hesabın var mı? giriş yap

  • tacize uğrayan kadının hissiyatını bir erkeğin anlaması imkansız.
    normalde cevval, hakkını arayan, lafı gediğine koyan biri olarak bilinirim ve doğrudur da. yeri gelir adamın ağzına ederim, hiç çekinmem. gel gör ki taciz anında çok sessiz, çok naçar kalıyorum ben de. bunun sebebi nedir, psikolojik altyapısı nedir bilemiyorum. çok net olarak hissedilen tek şey aşağılanmışlık oluyor. adam seni durduk yere aşağılıyor ve sen karşılığını veremiyorsun. hani biri sana tokat atsa sen de atarsın ödeşirsin. ama tacizciyi nasıl cezalandıracaksın, yaptığı şeyin erkek tarafı için bir karşılığı yok. dövsen sövsen yine yetmez, karşılık gelmez.
    kızcağız belli ki zaten kapalı bir çevrede yaşıyor, korunaklı bir hayatı var. sarsılmış, dengesi bozulmuş. hani dallamanın biri çıkıp da "bir elleme ile de bayılır mıymış insan" filan derse diye söylüyorum, bayılır kardeşim. çok asap bozucu bir şey, tarifi imkansız.

  • doğru olan hikayedir.

    93 yılından beri o yoldan geçerim, bahsedilen araba yol üstünde duruyor, zaman zaman yeri de değişebiliyor. anlatılan hikaye de burada anlatılanla aşağı yukarı aynı. ancak şu versiyonunu duymuştum: çocuğa onsekizinci yaş gününde ilgili araba babası tarafından hediye olarak alınıyor. çocuk arabayı alıp tura çıkıyor ve arabayı bugünkü yeri civarında bir yere bırakıyor, anahtarı da üzerinde. ancak çocuktan bir daha haber alınamıyor, babası da yıllar yılı çocuğu geri dönecek ve arabasını tekrar kullanacak diye arabayı her daim hazır, temiz ve bakımlı tutuyor ve oğlunu bekliyor.

  • olm baya bildiğin türkiye yarrağı yiyecek ben onu anlıyorum. ufukta savaş var gençler sığınacak ülke bakın.
    süper tıvik.

  • dükkanda ne satılıyorsa tamamı legal :) baskın esnasında lokmasını çiğnemeye devam eden boş bakışlı arkadaşın rahatlığından hepimize birer doz lütfen

  • 26 mart 1981 akşamına ait garson ile misafirler arasında hoş bir diyalog rivayet olunur, olunur da bilemem ki ne kadarı doğrudur. buyrun...

    garson: efendim,sizleri burada görmek büyük mutluluk!
    cemal süreya: kim istemez ki mutlu olmayı? ama mutsuzluğa da var mısın?
    garson: anlamadım efendim?
    can yücel: geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil,hak ettiğin kadar unutulursun…
    garson: anlıyorum efendim…neyse, ne alırdınız?
    nilgün marmara: sen ne getirdin bana çocukluğundan?
    garson: çocukluğumdan mı? siz ne isterseniz mutfaktan onu getireceğim işte.
    edip cansever: bu aralar ellerim hep üşür benim. doktor ‘kansızlık’ der, ben ‘sensizlik’ derim.
    nilgün marmara: üşümüşüm, düşlerimin üzeri açıktı.
    garson : ekrem klimayı aç oradan, çattık ya!
    tomris uyar: bazen sensiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur.
    garson: estağfurullah efendim,ne kırılması, bugün kötü bir gün sanırım benim için.
    yaşar kemal: gülümse karamsarları şaşırt, gülümse güller açsın yüzünde,gülümsemenle yayılsın ışık, dünyayı ısıtmasan da güneş gibi çevreni ısıt.
    garson: ekrem klimayı kapat, gülümsüyorum.

  • buraları şenlendirecek açıklama.
    amerika için tamam da, henüz 12.yy'a geçmemiş ortadoğu'yu ne yaparız moruk. herifin elinden keleşle toyotasını alsan karanlık çağ amk.

  • sorumsuzca yaptığı alışverişleri yüzünden gelen kredi kartı borcunu zavallı marshall'a yığması, çevre dostu bir avukat olmak isteyen marshall'ın hayaline engel olması, kıyafetlerine ayakkabılarına gereksiz bağlılığı ve bunları hayatının merkezine koyması, sorumsuzluğu, herkesin işine karışıp durması ile lily dizide en sevmediğim ve itici bulduğum karakter.

  • ertelendikçe artan , arttıkça ertelenen kısır döngüye ramak kalmışken duşa sokan strestir.
    lakin duşa girdikten sonra enteresan bir şekilde anlamsızlaşır ,bu muydu dedirtir.
    kendini duştan çıkınca üşüme stresine bırakır.

  • dikkatinizi çekmek istediğim hadise.

    bakın bu ülkede doktorlar dövülüyor, öğretmenler linç ediliyor, avukatlar ayrı tepki çekiyor, polislerden hiç bahsetmeyelim bile.

    ama bu diş hekimleri sinsi gibi hiçbir şeye karışmıyor. ne çıkar bir açıklama yaparlar, ne bir şeyi protesto ederler, ne devlet en basitinden eczacılarla olduğu gibi bunlarla uğraşır. muayene 50 lira, dolgu 100 lira, implant mı? ver 2000 lira... kendi hallerinde takılıp gidiyorlar. türkiye'de kimsenin buna hakkı yok. gerekeni yapalım.

    (bkz: diş hekimlerinin sinsi gibi hiçbir olaya karışmaması)
    (bkz: karakter sınırı)

  • baba : oğlum kuşun (muhabbet kuşu) suyu bitmiş niye bakmıyorsunuz bağırıp duruyor hayvan ?
    anne : "beşiktaş" "beşiktaş" demeyi öğreteceğine "su" "su" demeyi öğretseydin sen de.