hesabın var mı? giriş yap

  • özet: 2550 tl’ye aldığım laptop’un menteşesinin durup dururken sıkışıp kilitlenmesiyle, ekranı tutan plastiği kırması sonucu lenovo yetkili servisinin 4350 tl onarım ücreti istemesi.

    edit: cihaz lenovo ideapad u530. teknik servis bdh bilişim destek.
    cihazın tam fatura tutarı: 2.548,36 tl (09.09.2014)
    lenovo bdh onarım teklifi tam tutarı: 4.350,10 tl (26.08.2016)

    edit 2: lenovo müşteri hizmetleri, yetkili servisin istemiş olduğu bu ücretin normal olduğunu savunmakta. ''ödemiyorsun madem, cihazı paketlettirip gönderiyorum geri'' diyen de kendileri.

    2014 eylül ayında 2550 tl’ye satın almış olduğum, halen garantisi devam eden (3 yıl garantili) lenovo ideapad u530 model laptop’ın tamiri için yetkili teknik servisin 4350 tl onarım ücreti istemesi olayıdır.

    eylül 2014’te cihazı aldık, kullanmaya başladık. ilk olarak ekranın dokunmatiği bozuldu. alet bildiğin durduk yerde sanki biri dokunuyormuşçasına çıldırıyor kullanıma izin vermiyordu. ben de bu özelliği pek kullanmadığım için ekran dokunmatiğini kapatıp günlük kullanıma devam ettim.

    kullandığım süre içinde laptop’ın kapağını 200 kere açmamışımdır herhalde. alet tertemiz çiziksiz duruyor evden dışarı çok nadir çıkıyordu. ancak gelin görün ki tek görevi laptop kapağının hareketini sağlamak olan menteşelerin kendi kendine kilitlenmesi sonucu kasayı ekrana bağlayan plastik parça kırıldı. zorlama falan da yok, bildiğin parmak ucuyla ekranı kapatırken kırıldı. malum müneccim dalgası yemediğimden, laptop içine gömülü menteşelerin kendi kendine sıkıştığını tespit edemiyor insan. neyse bildiğin kırıldı yani.

    e tabi hemen servisi aradık, laptop’ı kargo ile gönderdik. kötü kullanım olmaması sebebiyle bir umut garantiden yaparlar belki diye düşünüyorum derken, gelen onarım teklifi 4350 tl. evet dörtbinüçyüzelli tl.

    yerli yabancı siteler bu modelle ilgili şikayetten geçilmiyormuş meğer. hep aynı sorun, menteşenin kendi kendine sıkışması ve ekran plastiğini çatlatması. lenovo ise bu parçanın sorunlu olmadığını diretmekte ısrarcı. kronik sorunun arkasında durmuyor firma.

    saçmalığın detayları:

    alüminyum kasaya sahip bir aletin en güçlü olması gereken menteşe bağlantılarının dandik bir plastik aksama bağlı olması. saçmalık.

    teknik servis onarım bedelinin dolara bağlı olduğu için bu kadar yüksek çıktığını söylüyor. hesapladım, yani bugünkü dolar kuru laptop’ı aldığım gün ile aynı olsaydı 2550’ye aldığım laptop için 3 bin küsür lira fiyat teklifi gelecekmiş. saçmalık.

    lenovo’nun güncel ideapad serisini incelediğimde gördüm ki en yüksek fiyatlı ürün bile 4 bin tl’den az. yine saçmalık.

    ekran dokunmatiğinin bozulmasının menteşe olayından önce gerçekleştiğini bildirdim servise. bu kapsamda dokunmatik ekranın onarımını garantiden yapın dedim. böyle bir tespitin pek de mümkün olmayacağını, parça hasarlı olduğu için, normalde dokunmatik hatası yüzünden garantiden değişecek ekranı artık değiştirmek istemediklerini söylediler. çok güzel.

