hesabın var mı? giriş yap

  • özel sektör mü? azıcık daha kpss mi kassam? peki ya yüksek lisansa ne dersin piremses? çalışırken yüksek lisans mı? yoksa direkt öyp ile olaya mı dalsam? sahada mı geliştirsem kendimi? klinik deneyim mi? daha yeni mezun oldum cv'ye ne yazayım lan? anca stajları yazarım. yer mi ki? denicez. ha? efendim anne söyle? ne evliliği anne bir dur. yurtdışına kapak mı atsam? şöyle çok çirkin olmayan mayışlı biriyle evlenip oturumu alıp vınn. efendim anne? çükünü kestiriveririz anne nolcak. neyse ne diyodum hah yurtdışı. anaa yurtiçi kargodan mezuniyet elbisem gelecekti. dur ariyim onu bi. hangi şehre gitsem? tamam her yerde para var da şöyle gezip eğlenebileyim de. yaşım 23 lan. akşam eve gelip kucağımda meyve tabağıyla dizi mi izlicem sanki. şehir önemli şehir. a-a! bu ne lan. kulağımdan bişey geliyo. bu sızıntı ne? aha. beynim aktı...

    işte bu sikko bunalımların alevlendiği dönemlerin yaş adıdır 23.

  • görüşlerimi hemen yazayım.
    türkiyeden tüm kadınları like ettim yaklaşık 1 ay boyunca. geri dönüş sıfır (evet yakışıklı değilim)

    bir program vasıtası ile yerimi başka ülkelere alıyorum ve hergün like alıyorum. az önce norveçli iki kadınla peş peşe eşleştim.

    olayın özeti şudur:
    1-tipsiz iseniz türk kızları ile şansınız yoktur.
    2-zengin olduğunuzu belli eden fotoğraflarınız yoksa türk kızları ile şansınız yoktur.
    zaten sizde yukarıdaki iki madde varsa tindere ihtiyacınız yoktur
    o yüzden türkiyede tindere gerek yoktur.

  • linkten görülebilecek fotodur. 1 mayıs kimleri bir araya getirmiş!

    http://imgur.com/07mpo7q

    bunlar okurlarını 6 yaş seviyesinde filan mı zannediyor acaba?

    edit: lamneth haklı, başlığı dikkatsiz açmışım, 1 mayıs 1977'ye değil günümüze ışık tutan (!) bir foto aslında. özür dilerim.

  • basit hesapla karşıyakalı oluyor bu kişi ;

    kars : 36
    izmir : 35

    (36+35) / 2 = 35.5

    ve karşıyakamızın 103. yılı *

  • ayasofya'daki mozaiklerin büyük bölümü en az üç yüzyıl, bazılarıysa dört yüz küsür yıl yerli yerinde durmuştur. ne şehri fethederek binayı camiye çeviren fatih sultan mehmet, ne mimar sinan'a büyük bir onarım yaptırarak binanın ömrüne ömür katan ii. selim ne de onlardan sonra gelen sultanlar bu tasvirlerin üzerlerini kapatmayı düşünmüştür. onlar da, şeyhülislamları, ulemaları ve reayası da osmanlı devleti'nin süper güç olduğu dönemlerde yüksünmeden bu tasvirlerin altında ibadetlerini yapmışlardır.

    17. yüzyılda, fetih ekonomisinin tarihe karıştığı ve yeni bir sosyoekonomik düzenin kurulduğu sancılı süreçlerde bir sofulaşma dalgası yaşanmış, şehirde rum cemaatinin kullanmaya devam ettiği pek çok kilise ancak bu zamanda camiye çevrilmiş ve tasvirlere karşı daha önce olmayan bir hassasiyet ortaya çıkmıştır. bu dalgada ayasofya'da kalan tasvirlerin bazıları daha görünmez hale getirilmiştir. buna rağmen galeri denen üst katlardaki pek çok tasvirin 1847-48'deki fossati biraderlerin onarımından sonra bile yerli yerinde durduğu da bilinir. 1850'de binada ayrıntılı tetkikler yapan ve dört yıl sonra bunu yayınlayan wilhelm salzenberg'in eserinde bunların hangileri oldukları ayrıntısıyla vardır.

    cornelius loos'un 1710'da iii. ahmed'in himayesi altında hazırladığı ayasofya çizimlerinde geç dönem doğu roma mozaik tasvirleriyle osmanlı hat sanatı örneklerinin bir arada ve nasıl benzersiz bir bütün oluşturdukları görülebilir. ancak modern çağda birileri osmanlı kültürünü böyle kapsayıcı bir bütün olarak görmek istemediği için, ders kitaplarına ve ansiklopedilere kadar giren 'fatih fetihten sonra tüm mozaiklerin üzerini kireç badanayla kapattı' diye bir bilgi uydurulmuştur. kireç badanayla örtülen tasvirler, ancak galerilerde göz hizasında bulunan nispeten küçük tasvirlerdir.

    görülebilir kalan son tasvirlerse 1850-1934 arasında, muhtemelen batılıların, ''siz müslümansınız, müslümanlıkta tasvir olmaz, bu ne biçim iş'' diye alttan alta gaz vermelerinin de etkisiyle kapatılmıştır. fetihten 230, 275 ve 400 yıl sonrasına dek sağ salim ulaştıklarına dair sadece yazılı değil görsel kaynaklar da bulunan tasvirler, işte bu son dönemde tümüyle görünmez hale getirilmiştir.

    hasıl-ı kelam, iktidar sahipleri örnek aldıkları fatih ve kanuni'nin izinden gitmekte kararlıysa, herhangi bir tasvire el sürmemeleri yeterli olacaktır. tabii bu durumda bu tasvir gizleme işi için yaratılacak bütçeden ve bunun etrafında oluşacak mikro ekonomik yapılardan feragat etmeleri gerekecektir.

