hesabın var mı? giriş yap

  • 5bin lira alip istanbulda kirada oturup bir de ailesine bakiyorsa, lcw den giyinebildigine sukur edebilmelidir

  • -takdir etme yoktur, eğer birisi bir başarıya ulaşmışsa mutlaka hile ile yapmıştır yada şansı rast gelmiştir.

    -tarafsızlık yoktur, ya siyah ya beyaz ya gündüz ya gece kendilerini ilgilendirmeyen bir konuda bile kutuplaşabilirler.

    -disiplin yoktur, herkes biran önce ulaşmak ister düzensizliği düzen yaparlar.

    -hoşgörü yoktur, kendinden olmayan mezhep, din, ırk öcüdür yok edilmelidir derler ya sustururlar ya da kan kusturular.

    -sadelik yoktur, gösteriş olmazsa olmazdır herkes sizden bahsetmelidir.

    -sakinlik yoktur, akdeniz ülkesi olmamızla ilgili olabilir ama hep bir kargaşa hep bir koşturmaca içindeyizdir trafikte, okulda, işte, şehirde, köyde orada burada insanlar her an kavga etmeye hazırdır her an galeyana gelmeye meyillidirler.

    -bireysellik yoktur bencillik vardır ya taraf olursunuz ya bertaraf.

    -sorgulama yoktur, bunu boşver şunu salla gitsin derler allah'ın işi işte deyip işin içinden çıkarlar sorgulamayı anarşizm olarak görürler sorguladığın zaman ise başına geleceklere hazır ol!

  • doğru bir tespittir. yeni başlayan bir mühendis 2750 lira maaşla başlıyordu. aynı şantiyede, ilkokul mezunu vasıfsız bekçinin maaşı 2825 lira oldu.

    mühendisin okuduğu onca okulu falan boşver, attığı imza ile aldığı sorumluluk bile yeter. şimdi, ilkokul mezunu vasıfsız bir işçinin, bu mühendisle aynı ücreti alması haktan reva mı?

  • overbooking yoktur arkadaslar, rezalet daha da buyuk.

    overbooking olsa check-in sirasinda belli olur zaten, bazi yolculara o sirada "ucakta yer kalmadi, sizi baska ucaga alalim" denir falan. o da hos degil, ama duyduk overbooking denen seyi hepimiz, yasadik.

    bu ucakta overbooking durumu falan soz konusu degil. yani fazla bilet kesilmis ve birileri koltuksuz kalmis degil. 100 koltuklu ucaga 104 bilet kesilmis degil. aksine, herkese bilet kesilmis, herkes rahat rahat check in yapmis, ucus kartlarini alip ucaga binip yerine oturuyor yolcular, kemerler baglaniyor. sonra bu united calisanlari diyor ki "bizim 4 arkadasin louiseville'e gitmesi lazim, orada baska ucaga binecekler. bu ucaktan 4 yolcu inecek". kendi calisanlari binsin diye 4 tane parasini odemis yolcuyu ucaktan indirmeye calisiyorlar yani, asil mesele bu. kimse kabul etmiyor. sonra bir cift kabul ediyor. 2 kisi daha bulmalari lazim. bunun uzerine kafalarina gore yolcu indirmeye calisiyolar. ineceksin dedikleri adam bir doktor, "yarin sabah hastalarimi gormem lazim, ben inemem" diyor. bunun uzerine polis cagirip adamin yuzunu gozunu kanatip surukleyerek ucaktan indiriyorlar. muhtemelen kafasina darbe aldigi icin adam suruklenirken sokta ve tepkisiz. videoda adamin suruklenisini gorebilirsiniz.

    darbe alan adam on dakika sonra yuzu kanlar icerisinde ucaga geri geliyor. adama o sirada dava acmayacagina dair bisey mi imzalattilar ne oldu bilmiyorum. diger yolcularin tek dedigi adamcagizin "ben ucaktan inemem" diye mirildandigi. bunun da videosu ortaya cikti, adam sokta, beni oldurun diye sayikliyor, oldurun beni eve gitmem lazim diyor. her tarafindan kan akiyor.

    rezalete doyamam diyosaniz devami var, united'in halka iliskiler departmani aciklama yapiyor, overbooking icin ozur dileriz sorri deyip geciyor. ne adama uygulanan siddet, ne kendi keyifleri icin yolcu indirmeye calismis olmalari, hicbirisi icin ozur dileme soz konusu degil. dedigim gibi, overbooking'in yolcular ucaga binip bagajlar yuklenip kemeler baglandiktan sonra farkedilmesi mumkun degil, ayan beyan utanmadan soyleyip hala overbook diyorlar ve adamdan ozur bile dilemiyorlar.

    amerikada yasiyorum ve united airlines ile asla ucmam bundan sonra. mide bulandirici, igrenclik. umarim adam dava acar ve donuna kadar alir united'in. kahrolsunlar.