    dokunmatik ekran komple değişecek o yüzden pahalı tutuyor normaldir diyenler olur şimdi. normal falan değildir. sen aletin yedek parçasını ürünün satış fiyatının altında sunamıyorsan kullanıcılarına, gerçekten amacın kalite falan değil. hem de aletin en pahalı donanımının kırılması, senin kronik hatalı dandik menteşe montajın yüzünden oluyorsa, ve sen bu hatayı sahiplenmiyorsan nolur kapat git. milletin canını sıkma.
    şikayetim ile tarafıma yapılan dönüşte ise özetle ‘kronik hatanın arkasında zaten durmuyoruz, cihaza sen hasar vermişsin, 4350 tl ödemeyi kabul etmediğin için cihazı paketledik sana geri yolluyoruz’ dediler. aklı başında hiç kimse 2500 liralık cihaz için 4350 lira ödemez. servisin bu ücreti talep edebilecek gamsızlıkta olması da skandal gibi. tertemiz, çiziksiz bilgisayarım bir anda çöp olmuş oldu.

    amacım markaya saldırmak değil, marka hakkında karalama kampanyası başlatmak değil. herkesin her markayla ilgili benzer şikayetleri var.

    burada amaç, onların da dediği gibi ‘kullanıcı deneyimimi’ paylaşmak. kullanıcı deneyimime göre de bir daha lenovo’ya para vermem.

  • halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden ve açıkça iç savaş söylemi barındıran çağrıdır. ülkeyi yönetemedikçe hırçınlıkları, düşmanlıkları daha da ortaya çıkıyor.

    hesabını gizlediği için şu şekilde paylaşıyorum:

    "birkaç gündür atmosfer gezi ayaklanması öncesiyle aynı. erdoğan kendi tabanıyla kalıcı bir iletişim ağı kurup tabanını her daim hazırda bekletmeli. ihtiyaç duyması halinde tabanını hızlıca sokağa sevk edebilmeli. her şey bir emrine bakar, biz hazırız."

    "bir emrinle ölmeye bile hazırız!
    @rterdogan"

    ortada herhangi bir şey yokken ülkeyi sokağa dökme tehdidinde bulunan bu adamın yargılanması gerekmektedir. eleştirel bir tweet atınca anında soruşturma başlatan savcılar bunun için neyi bekliyor?

    edit:

    görsel

    görsel

    görsel

    edit 2: bunun diğer twitter sayfası da şuymuş: furkancerkes. belirten @vayager altin plak nickli yazar arkadaşa teşekkür ederim.

    debe editi: bu hesabın kendisine ait olmadığını iddia etmiş. peki şunlar ne olum? hesabı kapatıp bunları silmişsin de nereye kadar bunu yapacaksın?

    görsel

    görsel

  • dahil oldugum kuluptur.
    bir tuvalet
    bir mutfak
    bir adet tv
    bir adet aşiri rahat cekyat
    bir adet internet baglantili laptop
    bir adet sevismek icin eş
    sinirsiz gida

    bu imkanlar saglanirsa disari cikani siksinler.

  • el emegi goz nurudur, araklama degildir:

