hesabın var mı? giriş yap

  • aynı zamanda camel'in camel olduğu zamanlardı galiba,

    ya ben küçüktüm ve bütçem/iz dar olduğu için bir adet magnum'un nispi fiyatı fazla geliyordu, ya da harbiden magnum eskiden çok pahalıydı ve neredeyse lükstü. zira hiçbir zaman alamazdık.

    tıpkı kinder sürpriz yumurta gibi.

    şimdi bok gibi param var ama o zamanlarki isteğim yok.

    sıçarım böyle düzene...

  • gezi'de dolar 1.70'den 1.90'a çıktı diye anamızdan girdiniz, bacımızdan çıktınız. şimdi 3.25, nerden başlayalım küfretmeye? o zamanlar kimse doların yükselmesi ekonomi için çok iyidir, çok de güzeldir geyiği yapmıyordu. ne oldu ha? ne oldu?

    ekonominin içine ettiniz mutlu musunuz akpliler?

  • eduardo galeano'dan alıntıyla, bir epigrafla başlayalım:

    "büyüyün ve çoğalın dedik, makineler de büyüyüp çoğaldılar. bizim için çalışacaklarına söz vermiştiler. şimdi biz onlar için çalışıyoruz. gıda miktarını artırsınlar diye icat ettiğimiz makineler açlığı çoğaltıyorlar. kendimizi savunmak için icat ettiğimiz makineler bizi öldürüyorlar. hareket etmek için icat ettiğimiz otomobiller bizi hareketsiz hale getiriyorlar. buluşmak için icat ettiğimiz şehirler bizi yalnızlaştırıyorlar. iletişim kurmak için icat ettiğimiz öncü büyük iletişim araçları, ne bizi dinliyorlar ne de bizi görüyorlar. biz makinelerimizin makineleriyiz. onlar masum olduklarını iddia ediyorlar. ve bunda haklılar."

    tüketim toplumu da bu yolla oluşturulmadı mı zaten?! bence tükettiğimiz şunca ürün(hatta hizmetleri de katabiliriz) gereksiz ve boş beleş. insanlar neden buna uyanamaz anlamış değilim. her şeyi ihtiyaçmış gibi, ne bileyim olmazsa ezik kalırmışız gibi ya da egomuzu okşamak adına bize kakalamıyorlar mı?!

    mesela şişelenmiş meyve suyu diyelim. bakıyorsun bunun reklamları oluyor. olağanüstü estetik portakallar havada uçuşuyor; mandalinaları, narları ninjalar ortadan ikiye ayırıyor. bembeyaz dişleriyle sağlıklı bir kadın, öğle sıcağının altında bunu yudumluyor falan filan. sonra da adam gidip bunu satın alıyor. bu kadar salakça bir şey olabilir mi? biz şişelenmiş, paketlenmiş meyve suyundan önce de vardık. ben portakal seviyorsam giderim, onu alırım; istersem basit bir aparatla bunun suyunu da çıkarırım. senin "renklendirici içermez" sempatikliğine gerek duymadan, zaten benim için gerekli olan formda onu tüketirim.

    şöyle güzel bir söz var; "insan nedir biliyor musun? ağaçları kesip kağıt yapan, sonra o kağıda, ağaçları koruyun, yazandır.'

    insanlara bu tarz tüketim alışkanlığı kakalanıyor. neden? belki de sürekli sistemin çarkları arasında kalsın diyerek. doğanın bana sunduğu şeyleri, basit dönüşümlerle tüketmek varken, neden bu çeşitlendirilmiş, üstelik temsil ettiği gıdanın, kıyafetin yerini tutamayan işleri tüketeyim ki? bir insanın ihtiyaçları genel olarak bellidir; kapasitesi de öyle. şurada kaç litre kapasiteli miden olduğu; günlük kalori ihtiyacın belliyken; boyun posun ortadayken neden bu tüketim çılgınlığı.

    ben kendimce bu ürünlere "ürün gereksinim oranı" ile yaklaşıyorum. gereksinimim olmayan şeyleri satın almıyorum. mesela kişisel olarak otomobil sahibi olmak aptalcadır. ama tabii konfor satın alıyorsun; araban kapının önünden kalkıyor diyeceksiniz. "bas düğmeye, bak keyfine" diyerek kontralar yapacaksınız. zaten bu yüzden eduardo galeano'nun sözlerini paylaştım yukarıda. size konforunuz karşılığında bir adet eylemsizlik kakalıyorlar. pekala işlerinizi toplu taşıma araçlarıyla da halledebilirsiniz. "ama orada ebemiz belleniyor" diyeceksiniz. işte araba satın alıp, hayatla mücadeleye girmek size zor geliyor. kendi doğanıza ters düşüyorsunuz. bizlerin nefsini, egosunu okşuyorlar.

    insanlar birbirlerine caka satmak derdinde. halbuki şöyle dikkatlice baksak, dünya ekonomisi her an resesyona girebilecek, kritik bir çizgide dönüşüyor. şöyle bir hayatıma baktığımda bir çok üründen çok kolayca vazgeçebileceğimi, hatta bunlar olmayınca, bir miktar iyileşeceğimi de öngörüyorum.

