hesabın var mı? giriş yap

  • bugün bisikletle yaklaşık 5 saatte tamamladığım dağ yoludur. ben turumu no fear isimli şirketten aldım, gravity 750 boliviano isterken ben 450'ye full suspansiyon biri bisikletle bu turu yaptim. eger daha dusuk bir model bisiklet isterseniz meblag 350'ye kadar dusuyor.

    oncelikle bence cok cok korkutucu bir yol olmadi bu. yaklasik 15 senedir bisiklete binmememe ragmen hic dusmeden bitirdim. fiziksel olarak ise kelimenin tam manasiyla bittim.

    ılk etap 21km ve asfalt bir yol uzerinde gidiyorsunuz, saatteki hiziniz yer yer 60km'ye kadar cikiyormus. ınanilmaz keyifliydi, kendimi the secret life of walter mitty filminde hissettim.

    http://youtu.be/l_neij-f4wy

    ardindan 9km'lik bir tirmanis etabi var, burayi minibus,e gectikten sonra zurnanin zirt dedigi yere, 35km surecek olum yoluna basliyoruz. bu bahsettigim yol kimi zaman gidis gelis iki serit, kimi zaman ise tek serit bir yol oluyor, neticede kamyon geciyor bu yoldan, rahat olunuz. rahat olunuz derken ise cok da salmayin tabii, bir saniyelik dikkatsizlik sonucu siz de orada bir anita donusebilirsiniz.

    benim sansima olum yoluna basladigimiz anda yagmur da bizimle birlikte kendini gosterdi, ve sisten 10 metre otemizi goremiyorduk. ılk basta sanssizlik sandigim bu olay, tam aksinw buyuk bir sansa donustu; hic araba gelmedi. nada.

    hayatimin en keyifli aktivirelerinden birini kazasiz belasiz atlattim, bir gun yolu la paz'a dusen olursa, az da olsa bisiklete binmehi biliyorsa kesinlikle yapsin derim.

  • bir bulmaca türü olan sudoku(bir diğer ismi: suji wa dokushin ni kagiru), emekli bir mimar ve serbest bulmaca yapımcısı olan amerikalı howard garns tarafından tasarlandı ve ilk olarak 1979'da 'number place' adı altında yayınlandı. bulmaca, 1984 yılında nikoli şirketinden maki kaji tarafından japonya'ya tanıtıldı ve burada sudoku olarak adlandırıldı. 1986'dan itibaren sudoku japonya'da popülerlik kazandı. 1997'de yeni zelandalı bir emekli olan wayne gould, bir sudoku gördü ve ardından 6 yıl boyunca sudoku hazırlamak için bir bilgisayar programı üzerinde çalıştı. tüm işi, 12 kasım 2004'te yeni bir hevesin doğduğu bulmacaları yayınlamaya başlayan the times'a sattı.

    geçenlerde bir sudoku kitabı aldım. sürekli onu çözüyorum. film/dizi bile izlemek istemiyorum. hem uygulamada çözmekten bin kat daha zevkli böylesi. sevenlere tavsiyemdir.

  • en güzelini tutunamayanlarda oğuz atay anlatmıştır.

    yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.

  • dizinin bel kemiği şu diyalogtur:

    - neler oluyor?

    - şimdi anlatamam. bana inanmalısın. dediğimi yap zamanımız yok.

    karaterler arasında sıkça geçen bu konuşma aslında seyirci ve senaryo yazarları arasında da şu şekilde geçmektedir:

    - neler oluyor?

    -şimdi anlatamayız. bize inan çok güzel bağlayacağız. izlemeye devam et.

  • türkiye'de devrin, alışkanlıkların, utanma duygusunun ne kadar değiştiğini gösteren saat.

    80'lerin başında elimde tereyağlı ekmek ile sokağa kaçmaya çalıştığım çocukluk yıllarımda annem bana "oğlum, öyle dışarı çıkılmaz, onu alamayanlar var, hem diğer çocukların da canı çekebilir" şeklinde uyarılarda bulunurdu.

    şimdi iste gösteriş, sonradan görmelik ve yüzsüzlük prim yapıyor.

  • bıktık artık her uzun boylu kadının ayakları ile ilgili entry okumaktan. dünya tarihinde hiç kimsenin aklına gelmemiş bir benzetme ile en yaratıcı tespiti yapıştırıyorsunuz.

    fırıncı küreğiymiş...

    fizik kuralları gereği uzun boylu bir kadının küçük ayakları olamaz, hem at gibi kadın istiyoruz diyorsunuz hem de küçük ayak arıyorsunuz. insan oğlum bunlar insan, ayakta duracak, yürüyecek...

  • ben.
    mesela buraya 'ben' yazarken bile acaba egoist bi tavır olur mu lan diye düşünüp tereddütte kaldım, mesela bu açıklamayı yapınca da aynı şüpheye düştüm.

    detaylı, yoğun, ince ve çok düşünen bir insan olmak demek zeki bir insan olmak demek değil tabi. kendimden biliyorum.