    ilk anadolu medreseleri’nin anadolu’ya ilk yerleşen danişmendli ve artuklu topraklarında yapıldığı görülür.
    mardin ve diyarbakır yöresinde bulunan artuklular’dan necmeddin ilgazi’nin kardeşi eminüddin adına, mardin’de 1108 tarihinde eminüddin külliyesi yaptırılmıştır. şehrin güneybatısında bulunan eminüddin medresesi, cami, maristan (hastahane), hamam ve çeşmeden meydana gelen yapılar topluluğu içinde yer alır. külliyenin medresesinin avlusu büyük bir kubbe ile örtülüdür. bu örneğe göre, kubbeli veya kapalı denilen medrese planı ortaya çıkmıştır. bunlar anadolu’da yapılan medreselerin esas planını teşkil ederler.
    tokat’ta danişmendliler’den nizameddin yağıbasan tarafından yaptırılan 1151 tarihli medrese ile 1157’de yapılan niksar yağıbasan medresesi ilk kubbeli medreseler olmuşlardır. bu medreselerde, büyük kubbe iki yandadır. eyvanlar diğer yanlardan kapalı duvarlara oturur. etrafını çeviren büyüklü küçüklü tonozlu odalara birer kapı açılmıştır. bu sade fakat ilk kapalı medrese örnekleri bugün maalesef harap durumda bulunmaktadır. afyon sincanlı’ya bağlı boyalı köy’de iki katlı harap durumdaki medrese, 1210 tarihinde selçuklular tarafından yapılmıştır.
    açık medreseler grubuna giren medreseler içinde i. alâeddin keykubad’ın annesi ümmühan hatun tarafından 1208 tarihinde eskişehir seyit gazi’de yaptırılan battal gazi medresesi akla gelir.
    osmanlı döneminde yapılan eklemelerle günümüze sağlam gelebilen üç eyvanlı medrese, cami, türbe, imarethane ve tekke yapılarından oluşmuştur. türbede seyit battal gazi ile ahmed ve mahmud beyler’in sandukaları bulunmaktadır. bir tepe üzerinde görkemli bir görünüşe sahip külliye, günümüzde ziyaret edilen yerlerden biridir.
    selçuklu sultanı gıyaseddin keyhüsrev ii zamanında kayseri emiri olan seraceddin bedir tarafından 1238 yılında yaptırılan seraceddin medresesi, açık üç eyvanlı ve tek katlı bir medresedir.
    antalya’da yivli minare karşısında yer alan imaret medresesi’nin kitabesi okunamadığından yaptıranı ve tarihi bilinmemektedir. ancak medresenin mimarisine göre xiii. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı sanılmaktadır. taç kapı ile dikkati çeken medrese bir selçuklu eseridir.
    bugün giriş cephesi evler arasında kalan kayseri avgunu medresesi’nin xiii.yüzyılın ilk yarısına ait olduğu sanılır.
    iki eyvanlı akşehir taş medrese 1216 tarihinde sahip ata fahreddin ali tarafından yaptırılmıştır. bu medrese, taç kapı cephesine bitişik mescit ve çifte şerefeli tuğla minaresi ile dikkati çeker.
    kayseri - sahibiye medresesi açık medreseler grubuna girmekte olup dört eyvanlı şemaya bağlıdır. kesme taştan yapılan medresenin taç kapısı üzerindeki yazıttan gıyaseddin keyhüsrev iii zamanında 1267 tarihinde sahip ata fahreddin ali tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. mimarı belli olmayan medresenin karşısında çeşme ve mescidi yer almaktaydı. tamamen kesme taştan yapılan sahibiye medresesi ileriye fırlamış zengin taş işçiliği gösteren taç kapısı ile dikkati çeker.