    senin için geçmiş kardeşim, diyebilirsin. belki de öyledir. ama artık bu salaklığa başkaldırmak istiyorum ve bu yazdıklarım ideolojiler üstü bir yazıdır dünyanın aptal gidişatını kaldıramıyorum. başkasının ağzıyla konuşan bu yüzeysel toplum; ucuz zevklerin yönlendirdiği bu barkod karşılığı değiş edilmiş canlı etten tiksiniyorum adeta.

    http://www.youtube.com/…vyhvt_jebg&feature=youtu.be

  • son zamanlarda popüler olmuş gençlik aşısının hası. tabiki ana madde yine hyalüronik asit ama bunda ek olarak 58 madde daha var.

    asıl ismi nctf 135 ha . pazarlama ismi paris ışıltısı . isminin hakkını veriyor mu veriyor. gerçekten yüze ışıltı, gençlik katıyor ve ince kırışıklıkları gideriyor.

    derinin dermis tabakasına, özel mezoterapi iğne uçlarıyla uygulanır. uygulanan iğne ucu kalınlığı 32g. göz altı ve göz kapağına uygulanması için özel geliştirilen nanosoft denen iğne uçları mevcuttur.

    3 seans şeklinde 3 haftada bir olacak şekilde planlanır. gerek olması halinde ayda bir, 2 seans daha uygulanabilir. ama max etkiye 3 dozda ulaşılır.

    içindeki maddelerden dolayı cilt gerginleşir, ince kırışıklıklar kaybolur, parlak ışıltılı bir görünüm sağlar. göz altı morluklarında da en etkili uygulamalardan biridir. göz altı morluklarına etkisi çok iyi seviyededir. aynı zamanda boyun gerginliği, sarkmaları için de uygulanan bir işem.

    ne kadar ince iğne ucu kullanılsa da yüze uygulanan 80-100 enjeksiyon, bölgesine göre ağrı vermektedir. işlem öncesi uyuşturma yapılmaz, dezenfeksiyon uygulanır. dermis içinde küçük küçük papülcükler oluşturulacak şekilde uygulanır bu papüller 4-6 saate kendiliğinden kaybolur.

    uygulandıktan 10 gün sonra tam etki görülür. ilk seans uygulamasından sonra ciltte bir parıltı görülür ama tatmin etmez sizi. ikinci seansta cildin pürüssüzleştiği, parıltının arttığı, morlukların geömeye başladığı görülür. son seans, 3. senastan sonra ise ince kırışıklıklarda gözle görülür bir düzelme olduğu, morlukların gittiği, cildin gerilip pürüssüzleştiği, lekelerin bir miktar silindiği görülür. sizi görenler 'sen de bir değişiklik var ama ney?' sorusunu sorarlar. en güzel cilt bakım uygulamasıdır.

    ingiltere'de kliniklerde altın standart uygulamadır. dolgu da yaptırsan botoxta yaptırsan ilk önce nctf 135 ha uygulanır. böylece istenen genç görünüme daha kolay ulaşılır. ülkemizde ise fiyatının yüksekliğinden dolayı sadece belli kesimler tercih etmekte ve genelde daha uygun fiyatlı gençlik aşısı uygulanmaktadır. aynı etki daha uzun süre de ve daha kombine tedaviyle alınmaktadır.

    flakon içinde 3 ml ilaç çıkmakta. bazı klinikler sf ile sulandırıp miktarını arttırıp daha geniş alana uygulamakta lakin etkinliğini düşündürmekte maliyetini azaltmakta. ben dmae + organik silikon ile karıştırıp cilt gerginliği etkisini arttırarak daha güzel sonuçlar almaktayım.

    maliyeti yüksektir. magazin kesiminin en çok yaptırdığı uygulamadır. şehrine ve kliniğine göre farklı fiyatları mevcuttur.

  • toplumsal kırılmalar başlıyor. baskıcı, sansürcü, millet iradesini gasp etmiş kişilerin sonunda böyle açıklamalarla karşılaşması kaçınılmazdır.
    sanıyorlar ki üst perdeden tek kendileri konuşabiliyor. köşeye sıkıştırdınız insanları ve bizim de zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!

  • çözümü çok basit olan krizdir.

    1. rusya'dan özür dilenecek. pilotların ailelerine tazminat ödenecek. suriye'nin kuzeyindeki rus operasyonlarına hava sahamız rus tarafının önceden haber vermesi şartıyla açılacak.

    2. laik cumhuriyet vurgusu arttırılacak. ışid'e destek kesilecek. büyük kentlerde ışid ve ışid sempatizanlarına nefes aldırılmayacak. soruşturmalar, davalar, tutuklamalar ile islami terör sindirilecek. batılı turistin korktuğu ışid ve islami terör bitirilecek.

    ilk madde ile oluk oluk rus turist akmaya başlar. ikinci madde ile de batılı turistte patlama yaşanır.

    ikisi de çok kolay maddeler. iktidar karar verse 1 hafta içinde iki maddeyi de hayata geçirir.

    ama tabi şu açık ki, iktidar turizm krizini falan önemsemiyor. adamların derdi başka.