  • çok muhtemeldir ki roma imparatorlarını da içine alacak küme olabilir.

    19. yy'a gelene kadar deniz tatili, denize girmek, güneşlenmek gibi kavramlar pek popüler değildi. yüzmek, bir spor aktivitesi, hobi olarak görülmüyordu. denizler sadece ticaret, savaş ve balıkçılık için kullanılıyordu. hatta denizcilerin çok büyük bir kısmı yüzmeyi bile bilmiyordu.

    misal, nero'nun lazio'da bulunan yazlık villası antiumyaz aylarını geçirmek, dinlenmek ve eğlenmek için kullandığı bir yer olmasına karşın ve önünde kocaman bir plajı da bulunmasına rağmen herhangi bir tarihi kaynakta bu plajdan istifade ettiğine dair bir bilgi de bulunmuyor. roma döneminde su yönetimi bir görsel şölen olmasına karşın, süs havuzları, fıskiyeler (bkz: fışkıyeyi kim kırdı), roma hamamları ve hatta kolezyum'da deniz savaşlarının sahnelenmesi bile olmasına rağmen, yüzme havuzuna en yakın şeyler de kaplıca, ılıca havuzlarıydı. buralarda da kulaç atmak gibi bir aktiviteden ziyade su içinde oturulur, durulurdu.

    deniz ve havuzlarda talim yapanlar da yok değildi. yalnız bu talimler yüzmekten ziyade bacakları güçlendirmek için bele kadar suyun içine girerek yapılan koşu, yürüme aktiviteleriydi. gladyatör okullarında rastlanan bu tip sığ havuzların bulunma amacı da budur.

    yine en başa gelirsek, deniz tatili ve yüzme aktivitesi 19.yy'da özellikle ingiltere ve diğer avrupa ülkelerinde sanayi devrimi dönemindeki endüstriyel ilerlemeler, ulaşımın gelişmesi ve tatil yapma fırsatına sahip olan sınıfın artması sonucu popüler hale geldi. yani o zamana kadar deniz kenarında bulunan kentlerin amacı tatil ihtiyacını karşılamaktan ziyade, deniz ulaşımı, deniz ticareti ve balıkçılıktan geçinmekti.

    edit: hemen altta bir yazar iki kulaç attıysa neden kaynak olsun ki yazmış. roma imparatoru tiberius, emekli olup capri adası'nda ve rodos'ta denizde yüzdüğünü, genç osman'ın haliç ve boğaz'da yüzüp, yüzmede de usta olduğunu araştırıp bulabileceğini yazayım buraya. hatta abdülhamid'in şehzade iken tedavi amacıyla beylerbeyi sarayında denize girmeye başlayıp bunu alışkanlık yaptığı da kolayca bulunabilmekte.
    ama yukarıda yazımda, yüzmenin eski dönem insanları için herhangi bir şey ifade etmediğinden bahsetmeye çalıştım ben daha çok. bunu daha çok bir ihtiyaç olarak yapıp da spor olarak yapmadıklarını belirtmek istedim. ve modern kültürde olduğu gibi bir deniz bağlantısı olmadığını anlatmaya çalıştım. mesela antik yunan kültüründe yüzmek diye bir aktivite olmasına rağmen bunu bir beceri olarak kullanıp, zıpkın, süngercilik gibi faaliyetler için kullanmaktaydılar. ancak modern olimpiyatlar ile yüzme diye branşı eklenmiş olduğunu hatırlatayım buraya. antik yunan'da; yüzmek, okumak gibi, terbiyenin değerli bir parçası olarak görülüp temel beceri olarak gerekli sayılmasına rağmen sportif bir değer de taşımıyordu. yüzmek çok yakın bir zamanda seçkinlerin bir eğlence şekli haline gelmiş, sonrasında ise sanayi devrimi ile birlikte herkesin ulaşabildiği bir aktivite halini almıştır. yani eski insanlar şimdiki modern insanlarda olduğu gibi bir çeşme'ye akalım kumsala yayılalım diye bir kafa yapısında değillerdi sadece.

