hesabın var mı? giriş yap

  • 478.000 tl olan aracin 1.478.800 tl'ye satilmasi durumu.

    http://fiyat.mercedes-benz.com.tr/…s-maybach saloon

    bitti mi? tabi ki bitmedi. bu arabaya bindiginiz icin her yil devlete ayrica 23.586 tl mtv odeyeceksiniz.
    araca koydugunuz her bir litre benzin icin 2.37 lt vergi vereceksiniz.
    zorunlu trafik sigortasi icin ayri, muayene icin ayrica para odeyeceksiniz.

    almanya'da asgari ucret 1500 euro. asgari ucretle calisan bi alman vatandasi bu araci 92 ay calisarak alabiliyor. (almanya fiyati 139 bin euro)
    turkiye'de asgari ucret 1400 tl. asgari ucretle calisan bir turk vatandasinin bu arabayi alabilmesi icin 1055 ay calismasi gerekiyor.
    ne diyorduk ''almanya bizi kiskaniyor'' kiskanir tabi. 100 yildan fazla bir sure otomotiv sektorunde faaliyet goster, argesi, muhendisligi, parcasi, testleri, ulasimi vs kafa patlat. sonra gelsin 3 kurusluk imamhatipliler senin yaptigin aractan, hicbir emek sarfetmeden senin 2 katin para kazansin.

    edit: cogu kisi ''iyi olmus, zenginler daha fazla vergi versin'' tarzi seyler soylemis. lan bu kadar vergi var diye sadece zenginler binebiliyor zaten. vergiler bu kadar yuksek olmasa e serisine binen adam bu araca binecek. golf'e binen adam e serisine binecek. clio'ya binen adam a serisine binecek.

    edit2: asagida birisi soyle bir sey yazmis;
    ''bir arabaya 478 bin tl ödeyen kişi bir zahmet 1 milyonu da ödesin. ''
    sanki 5-10 bin tl'lik fiyat farkindan bahsediyor arkadas. 478 bin veren bir zahmet ayrica 1 milyon tl'yi de versin demis. ''1 milyon tl''

  • akıldan şu düşünceleri geçirendir:

    -emeklidir.
    -işsizdir.
    -öğrencidir.
    -izindedir.
    -sporunu yapıp, kahvaltısını edip işe öyle gitmiyordur heralde.
    -kesin işsizdir.
    -hem benden geç işe gidip hem de daha çok kazanmıyordur di mi lan?
    -lütfen kazanmıyor olsun lan.
    -o da işten çok geç çıkıyordur kesin.

    neyse ki işe vardığınızda düşünecek daha iğrenç şeyleriniz olacak.

  • turizmi ilgilendiren bütün bölümler. her şeye sazan gibi atlayan, enerjisi yüksek dışadönük bir yavşak olmanız yeterli.

    edit: yahu arkadaşlar; anladık, hepiniz öyle değilsiniz. ama hepinizi toplayınca o çıkıyor işte.* özellikle turizm sektöründe terfi basamaklarını hızla tırmananlara dikkat etmenizi rica ederim. turizm sektörü böyle insan seviyor demek ki, n'apalım?

  • yeşil mercimek, karabuğday kadar olmasa da kaliteli bir bitkisel protein kaynağıdır. lifli ve düşük glisemik indeksli olduğu için de diyet yaparken bazı kronik hastalıklara iyi gelebilir. içeriğinde demir ve potasyum da ciddiye alınacak kadar yüksektir.

    gıdaları hissiyata ya da statüye (?) göre yiyeceğinize "bunun bana ne faydası/zararı olur?" diye düşünerek yerseniz garibanlık neymiş anlarsınız.

  • hayır bunun sosyal medyada beğeni almak istemekle hiç ilgisi yok. bu daha önce de belirtildiği gibi kişinin etik değerlerindeki problemden kaynaklanan bir şey.

    sene 2012, babam konya'da onkoloji hastanesinde yatıyor. artık son günleri biliyoruz. tam bir ay orada hastane koridorlarında, sandalye tepelerinde yattık. bir ay boyunca o servisten her gün bir, iki belki üç cenaze çıktı. geceleri inlemeleri duymamak için kulaklık taktık, camdan çıkarttık kafamızı.

    ne oluyordu biliyor musunuz? hemşireler ve doktorlar aralarında iddiaya giriyorlardı. atıyorum "102 numaraya iki gün veriyorum" "106 bu gece kesin" diye kahkahalar atıp, üstelik kolasına, pizzasına iddiaya giriyorlardı.

    o odada yatan hasta vefat ettiğinde insanlar ağlarken, bütün odalardaki hasta yakınları "acaba sıra bize ne zaman gelecek" derken ve teselli etmeye uğraşırken bunlar "ehehe kazandım, akşama dominos" gibi salak saçma şeyler söylüyordu insanların yanında.

