ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gerçekten hoşlanılan kişiye karşı mesafeli durmak
-
bir elmas örneği ile açıklamak gerekirse;
kömürle kaplıyken çok da değerli gibi görünmez. hoyratça kullanılabilir ya da fırlatılabilir. sıradandır, elinize ilk aldığınız an samimi olabilirsiniz çünkü gündelik bir değeri vardır ve kendiniz olabilirsiniz. sizi beğenmesini, istemesini ya da sizde kalmasını arzulamazsınız. oysa işlenip, düzgün kesim yapıldığında elmasa dönüşür. o zaman elinize aldığınızda sizin için çok değerlidir. çok dikkatli tutarsınız hatta çoğunlukla uzaktan bakıp seyredersiniz. sizin olmasını istersiniz, sırf size yakışsın diye en güzel tavrınızı takınır, en güzel makyajınızı yapar ve en güzel kıyafetlerinizi giyersiniz. o size alışıncaya kadar, sizi kabulleninceye kadar kendiniz gibi davranamazsınız. kasılır ve en iyiyi oynamaya çalışırsınız.
gerçekten hoşlanılan kişiyi bulduğunuzda da binlerce kömür arasından elması bulmuş gibi olur, uzaktan izlemeyi tercih edersiniz. çünkü öyle değerlidir ki asla sizin olamayacakmış gibi gelir. asla sizi görmeyecek, sizin ona baktığınız gibi bakmayacakmış gibi gelir. o an kendinizi basit bir çakıl taşı gibi hissedersiniz. elmasın kendi parlaklığından asla göremeyeceği kadar sönük. ya da elması ellemekten korkan bir çulsuz gibi... oysa sadece bir elmastır. sadece iyi kesim yapıldığı için değerlidir. yerin altından çıkarılmış bir kömür parçası.
sözün özü; kaybetmeyi göze alamayacak bir korkaklık, hiç elde edemeyecekmiş gibi umutsuzluk, kendini beğendiremeyecekmiş gibi güvensizliktir.
kadıköy'de eğlenen gençler
-
buradan ekşideki genç erkeklere tavsiyem, eğer bir stadyumda değilseniz ve ortamda sıfır kadın ve üçten fazla erkek varsa, o ortamdan uzak durmayın, direkt kaçın, alabildiğince fersah fersah kaçın.
eğlenen gençlermiş peh.
resim dersine mon ami 48 ile gelen çocuk
-
faber castelle gittik de noldu resim öğretmeni olduk, resim öğretmeni olduk da nooldu atanamadık... gidiyorum ben, yağlı boya isteyen varsa buralardayım.
et buldum da tarihi geçmiş mi diyen teyze
-
uzulmesine uzuluyorsun da 7 cocuk nedir be teyze?
bizi merhamet, sizi de cahilliginiz oldurecek.
edit : asagida (#122747946) no'lu girdide arkadas laf atmis ve aynen su cumleyi kurmus;
--- spoiler ---
ben 3 çocuk da yaparım, 13 çocuk da yaparım. devletin sosyalliğini kaybetmediği hiçbir ülkede bu sorun olmaz. sosyal devlet dediğin, zor durumdaki ailenin nüfusuna bakmadan yardım yapmak zorundadır.
--- spoiler ---
devlet dedigin cebinde parayla gezen bir organizma degil. harcamalarimizdan vergi keserek ya da urettigini satarak butce olusturan bir sistem. sen keyfine gore bakamayacagin cocugu yapacaksin, sosyal devlet bu vergileri sana dagitacak, yapmasi gereken hizmetten geri kalacak oyle mi?
ayak bile yorgana gore uzatiliyor. duygusallik baska gercekcilik baska. bakamayacagin cocugu dogurmayacaksin arkadasim.
bunun ak parti ile alakasi ise bu iktidar doneminde yasamak cok daha zorlasti ve insanlar daha cok acliga maruz birakildi. ama bu gercek bile senin bakamayacagin cocugu dogurabilecegin anlamina gelmiyor.
mahfi eğilmez'in üniversite yorumu
-
“eğer topluma gerekli olan elektrikçi, kaynakçı, tamirci, tezgahtar ise o zaman üniversite değil meslek okulu açmak gerekir. üniversite bitirdiği için kendini mühendis, iktisatçı, işletmeci sanan ve bunun karşılığını göremediği için mutsuz olan insanların sayısı giderek artıyor”
https://mobile.twitter.com/…480565696782290948?s=21
öööeeeeeeeaaaaaağğğğğğhhhhh
ibb'nin dar gelirliler için lokanta açması
-
hali hazırda ankarada var olandır. tek fark dar gelirliler faydalanamıyor.
(bkz: meclis lokantası)
koronavirüs'ün sebebi zinadır
-
umreden dönenleri zan altında bırakan açıklamadır.
doğru insanı bulamamak
-
doğru insanı bulmaya çok odaklanmamızdan kaynaklanıyor bence. çünkü herkesin belli bir kriteri var. boyu uzun olsun, sakalı olsun, şu okulu bitirmiş olsun vs. çünkü bu isteklerimiz dışında bir şey olursa sürekli bu eksiklik ya da fazlalık gözümüze batıyor.
bir de mesela doğru insanı hayatın merkezine koyma var. o insanı bulunca puzzle'ın eksik parçası tamamlanacak, her şey rayına oturacak ve çok mutlu olacağız diye düşünüyoruz. sonra ufak bir sorunda, zorlukta nasıl böyle olabilir diye düşünüp mutsuzlaşıyoruz. doğru insan dediğimiz kişinin aslında yanlışmış olduğu düşüncesine kapılıp onu da kaybediyoruz.
yani kısaca çok aramamak ve belli bir şeye odaklanmamak lazım. hani nerde diye sürekli tetikte olmamak lazım. hem bulamasak nolur, dünyanın sonu değil. biz de bulmamış oluruz.