ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
osmanbey metro asansöründe dayak yiyen genç
-
bazen sözlükte yazılanları şaşkınlıkla okuyorum.
bu kadar basit bir sebep ile birini dövmenin neresini savunuyorsunuz lan. cocugun belki maskesi yırtıldı yoktu. belki de kaybetti o an maskesini. hepsini geçtim takmamış olabilir maskesini. hemen direkt dövmekmi lazım, maske takmadı diye öldürseler onu savunacaksınız.
burada eleştirecegim tek şey yürüyen merdiven var iken asansörle cıkmalarıdır. ben sirkeci marmaray istasyonunda bile asansör kullanmıyorum adamlar osmanbey durağında asansör kullanıyor. o zaman biri de cıkıp desin ki ulan ibneler ayagınız yok mu, hamile değilsiniz, engelli değilsiniz ne işiniz var asansörde şeklinde bağırıp hepsini dövseydi. ne değişik insanlarsınız.
eşini paylaşmanın çok da kötü bir şey olmaması
-
haklısın dostum adres neydi?
şebnem bozoklu
-
erkek arkadaşıyla öpüşürken yanlarında mazlum mazlum duran sap eleman bizi temsil ediyor. kesin ekşi sözlük yazarı.
arkadaşlar atatürk'ün dedesinin adını bilen varmı
-
zübeyde hanım'ın babası
(bkz: sofuzade feyzullah ağa)
ali rıza efendi'nin babası
(bkz: kızıl hafız ahmet efendi)
gamze bulut
-
o da ablası gibi dopingli çıkmıştır. madalyası dahil aldığı tüm ödülleri geri verecektir.
peki bize yaşattığı yalancı gururu, ağlamıştım ulan ben sizi izlerken evde tek başıma bu yaşımda ilk kez başka birinin başarısıyla gururlanıp ağlamıştım yazıklar olsun
şahsi fikrim, onun da ablasının da ibret olsun diye vatandaşlıktan çıkarılması, ağır olur mu olmaz mı bilmem ama ülkenin doping dosyalrına bakarsak artık birilerinin ibret olması için ceza alması gerek.
sözlüğün en uzun ayarı
-
bunu okurken üniversiteden mezun oldum, evlendim, iki çocuğum oldu. biri geçen gün bana bir torun bahşetti. şimdi de ölüm döşeğinden yazıyorum.
pucca
-
kendisi gibilerine alkim kitabevi ayirdigi rafin ismiyle en guzel cevabi vermistir: edebiyat disi
karadeniz vapuru
-
‘’aşağıda gördüğünüz resim titanik mi ?
hayır değil, onun adı “karadeniz” vapuru...
bizzat mustafa kemal'in projesiydi, yüzen fuar'dı, dünyada ilkti.
görsel
1924 de satın alındı.
130 metre boyunda, 16 metre genişliğindeydi.
aslında siyahtı, haliç'e çekildi, bembeyaz boyandı kuğu gibi oldu.
1926 cumhuriyetin ilanından sadece 3 yıl sonra hazırdı.
mustafa kemal mudanya'dan bindi son denetlemeyi bizzat yaptı.
içinde türk malı ürünlerden oluşan bir sergi vardı.
üzüm, incir, hereke halıları, kütahya çinileri, lokum, edirne sabunu, nakışlar, bakır tepsiler, tütün, yün, deri, koza, fındık tamamı türk malı ürünlerden oluşan sergiydi.
sergi salonları sanayi nefise mektebi öğrencilerinin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenmişti.
ibrahim çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı...
“dünyanın bize gelmesini beklemeyelim, biz dünyaya gidelim” vizyonuydu; genç türkiye'nin uluslararası halkla ilişkiler gemisiydi.
