorlarsa bana da iki, üç verirlerdi. şimdi düşününce, çok küçükmüşüm ama erken gelişmiştim. bir de fakir fukaranın çocuğu pek çocuk olamaz. çocuk olmaya vaktimiz de paramız da yoktu. neyse bu bir başka entry konusu...ben aslında başka bir şey anlatacaktım;

    yine annemle gündeliğe gittiğimiz birgün, evini temizlediğimiz kadının eşi, mahmut amca, ertesi gün okuldan sonra onlara gitmemi ve bana kışlık ayakkabı alacağını söyledi. annem de okul çıkışı mutlaka gelmemi söyleyince gittim mecburen. mahmut amca ile kapıda buluştuk, sonra beraber yakınlardaki bir ayakkabıcıya gittik. annem gelseydi bari ama gelmedi. calismasi gerekiyordu çünkü. mahmut amca'yla ayakkabılara baktık. bir tane denedik, aldık ve çıktık. sanırım hayatımın en mutsuz günlerinden biriydi. ayakkabı alındıktan sonra da, eve geldikten sonra da sadece ağlamak istediğimi ama kendimi tuttuğumu hatırlıyorum. bir de sonradan mahmut amca anneme asık suratlılığımdan dem vurmuş. sanırım bunu, ayakkabı alındıktan sonra sevinçle bacaklarına sarılan bir çocuk hayal ettiği halde, eskisinden de mutsuz bir çocukla karşılaştığı için hayal kırıklığı ile söylemişti. aslinda cok iyi niyetli bir adamdi ve ailece cabamizi takdir ediyordu.

    buraya nereden geldim peki...dün nuri bilgi ceylan'ın kış uykusu nu izledim...orada da vicdanını (ki vicdan genelde korkakların sevdiği bir sözcüktür ve öncelikle güçlüleri dehşete salmaya yarar.)* rahatlatmak için fakir bir aileye para vermeye çalışan kadına kızarken hatıralar beni buralara getirdi galiba. kadın parayı açıklama yapmadan gizlice kapıya bırakabilirdi...ama hayır, o şık kıyafetleriyle yardım ettiği ailenin gözlerinde sevinç görme, minnet duygusuyla sarmalanıp sarılma ve başkalarının mutluluğuyla mutlu olma fikrinden ziyade, mutluluğu için teşekkür edilmesiyle tatmin olma yolunu seçtiği için.
    çoğu zaman insanlar egolarına yenik düşüyorlar, birilerine yardım etmek güzel de teşekkür beklemek niye? teşekkürü bırak da arkandan etsin. illa yüzüne edilince ne oluyor?

    bir çocuğu mutlu edecekseniz o çocuğa yapılacak yardımın gizli olmasına, hatta çocuktan bile gizli tutulmasına dikkat etmeniz lazım. eskiden bir laf varmış, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek diye, ne doğru laf.

    bana şükret, sayemde bak yine iyisin'le iyi edilemiyor. kış uykusu bunun gibi pek çok anımı canlandırdı. daha gelirim ben buralara.

    * filmden alıntı

  • normalde böyle bir şeye ben de inanmazdım ama bi 15 dakika önce gökyüzünde grup halindadlghmjgk şaka lan şaka, olm hayatınız boyunca hiçbir olağanüstü durumla karşılaşmayacaksınız, sik gibi yaşlanıp öleceksiniz işte şu durumu kabul edin artık.

  • twitter'dan gelen bir yorum..

    " izlanda'da bir yanardağ 190 yıl sonra patlamış. ismi de "eyyafyallayöküll". benim ismim böyle olsa patlamak için 190 yıl bekleyemezdim."

  • ömrü hayatımda sayısız maç izlemişimdir. milli takım maçlarında protokolün, bakanların hatta yayıncı kuruluşun genel müdürünün falan gösterildiği tek ülke türkiye olabilir. gerçekten kabile devleti ya. banane bakandan, federasyon başkanından, trt genel müdüründen. neden gösteriyorsunuz?

    edit:imla