    sivas’ta gök medrese, ünlü selçuk veziri sahip ata fahreddin ali tarafından 1271 tarihinde mimar konyalı kâlûyan usta’ya yaptırılmıştır. yivli minareleri ve sırlı tuğla kaplamaları ile tanınır. tonoz örtülü ana eyvanın iç yüzeyinde geometrik motifli çini mozaikler bulunmaktadır. sivas’ ta ilhanlılar’ın anadolu valisi muzaffereddin burucindi tarafından yaptırılan buruciye medresesi de aynı tarihi taşır. simetrik mekanları ile dört eyvanlı bir plan şemasına sahiptir. girişin iki yanında mescid ve türbe yer alır. türbenin kubbesi mozaik çinilerle kaplı olup, burada medreseyi yaptıran muzafereddin burucindi yatmaktadır. sivas’ta medreseler sokağı’nda izzeddin keykavus i şifahanesi’nin karşısında yine 1271 tarihinde yapılan çifte minareli medrese bulunur. ilhanlılar’ın büyük veziri ünlü sâhip şemseddin cüveynî tarafından yaptırılan çifte minareli medrese’nin kapısı geometrik ve bitkisel motiflerle bezelidir. yivli minareler cepheyi hareketlendirir.
    erzurum hatuniye veya çifte minareli medrese denilen medresenin tarihi tam olarak bilinmiyorsa da xiii. yüzyılın sonlarına doğru yapıldığı sanılır. bu sırada bölgedeki ilhanlılar’ın egemenliği nedeniyle medrese bu dönemde şehzade olan keyhatu’nun eşi padişah hatun tarafından yaptırılmıştır. keyhatu, argun han’ın 1291 tarihinde ölümünden sonra onun yerine geçmişti. bu nedenle medrese 1290 yılında yapılmış olmalıdır. anadolu’daki medreselerin en büyüğü olan bu yapı dört eyvanlı ve iki katlıdır. sırlı tuğla ve çinilerle bezeli yivli minareler taç kapıya ayrı bir güzellik verir. medresenin mimarisi, planı ve süslemeleri ile ahenkli bir bütünlük sağladığı görülür. bu medresenin de sivas’taki gibi tam bir selçuklu üslubu ile yapıldığı görülür.
    tıp medreseleri ve şifahanelerden bahsedecek olursak, ilk selçuklu eseri olan kayseri’deki çifte medrese akla gelir. burası bir tıp medresesi ile ona ait olan 4 eyvanlı şifahaneden oluşur. iki yapının birleşmesinden çifte medrese ortaya çıkmıştır. medrese içinde sekizgen planlı bir kümbet vardır. i gıyaseddin keyhüsrev tarafından 1205 tarihinde yapıldığı kabul edilir. şifahane ise sultanın kızkardeşi, gevher nesibe sultan tarafından yaptırılmış olup en eski hastahane yapısı olması bakımından önemli bir tıp kuruluşudur. yan yana olan iki yapı, bir koridorla birbirine bağlanmıştır.
    önemli bir tıp medresesi de sivas’taki i keykavus tıp medresesi’dir. selçuklu sultanı izzeddin keykavus i, 1217 tarihinde medrese ve yanındaki şifahaneyi yaptırmıştır. dört eyvanlı ve avlusu revaklı bir medresedir. keykavûs şifahanesi denilen yapı anadolu’nun önemli bir yapısı olmuştur. anadolu’nun bu en büyük hastahanesini yanındaki medrese ile beraber düşünmek gereklidir. şifahane, mimari plastik, çini sanatı yönünden yenilikler getiren bir yapı olmuştur. izzeddin keykavus’un türbesinin cephesi mavi renkli çinilerle süslenmiştir. bu çini süslemeler marendli ahmed usta’nın eseridir. türbe, ongen prizmalı bir külahla örtülüdür.
    kayseri-huand hatun medresesi, selçuklu sultanı gıyaseddin keyhüsrev’in annesi mahperi hatun tarafından 1237 tarihinde yaptırılmıştır. kayseri kalesi dışında yapılan medrese bir külliye olarak ele alınmış, cami, medrese, türbe ve hamamdan oluşmakta olup enine gelişen bir dikdörtgen plan üzerine iki eyvanlı olarak yapılmıştır. ayrıca camiye bitişik bir kümbet yer almıştır.
    çorum’un alaca ilçesi’ne bağlı mahmudiye köyü’ne yakın kalehisar medresesi xiii. yüzyılın ilk yarısına tarihlenmektedir. medrese kazılarla bütünü ile ortaya çıkarılmıştır.
    kayseri hacı kılıç medresesi 1249 tarihinde abûl kasım ibn ali el tusi tarafından yaptırılmıştır. cami ve medrese girişleri ayrı, revaklı avluları ortaktır. caminin bitişiğinde bulunan medreseye niçin hacı kılıç denildiği bilinmemektedir. çok süslü bir taç kapıya sahip medresenin diğer yanları yalın bırakılmıştır.