    edit 2: 18-19. yy'da osmanlı döneminde halk, denize deniz hamamı denilen iskele havuzlardan girerdi. vaktiyle denize girme ihtiyacını, sahilden 15-20 metre ileride, etrafı tahta çevrili dışarıdan görülmesi imkansız havuz şeklinde tahtadan deniz hamamları karşılardı. denize girmeye müsait, akıntısız yerlerde, suya mukavemetli keresteden kazıklar çakmak suretiyle kurulurdu. ortası havuz şeklinde olup, etrafı ızgaralarla kapatılırdı. dışarıdan görülmemesi için de üzerine branda gerilirdi. sahile iskeleyle bağlanırdı. bu havuzun iç duvarlarına, yüzme bilmeyenlerin tutunması için boydan boya halat çekilirdi. büyükleri 20x30; küçükleri ise 15x20 metre ebadındadır. derinliği ise 1,5 metredir. boğulma hadiselerinin çokluğu sebebiyle, deniz hamamları dışında denize girmek yasaktı. bu hamamlar kadın ve erkek ayrı olacak şekilde konuşlandırılırdı.görsel

    edit 3: avrupa'da güneşlenmek yine sanayi devrimi ve sonrasında oluşan deniz tatili kavramı gelen bir aktivite. yani sanayi devrimi esasında modern çağı ve sosyal yaşamı tümden değiştiren yegane aktör. koyu bir ten sahibi olmak ancak güneş altında çalışan işçilerin, köylülerin kötü bir özelliği olarak görülüyordu o zamana kadar. sanayi devrimi öncesi, beyaz tene sahip olmak yani pale kalmak bir asillik göstergesi (viktorya dönemi resimlerine bakabilirsiniz). bu sebeple de asiller şemsiye denilen şeyi bizdeki isminde de olduğu gibi güneşten korunmak için kullanıyorlardı (şems: güneş, iya: nisbet(ar./far.), umbra: gölge(lt.), parasol: güneşe karşı(fr.)). görsel yani yağmurdan korunmak kavramı da daha yakın bir geçmişin mevzusu (bu da başka bir videonun konusu*). bu sebeple de daha beyaz görünmek için kullanılan pudralar, içinde kurşun ve arsenik ihtiva eden kremler bayağı bildiğiniz modaydı. ne zaman ki deniz tatili kavramı ortaya çıktı, bu sefer de bronz görünmek modası oluştu, zira güneşlenmek artık zengin, ayrıcalıklı ve güzel olmanın belirgin bir göstergesi olmuştu. çünkü vaktim bol, gezip toza biliyorum demenin yegane göstergesi güneşlenip bronzlaşmaktı.

    edit 4: @talaatharb önerisi ile bir bakınız vereyim*: (bkz: roma imparatorluğu'nu günde bir kere düşünmek)

  • (bkz: sinop)

    daha önce yazanlar olmuş ama kesinlikte doğru tespittir.

    kimse kimsenin ne giydiğiyle, oruç tutup tutmadığıyla ilgilenmez. şehir merkezinde hiç trafik lambası yoktur. buna rağmen trafik kavgası çıkmaz. şehirde hala her türlü ihtiyaç veresiye, deftere yazdırma vb. ödeme şekilleriyle karşılanır. hoşgörüyle bir ilgisi yok ama şehir hakkında bir anekdot paylaşayım; bundan 3 yıl önce "sinop'a hırsız gelmiş" diye şehirde bir dedikodu yayılmıştı. duyduğumda hayli gülmüştüm. gerisini siz düşünün.

  • sağlık bakanı müezzinoğlu: "anneler dünyada, bir başkasının sahip olamayacağı annelik kariyerine sahip oluyorlar. anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir. merkeze iyi nesiller yetiştirmeye almalılar. her annenin doğal yapısı, normal doğum üzerine yaratılmış. normal doğumu merkeze almak lazım."

    http://haber.sol.org.tr/…yeri-annelik-olmali-104342

    cevap olarak ne verilir.

    türk cerrahi derneği; yani türkiyedeki genel cerrahların ve yan dal derneklerinin (endoskopi laparoskopi derneği, türk kolon ve rektum cerrahisi derneği vb vb) merkezi organizasyonunu da yürüten en üst mesleki derneğinin başında iki yıldır bir kadın cerrah (ve ikinci iki yıl içinde seçimle seçildi) bulunuyor. başka söz istemiyorum.

  • "tam sabah-atv'nin önünde durayım da haberci arkadaşlara kolaylık olsun" diye incelikli düşünen başbakan sağolsun. sonraki ışıkta dursaydı bari de haber olsun diye kastığı anlaşılmasaydı.

    kılıçdaroğlu bunu yapsa ezik falan derdi akepeliler. kahveye gitti vatandaşla konuştu da yemediği laf kalmadı adamın. ikiyüzlülük, riyakarlık derken bunu da hatırlayalım, asıl kimin riyakar olduğu çıksın ortaya.

    davutoğlu da ışıkta durmayıp napacak? ofise gidip yukarıdan gelen talimatları dinleyecek garibim. dur da gelen geçeni izleyelim, istanbula gelmişiz, hava da güzel demiştir şoföre heralde.