    vefat eden biri olduğunda kapıyı kapatıp, kefenlerken sizi içeri almıyorlar. ama kapının arkasından gelen gülüşmeleri duyabiliyorsun hala.

    evet alışmış olabilirsiniz, evet sizin için sıradan bir olay olabilir ölümler ama bizim için değil. hastalar için de değil. ben o koridorda, o odada babamı kaybettim. siz babamı kefenlerken gülüp, şakalaşırken biz çökmüş yere ağlıyorduk.

    sizin için hiçbir şey belki ama bizim için büyük bir olay. biraz saygı, en azından mış gibi yapmak. biraz empati. çok mu zor?

    bütün sağlık personelleri böyle mi yani? hepsi aynı düşüncelerde, aynı nasırlaşmış kalplerle mi hizmet veriyorlar insanlara? bir tanesi bile mi vicdana sahip değil? midem bulandı.

    edit: elbette ki vicdan sahibi, hastalarla ve yakınlarıyla empati yapabilen, işini büyük özveriyle yapan, emek sarf eden insanlar var. bunun farkındayım. amacım kimseyi suçlamak ya da genelleme yapmak değildi. insan böyle bir paylaşım karşısında sinirlerine hakim olamıyor ve aynı şeyleri yapan, insanları en hassas dönemlerinde kıran kişileri görünce sitem ediyor. umarım sonuçlarına katlanır bu kişi, en azından delil var ortada.

  • içinde ne var ve nasıl üretiliyor sorularına derinlikli cevaplar şurada:
    https://blog.jonasneubert.com/…a-covid-19-vaccines/

    özetle, virüsün taç proteinini ürettirecek olan mrnayı üretmek için dna yazıcısı ile dna basıyorsunuz, e.coli bakterisine elektroşok uygulayıp dna'yı içine sokuyorsunuz ve bakterileri içi besin dolu paslanmaz çelik kaplara doldurup çoğalmalarını bekliyorsunuz.

    yeterince çoğaldıklarında bakterileri öldürüp size lazım olan dna'yi çıkartıyorsunuz. bu dna'yi polimeraz ve nükleotitler ile birlikte biyoreaktör içine koyuyorsunuz ve bekliyorsunuz.

    işlem bitince elinizde mrna var ama bunu vücuda enjekte ederseniz bağışıklık sistemi anında yok eder. dahası zaten kısa sürede parçalanır.

    yani bu mrna'yı hem hücre içine girip çalışmaya başlaması yani aşıya dönüşmesi hem de aşının dünyanın dört bir yanına ulaştırılması için ek işlemler yapmanız lazım.

    bunun için mrna'yı lipid nanopartiküllere dönüştğrmeniz gerekiyor. lipid denen şey yağ, yani mrna'nın yağ moleküllerine bağlanarak nanopartikül, yani çok çok ufak(nanometre ile ölçülen) taneler haline getiriliyor. aşının en zor kısmı da bu olmuş oluyor, daha önce bu işlem endüstriyel boyutlarda yapılmadığı için hazır bir makinesi yok ki satın alıp içine atın diğer tarafından çıksın. maddeleri istenen parametrelerle istenen şekilde karıştırabilen makinelerle biraz da manüel bir şekilde bu işlem tamamlanıyor.

    bu nanopartiküllerin bozulmadan aşılamanın yapılacağı yere ulaşması, dondurulmaya karşı v.s. korumak için şeker, tuz, su ve buffer maddeler eklenip şişeleniyor.

    hayırlı olsun. aşıyı ürettiniz.

    ha bu arada, her aşamada dünyanın dört bir yanından da hizmet alınıyor.
    o lipidleri üretebilen üreticiler bir tanesi ingilterede, biri amerikada bir başkası fransada, bir de isviçrede.

    her aşama farklı yerde yapılıyor, malzeme şirketin özel jeti veya helikopterle taşınıyor fabrikadan fabrikaya.

    bu sebeple zaten aşının patentleri serbest bırakılsa bile her önüne gelen bunu üretemez. zaten bu yüzden biontech tek başına bunu üretmek yerine pfizer gibi bir ilaç devi ile ortak çalışıyor.

    pfizer demişken, uğur şahin ve özlem türecinin pfizer ile yaptığı anlaşma ana hatları ile şöyle:

    1) klinik test aşamaları, lisanslama, üretim süreçlerinin geliştirilmesi pfizer ile ortak olarak yapılacak.
    2) almanya ve türkiye'ye aşıları biontech tedarik edecek. torpilli bir şekilde aşıyı alabilmemizi sağlayan madde bu!
    3) çin'de ortak shanghai fosun pharma, çin'e satış ve tedariği onlar üstleniyor
    4) dünyanın geri kalanı için pfizer çalışıyor. elde edilen gelir 50:50 şeklinde paylaşılıyor pfizer ile.