180 yolcusu 105 mürettebatı vardı, yolcuları türkiye'nin aydınlarıydı...
milletvekilleri, gazeteciler, heykeltraşlar, ses sanatçıları, tiyatro sanatçıları, cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası, istiklal marşı'nın bestecisi zeki üngör’ün yönetiminde 47 sanatçısıyla gemideydi...
her gidilen limanında o ülkenin milli marşı çalınıyor, konserler veriliyordu...
kaptanlığını atlantik'i geçen ilk yolcu gemimiz
gülcemal'in efsane kaptanı lütfü bey yapıyordu...
liman işletmeleri genel müdürü rauf manyas da
sergilerin müdürüydü.
7 lisan bilen semiha hanım protokol müdürüydü,
dekorasyonu mimar naci bey tarafından yapılmıştı.
bu kadroyu mustafa kemal seçmişti...
ingilizce, fransızca, almanca, rusça broşürler basıldı...
ürünlerin üzerinde 4 lisanda etiketler yapıştırılmıştı.
yabancı tüccarların türkiye'den ithal bağlantısı
kurabilmesi için standar vardı. iş bankası şubesi bile vardı. her standın başında iki üç dil bilen öğrenciler vardı...
12 ülkede, 16 şehri ziyaret etti...
barcelona ispanya, le havre fransa, londra ingiltere, amsterdam hollanda, hamburg almanya, stockholm isveç, helsinki finlandiya, leningrad rusya, gdanskpolonya, kopenhag danimarka, anvers belçika, marsilya fransa, cenova italya, napoli italya limanlarına uğradı.
ingiliz, fransız ve alman gazeteleri “kemal paşa'nın kısa saçlı kızları...” manşetleri atmıştı, mürettebatın yarısından fazlası kolejlerden seçilen ingilizce, fransızca konuşan kızlarımızdı. rengarenk elbiseler giymişlerdi, avrupa kültürüne hakimdiler. fesli insanların ülkesi imajını bir anda yıkmışlardı.
avrupa hayretler içinde türkiye'nin çağdaş yüzü ile
tanışıyordu...
limanlarda verilen konserlerde adeta izdiham
yaşanıyordu 10.000 civarında insan izlemişti.
karadeniz vapuru'nun pürüzsüz ingilizce konuşan
bediha celal'in rehberliğinde gezen amsterdam
belediye başkanı “böyle bir türk kadını ile
karşılaşacağımı düşünemezdim...” diyordu.
erkek mürettebatımız, lacivert ceket, lacivert pantolon, tiril tiril beyaz gömlekler giyiyordu. zarif boyun bağları takıyorlardı.
doğudan gelen bir vapurun "orient esintisi..."
getireceğini düşünenler fena halde yanılıyordu.
güler yüzlü modern türklerle karşılaşmışlardı...
mustafa kemal zekâsının yansımasıydı.
türkiye'nin sosyoekonomik tanıtımını yapan, bu
yüzden fuar izmir enternasyonal fuarı'nın işaret
fişeğiydi... ekonomi o yıllarda ve o şartlarda böyle
yapıldı...
kaynak: izmir kültür tarih atölyesi
yazanlar: tc yıldan sert - miray kara.
ülkü tamer
-
cemal süreya için yazılmış en güzel dizelerin sahibi;
"tanrı
binbirinci gece şairi yarattı,
binikinci gece cemal'i.
binüçüncü gece şiir okudu tanrı,
başa döndü sonra,
kadını yeniden yarattı."
yaran diyaloglar
-
yillar once ssg'nin evi...
ortamda tamami eksi sozluk yazari yedi kisi vardir, askerlik konusu acilir, yedi kisinin tamaminin askerlik ile soyle veya boyle sorunu vardir.
- ssg: olm su an evi polis bassa, asker kacaklarindan t.c. yazar
ustaların yevmiyelerinin çıldırmış olması
-
maalesef ki ak partisi'nin bize attığı kazıklardan biri de mavi yaka eleman yetiştirilmesini engellemesi.
hunharca imamhatip açıldı. meslek liseleri anadolu lisesine çevrildi. anadoluya, karadenize, doğuya birsürü üniversite açıldı ve saçma sapan bölümler açıldı.
giresun görele'de güzel sanatların ne işi var aw.