    edit: ekşiseyler'de yayınlandığını fark edince yazıda sözünü ettiğim görselleri eklemek istedim.

    görsel guillaume-joseph grelot'nun 1680 tarihli çizimi

    görsel cornelius loos'un 1701 tarihli çizimi

    görsel loos'un güney galerisindeki melek tasvirlerini gösteren çizimi

    görsel loos'un melek tasvirlerinden ayrıntı

    edit 2: son osmanlı ve cumhuriyet döneminin ''fatih tüm tasvirlerin üzerini kapattı'' uydurmasını, islami kesimden de benimseyenler olduğu, ekşişeyler'de yayınlanan yazının facebook'taki paylaşımının yorumlarında paylaşılmış kısa bir makaleden de anlaşılıyor.

    edit 3: ayasofya'nın osmanlı dönemindeki tarihi üzerine gülru necipoğlu'nun kaleme aldığı ve şimdiye dek yazılmış en kapsamlı, en güncel makaleyi okumak isteyenler buradan, bu makalenin de içinde bulunduğu toplumsal tarih dergisinin şubat 2015'te yayınladığı özel dosyaya da buradan ulaşabilirler.

  • hülya avşar’ın 10 yaşındaki kızı zehra çilingiroğlu’nun hülya dergisinin son sayısından itibaren köşe yazarı olması ve engin hayat deneyimlerini okurlarıyla paylaşması durumu. kendi adıma, zehra çilingiroğlu’nun bir “küçük virginia woolf ” olduğundan ya da onun yazarlık yeteneklerinden şüphem yok. ama türk medyasındaki sarsısıcı entelektüel rekabet nedeniyle zehra çilingiroğlu’nun yazarlığının daha çok hülya avşar’ın kızı olmasından kaynaklandığını düşündüğüm için – tamamen saçmalıyor da olabilirim- başlığı da bu şekilde açtım.

    şimdi konumuza dönelim ve hemen zehra çilingiroğlu’nun ilk yazısından bazı alıntılar verelim:

    -her çocuk gibi ben de hafta içleri alışveriş yapmaktan ve arkadaşlarımla buluşmaktan keyif alıyorum. tabii derslerimden arta kalan zamanlarda... hafta sonları da ormana gitmeyi, balık tutmayı ve sahilde koşmayı seviyorum.(...) annem gibi ben de ayvalık'a bayılıyorum. hafta sonları annemle fırsat buldukça antalya'ya kaçıyoruz. kışları kayağa gitmeyi ve londra seyahatlerini çok seviyorum.

    - sizin hiç tahta oyuncağınız var mı? taa ki nişantaşı'nda açılan tayga toys'a uğrayana kadar benim de yoktu. 'sihirli annem' dizisinde severek izlediğim inci türkay'ın açtığı mağazada, sadece kesilmesi uygun olan ağaçlardan yapılmış oyuncaklar satılıyor.

    -bay majör'le klasik müzik masalları dizisi bence harika. bay majör isminde bir müzik araştırmacısı, kimi zaman anlatıcı, kimi zaman maceranın içindeki biri olarak karşımıza çıkıyor. dizi çobanın mevsim yolculuğu (vivaldi), şatoda üç saat (bach), büyük sır (mozart), duygu makinesi (beethoven) isimli dört kitaptan oluşuyor. üstelik her birinde bulunan müzik cd'lerini, hem yalın olarak, hem de seslendirilmiş versiyonlarıyla dinlemek mümkün.

    ...........................

    10 yaşındaki kızını kendi ismini taşıyan, her ay kendi resmini kapak yapan dergide köşe yazarı yapmak nedir allahaşkına? hayır zehra çilingiroğlu’nun yeteneğinden tabii ki kuşkum yok. “üstelik her birinde bulunan müzik cd'lerini, hem yalın olarak, hem de seslendirilmiş versiyonlarıyla dinlemek mümkün”..müş. bu cümleyi kurmakta hala zorlanırım mesela ben. 17 yaşımda bu cümlenin dörtte birini kursaydım belki de babam bizi terk etmezdi. neyse kişisel acılarımla sizi üzmek istemem.

    aslında beni bir ertuğrul özkök okuru olarak asıl rahatsız eden; “kışları kayağa gitmeyi ve londra seyahatlerini çok seven” zehra çilingiroğlu’nun canımdan çok sevdiğim, kişisel yol göstericim, aykırı düşünür ertuğrul özkök’e rakip olma ihtimali. biliyorsunuz “haftasonu las vegas’da çok ünlü bir restorandaydım. yanımda çok ünlü bir türk iş adamı, onun güzel eşi ve al pacino vardı” yahut “dün akşam petrus bana yeni bir şarap göndermiş. tattım. ve o an dünyanın gerçekten yaşamaya değer olduğuna inandım” türünden yazıları biz ertuğrul özkök’ten öğrendik.

    peki ne olacak şimdi? aydın doğan bey, yarın bir gün, zehra çilingiroğlu'nu hürriyet genel yayın yönetmeni yaparsa? biz ertuğrul özkök'ü nereden ve nasıl takip edeceğiz? skyturk'ten mi? oh, ulu tengrim, öyle çok korkuyorum ki....buyrun bu da zehra çilingiroğlu'nun köşe yazarlığıyla ilgili bir haber linki:

    http://www.internethaber.com/…_detail.php?id=115435

    edit: kidmanist ve kibritsuyu'na düzelti için çok teşekkürler. ben korkudan, üzüntüden ne dediğimi biliyor muyum arkadaşlar?