hesabın var mı? giriş yap

  • fahrettin koca beyanıdır. link

    lokantada bulaşan virüs, camide bulaşmayacak demek ki.

    neyse, namaza gidiyorum diye dışarı çıkıp sahili turlayıp eve dönme fikri, çık aklımdan.

  • sözlük'e bilgi birikimini yansıtabilen ender yazarlardandı. sonraları, kendi iddiasına göre, karısıyla olan boşanma davasında kanzukun karşı tarafta olması sebebiyle, yani tamamen duygusal sebeplerden uçuruldu; dışarıya yüzlerce link veren varken, ufağını tefeğini topladığı kendi bloguna link veriyor diye örtbas edildi.

    şimdi, ahı tutmuş olacak ki, moderasyonun ve spesifik olarak o'nun faşizan tavırları yüzünden, sözlükten aralarında çokça bilgi olan 295.000 entry silindi.

    unutursak kalbimiz kurusun

  • sokakta gördüğünde "selam abi naber" diyerek yanına gidilebilen ve sanki kırk yıldır tanışıyormuş gibi muhabbete başlanan ve hatta "ya olmadı böyle ayaküstü" diyerek en yakın çay ocağının taburesine çökmenizi sağlayan büyük insan...

    üniversiteye hazırlanıyordum, izmir pasaportta karşılaşmıştım, bayaa uzun muhabbet etmiştik, ben birkaç soru sormak istediğimde onunla ilgili "boşver beni, bir şekilde öğrenirsin" diyerek lafı hep bana, benim hayallerime getirmişti... ilgiyle dinleyip yol göstermek için fikirlerini söylemişti...

    güzel adamdı, babaydı, abiydi...

    edit: ah be abicim, sen yaşasaydın da ben debe listesine girmeseydim...

  • (bkz: kitle)

    evet, kitle'ydi kızın ismi. kızla ilk ve son konuşmamız da şöyleydi zaten;

    + merabalar, diferansiler ben.
    - slmmm, kitle :)
    + hemen mi?
    - nasıa? bişey anlamadıam.
    + önce bi tanışsaydık diyorum.
    - dedim ya "kitle" diyea.
    + peki. benden günah gitti hafız.

  • arife gecesi, saatlerdir siyah, beyaz ve krem rengi dışında bir tayt aranıyordur. bu dükkan son şanstır.

    - siyah, beyaz ve krem rengi dışında tayt var mı?
    - vardı da yok, kalmadı.
    - hay allah.
    - kırmızı, mor, turuncu, sarı, lila, gri renkleri falan vardı hatta.
    - tühh tühh tühh..
    - hem de 5 tl idi.
    - ayy, niye bi de fiyatını söyleyip üzüyorsun.
    - valla sana 4 e bile verirdim.

  • 55 yaşındaki amcaya da muayeneden sonra aynı şekilde mesaj atıyorsa helal olsun denilebilecek doktor. mesaj atmak için adam seçiyorsa art niyetli bir yavşaktır. bunu normalleştirmeye çalışan da çanak tutan yavşaktır.

  • 8 yıldır özel okulda okuttuğum kızım var. sekizinci sınıfa başlayacak ay sonu. yani seneye lise sınavlarına girecek.

    izmir'de yaşıyoruz, nereden duyduysa galatasaray lisesine gitmek istiyorum diyor. "sen istiyorsan ve yapabilirsen ben elimden geleni yapar seni okuturum kızım" dedim.

    tekstil mühendisiyim, 21 yıldır ihracat yapan firmalarda müşteri ilişkilerini yürüttüm şu anda da çalıştığım firmada fabrika müdürüyüm, pazarlama da bana bağlı, ingilizcem iyi, kızımın teknik kısım hariç günlük konuşmada ingilizcesi benden daha iyi diyebilirim.

    niye anlattım bunları,

    içim içimi yiyor. kızımın kuaför olmasını istiyorum. şaka da değil. eğitimli, bilinçli birisi olarak düşünerek, bilerek ve isteyerek, akademik ya da sektörel kariyer yapabilecek zekası olduğundan şüphe etmediğim kızımın kuaför olmasını istiyorum.

    bana mal mı dersiniz salak mı dersiniz bilmiyorum ama kızımın iş sahibi olması için 8-9 sene var. bu süreç sonunda arasından sıyrılması gereken 3 milyona yakın insan var. ama herkes aynı yönde ilerlemek ve iyi kötü bir üniversitenin yazılım/bilgisayar ile ilgili bir bölümüne girerek yurtdışına gitmek istiyor.

    kuaför ya da manikürcü olmak isteyen az. bunların içinde yabancı dil öğrenebilecek olan daha az, onların arasında da zekası yüksek olan çok çok az.

