hesabın var mı? giriş yap

  • köfteci yusuf'un kendisi (yani yusuf akkaş), standart bir türk patrondan farklı olduğunu şu sözleriyle belli etmiş. takdir ettiğim tükkanın, tükkan sahibidir:

    "ben iyi bir kasabım. iyi bir pişiriciyim. otomobil kullanabilirim. ama bu iş artık uçak oldu. ben pilot değilim. bu uçağı kullanamam. o nedenle artık profesyonellerden danışmanlık hizmeti alıyoruz"

  • sadece üniversite önlerinde değil de içinde de bekleyenleri vardır. hatta bazılarının üniversite içerisinde odaları bile vardır.

  • üzücü olay. ama antalya'ya yolum düşse de yardım etmem. amerika'da oyunculuk eğtimi almak isterse amca o zaman düşüncem değişebilir, gözlerim dolabilir.

  • zamanda yolculugun gunumuzde de mumkun oldugunu gosteren hadise. amsterdam'da bir kahve icip havaalanindan bu olayin oldugu sirada bati afrika'ya gidildigi takdirde 21. yuzyildan 11. yuzyila seyahat etmis oluruz.

  • dizide tanitilan 4 ailenin tek tek mal varligindan bahsedilirken 50-60 milyar dolarlardan bahsediliyor. bu aileler legal is yapan (medya, medikal, turizm, in$aat) adam gorunumlu kacakci (silah, uyustucu vs.) aileler.

    merakimi cezbeden konu ise; ilk kurtlar vadisinde silah kacakcisi laz ziya polat alemdar a butun mal varligi olan (yaklasik) 670-680 milyon dolar birakmisti. hadi olsun olsun baronlarinin 2 milyar dolari.

    e o zaman bunlar kim !adamin var 60 milyar dolari hem de silah kacakcisi. laz ziyayi kim takar baronu kim napsin !

    kandirildik arkada$lar

  • mi - askeriyede darbeci var, askeri okulları kapatın. o zaman neden hukuk fakültelerini de kapatmıyorsunuz? bir sürü fetöcü hakim var.
    gasteci - onların elinde silah var diye
    mi - hakimlerin elinde de kalem var. 3 sene 5 sene hapse tıkıyor.

    kaan kural ohoho'su çektim evin içinde. şa ha ne.

  • "türümüzün ne kadar tehlikeli olduğunu görmek için herkes bu fotoğrafları görmeli."

    diyor sebastião salgado fotoğrafları için. ve sonuna kadar haklı. öyle fotoğraflar ki, baktığınızda acıyı, şiddeti, sefaleti insanların gözlerinde görebiliyorsunuz. o kadar net. fotoğraflara baktığınızda arkasında bir hikaye olduğunu çok net görüyorsunuz. ve bu hikayeleri de, fotoğrafı çeken kişinin anlatması... harika bir fotoğrafçı, sanatçı, insan. dünyanın gerçekliklerine, insanın pisliğine dibine kadar şahit olmuş birisi. hani derler ya keşke şu ünlüyle oturup konuşsam falan diye sürekli. bugüne kadar tanıdığım veya tanımadığım kimse bende bu isteği uyandırmamıştı. ama sebastião salgado ile oturup konuşmayı çok isterdim.

    "oradan çıktığımda hastalanmıştım. vücudum rahatsızlanmıştı. herhangi bir salgın bulaşmamıştı ama ruhum hastalanmıştı." diyor. ben rahat koltuğumda, bilgisayarın başından baktığım bu fotoğraflardan bu kadar rahatsız olduysam kendisinin ruhunun hastalanması hafif kalmış diyebilirim.

    ha, bu kadar dramdan sonra belgeselin mutlu sonla bitmesi beklenemese de güzel bir sonla bitmiş. dünyanın, insanın karanlık tarafını belgeledikten son projesiyle doğa fotoğrafçılığına dönmüş. hayvanı, ağacı, suyu çekmiş. medeniyetin elinin değmediği ilk zamanları. dünyaya olan aşk mektubumuzu sunduk diyor...

    kusursuz bir belgesel. 10/10.