hesabın var mı? giriş yap

  • kupayı bir türk takımı gibi kazanmadığından küçümsenmeye çalışılmaktadır. bu kadar rahat maç seyretmeye alışık değiliz.
    - serbest atışlarda yüreğimiz ağzımıza gelmedi.
    - son saniyeye kadar kupa gitti mi acaba demedik.
    - şöyle bir geriye düşüp moralimiz bozulmadı.
    - durum dengedeyken hakemler rakip lehine düdük çalmadı.
    - rakip takımla şöyle ağız tadıyla kavga edilmedi.

    herkes ilk günden biliyordu ki fenerbahçe kupayı alacak. ne real madrid maçında ne final maçında en ufak bir tereddütü olmadı. rahat rahat estire estire aldı kupayı.

    kupayı bu şekilde alması kupanın önemsizliğinden değil fenerbahçe'nin kalitesinden kaynaklıdır.

    doğrudur literatürümüze bir kerem tunçeri kerem tunçeri kerem tunçeri ve kupa bizim repliği geçmedi. o da murat kosovalı'nın beceriksizliği. murat murathanoğlu anlataydı gör sen ne cevherler çıkıyordu.

  • filmin baş tarafındaki yanık bölümün geçilmesi amacıyla ilk bir kaç pozun çok da gerekli olmayan çekimlere harcandığı, film makarasının sonunda ise "hadi yaaaa!.. bitti!.." diye hüzünlere gark oldunduğu zamanlardı. geziye gidildiğinde yanına bir kaç makara fazladan boş film almaktı. başkalarının pozlarını çektiğinde kendine de kalsın diye fotoğrafçıya "kafa + 1 sayıda basılacak usta!.." diye tembihlendiği, manzara pozlarında ise bazı şaşkın fotoğrafçıların "ulen kafa yok ama iyisi mi iki tane basayım bundan..." diyerek hesabı şişirdiği günlerdi. okul gezilerinden sonra fotoğraflar dağıtılırken para toplama ya da para verme telaşıydı. önce birer tane örnek baskı alınıp daha sonra çoğalttırılırken, "ulen bu da falancanın filanca kuzeniymiş, nerden görecem herifi bir daha?!?" deyip sayıya dahil edilmediği, sonra da o falancanın "aaaa, kuzenim için yok mu?!?" diye arıza çıkarttığı bir dönemdi.

    hey gidi hey.

  • ben bu adamın iyi biri olduğunu muslera ile olan ilişkisinden ötürü zaten düşünüyordum ama fenerbahçeli olduğu için içimde kendisine karşı bir mesafe vardı. muslera'nın arasının bozuk olduğu biri mi var sanki diyerek bu adamın muslera'ya karşı olan tavrını normalleştirmeye çalışıyordum ama deprem günü yaptığı yayını görünce iyi kalpli biri olduğunu anladım.

    bundan daha önemlisi de belki de binlerce hayatı dolaylı yoldan kurtarmış oldu çünkü yaptığı yayını görene kadar depremin büyüklüğünü kimse doğru düzgün anlamamıştır. bu kadar ünlü birinin, böyle bir video yayınlaması insanlarda "ne oluyor lan" etkisi yarattığına eminim.

    aynı zamanda kendisi gs tv'nin yardım yayını teklifini de kabul etmiştir. ilk galatasaray iç saha maçında da kendisine tezahürat yapılması gerektiğini düşünüyorum. kisaca iyi kalpli biridir bundan sonra ne olursa olsun kimse hakkında kötü konuşmaz, kötü konuşanın kendisi kötüdür.

  • devlet tarafından son zamanlarda ülkemizin getirildiği durum. televizyondan her istediğini izleyemezsin. internet yasak, koridorlarda sigara içmek yasak, akşam 22.00'den sonra içki yasak, eylem yapmak yasak, kızlı erkekli oturmak, yürümek, aynı odada bile kalmak yasak. her yer polis, güvenlikçi kaynıyor. başımızda zaten yurt müdürü tipli bıyıklı amcalar var. etrafta sağcılar, solcular birbirlerine devamlı ahkam kesiyor. arkadan cemaatçiler dirseğinizden tutup, "kardeş bi baksana, akşam pilavlı sohbet var" diyor...

    oldu olacak herkese akşam 10.00'da imza attırıp, zorla uyutun bir de hıammına. bu nasıl bi hayat tarzı lan? bizim ne suçumuz var olum? neden bi ingiltere, abd, norveç gibi bi yaşamımız yok da yozgat kyk öğrenci yurdu gibi yaşayan bi ülkeyiz?
    yakında yunanistan falan da uyarmaya gelecek amk; "çoraplarınızı, donlarınızı yıkayıp yıkayıp cama asmayın, bizim de anamız bacımız var lan!" diye.

  • korkunun ecele faydası yok. 100 sene sonra ekmek yenilemecek artık bu kapıdan.

    “hangi müslüman peygamberi inkar eder de müslüman kalabilir?" cümlesini biri açıklayabilir mi? nasıl bir tespitse!!!

    edit: sabah mesaj kutuma baktım ciddi ciddi peygambere inanmanın imanın islamın şartı olduğundan falan bahsetmişler. merak etmeyin ben imanın islamın şartını sizden iyi biliyorum, o çok iyi bildiğinizi iddia ettiğiniz kitabınızı da sizden iyi biliyorum.
    deizmi seçen kişinin peygambere olan imanını sorgulamada kullanılan cümlenin saçmalığına ve sonrasında yapılan tespite karşı ironi olarak sordum o soruyu. (bkz: tecahülü ârif)

  • holding 2 milyar tl gibi, herhangi bir insanın hayatı boyunca çalışsa kazanamayacağı bir parayı bağışlamış ama yazar efendinin derdi bunun vergiden düşülüp düşülmediği.

    gerçekten adam olmazsınız siz. çok kötü insanlarsınız.

  • gümrük sınırı düştü ama çok şey değiştirmedi. çoğu koşulda hala avantajlıdır.

    önceden satın aldığınız ürün 75€ altında ise kdv düşerdi (almanya için sanırım %16) sayılar kesin değil ama örnek olsun;

    -70€ ise vergi düşer, 65€ olurdu, ücretsiz kargo ile direkt evinize gelirdi.

    -100€ ise vergi düşer, 85€ olurdu, türkiye'ye girişte gümrük vergisi gelirdi 100€ olurdu. ups'e imzalı yetki belgesi yollanırdı, ücretsiz kargo ile evinize gelirdi.

    şimdi;

    75€ üstü için değişen hiç birşey yok.

    30€ üstü ise almanya vergisi düşüyor ama türkiye gümrük vergisi ekleniyor. ekranda gördüğünüz ilk fiyat hemen hemen aynı kalıyor.

    tek kötü yanı gümrük işlemleri için sürecin 1-2 gün uzaması. yoksa malınız gümrükte yasaklı bir ürün veya 1500€ üstü bir değere sahip değilse her türlü geçer. takılma falan yok. takılma dediğin olay, gümrükten dönmesidir. sen paranı zaten amazon'a ödüyorsun, o mal da gümrükten geçiyor. hatta duruma göre paran 1-2 ay içerisinde geri yatabiliyor. benim bütün gümrük sınırı üstündeki alışverişlerimdeki gümrük vergisi geri yattı kartıma. ama neye göre kime göre bilmiyorum.

    sadece 50€ ile 75€ arasındaki vergisiz, ücretsiz kargolu sweet spot yok oldu.