    çalışma hayatı ile ilgili bildiğim en önemli şey ise işini iyi yapan ve insan ilişkileri iyi olan her insanın ne iş yaparsa yapsın iyi kazanabileceği, iyi bir hayat sürebileceği.

    yabancı dili olup mühendislik/yazılım ile türkiye'de gelebileceği yer belli. hadi sıyrıldı aradan desek bu sefer remote çalışma şansı olduğu için global ortamda rakipleri hintliler, amerikalılar, avrupalılar. o mezun olup deneyim kazanana kadar o kadar çok olacak ki bu iş kolunu hakkıyla yapabilecek insan sayısı değeri düşecek.

    daha açık anlatayım, şu an yazılım işi için gereken işçilik (rakama takılmayın) globalde aylık 1 milyar usd desek bunu bölüşecek insan sayısı şu anda 1 milyon desek kişi başına 1000usd düşüyor. kimi 500usd kimi 1500usd ama ortalama buraya geliyor (tekrar söylüyorum rakamlara takılmayın % hesabı anlatmak daha zor) bundan 10 sene sonra bölüşecek insan sayısı 3 katına çıkarken bölüşülecek havuzdaki para 2 katında kalırsa %30 gelirde daralma demek. kaldı ki yapay zeka vs derken çok daha kötü bile olabilir.

    benim bildiğim tek bir şey var, işinde iyi olan zanaatkar, el işi yapan insanlar bundan 10-20 sene sonra zor bulunacak ve çok değerli olacak, hem türkiye'de hem yurtdışında, ki yurtdışında şu anda bile değerliler.

    üretim ve hizmet sektörü, insanla birebir ilişkisi olacak sektörler hep uzak geliyor insanlara. tarımda sencer solakoğlu gibi bir adam var mesela, kim diye sorsam bilen %1 çıkmaz ama herkes dönümde 600kg buğday alırken, çok iyi diyen 1 ton alırken bu adam 2,5 ton buğday alıyor. işini iyi yapıyor iyi para kazanıyor. benzer şey daha küçük iş alanları için de geçerli.

    bugün iyi bir kuaför ya da berber, hele hele düğün sezonunda benden fazla kazanıyordur, eminim. belki çoğu yazılımcıdanda fazla kazanıyordur, ki sayıları da azımsanacak düzeyde değil.

    bilmiyorum. bilemiyorum. içim içimi yiyor. yanlış bir yöne sevmediği bir alana yönlendirip mutsuz olduğunda sebebi olmak da istemiyorum, kendi tercihleri ile yanlış bir alana yönelip mutsuz olmasını da istemiyorum.

    bildiğim tek bir şey var, birinin yanında çalışacaksan ne kadar iyi olursan ol bir yerden sonra değer kazanamıyorsun, işverenin verdiği kadar değerlisin ve ne yazık ki hak ettiğini değil sana hak görüleni alabiliyorsun.

    kız olduğu için pide ustası olamaz belki ama çok da güzel kuaför olur. *

  • olsa olsa en fazla 9 yaşında. elindeki kutunun içindeki oyuncak ve benzerleriyle oturuyor köprünün ayağında.
    derken birden, önünden geçen kadınlara sesleniyor;

    - abla... oyuncak alın çocuğunuzu sevindirin.

    hoffffffff. o ablaların alsın onları, çocuklarını da sevindirsin elbet. sevindirsin de, sen ne ara büyüyüp çocuk sevindirmeyi öğrendin be yavrum? arada sen de oynuyor musun onlarla?
    bir çocuk oyuncaklarla oynamayı kaç yaşında bırakır?

    bazen, bazı sorulara cevap veremiyor insan.