    konya’da sahip ata camisi’ne giden yolda 1242 tarihinde ii. alâeddin keykubad’ın lalası olan bedreddin müslih tarafından yaptırılan sırçalı medrese bulunmaktadır. medrese iki katlı eyvanlı olup örtü sistemi kubbe ve tonozludur. klasik selçuklu medreselerinin öncüsü olan yapının mimarı tuslu mehmed olup, içi çinilerle bezelidir. medreseye bu nedenle sırçalı medrese denilmiş olmalıdır.
    tokat gök medrese 1275 tarihinde ünlü vezir muineddin pervane tarafından yaptırılmıştır. adını içinde kullanılan firuze çinilerden almıştır. bu yapı iki katlı bir şifahane (tıp medresesi) olarak yapılmış olmalıdır.
    kapalı medreseler grubuna giren dört veya üç eyvanlı, kubbe altı revaklı, tek katlı medreselere gelince ilk akla gelen erzurum yakutiye medresesi’dir. 1310 tarihinde ilhanlı olcaytu hüdâbendi döneminde hoca camâleddin yakut tarafından yaptırılan bu görkemli eser önemli ilhanlı eserleri arasında yer alır.
    plan şeması ile tipik bir kapalı medrese örneği olan kırşehir caca bey medresesi ise iki katlı olup iii gıyaseddin keyhüsrev zamanında kırşehir’de valilik yapan nureddin cıbril bin caca bey tarafından 1272 tarihinde yaptırılmıştır. türbe ve minaresi çini süslemelidir. bugün cami olarak kullanılan medrese, zamanında bir rasathane olarak kullanılmıştır.
    iki veya bir eyvanlı, kubbe altı revaklı medreselere atabey mübarizüddin ertokuş medresesi, konya ali gav medresesi, erzurum ahmediye ve karaman emir musa medresesi girmektedir. isparta’nın atabey ilçesi’nde bulunan ertokuş medresesi 1224 tarihinde alaeddin keykubad devrinin önemli bir kişisi olan atabey mübarizüddin ertokuş tarafından yaptırılmıştır. konya ali gav medresesi, xiii. yüzyıl başına tarihlenir. erzurum ahmediye medresesi 1314 tarihli olup ali oğlu ahmed adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. ufak bir medrese olan yapının mescidi ve süslü minaresi dikkati çekmektedir. karaman emir musa medresesi 1339 tarihli olup emir burhaneddin musa tarafından yaptırılan bu medrese karamanlılar dönemine aittir.
    iki veya bir eyvanlı kubbe altı revaksızlar grubuna giren medreseler ise konya karatay, konya ince minareli medrese ile çay medresesi’dir.
    konya alaeddin tepesi eteğindeki karatay medresesi 1251 tarihinde emir celâleddin karatay tarafından yaptırılmıştır. konya ince minareli medrese ise 1260-65 yıllarında sahip ata fahreddin ali tarafından yapılmıştır. konya’da bulunan bu iki önemli medreseyi ayrıca vereceğiz. afyon, çay’da bulunan çay medresesi ise iii. gıyaseddin keyhüsrev devrinin önemli bir şahsiyeti olan yusuf bin yakup tarafından 1278 tarihinde yaptırılmıştır. kitabesine göre medresenin mimarı oğulbek bin mehmed’dir. medrese mimari ve süsleme yönüyle oldukça ilginçtir.
    medreseler bölümünü bitirirken 13. yüzyılda yapılan hacı bektaşı veli külliyesi’ni de burada vermeyi uygun bulduk. horasan erenleri’nden bektaşi tarikatının piri olan hacı bektaşı veli adına yapılan külliye 20. yüzyıla kadar inşa edilen yapılar topluluğu ile günümüze kadar gelebilmiş ve seyit battal gazi külliyesi gibi günümüzde ziyaret edilmektedir. birçok yapı yanında balım sultan ve hacı bektaş veli’nin türbeleri de bulunmaktadır. bugün anadolu’da bu saydığımız medreselerin yanında birçok yarı yıkık veya tamamen kaybolmuş medreseler de bulunmaktadır.

  • entry girerken metin kutusundan yolla butonuna geçmek sonra enter'lamak isterken elli kere tab yapıyor olmaktan mutsuz musunuz? çaresi var: ctrl+enter. bu tuş kombinasyonunu kullandığınızda erkeğiniz teknik bilginize hayran olacak size daha çok bağlanacaktır.

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.